Aklımdan çıkmıyorun
sen hala dizüstü
bunca anıyı besleyerek
sokaklarda avaz avaz konuflanarak
kendi kendinle
mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla
görür gibi olarak açıp bakmışım
bense flöyle diyorum:
buradan bir acı kanamış boyuna
Bir özgürlüğe mâl olmuş hayat, hayat değildir;
bir hayata mâl olmuş özgürlük de özgürlük değildir.
Siz hiç başkasını öldürerek intihar ettiniz mi? Hemen yarın birini sevin; çok sevin. Onu canınızın öbür tarafı yapın. Mesela, sevdiğiniz geceye ağladığında karanlık üstünüze yapışacak olsun ıslak ıslak. İki kişilik doyun acıktığınızda…
Ve bir zaman sora içinizdeki “o”, size acı vermeye başlasın ve ne zaman onu içinizden söküp atmak için bir hamle yapsanız, kendinizi parçalıyormuş gibi olun. Daha sonra yenilin ve cınınızın öbür yarısı olan bu varlığını, içinizde öldürmeye karar verin.
Şunu da sakın unutmayın, onu öldürmek kendinizi de öldürmeniz demektir.
İnsanın kendisini öldürmesine intihar diyorlar. Ama siz bunu, onu öldürmek adına yapın ve seni intihar ettim diye haykırın
O zaman hem katil, hem ceset, hem de şair olur, seni içimden terk ediyorum adlı bir kitap yazarsınız
Bir aşk, bir adamın bakışlarında nasıl sizin olabilir? Siz ki, küçük bir kız çocuğusunuz, o aşkı almaya cesareti nereden bulursunuz? Diyelim ki, cesaretsizliğinizin nazıyla, siz ellerinizi açmadan adam aşkı avuçlarınıza bıraktı içinden gözleriyle birlikte. Siz nasıl taşıyabilirsiniz adama olduğu karar aşka da çocuk kalırken?
../Ellerimi yıkamıyorum uzun zamandır
Teninin kokusu çıkmasın diye yüreğimden,
Rüzgar kokunu almasın diye,
Evde bırakıyorum bedenimi her sabah çıkarken
Ve bir yazar aşk yazmışsa sayfalara, kelimeleri daha mı anlaşılır okunur?
Siz henüz adım atmadığınız halde görünen ufkunun çetrefilliğinde, yolları daha mı hızlı yürünür, gidilir?
Ayrılıkla başlayan bir şarkının nakarata geldikçe vuslata ters ilerleyen sözlerinde, müziği daha mı kavuşulacakmış gibi dinlenir?…
“Bedeli çoktan ödenmiş bir sevdayı, neden kanatır zaman…”
ahhh ahhh .. bi bilinse yaaa