:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,695
» Son Üye: trendblooms
» Toplam Konular: 98,532
» Toplam Yorumlar: 1,065,511

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 354 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 349 Ziyaretçi
Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Allah’tan Başka VELİLER E...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 5
Bizlere Öğretilenleri, Ku...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-04-2025, Saat: 05:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 9
Nisa Suresi 34. Ayet Ve K...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 05:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
Allah Biz Kullarını Resul...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
Kamer Suresi 17-22. Maide...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-01-2025, Saat: 01:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 23
Allah Neden Bazı Ayetlerd...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-31-2025, Saat: 10:58 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 36
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 199
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,461
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 1,042

 
  Karanlığa Doğru - Nihal Atsız
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 06:07 PM - Forum: Resimli Şiirler - Yorumlar (3)

huseyin-nihal-atsiz-BF21-83A7-7113.jpg
KARANLIÄžA DOÄžRU

Çekildi mi kılıçlar
Türk'ün gönlü hoşlanır
Kağanlığı kurmaya
Yeni baştan başlanır

Gözler ayda güneşte
İlteriş Kağan başta
Yazlar geçer savaşta
Ötüken'de kışlanır

İçelim kımızları
Yosma Gök Türk kızları
Esritirken bizleri
Yavuzlar yavaşlanır

Hüseyin Nihal Atsız

Bu konuyu yazdır

  Şiir Hırsızları İş Başında - Mustafa Ceylan
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 06:02 PM - Forum: İtiraflar - Yorumlar (1)

[SIZE=4]mustafaceylan.jpg[/SIZE][SIZE=3]
[/SIZE]
[INDENT][SIZE=3]ŞİİR HIRSIZLARI İŞ BAŞINDA[/SIZE]
LÜTFEN HERKES DİKKATLİCE OKUSUN


Saygı değer gerçek şair kardeşlerim bazı yaşını başın almış kanı bozuk adi insanlar var yüzlerine tükürmek dahi onlara şeref kazandırır. Gider İnternet sayfalarında güzel şiirleri kopyalarlar, bir kaç harfini değiştirirler gelip bazı dikkatsiz şiir sitelerinde yayınlarlar. Size ait olan şiirlerin ilk mızrasını Google’ye yazın bakın bu hırsızlar tarafından nasıl kopyalandığını ve onlara yalakalar tarafından ne yorumlar yapıldığını göreceksiniz.


Bunlar şiirlerinde nasıl kopyalama yapıyorlarsa mesajlarında bile kopyalama yönetimini kullanıyorlar. Bir mesajı kopyalayıp bütün şairlere aynı mesajı gönderip hırsızlıklarını kapatmak yoluna giriyorlar ama iyice rezil ve kepaze olduklarının farkında değiller. Bunlardan bir tanesi de Edebiyat Defterine sürekli çalıntı şiirler ekleyen Kelkitli "İmdat Türkel" denen hırsızdır. Bu utanmaz herif Her gün bir şiir ve her gün yaklaşık 50 mesaj yazar böylece hırsızlığını kapatmak yerine iyice rezil kepaze olur.

İşte size adi ve ******** hırsız bir sahte şairin hırszılığını kapatmak için herekese sürekli büyük harflerle kopyalayıp gönderdiği mesajı;

"YAZAN YÜREÄžİ KUTLUYORUM SUZAN HANIM HARİKA OLMUŞ TEBRİKLER SAYGILAR ESEN KALIN "


EMRAH KÖÇEKÇİOÄžLU
Ünlü Halk Şairimiz
Edebiyat Dünyası


ÜNLÜ ŞAİR MUSTAFA CEYLAN ABİMİZİN BU YAZISINI HERKES DİKKATLİCE OKUSUN


Gün geçmiyor ki, sanal dünyanın dört bir tarafından oluk oluk bir şiir hırsızlığı fışkırmasın. Artık, takip edemez, cevap yetiştiremez olduk. İnternetin sağladığı kolaycılık, çabukluk ve açık kaynaklık; şiirimizi, o güzel söz sultanımızı ne hallere koydu Yarabbim?! O, uğrunda bir ömür tükettiğimiz güzeller güzeli şiirimiz, hırsızların elinde oyuncak haline getirildi. İnternetin dört bir yanından hırsızlık fışkırıyor.Pislik, çöplük ve negatif olan her şey; fotoğraf, heykel, resim gibi sanatlara zor sıçrarken, maalesef söz sanatı olan şiirimizi kirletmeye devam ediyor.

Öylesine üzülüyorum ki bu manzaraya.
Ne zaman kaleme sarılsam, ne zaman şiir sancımdan kıvranmaya başlasam, şiir sevdamızın bu sanal dünyadaki manzarasını görüyorum da, kalemimden ağıt düşmeye başlıyor, tutamıyorum kalemimizin göz pınarlarını.

Ortalık toz duman ya, sahte efeler meydanda nice alkışları, övgüleri anında alıyor ya, şiir eleştirmenleri suskun, edebiyat tarihçileri iflas bayrağını çekmişler ya; hırsıza gün doğuyor demektir. Bu gidiş, maalesef bu güzel sanatımızı, toplumun gündem maddelerinin önüne çıkarmayacak; bu gidiş, çürümeyi, bozulmayı ve yok oluşu getirecek. Ona üzülüyorum işte... Ona yanıyorum...

Etrafınıza şöyle bir bakın, ya da google arama motoruna yazın meşhur bir şairimizin meşhur bir şiirinin bir mısrasını; neyle karşılaşacaksınız? Bakın, bakın da halimize benim gibi üzülmeyin...(!) Siz de benim gibi kaygı çekersiniz, siz de ne hallere düştüğümüzü görür, ’vahhh!’ dersiniz...

Kolaycılık, kopyacılık; tembellik bizi ne hallere düşürdü.
Sanatı nasıl da yerlerde süründürmekteyiz, görün hele...

Çoğu şairimizin şiirlerinin altına o şiiri yazan şairinin yazılmadığını göreceksiniz. Bu yetmeyecek, şiirin nasıl çarpıtıldığını, bozulduğunu, makasla kesilip parça parça edildiğini göreceksiniz. Başı ve sonu belli olmayan, özellikle bir rüzgârla nasıl harman misali savrulduğunu izleyeceksiniz. Sonra, buna ilaveten, uyduruk isimlerle şiirlerin nasıl bir başkalarına mal edildiğini görecek ve kahredeceksiniz. Bakın, arayın, yazın ’google’ ye, Ahmet Arif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet vs..hangi ünlü şairimizin hangi şiiri aklınıza geliyorsa, herhangi bir mısrasını yazın ve ’ara’ deyin bakalım. Karşınıza çıkacak binlerce site, sayfa, forum da kaç tanesi doğru dürüst şairinin ismini yazmış şiirin altına ve dürüstçe-yanlışsız, aslına sadık kalarak şiiri yayınlamış? Şaşıracaksınız. Şaşıracak ve şiirimizin bu sanal çöplükte kendini bilmez, ukalâ hırsızların cesaretiyle nasıl pespaye edilmeye çalışıldığını görecek ve karalar bağlayacaksınız. Kimi, hangi şiiri istiyorsanız deneyin hele.

Bu gidiş hiç te iyi değil.
Bu, sanatın ve şiirin rezil edilişine daha ne kadar seyirci ve çaresiz kalacağız, bilemiyorum.
Bir grup idealist genç kardeşimle yaptığımız ve yapageldiğimiz çalışma da, yetersiz kalmakta. Hangi hırsıza yetişeceğimizi bilemez olduk.

Belki de sizin yazdığınız şiirler de böyle çalınmış, çöplüklerde rezil-rüsva edilir olmuştur. Hiç denediniz mi, araştırdınız mı? Deneyin, işte ’google’ orada duruyor. Yazın şiirinizden bir mısra, görün bakın, araştırın.

Çağ ve çağdaşlık bu olmamalı. Çağdaşlık, bu internet, bu elektronik devrim böyle olmamalı. Buna yasal düzenlemelerle yeni bir çehre vermenin zamanı çoktan geldi ve geçti bile. Yetkililer artık uyanmalıdır.

Şimdi, göreceksiniz ki, hırsızlar iş başında. Hırsızlar utanmaz! Hırsızların cesareti çok fazla...

Hırsızların metodları ve çalışma yöntemleri de çok farklı. Çok değişik yol ve yöntemler izlemekteler.

’Doldur boşalt modeli’ yle yapılan hırsızlıklar var ki, onu tespitte hayli zorlanabilirsiniz. Bunu biraz açalım da, görün hele... Diyelim sizin 6 kıtalık bir hece şiiriniz var. Bu hece şiirinizin kafiyeleri ve uyağı-ayağı yani 4.satırı dururken, kafiyelerin arkası hırsız tarafından önce boşaltılmakta sonra da kendince doldurularak, arada bir sizin kelimelerinizle de süslenerek yeni bir şiir meydana getiriliyor.
Böylece, Karacoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın, Köroğlu’ nun ve daha nice parlak yıldızımızın şiirleri, deli saçmalıkları ile, doldur boşalt metodu ile tanınmaz hale getirilmiştir. Yazın, araştırın googlede hele.

Bugün çeşitli edebiyat sitelerinde adı pek meşhur olmuş, türedi şairlerin, köksüz ve ’günde onlarca hece şiiri yumurtlayan şairlerin’ şiirlerine dikkat edin, baştan sona hırsızlık.

Evet, kelimeler milletin ortak malıdır ve onlar kimsenin tekelinde değildir. Doğrusu bu. Ancak, kelimelerle dans etme sanatı olan şiir yazılırken illa ki Karacoğlanca mı dans edilecek, Köroğluca mı ata binilecek? Google orada işte, Necip Fazıl’ın veya Ahmet Muhip Dranas’ın, Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini araştırın, yazın google ye. Göreceksiniz ki, doldur-boşalt metoduyla sanki yeni bir şiir vücuda getirilmiş gibi, alenen hırsızlık yapılmakta. Binlerce, on binlerce örneğe rastlayacaksınız.

Sadece hecede - hece şiirinde değil serbest şiirde de aynı metodla binlerce hırsızlığı göreceksiniz. İşte bu ’doldur-boşalt metodu’ nu da bu hırsızların ustaları yapıyor. Siz onların çoğunu gerçek şair sanıyorsunuz. Ama, ne kadar yanıldığınızı göreceksiniz. Deneyin de bakın.

Yazık, çok yazık!
Üretmeyen, sürekli ve anında tüketen bir toplumda, bolca hırsız çıkmış ortaya ve sahte kahramanlar ordusu iş başında. İnternet çöplüğünün her yanından hırsızlık fışkırıyor.

ISBN ajansının ve Kültür Bakanlığı’ nın bu konuya acilen - süratle eğilmesini önermekteyim.

Madem ki, kitabı yayınlanan bir şairin uluslararası nitelikte ISBN numarası var ve verilmekte; bu sanal-bu internet ortamında da, o şairin yayınladığı şiirlere, kendi ana barkod-numarasının sonunda numara vererek hırsızlığının önlenebileceğini düşünmekteyim. En azından, çalındığında, şair, hukukta hakkını arayabilir. İşte bu noktada ’Meslek Birlikleri’ ne de görev düşebilir.

İnternette şiir hırsızlarının önünün kesilmesi için, çok acele yasal tedbirler alınması gerekmektedir.

Yoksa, bu gidiş gidiş değil.
Yoksa, bu çağ çağdaş değil.
Yoksa,şiir gene melil-gene mahzun ve yetim kalacak.

ÜNLÜ ŞAİRİMİZ
MUSTAFA CEYLAN
Gülce Edebiyat
[/INDENT]

Bu konuyu yazdır

  Şiir Dünyasında Şair Geçinen Şiir Hırsızları Var - Muhammed Hanifi İspirli
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 06:01 PM - Forum: İtiraflar - Yorumlar (1)

basin2.jpg
"ŞİİR DÜNYASINDA ŞAİR GEÇİNEN ŞİİR HIRSIZLARI VAR"

Şair Hanifi İspirli, Erzurum’da Birey Üniversite Kitabevi Pazar Söyleşisinde Birey yayıncılıktan yeni çıkan HİÇKİMSE isimli şiir kitabı ve şiirimizin güncel sorunları üzerine konuştu.

Mahmut Balcı’nın yönettiği söyleşiye katılan Şair Hanifi İspirli kendisine yöneltilen şiir nedir, şair kimdir, şiir yazmaya nasıl başlanır, şiir ve kutsallık arasında bir ilişki vardır mıdır, şiir kitapları niçin az satıyor, şiir geceleri ve şiir şölenleri neye hizmet ediyor, şiir ve gençlik, şairler arasında bir kıskançlık var mı, popüler şiire nasıl bakmalı gibi sorulara cevaplar vermeye çalıştı.

Şair Hanifi İspirli şiire nasıl başladınız sorusunu “şiir geldi beni buldu” şeklinde cevapladı. İspirli şiire olan ilgisinin ise ilkokul öğretmeni tarafından keşfedildiğini söyledi. “Şaire göre şiirin tanımını yapmak zordur. Şiirimin karşılığını Valeria tanımlar. Şiir, sadece kağıda yansıyan, elle yada tuşlarla dökülen cümleler değildir. Şairler hastalıklı tiplerdir. Bunu marazi durum olarak söylemiyorum. Farklı duruşları olmasa zaten şiir çıkmaz. Bu anlamda söylüyorum. Bu yüzden şairlerle iletişim kurmak zordur; ancak zamanla şairin çok sıcak bir insan olduğu görülecektir.”diyen İspirli diğer konularda ise şunları söyledi: “Yazılan kafiyeli cümleleri şiir, bunları yazanları ise şair olarak görmem. Şiir süslü kelimeler ve anlaşılmayan cümleler değildir.

Şiir medeniyetimizi, tarihimizi yansıtmalı. Hiç değilse asgari bir insana onun varlık sebebini; aşk ile olsun, insan olarak olsun, kültürel anlamda olsun kendinde hissetmeli. Şair gelenekten haberdar olmalı. Şair Atilla İlhan 20 yıl önce Bir tanışma esnasında bana; “Osmanlıca biliyor musun?” diye sormuştu. Bu soru ile anlatmak istediğini çözdüğümden bu yana eski bir şiiri anlamak için geleneğin önemini daha fazla önemsemeye başladım. Gelenekten kopan şair olamaz. Nazım Hikmet o yüzden önemlidir ve şiirin bir tarafında her zaman en üstte duracaktır. Sezai Karakoç, dünya şiirinin yaşayan en büyük ismidir.

Geleneği anlamak isteyenlerin bu iki ismi mutlaka tanıması gerekiyor.” “Erzurum’da şiir çalışmalarına yeterince katkı yapılmadığını görüyoruz. Şiir geceleri tanınmış şairler davet edildiği için ilgi görüyor. Hakikat şu ki, o şairler artık güzel şiirler yazmıyorlar. Ama popüler kültürün bir yansıması olarak genç şairler onların arasında kaybolup gidiyor. Şiir şölenlerine daha çok şair dostlarla buluşmak için katılıyorum. Şiir şölenleri için şiir yazanlar bile var. Geniş kitlelerin şiiri anlaması çok özel çaba göstermeye gerek yoktur. Şiir biraz özeldir. Şiir gecelerine güzel şiirleri dinlemek yerine popüler olmuş şiirleri dinlemek için geliniyor. Hanifi İspirli şair olmakla ilgili bir soruyu da şöyle cevaplandırdı; ‘Şiir dünyasında şair geçinen şiir hırsızları var’ diyen İspirli; başkasının şiirini kendisine mal eden edenlerin bu ucuzculuktan vazgeçmeleri ve öncelikle iyi bir okuma yapmalarını gerekir.

Hayatında, yaşının sayısı kadar kitabı okumamış, eline bir divan almamış, elifi tanımayan; ‘batıdan, doğudan birkaç şair ismi say!’ dendiğinde susup kalacak tipler türedi. İnternet şaircikleri bunlar. Oradan buradan mısralar çalıp, alt alta getirip; hatta büyük bir cüret ile kitap olarak bile yayınlayanları var. Şiir, bu kadar basit değil. Ama onlarında bir süre sonra kaybolacağı kesin. Has şair, şiirini uzun soluklu planladığı için, belki onlarca yıl sonra anlaşılacaktır.” Hanefi İspirli Birey yayıncılıktan yeni çıkan son kitabı ile ilgili olarak ise şunları söyledi: “HİÇKİMSE isimli yeni şiir kitabımı diğer şiir kitaplarıma oranla çok daha fazla önemsiyorum. Şiir hem esin hem de bir işçilik demektir.

Şiir bir sabır işidir. Şiir yaratıcının şaire verdiği bir lütuftur. Şair yaratıcıya inanmamış olsa bile farkına varmadan bir arayış peşindedir. Bir şiiri iyi anlamak için şiirde geçen tarihi olayları, imgeleri iyi bilmek gerekir. Bu anlamda da şiir tahlillerinin çok da isabetli olmadığı kanaatindeyim. Şairin o an ki ruh hali ve kendi birikimi ile var ettiği anlam dünyasına bir başkası ne kadar nüfuz edebilir ki? Gençlerin elinden tutmak gerek. Şiir mutluluğu devamlılıkta arayan bir sanattır.” şeklinde konuştu. Hanifi İspirli şiir tadında gerçekleşen söyleşinin sonunda kitaplarını imzaladı.

ŞAİR MUHAMMED HANİFİ İSPİRLİ

Bu konuyu yazdır

  Öleceğim Diye Çok Korkuyorum - Ünal Arık
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 05:56 PM - Forum: İtiraflar - Yorumlar (1)

DSCF3065-300x219.jpg
[SIZE=5]TOPAL SAVCI ÜNAL ARIK'IN İŞKENCE İTİRAFLARI
[/SIZE]

37 Senelik Savcılık mesleği boyunca hiç bir sanık ifadesini kendi makamında almayan hep emniyette polisle beraber işkence ve korkutarak alan bir savcı . Demeki bazı savcılar polisten bile betermiş.

Merhaba emmiler ben Kahraman Maraş-Pazarcıklı Emekli Cumhuriyet
Savcısı Mehmet Ünal ARIK...Eski Adalet Bakanı Şevket KAZAN'ın akrabasıyım.

Şevket Kazan 1997 de beni Adalet Bakanı Müsteşarı yapacakken Hükümet yıkıldı bu sebeple müsteşar olamadım ve pisikolik bunalıma girdim. Bu sebepten dolayı geçmişte yaptığım bazı yanlışlıklar dolayısıyla yıllar sonra vicdan azabı çekiyorum. Akşam yatınca rahat uyuyamıyorum. Bazen de altıma kaçırıyorum. Çünkü zamanında Solculara, Alevilere ve Kürtlere çok baskı yaptım. Bunlardan her kimse suç işleyince bunların ifadelerini Karakolda baskı ve işkence zoruyla zorla alıyordum. Sonra birde Doktoru karakola çağırıp birde darp yoktur diye rapor alıyorduk sonrada bu ifadelerle Solcu, Alevi ve Kürt sanıkları idama yoluyorduk hepsininde ceza almasını sağlıyordum.

ESKİDEN HEP BU ZİHNİYETLE SAVCILIK YAPTIM.
M.Ünal ARIK Em.Cumhuriyet Savcısı
Ben bu mesajı Emekli Cumhuriyet Savcıcı Ünal ARIK adına benden yazmamı rica ettiği için adına yazıyorum.
Gazi, seni tebrik ediyorum. Sarız Arıklarından değilsin. Halep Türkmenlerindensin. Pazarcık da 1500 kişi ARIK var. Beyleri benim. İsmim Ünal ARIK. Emekli Savcıyım. Telefon numaram 0 532 611 48 49. Kahramanmaraş Pazarcık İslahiye Muğla-Milas ve Adana yöresi Halep Suriye Türkmenlerindendir. İslâmla beraber 1300 yıl önce Anadolu'ya gelmişlerdir. Muhakkak ki hepsi Devletten yanadır. Allah'a kulluğu, etrafa hükmetmeyi şeref sayarlar. Benim 3.Dedem Halep Kadısıdır. Ben onun torunu olarak mesleğini icra ediyorum.
Saygılar sunuyorum. Gözlerinden öpüyorum. ÜNAL ARIK

ŞİMDİ ÇOK VİCDAN AZABI ÇEKİYORUM
Ben 17 Haziran 1949 Kahraman Maraş-Pazarcık doğumluyum. Çocukluğumdan beri büyüklerimden dinlediğim Solcu, Alevi ve Kürt düşmanlıklarınla büyüdüm. Kahraman Maraş katliamı baş sanığı "Ökkeş Şendiller çok samimi dostum olur." 1970 de Savcı oldum sırasıyla 1970-75 Tortum 1976-78 Besni 1978-79 Develi 1979-81 Hakkari 1981-83 Erzincan 1983-88 Muğla 1988-1991 Gaziantep 1991-2001 İzmir 2001-2007 Beyoğlu Cumhuriyet Savcı yardımılığı ve Cumhuriyet Savcılığı yaptım. 37 senelik bu savcılık görevlerimde Solcu, Alevi ve Kürtlerden her hangi bir kimse suç isleseydi onların ifadelerini asla keni makamımda almazdım gider Karakolda alırdım. İfadeleri almadan önce Polisleri tenbihlerdim korkutun derdim sanıklar çocuksa cinsel organına elektrik vereceğiz sonra "erkekliğin kalmaz" gibi psikolojik baskı, birde ayaklarını sandalyenin altından geçirtip ayakalarına vurdururdum. İfade alınca çocuğa sorardım derdim evladım polisler seni dövdülermi çocuk dövdüler diye cevap verince bende peki: "Biz sana her hangi bir şey yaptık mı derdim çocukta yok diyince bu iş kapanıyordu." Meslek hayatım boyunca Solcu, Alevi ve Kürt sanıklaın ifadelerini hep Karakolda polisle beraber baskı ve işkence ile aldım. Sağcı, Ülkücü ve Türk olunca hep kendi Savcılık makamımda alıyordum. Sanıklar Solcu, Alevi ve Kürt olunca bu sanıkların yakınlarını bile çoluk cocuk demeden gözaltına aldırır baskı ve işkence ile zorla tanıklık yapmaya zorlardım. Sonrada Doktoru yine Karakola getirtir darp yoktur diye rapor temin eder ve mahkemeye gönderirdim. İFADELERİ ALIP SANIKLARA VE ŞAHİTLERE ZORLA İMZALATTIKTAN SONRA SANIKLAR VE ŞAHİTLER İLE ALAY EDER VE DALGA GEÇERDİM. Yüzlerce sanıklar o ifadelerle ceza alırlardı.

Yaşı büyük Solcu, Alevi ve Kürt sanıkları ise Polise doğrudan işkence yapın çekinmeyin ben gerisini kapatırım derdim. Bunlara çıplak suya sokmak. Cinsel organlarına elektrik vermek, kafa üstü yere asmak gibi şeyler uygulatırdım. Bütün bunları yaparken arkamda Adalet Bakanı Şevket Kazan vardı. 1975 te Erzurum Tortum'da görev yaparken birinci karım Ayşe'den çocuğum olmadığı için, evli olduğum halde ikinci bir kızı Sakine'yi kendime ikince eş olarak aldım. Polis arabasının arkasında otururken ayaklarımı polisin kafasına kaldırıp polisleri bile aşağılardım. Babam yaşındaki gardiyanlara tokat atardım. Cezaevine giderken kapıyı hep tekme ile açardım. Hiç kapıyı elle açmazdım. Kapıları tekme ile açmaktan çok zevk alırdım.

Emrimdeki insanlara hep lan-lun diye konuşurdum. Benim ayağımın birisi doğuştan sakattı. ASKERLİKTEN ÇÜRÜK RAPORU ALDIM. Askerlik yapmadığım için arkadaşlarım bana her zaman"Çürük Ünal" diyerek alay ederlerdi. Topal olduğum için hep benimle dalga geçerlerdi. Bana her zaman ve her yerde "topal savcı" derlerdi. Bunun verdiği eziklik ve kompleskten dolayı insanlara çok baskı yaptım. Muğla'da beraber görev yaptığım işkenceci müdürüm Mehmet Temir'i görev yaptığım Gaziantep'e aldırdım orada da solcu, alevi ve kürt mahkumlara eziyet ve işkence ettirdim.

Yıllar sonra emekli oldum psikolojim bozuldu. Sanki Allah bunları benden soruyor. Akşamları uyuyamıyorum. Bazen de altıma kaçırıyorum. İki tane eşim var artık hiçbirisi benimle ilgeilenmiyor. Yatağımı kirlettiğim zaman hep kendim temizliyorum. Hep öleceğim diye korkuyorum.

İtiraf edince bir nevi rahatladım. Yüce Allaha sığınıyorum.

EMEKLİ TOPAL SAVCI
MEHMET ÜNAL ARIK

Bu konuyu yazdır

  Bizim Ailede Ossurmak Ayıp Değil - Ünal Arık
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 05:55 PM - Forum: İtiraflar - Yorum Yok

DSCF3075.jpg
[SIZE=5]EMEKLİ [/SIZE][SIZE=5]TOPAL SAVCI ÜNAL ARIK İLE NÖSTALJİ SOHBETİ

[/SIZE]Kahramanmaraş'ı uzun yıllar dışarda hep işkenceci savcı ve duruşmalarda osuran savcı olarak temsil eden, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul Beyoğlu Savcılığı gibi önemli görevlerde bulunan ve Refahyol iktidarı döneminde ise Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı için ismi hayli konuşulan ve daha sonra da emekliye ayrılan değerli büyüğümüz Ünal Arık ile Birleşik Basın Birliği (BBB) mensubu gazeteciler olarak biraraya geldik.

Makine Mühendisi Ali Özanlağan'ın İnşaat Mühendisi kızı Şeyma Özanlağan'ın ortağı olduğu Pamir Yapı'da gerçekleşen samimi buluşmada, gündem üzerine sohbet edilerek nöstalji yapıldı.

Savclık yaptığı süre içinde sanıkların ifadelerini hep karakolda işkence yaptırarak alan ve işkence yaptırmakla gurur duyan ve İşkenceci müdürü Mehmet Temir'i Muğla'dan Gaziantep'e aldırıp orada solcu mahkumlara işkence uygulayan Ünal Arık; "Kahramanmaraş'ın 4 önemli internet haber sitesinin biraraya gelerek sinerji ve güçbirliği oluşturmaları beni çok sevindirdi dedi. Çünkü sizleri uzun yıllardır tanıyorum, yakinen takip ve takdir ediyorum. Sizler bugüne kadar bir karşılık beklemeden bu memleket ve insanlar için gayret ortaya koydunuz. Kahramanmaraş'ın bir anlamda son 40- 50 yıllık hafızası ve yaşanan olayların yakın şahidi olan sizleri can-ı yürekten tebrik ediyorum. Ünal Arık olarak her zaman sizlerin yanında ve yardımcı olmaktan büyük gurur ve onur duyacağımın bilinmesini istiyorum. Sizler birer hizmet kahramanısınız. Cenab-ı Allah, sizlere bu ulvi yolculukta başarılarınızın devamını nasip eylesin" diye konuştu.

Türkiye'de herkes ossurmak ayıptır der . Bizim ailede ise herkes hiç çekinmeden ossurur. Ben mahkemelerde bile hiç çekinmeden ossururum.

BİZİM AİLEDE OSSURMA TAKTİKLERİ;

Ben Ünal Arık zort diye ossururum.
İlk Eşim Ayşe Arık zortdiye ossurur.
İkinci Eşim Sakine Arık Pısss diye osurur.
Oğlum Ömer Tolga Arık zart diye ossurur.
Kızım E.Tuba Arık zart diye ossurur.
Kızım Aybala Pısss diye ossurur.

Ey gençler sizde Ossurmaktan utanmayın.

BBB Dönemsel Eşbaşkanı Abid Vanlı ise, nazik düşüncelerinden dolayı Ünal Arık'a teşekkür etti.

Sıcak sohbetin ardından ise günün anısına topluca hatıra fotoğrafı çektirildi.

Emekli Topal Savcı Ünal ARIK

Bu konuyu yazdır

  Topal Savcı Eşim Ünal Arık'tan Boşandım - Ayşe Arık
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 05:55 PM - Forum: İtiraflar - Yorum Yok

DSCF3075.jpg

TOPAL SAVCI ÜNAL ARIK'IN REZİLLİÄžİ

Değerli Baylar-Bayanlar ben Kahraman Maraş Pazarcıklıyım.
Topal Savcı Ünal Arık'ın eski eşiyim.

Ben 1968 Yılında Pazarcıkta Topal Savcı Ünal Aarıkla evlendim. O zamanlar
Ben 18 yaşındaydım Ünal Arık ise 19 yaşındaydı. Beni istemeye geldiklerinde Ünal Arıkın
Topal olduğunu söylediler. Ben önemsemedim Hukukta okuyor diye aldım. Pazarcıkta evlendik. Sonra Ünal Arık hukuku bitirip savcı olunca tayini tortuma çıktı bizde erzurum tortuma gittik.

Yıllar geçti bizim çocuğumuz olmadı birbirimize soramıyorduk acaba sorun hangimizden ?

Sonra Torumda ikimizde Doktora gittik Doktor sorunun benden olduğunu söyledi.

Yıllar geçti bir haber aldım kocam olan Topal Savcı Ünal Sakine diye biriyle evlenmiş. benim üstüme kuma gelmesine çok üzüldüm. Günlerce yemeden içmeden kesildim.

Birde Topal Savcı Ünal Arık yeni aldığı karısı Sakine Arık'ı boşanma davalarında sanıklara göstererek işte benim karım sizinkinden daha güzel diye hava attığını öğrenince iyice yıkıldım.

Ben Yıllar önce onun bacağının topal olmasını önemsemeden onunla evlendim.

NOT. Sonradan bir de millete şöyle bir yalan uydurmuştur. Güya Hakkari'de görev yaparken bacağından vurulmuş ve onun için sakat kalmış. Meğerse Topal olduğu için askerlikten çürük raporu almıştır.

Topal Savcı Ünal Arık ise benim çocuğumun olmadığı öğrenir öğrenmez hemen benim üstüme ikinci karıyı alıp beni dışladı.

Topal Savcı Ünal Arık'ı Allaha haval ediyorum.

ALLAH BU TOPALI BİLDİÄžİ GİBİ YAPSIN.

Ayşe ARIK

Bu konuyu yazdır

  Edebiyat defterinde şiir hirsizi imdat türkel'e dikkat
Yazar: Şžiranlı@ - 06-17-2016, Saat: 05:53 PM - Forum: İtiraflar - Yorum Yok

145006.gif
ŞİİR HIRSIZI KELKİTLİ İMDAT TÜRKEL

1024593.jpg
İMDAT TÜRKEL'İN YALAKASI DENİZLİLİ SADIK DAÄžDEVİREN

ŞİİR HIRSIZI İMDAT TÜRKEL


Sayın Şair arkadaşlar merhaba...Edebiyat Defterinde Kelkitli İMDAT TÜRKEL denen bir sahte şair var. Bu İmdat Türkel denen utanmaz herif 5 kıtalı bir şiiri kopyalıyor sonra buna bir kıtada kendisi ilave ediyor ondan sonra orada yayınlıyor. Böyle çala çala tam 300 tane şiir yazmış. Birde Sadık Dağdeviren denen ikinci bir sahte şair var o da İmdat Türkel'e bol bol yalakalık mesajları yazıyor. İmdat Türkel denen adi herif önce yalandan anasının üstüne yemin ediyor. Sonra hırsızlığı meydan çıkınca da sizi iligilendirmez diyor.

BURADA HERKES ŞİİRİLERİNİ BİR ARAŞTIRSIN. LÜTGEN ŞİİRLERİNİZE SAHİP ÇIKIN. SAYGILAR

Bu konuyu yazdır

  Tanırmısın ? Anlarmısın Bilmem
Yazar: Frezya - 06-17-2016, Saat: 10:08 AM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları - Yorumlar (1)

Sisli puslu geçmişten yazıyorum sana
Okumayacağını yada okusan bile anlamayacağını bilerek
Çok şey değişti hayatımda, sen gittiğinden beri
Aslında değişen objeler mi ? insanlar mı ? yoksa ben miyim ?
Tüm soruları cevapsız bırakarak kendimi rüzgara teslim ettim.
Ne kadar çok ela gözlü insan varmış sen gidince anladım
Gözlerinin bana özel olduğunu sandığım için, galba öyle gelirdi.
Ne kadar çok kahve rengi gözler varmış meğer
Kendi gözlerime aynada bakmaktan vazgeçtiğimde anladım.

Merak ediyor musun ? bilmiyorum ama söylemeden edemeyeceğim
Gittiğinde çok üzüldüm ağladım, sızladım ve sana hakkımı helal ettim
Tek bir şey söyledim rabbim onu bildiği gibi yap seni ve aileni allaha havale ettim.
Senden sonra hiç gülmeyeceğim, hiç güvenmeyeceğim sandım ama yanıldım
Çok şey öğrendim senden ve ailenden

Karşıma kim çıktıysa önce ben dedim ben böyleyim ya böyle kabul edersin yada defolup gidersin
Kaybetmekten korkmadım, çünkü insan kaybettikçe daha çok şey öğreniyormuş
Kimse bulunmayan hit kumaşı değil ya..

Değiştim. Önce ruhen sonra fiziken
Şimdilerde daha bir çocuk ruhum
Fiziğim artık zayıf görenler şaşkın

Senden kalan ne varsa attım tıpkı senin yaptığın gibi
Hoşcakalla noktaladığın şiirlerim gibi
Sonra suskunluğunla yıktığın ben gibi
Herşey artık karanlık bomboş bir odada

Şiirlerimin şekli bile değişti
Ben büyüdüm artık
Sense küçüldün

hatırlıyor musun ?
O sinema salonunu
O Şemsiye altında yürümemizi
O şarkıyı
Mektupları
Sabırsız bekleyişlerimi
Ve işte geldim seni uğurladığım son yere tren garına
Hatırlasan ne değişir ki
Hiç bir şey
Artık hiç bir şey demek için bile geç

Şimdi ben yeniden istanbul’u fethediyorum

Merak etme sana kızgın değilim
Aksine sana minnettarım bana özgürlüğümü yaşamayı verdiğin için

Şimdi beni tanırmısın ? anlarmısın bilmem
hadi eyvallah.

Bu konuyu yazdır

  Müslüman Bir Aile, Kaç Çocuk Yapmalıdır?
Yazar: halukgta - 06-13-2016, Saat: 07:21 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bugünkü yazımın konusu, günümüzde bizleri yönetenlerin tavsiyelerinde olduğu gibi, Kur’an evli çiftlere, bol çocuk yapın önerisinde bulunuyor mu, sorusu üzerine olacaktır. Gerçekten de Allah bizlere evlenince, bol bol çocuk yapın mı diyor? KUR’AN I REHBER ALAN ONU ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DİKKATLE DÜŞÜNEREK OKUYAN BİR İNSAN, ALLAH IN KUR’AN DA BÖYLE SINIRSIZ, SORUMSUZ VE KURALSIZ BİR EMİR VERMEYECEÄžİNİ ZATEN BİLİR.

Allah Kur’an da emirlerini verir, ama bizlerin emri hayatımıza geçirmeden önce, mutlaka düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emreder. YANİ AKIL, İMANIN ANAHTARIDIR. Düşünmeden her şeyi kabullenen bir insanın, imanı da güçlü olamaz. Bunun nedeni, yaptıklarımızın özüne hâkim olabilmek adınadır. Böyle yaparak, uyguladıklarımız dan ve hayatımıza geçirdiklerimizden, azami fayda sağlamak amaçlanmıştır.

Allah bizlerin evlenmemizi tavsiye eder. Hatta eski devirlerde yapılan birden fazla evlilikler doğru olmadığı için, tek evliliği özellikle önerir. Çünkü çoklu evliliklerde, hem eşler hem de çocuklar arasında, adaleti sağlayamayacağımız uyarısını yapar. Ama asla çocuk sayısı konusunda tek bir örneği dahi yoktur Kur’an ın. Olmasını da beklemek mantıklı olmaz. ÇÜNKÜ BİR AİLEDE ÇOCUK SAYISI, AİLENİN GELİRİ, GEÇİMİ İLE DOÄžRUDAN BAÄžLANTILIDIR. Eğer hesapsız ve düşünmeden, doğru planlama yapmadan yapacağımız çocuklara, gerekli eğitimi, bakımı ve ilgiyi veremeyeceğimiz için, aile bireyleri olarak sorumlu oluruz.

Elbette evliliğin taçlandırılması çocuktur, ama bu her zaman mümkün olmayabilir. Allah bir ayetinde, biz istediğimize istediğimiz kadar çocuk verir, istemediğimize çocuk vermeyerek imtihan ederiz der. Onun içindir ki, ailede çocuk sayısını, aile bireyleri belki özgür iradesi ile belirler ama bazı durumlarda Allah ın müdahalesi de vardır. Herhangi bir işte önemli olan çokluk değil, özde kalite ve verimliliktir. Bakamayacağımız sayıda çocuk yaparak, evlatlarımızı zor durumda bırakmanın, akıl ve mantıkla açıklaması olamayacağı gibi, Kur’an da böyle bir davranışı asla onaylamaz. Müslüman toplumlarında, bunun örneklerini ve çocukların ne halde olduklarını, hep birlikte görüyoruz. Anne ve babaların hatalarını, ne yazık ki çocuklar çekiyor. Ama Kur’an istemeden de olsa, doğacak çocuklar konusunda moral verir ve yol gösterir. Bakın cahiliye devrinde, yoksulların yaptıkları çok sayıda çocuklara karşı neler yapılıyormuş, bu uyarı ayet üzerinde düşünelim.

İsra 30: Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. 31: YOKSULLUK KORKUSUYLA ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. (Diyanet meali)

Ayet aslında çok dikkat çekici ve o günkü toplumun yaptığı yanlışa, düşündürücü uyarırlarda bulunuyor bizlere. Yaradan dilediğine rızkı bol vereceğini, dilediğine de kısacağını söylüyor. Sizce Allah, hiç düşünmeden, plan program yapmadan, bakamayacağı sayıda çocuk yapana mı rızkı bol verir, yoksa aklını kullanarak gelirini, giderini hesap ederek, çocuklarını çok daha iyi yetiştirmek için planlı bir aile fertlerine mi rızkını bol verir? İşte bu soruya eğer doğru cevap verebiliyorsak, sorumuzun doğru cevabını da bulmuş oluruz. Her ailenin iyi günleri olduğu gibi, kötü ve zor günleri de olabilir. Allah bu ayetiyle, zor günler yaşayan ailelere moral veriyor. YOKSA BU AYETTE ALLAH, İSTEDİÄžİNİZ KADAR ÇOCUK YAPIN, BEN RIZKINIZI VERİRİM DEMİYOR. Bu ayet cahiliye devrinde yapılan bir yanlışa, dur demek amacıyla indirilmiştir.

Devamında ise bir uyarıda bulunuyor Rabbimiz. Dünyaya getirdiğiniz çocuklarınızı, yoksulluk bahanesiyle sakın öldürmeyin. Allah elbette rızık verendir diyerek, aileleri cahiliye devrinde yapılan yanlıştan, vazgeçirmeye çalışıyor. Burada dikkat çeken bir konuda, cahiliye devrinde de düşünmeden, bakabileceklerinden fazla çocuk yaptıkları anlaşılıyor. Tabi bu yanlışlarını, Allah ın asla önermediği bir yöntemle çözmeye, fazla çocuklarını öldürmeye yeltendiklerini anlıyoruz.

Ailelerde çocuk sayısı, çok farklı ve değişken bir konudur. Bu konuda öyle farklı düşünceler vardır ki, herkes söylemlerinin ve inançlarının etkisindedirler. Geçmiş yıllara baktığımızda çağın ve toplumların, yaşayış şekillerine göre, hem çok eşli hem de çok çocuklu olmak gelenekleri gereğiydi, hatta bir ailenin şanı ve şerefiydi diyebiliriz. Tabi bu zamanla değişti, tek eşlilik ve daha az bakabileceğimiz kadar çocuk düşüncesi, ailelere hâkim oldu. İlginçtir günümüzde, çok az çocuk yapan, hatta evlenmeden yaşayan ülkelerde, genç neslin çok azaldığı ve ülkeleri büyük bir tehlikenin beklediği söz konusudur. İşte buda yanlıştır. Onun için Allah bizleri her konuda düşünmeye sevk eder. Allah ın Orta yolu izleyin önerisi, dikkate alınmalıdır. Bu emirde bile bir disiplin ve uyarı var.

Düşünmeden ve plansız çocuk yapma fikri ve davranışı, TOPLUM İÇİNDE İNSANLARIN BİRİLERİNE BAÄžIMLILIÄžINI, MUHTAÇLIÄžINI ARTIRIR. Teknolojinin ilerlemesi, daha az insanla mal üretme çabası geliştikçe plansız aileler, çocuklarına ne yazık ki iş bulmakta zorlanmaya başladılar. Bunu kullanan elbette bazı art niyetli kişiler çıkacak ve evlatlarımız, gençlerimiz neredeyse karın tokluğuna çalıştırılmaları kaçınılmaz olacaktır. Ne yazık ki günümüzde, bu acı gerçekle karşı karşıyayız.

Değerli din kardeşlerim. Kur’an ı anladığı dilden dikkatle okuyan ve üzerinde düşünen bir Müslüman, şunu açıkça görebilir. ALLAH BİZLERİN YAPACAÄžI HER KONUYU, ÖNCE DÜŞÜNMEMİZİ, DAHA SONRADA MANTIÄžIMIZIN SÜZGECİNDEN GEÇİRDİKTEN SONRA, YAPMAMIZI EMRETTİÄžİNİ ÇOK İYİ BİLİR. Onun içinde bu konuda açıkça şunu söyleyebiliriz;

Müslüman bir aile, mutlaka bakabileceği, eğitim verebileceği kadar çocuk yapmalıdır. Bunun bir sayısını vermek yanlış olur. Dikkat ederseniz çok zengin insanlar 2 ya da 3 çocuk yaparlar. Ama her ne hikmetse, çok fakir olanlarda aynı sayıda, hatta çok daha fazla çocuk yapmaktan çekinmezler. Peki, sonucu ne olur sizce? ÜZGÜNÜM AMA BÜYÜDÜKLERİNDE, ZENGİNLERİN KÖLESİ OLMAKTAN KURTULAMAZLAR.

Bu durumda, gereğinden fazla çocuk yapılmasını kimler önerir, tavsiye eder sizce? Söylemeye dilim varmıyor ama kendilerine muhtaç olan toplumlar yaratmak isteyenler ve bu toplumları da istedikleri gibi yönetme gücünü ellerinde bulundurmak isteyenler, ne yazık ki toplumu çok çocuk yapmaya teşvik ediyorlar. Bu çok üzücü bir durum, lütfen çok dikkatli olalım, yoksa bizden sonra gelen nesiller, birilerinin esaretinden ve modernleştirilmiş köle olmaktan asla kurtulamazlar.

Her aile çocuk sahibi olmak ister. Evlenip de hiçbir neden olmadan, çocuk istemiyorum demek ne kadar yanlışsa, bakamayacağımız kadar çocuk yapmakta o kadar yanlıştır. Kur’an ın önerisi evlenmek ve çocuk sahibi olmaktır ama asla düşünmeden, hesap etmeden sayısız çocuk yapmak değildir. Allah Kur’an da DÜŞÜNMEYE VE AKLA ÖNEM VERDİÄžİNİ GÖSTERMEK İÇİN, BAKIN NASIL UYARIYOR BİZLERİ.

Yunus 100: Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR. (Diyanet meali)

Evlatlarını gerektiği gibi doyurup, giydirebilen, hiç kimseye muhtaç olmayan ve gereken eğitimi verebilen bir ailemi istiyoruz, yoksa birilerine muhtaç, karın tokluğuna çalıştırılan çocuklar mı yetiştirmek istiyoruz? SİZCE ALLAH HANGİSİNİ ÖNERİR BİZLERE? Yorum ve karar sizlerin.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/

Bu konuyu yazdır

  İslam ı Yaşarken, Yaptığımız Çok Büyük Yanlış.
Yazar: halukgta - 06-02-2016, Saat: 08:38 PM - Forum: İslam - Yorumlar (1)

Bir yazımda Fıkıh konusunu ele almış ve fıkıh anlayışının toplumu Kur’an dan uzaklaştırdığını, İslam ı yanlış anlamasına neden olduğunu söylemiştim. Bu yazımda da, bu tehlikenin neler olduğuna örnekler vererek, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım, Allah ın izniyle.

İslam ı cemaat, tarikat eksenli yaşayan din kardeşlerime, yalnız Kur’an diyenler Müslüman değildir diye anlatırlar. Kur’an tek kaynaktır diyen kişilerde samimiyet olmadığını, bu kişilerin Kur’an a da inanmadıklarını söylerler. Tabi tüm bu düşünce ve sözlere delil, fıkıhtan gösterilir. Bu delillere kanıt Kur’an dan aranır ama ayetler ne yazık ki çarpıtılarak, hatta bir çok ayetin tam tersi anlamlar verilerek hurafe ve batıla kanıt yaratılır. Bakın fıkıh inancı bizlere nasıl bilgiler veriyor, Kur’an bu sözlere nasıl cevaplar veriyor.

(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]

(Yalnız Kur’an da ki helal ve haramı kabul ederim diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’an da bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Yemin ederim ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’an da ki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]

(Yakında, “Allah’ın kitabının dışında uyacağımız bir şey tanımıyorum” diyenler çıkacaktır.) [Ebu Davud]

Bu sözleri, peygamberimiz söylemiş gibi anlatmak iftiradır, şirktir ve büyük günahtır. Önce bunu hatırlatmak isterim. Çünkü peygamberimiz, ben söylemediğim halde, kim bu söz peygamberimizin sözüdür derse, cehennemdeki yerini hazırlasın diye bizleri uyarmıştır. Gelin bu sözlerin peygamberimizin sözü olup olamayacağını, Kur’an dan anlamaya çalışalım.

Gerçekten peygamberimizin, tıpkı Allah ın haramlar koyduğu gibi helal, haram koyma yetkisi var mıdır? Eğer varsa peygamberimizin, dinde Allah ın ortağı olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Hâlbuki Allah Kehf suresi 26. Ayetinde, KENDİ HÜKMÜNDE HİÇ KİMSEYİ ORTAK KILMAZ DİYORDU. Bu ayeti unuttuk mu, yoksa üstünümü örttük. Casiye 6. Ayetinde de, o günkü toplumu uyararak ALLAH DAN VE ONUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR diyerek, Allah ın kitabından başka inanacağımız, hiçbir bilginin olmadığını fark edemiyor muyuz? Maide 49. Ayetinde Allah elçisine hitaben, SEN DE ARALARINDA, ALLAH'IN İNDİRDİÄžİYLE HÜKMET, ONLARIN KEYİFLERİNE UYMA uyarıları damı unutuldu. Yine Enam suresi 48. Ayetinde, BİZ, PEYGAMBERLERİ ANCAK MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ dediği halde, ne yazık ki hurafe inançlarımızı aklayabilmek adına, yüzlerce ayeti görmezden gelip, birçok ayetinde anlamını değiştirerek, peygamberimizi dinde tıpkı Rabbimiz gibi, hüküm koyan dine ilaveler yapan konumuna getirmekten çekinmedik. Enam suresi 19. Ayetinde, deki onlara diye başlayarak, bakın ne söylüyor peygamberimiz.

(BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIÄžI HERKESİ UYARAYIM.)

Bunca ayetleri okuyup iman ettik dedikten sonra, bizler ne diyoruz. Peygamberimizde Kur’an ayetleri gibi dine hükümler, helal, haramlar koymuştur ve Allah bu yetkiyi elçisine vermiştir. Bakın yukarıda peygamberimizin hadisleri diye nakledilen sözler, bu ayetlerle uyum sağlıyor mu? Ayette peygamberimiz bizleri, yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldığını daha nasıl söylesin.

Yalnız Kur’an da ki helal ve haramları kabul ederim diyenlerin, Müslüman olmadığını söylemek, bunu da peygamberimize isnat etmek günahların, iftiraların en büyüğüdür hatırlatırım. Allah ın kitabından başka uyacak hiç bir şeyimiz yoktur, bakın bunu Kur’an apaçık ve net söylüyor ve son noktayı koyuyor.

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Allah aşkına, bakar mısınız lütfen. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim diyor, bizler buna benzer yüzlerce ayetin üstünü örtüyoruz, bir çok ayete de farklı anlamlar vererek, mezheplerin yanlış FIKIH inançlarını aklamaya, yaşamaya çalışıyoruz ve diyoruz ki, peygamberimizde Kur’an ın dışından dine haramlar koymuştur. İşte bu yanlışları yaptığımız için, inancımız içinde kendi ellerimizle çelişki yaratıyoruz. Çelişki Kur’an da değil, bizlerin nefislerinde yarattığı batıl inançlardadır.

Gelelim Kur’an dan delil gösterdikleri ayetlere. Kur’an ın birçok ayetinde, Allah a ve resulüne itaat edilmesini emreder. Hatta resulüm deki diye başlar ve bana uyun, Allah da sizi sevsin uyarıları yapar. Araf 157. Ayette de peygamberimiz kast edilerek, Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar der. Yine bir başka ayetinde de Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik der. Buna benzer birçok ayet vardır ki, Allah elçisine uyulmasını emreder. Peki, siz bu ayetlerden elçisine, tıpkı kendisi gibi dine hüküm koyabilme yetkisini verdiğini mi anladınız? Elbette mümkün değil, eğer böyle anlarsak Kur'an da yüzlerce ayete ters düşmüş oluruz.

Peki, bu uyarılardan nasıl bir ders çıkarmalıyız, elçime uyun demekle ne anlatıyor Rabbimiz. Aslında art niyetli değilsek, anlatılmak istenen çok açık. Allah elçisine Kur’an ı tebliğ etmesi konusunda yardımcı oluyor ve kendisine uyulmasını emrediyor. Çünkü ona verdiği görev, kullarıma yalnız Kur’an ile hükmet emridir. Adı üstünde ELÇİ. Hani bir söz vardır, elçiye zeval olmaz deriz. Bunun anlamı, İLETİLEN BİLGİLER, GÖNDERİCİYE AİTTİR. Peygamberimizde Allah ın elçisidir ve onun ilettikleri yalnız Kur’an dır. Onun içinde Rabbimiz bir ayetinde YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETMİŞTİR. Peygamberimizin iyi ve temiz şeyleri helal kılar sözünden, Allah ın emrettiklerini anlamalıyız. Çünkü bu konular açıkça Kur’an da izah edilmiştir. Hatta uyararak Allah ın haram demediklerini, kendi nefislerinizde haramlaştırmayın diye uyarmıştır. Hikmet ilimdir, bizlere tebliğ edilen Kur’an da Allah ın ilmidir. Bizlere bilmediğimizi öğreten peygamberimiz, bilgiyi yalnız Kur’an dan aldığını yine Kur’an ın diğer ayetleri açıklıyor.

YAZI DEVAM EDİYOR

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-06-2025, 12:39 AM