| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 355 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 350 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Allah’tan Başka VELİLER E...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 5
|
Bizlere Öğretilenleri, Ku...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-04-2025, Saat: 05:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 9
|
Nisa Suresi 34. Ayet Ve K...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 05:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
|
Allah Biz Kullarını Resul...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
|
Kamer Suresi 17-22. Maide...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-01-2025, Saat: 01:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 23
|
Allah Neden Bazı Ayetlerd...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-31-2025, Saat: 10:58 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 36
|
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 199
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,461
|
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 1,042
|
|
|
| Bir Erkek, Eşinin Yaptıklarından Sorumlumudur? |
|
Yazar: halukgta - 05-18-2016, Saat: 12:36 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler İslam ı kendi nefsimizde öyle bir şekillendir dik ki, Kur’an ın emirleri, verdiği örnekler artık bizler için rehber olmaktan çıkmış, çünkü hiç birisinden haberimiz bile yok. Bir arkadaşımız diğer arkadaşına eşinin, hatta çocuklarının yaptığı yanlışlardan sorumlu olduğunu söyleyerek dert yanıyordu. Arkadaşı da onu teselli ediyor ve herkes kendi yaptıklarından sorumludur, neden eşinin yaptıklarından sorumlu olasın ki, diye onu teselli ettiğine şahit oldum.
Bizlerin hatası, Allah ın emrettiği İslam ı Kur’an dan araştırmadan, her söylenene inanmak olmuş. Erkek evin geçiminden sorumludur ama kadınında belki erkekten daha önemli görevleri vardır aile içinde. Kadın ve erkek, asla din ve iman adına yaptıklarından, bir birinden sorumlu değildir. Çünkü hepimiz bu dünyada, kendimize düşen görevlerden imtihan oluyoruz ve yaptıklarımızdan bizzat kendimiz sorumluyuz.
Erkeğin, karısının yaptığı her şeyden sorumludur inancı, kadını küçümseyen bir düşüncenin ürünüdür ki, bunu Kur’an asla kabul etmez. Aile içinde herkes, bir birini yanlış yaptıklarında elbette uyarmalıdır. Evlatlarını yetiştirirken, anne ve babaya düşen görevleri yerinde ve zamanında yapmalı, onlara doğru yolu göstermelidir. Daha sonra çocukların büyüdüklerinde yapacaklarından, neden anne baba sorumlu olsun. Eğer gereken bilgileri vermediysen, çocuklarınla ilgilenmediysen, elbette sorumluluk vardır.
KONUMUZ, ERKEÄžİN EŞİNİN DAVRANIŞLARINDAN, HATTA İNANCINI YAŞAMASINDAN SORUMLU OLUP OLMADIÄžI KONUSU. Kur’an bu konuda bizlere çok önemli kıssadan hisseler vermiştir. Eğer bizlerin rehberi Kur’an ise, bir erkeğin asla eşinin yapacağı yanlış davranışlardan, Allah katında sorumlu olamayacağını bilir.
Yaradan çok güvendiği ve elçilik görevini verdiği Hz.LUT ve NUH peygamberlerin eşlerinin inançlarının, gereken ciddiyette olmadığını ve sonunda cezalandırıldığı örneğini verir bizlere. Düşünebiliyor musunuz, elçi olarak görev verdiği resullerin eşleri, kendilerine gereği gibi iman etmiyor ve inanmıyor. Tüm bunlardan nasıl olurda Lut ve Nuh peygamberlerimiz sorumlu olur. Yine Kur’an, Firavun örneğini verir bu konu ile ilgili. Firavun ben Tanrı yım dediği halde, eşi buna itiraz ediyor ve sen Tanrı değilsin, bizleri yaratan bir Tanrı var diye eşine karşı çıkıyor. İşte Rabbimiz tüm bu örnekleri, boşuna vermiyor bizlere Kur’an da. Kur’an dan nasiplenmeyenler, işte böyle kendi nefislerinde dini şekillendirmeye çalışıyorlar, ama aldananlardan oluyorlar. Bu örneklerden de anlıyoruz ki, herkes kendi inancından, yaptıklarından sorumludur. Çünkü Rabbimiz bizleri dünyaya getirmesinin nedenini açıklarken, bakın ne diyor.
Ankebut 2: İnsanlar, İMTİHANDAN GEÇİRİLMEDEN, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? (Diyanet vakfı meali)
İnsan 2: Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu İMTİHAN EDECEÄžİZ. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. (Diyanet meali)
Buradan da anlaşılıyor ki, ne erkek eşinin yaptıklarından sorumludur, nede kadın eşinin yaptıklarından. Herkes kendi yaptıklarından, söylediklerinden sorumludur. Çünkü herkes kendi imtihanını bizzat kendisi vermekle yükümlüdür. Erkeğin eşinden, her konuda sorumlu olduğu zihniyeti, doğru olmayan, içimize sokulmuş batıl inançların ne derece kök saldığının kanıtıdır.
Kur’an kadını över ve onu korumasına alır. Asla kadın hakkında küçük düşürücü, onu küçümseyen tek kelime bile duymazsınız Kur’an dan. Ama mezheplerin, rivayetlerin, FIKIH inancının yarattığı beşeri İslam, kadını her zaman küçümsemiş, cehennemin çoğunluğunun kadın olduğu söylenerek, kadını adeta şeytanın yardımcısı yapmışlardır. Bunu da yaparken, peygamberimizin isminin kullanılması üzücüdür. Bir örnek vermek istiyorum.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz.†(Buhârî, Enbiyâ 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ` 11, Tefsîru sûre (9) 2; İbni Mâce, Nikâh 3)
Buhârî ile Müslim’deki diğer bir rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “KADIN KABURGA KEMİÄžİ GİBİDİR. ONU DOÄžRULTMAYA KALKARSAN KIRARSIN. EÄžER ONDAN FAYDALANMAK İSTERSEN BU HÂLİYLE DE FAYDALANABİLİRSİN.†(Buhârî, Nikâh 79; Radâ` 65)
Tüm bunları, peygamberimizin söylediğine inanmak iftiradır, saygısızlıktır. Sözlere bakar mısınız, KADIN NASIL KÜÇÜMSENEREK, ASLA DOÄžRU BİR İNSAN OLAMAYACAÄžI ANLATILIYOR. Bunları söyleyen ve inanan, peygamberimize iftira atmış demektir ki, mahşer günü cezası çok büyük olacaktır, bunu lütfen unutmayalım. BU İFTİRALAR, YAHUDİ FİTNESİNİN ÜRÜNÜDÜR. Kadının, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı bilgisi Kur’an da yoktur. Bugün kendi nefislerine göre yazılmış, beşeri tarihsel bilgilerle donatılmış, kadının küçümsendiği, adına Tevrat dedikleri kitapta yazar. Elbette bu bilgiler Allah ın emri değildir. Bu sözler kadını küçümseyen sözlerdir ki, Kur’an ın öğretisine, verdiği bilgilere tamamen ters düşer. Kur’an kadının yaradılışı ile ilgili Nisa suresi 1. ayette, bakın nasıl bilgi verir.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ONDAN DA EŞİNİ MEYDANA GETİREN, ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakınınâ€
Yine bir başka ayette bakın bu konuya nasıl açıklama getiriyor.
Araf 189: Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir….. ( Diyanet meali)
Bu ayetlerden de anlaşılıyor ki, önce Âdem peygamberimiz yaratılmış ve daha sonrada ÂDEMİN YARATILDIÄžI ÖZELLİKLERİN AYNISIYLA, yani topraktan eşini de yaratmış ki, anlaşabilsinler. Yoksa Âdem peygamberimizin herhangi bir uzvundan, parçasından, kaburga kemiğinden yaratılmıştır dersek, yanlış anlamış, konuyu saptırmış oluruz. Kur’an da böyle bir bilgide zaten yoktur. Kadın ve erkek topraktan yaratılmıştır, aralarında yaradılış farklılığı yoktur. Böyle anlarsak, kadını küçümsemiş oluruz. Hâlbuki Kur’an kadını kendi özellikleriyle, erkeği de kendi özellikleriyle aile içinde yerli yerine oturtmuş, ALLAH KATINDA HER İKİSİ DE EŞİTTİR DEMİŞTİR. Kadını erkeğin bir parçasından yaratıldığı sözleri, batıldır Kur’an a asla uymaz. Örnek verelim.
Hicr 26: Andolsun, BİZ İNSANI KURU BİR ÇAMURDAN, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık. (Diyanet meali)
Mü’minun 12: Andolsun, BİZ İNSANI, ÇAMURDAN (süzülmüş) bir özden yarattık. (Diyanet meali)
Rum 20: SİZİ TOPRAKTAN YARATMASI, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz. (Diyanet meali)
Taha 55: (Ey insanlar!) SİZİ TOPRAKTAN YARATTIK, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. (Diyanet meali)
Bizler batılın ve hurafelerin etkisiyle, İslam ı öyle yanlış yaşıyoruz ki, Allah ne emretmiş ise tersini yapıyoruz. Böyle olunca da, İslam toplumlarında kadının adeta, hakkı hukuku erkeğin inisiyatifine kalmış oluyor. Değerli din kardeşlerim, lütfen önce Kur’an ın tercümesini bolca okuyalım. Allah ın bizlere ne emrettiğini, tebliğini aracısız ilk elden öğrenelim. Daha sonrada bizlere din adına anlatılanları, mutlaka Kur’an ile sorgulayalım. Sorgulamayan insan büyük hatalar yapar, onun için Kur’an da onlarca ayetin sonunda Allah, bizleri düşünmeye davet eder.
Ben bu yazımda, özellikle Müslüman kadınlarımıza sesleniyorum. Lütfen sizlere din adına dayatılanları, koşulsuz kabul etmeyiniz. Açın Allah ın bizlere rehber, yol gösterici olsun diye gönderdiği Kur’an a bakınız, onu anladığınız dilden okuyunuz. Siz Kur’an dan anlayamazsınız diyenlerin yalanlarına kanmayınız. Allah imtihan ettiği kitabı, herkesin anlayamayacağı şekilde gönderip, daha sonrada asla bizleri sorumlu tutmaz, bunu unutmayalım. Kur’an da her şey yoktur diyerek, beşerin yarattığı FIKIH inancını, Kur’an ın üstünde tutanlara lütfen kanmayınız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
| Kur'an da Selamlaşma Konusu. |
|
Yazar: halukgta - 04-30-2016, Saat: 11:05 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kur’an da selamlaşma konusu, birçok ayette geçer. Kur’an ın önemsediği ve toplum içinde insanların bir birine karşı, adeta güzel dileklerde bulunduğu, sosyalleşmenin ve dostluğun ilk hareketidir. Bakın bu konuda Allah bizlere nasıl tavsiyede bulunuyor.
Nisa 86: Bir selam ile selamlandığınız zaman, SİZ DE ONDAN DAHA GÜZELİ İLE SELAMLAYIN yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır. (Diyanet vakfı meali)
Dikkat ederseniz, ayette selamlaşmaktan bahsediyor ama asla herhangi bir sınır koymadan, şeklini ve sözlerini belirlemeden, toplumda yaşayanların bir birlerine karşı güzel sözlerle hitapta bulunmaları tavsiyesinde bulunuyor. YANİ SELAMLAŞMAK, KARŞILIKLI İYİ NİYET GÖSTERGESİDİR.
Kur’an selamlaşmanın şekline karışmamış, ama selam verene de, çok daha güzeliyle karşılık verilmesini özellikle önermiştir. Kur’an evrensel bir rehberdir, yol göstericidir. Bir toplumun kültürünü, geleneklerini, dilini, töresini asla başka toplumlara dayatmaz ve onların kültürleri yapmaz. Selamlaşma konusunu da aynı mantıkla düşünmeliyiz. Bunu doğru anlayabilmemiz içinde, selamlaşmanın özünü doğru anlamalıyız. Bir ayet örnek vermek istiyorum.
Hucurat 13: Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. VE BİRBİRİNİZLE TANIŞMANIZ İÇİN SİZİ MİLLETLERE VE KABİLELERE AYIRDIK. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.
Allah bizleri tek bir toplum yaratmadığını ve milletlere, kabilelere böldüğünü söylüyor. Tabi her milletinde kendi dili, töresi ve geleneğiyle yaşam tarzını da yaratan Rabbimizdir. Toplumların birbiriyle yakınlaşmasını, tanışmasını istiyor. Bu yakınlaşmanın ilk basamağı da karşılıklı sevgi, saygı ve güzel davranışlardan geçiyor. Birbirini tanımayan iki ülke vatandaşına dikkat ediniz, ilk yapılan tokalaşma ve selamlaşmadır. Her toplum kendi kültürü ve gelenekleri ile yapar selamlaşmayı.
Selamlaşmak iki kişinin, bir birine karşı söylediği güzel söz, esenlik, mutluluk, BARIŞ DİLEKLERİ, karşısındaki kişiye yaptığı duadır diyebiliriz. Bir bakıma dostluğun arkadaşlığın, iyi niyetin göstergesidir. Günümüzde genel kabul gören selamlaşma olan, SELAMUN ALEYKÜM sözcüğü Arapçadır, elbette isteyen bu şekilde selamlaşır. Anlamı BARIŞ, ÜZERİNE OLSUN esenlik, selamet, sizinle olsun anlamındadır. ALEYKÜM SELAM diye selam alındığında da, bu söyledikleriniz yani esenlik, barış, selamet sizinde üzerinize olsun anlamını taşır. Gerçi bugün selamın aleyküm sözcüğünü tercüme ederken, dikkat ederseniz Allah kelimesi geçmediği halde, Allah ın selamı üzerinize olsun anlamını vermektedirler. Bunun nedeni, selam ismi Allah ın isimlerindendir, selamet, esenlik veren anlamına gelir. Bu düşünceyle söyleyene de saygı duymak gerekir, buda güzel bir anlam, ama konuyu tüm boyutları ile daha geniş bir şekilde anlarsak, selamlaşma konusunu daha iyi anlarız.
Haşr 23: Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, SELÂM, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. (Yaşar Nuri Öztürk meali)
Örneğin her gün, namazlarımızda okuduğumuz ayette, ALLAH SAMETTİR deriz. Anlamı ise hiç kimseye muhtaç olmayan anlamındadır. Allah ın isim/ sıfatları arasında AZİZ olduğu geçer ve anlamı izzet sahibi, mağlup edilemeyen anlamındadır. Yine Allah ın isim/sıfatlarından olan RAHİM ismi de bağışlayıcı, merhamet eden anlamını taşır. SELAM kelimesi de biraz önce yazdığım şekliyle, Rabbimizin isim/sıfatlarından olup selamete, barışa kavuşturan anlamındadır. Hatta bu ve buna benzer isimleri toplum çocuklarına isim olarak koyarlar. İsimler kelimenin gerçek anlamları nedeniyle konur. Bu bilgilerden yola çıkarak, SELAMUN ALEYKÜM şeklindeki selamlaşmayı da, kelimelerin asıl anlamıyla anlayıp esenlik, barış, selamet sizin üzerinize olsun şeklinde anlarsak, daha doğru olacağını düşünüyorum.
Vakıa suresi 25 ve 26. Ayetlerde, Allah cennete giren kişilerden bahseder ve bu kişilerin birbirilerine bakın nasıl hitap ettikleri örneğini verir. (Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey. Sadece selam, selam denir. ) Buradan da anlıyoruz ki selam vermek, karşınızdaki dostunuza, arkadaşınıza güzellik ve iyi niyet dileklerinde bulunmak anlamında olduğu anlaşılıyor.
Özellikle üzerinde durmak istediğim konu, Kur’an selamlaşma konusunda da detaya girmemiş, toplumun gelenek ve töresine bırakmıştır. Selamlaşmadaki amaç, karşımızdaki kişiyle ilk temasta, iyi bir intiba bırakıp, onunla dostluğumuzun kapısını aralamaktır. NİSA 86. AYETE DİKKAT EDERSENİZ, SİZİ SELAMLAYAN KİŞİYİ, DAHA GÜZELİYLE SELAMLAYIN DİYOR. DEMEK Kİ SELAMLAŞMANIN TEK BİR ŞEKLİ YOKMUŞ. Kur’an da selamlaşma konusunda çok örnek vardır. Hepside selamlaşmanın bir dostluk, kardeşlik ve iyi niyet göstergesi olduğunu anlatır bizlere. Bir örnek vermek istiyorum.
Nur 27: Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) EV SAHİPLERİNE SELÂM VERMEDEN GİRMEYİN. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor. (Diyanet meali)
Bu ayetten de anlıyoruz ki, selamlaşmak niyetini belirtmek, kendini tanıtmak anlamına da geliyor. Tanımadığınız bir eve gireceğiniz zaman, mutlaka önce selam verin yani ev halkına kendinizi tanıtın, niyetinizi belli edin diyor. Bazen arkadaşlarımıza sitem ederiz ve şöyle deriz. “Hayırdır selam sabah yok, bir sorun mu var aramızda†deriz. SELAMLAŞMA HER TOPLUMDA, KÜLTÜRDE VARDIR VE KİŞİNİN TAVRINI BELİRLER. Onun için çok önemlidir. Şimdide Kur’an dan selam konusuna çok farklı bir örnek vermek istiyorum. Önce ayeti yazalım.
Nisa 94: Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. SİZE SELAM VERENE, DÜNYA HAYATININ GEÇİCİ MENFAATİNE GÖZ DİKEREK "SEN MÜMİN DEÄžİLSİN" DEMEYİN. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Diyanet vakfı meali)
Ayette çok dikkat çekici bir örnek veriliyor ve diyor ki, savaşa gittiğinizde, bu savaş müşriklerle yapılan savaştan bahsediliyor, burası çok önemli. Demek ki Müslüman olmayanlarla savaş halindeler. Karşınıza çıkan kişilerden bazıları, size selam verirse, yani sizinle savaşmayıp, dostluk kurmaya çalışır, sizlere iyi niyetli davranışlarda bulunursa, böyle kişilere, sakın SEN MÜMİN DEÄžİLSİN DEMEYİN DİYOR. Böyle söyleyerek, ganimetlerine göz dikmeyin diye de uyarıyor. Aslında bu ayet SELAM konusuna, çok daha farklı açıklama yapıyor. Selam veren kişi Müslüman değil, ama sana yakınlık gösteriyor ve düşmanca tavırlarda değil, dostça yaklaşıyor. İŞTE SELAM KONUSUNU BU DÜŞÜNCE DOÄžRULTUSUNDA ANLAMALIYIZ VE BELİRLİ KALIPLARIN İÇİNE HAPSETMEMELİYİZ.
Konuyu özetlemek gerekirse, Allah bizlerin selamlaşmamızı özellikle istiyor, çünkü sosyal bir toplum olmanın, insanlar arasında iletişimin, en önemli unsurudur selamlaşma. Kur’an selamlaşma konusunda detaya girmemiş, hatta SELAM demekle bile, selamlaşabileceğimiz örneklerini vermiştir. Tabi çok daha güzel selamlaşarak, selam vermemizi ayrıca belirtmiştir.
Her toplumda farklı olduğu gibi, bizlerin kültüründe de, çok çeşitli selamlaşmalar vardır. Selam kelimesinin anlamını söylerken, karşımızdaki kişiye, güzel sözler, iyi niyetli dualarımız olarak bahsetmiştik. Örneğin sabah karşılaştığımız bir arkadaşımıza, günün aydın olsun, iyi günler demek ne güzel bir selamlaşma değil mi? Yine akşam vakti karşılaştığımız bir komşumuza, hayırlı akşamlar demek nasıl mutlu edecektir komşumuzu. Gecenin geç vaktinde bir komşumuzla selamlaştığımızda, iyi geceler, dileklerinde bulunmamız, selamlaşmaya çok güzel örneklerimizdendir. Dikkat ederseniz, hepsinde iyi dilekler ön plana çıkmaktadır. Selamlaşma konusu, günümüzde birçok konuda olduğu gibi, bu konuda farklı biçimde topluma anlatılmış, Allah ın Kur’an da bizlere anlatmaya çalıştığı konunun, özünden ne yazık ki saptırılmıştır.
Tekrar hatırlatmak gerekirse, selamlaşmak karşımızdaki kişiye iyi dileklerimizi sunmaktır. İsteyen Allah ın selamı üzerinize olsun der, isteyen hayırlı, sağlıklı ve huzurlu günler, akşamlar dileklerinde bulunur. Hepsi bir birinden güzel selamlaşmalardır. Bu konuyu lütfen farklılaştırmayalım. Özünden, amacından saptırmayalım. İnancı ne olursa olsun, Karşımızdaki kişiye, komşumuza selam verelim hatırını soralım, gönlünü alalım.
TOPLUMUN ALIŞIK OLDUÄžU, KENDİ DİLİNDEN SELAMLAŞMALARI, DİNİN DIŞINDANMIŞ GİBİ GÖSTEREREK, FARKLI KÜLTÜRLERİN DİLİYLE YAPILAN SELAMLAŞMALARI, DİNİN EMRİ VE SELAMLAŞMANIN ŞEKLİ GİBİ GÖSTERMEYELİM, HATA EDERİZ.
Dilerim bizler, birbirini saygı ve sevgiyle selamlamasını öğrenen toplumlar oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
|
|
|
| Yalnızlık Sek İçilir |
|
Yazar: Frezya - 04-22-2016, Saat: 03:26 PM - Forum: Sen Yenisin Galiba ?
- Yorumlar (1)
|
 |
Küskün değilim sana, kızgınlığım da geçti, ama kırgınlığım geçer mi bilmiyorum.
Biz yalancı baharlara inanıp açan iki çiçeğiz, papatya mevsimine aldanıp, fallara kanmışız o kadar. Ne kadar kuru ayaz varsa hepsine dayanmış, hafif bir sonbahar rüzgârıyla solmuşuz.
Şimdi faydası olmayan teselliler aldım yüreğime, bir adım sonra nereye gideceğim, onu bile bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, kelimelere dökemediğim duyguların efendisi olduğun.
Ahmet Demir
|
|
|
| Başıma Gelenler Hep Senin Yüzünden! * Pucca |
|
Yazar: acemhe - 04-03-2016, Saat: 03:10 PM - Forum: Makale
- Yorum Yok
|
 |
Kuaföre gitmeyi işkence gibi gören tek kız ben miyim? "Kâkülü yamuk kesmedim, senin kafan yamuk" gibi çıkışlardan manikürcü fırçasına neler çektik o salonlarda neler!
Haftalık iznimizin büyük çoğunluğunu malumunuz kuaförde geçiriyoruz. Saç, kaş, eller, ayaklar. Kuaförler bi nevi bizim için kutsal mekânlar. Kendimizi iyi hissettiğimiz, güzelleştiğimiz, dedikodu yaptığımız, bakım tüyoları aldığımız. Ama kuaföre gitme seansları bana işkence geliyor. İyi yanları var eyvallah ama gitmeden önce kendimi şunlara hazırlıyorum da gidiyorum...
*
Kadınların, kuaför konusunda en sıkıntılı olduğu konu, saç boyu mevzuu. Şimdi yalan söylemek gibi olmasın, daha öyle bir sorunum olmadı. Benim daha çok perçemlerle ilgili sorunum oluyor. Ya 90’lar dergilerinden fırlamış gibi kocaman içe doğru dönük kestiler, ya alnımın başladığı yerde minicik. Bir keresinde de yamuk kesmişti, “Ee bu yamuk deyince, adam beni “Senin kafan yamuk!†diyerek yollamıştı.
*
Benim asıl sorunum, o kurutma makinesiyle kafamın derisine derisine sıcak havayı üfletirken, bir şey sormaları. Anlamıyorum, kurban olayım, an-la-mı-yo-rum! Ne derlerse gülümsemek zorunda kalıyorum.
*
Anamın babamın beni aşağılamadığı kadar kuaförde aşağılanıyorum. “Bu saçları kim yaptı?â€dan bir başlıyor. “Bu saçları ancak, yaza kadar kendine getiririz. Çok kötü, çook kötü!†Oysa ben oraya kendimi daha iyi hissetmek için gitmiştim.
*
Bu aşağılama bittikten sonra ürün satışı var bir de. “Saçlarının uçlarına bu, tepesine bu, ortasına şunu süreceksin. Kurularken ise bu üç ürünü karıştırıp, üç kulvu bir elhamâ€. Bahsettiği ürünler de 3 aylık maaşım kadar. “Almayayım, sağ ol†deyince de öyle bir bakıyor ki, “Sen bu iğrenç saçlarla sokakta dolaş pis cimri karı!â€
*
Misal, elinde bin tane fotoğrafla gidiyorsun. “Saçımı şu renk istiyorum†diye. “Tamam, bundan kolay ne var†diyerek, örtüyü geçiriyor boğazına. Sonra çıkan rengin alakası yok. “Ama tatlım, şimdi o kadar açamadım, yıpranacak, haftaya gel onları düzelteyim.†Ama başta öyle dememiştin! Gerçi bazen ben de haksız olabiliyorum. Charlize Theron’un fotosunu gösterip, benzemeyince carlamak da özgüven ister.
*
Manikürcülerin seni kabul etme süreci de çok sancılı. İçerden biri, beni yolluyor kızın yanına. Kız tepeden aşağıya süzüyor, beğenmiyorsa, içeri bir daha bağırıyor: “Müşterim gelecek, Ebru alsın.†İnşallah Ebru kabul eder diye tıpış tıpış gidiyorsun.
*
Saçların yapılırken aşağılanman yetmiyor, bir de kaşların alınırken seni harcıyorlar. “Çok ince, çok seyrek, çok kötü alınmış. Üç hafta elleme, belki sonrasında düzeltiriz. Ama bu çok kötü.†Kaşlarımın da iğrenç olduğunu öğrenmem iyi oldu.
*
Ama yine de kuaföre gitmenin en güzel yanı, o saçı yıkarken kafana yaptıkları masaj. Dünyanın bütün dertlerinden arınmış, hayatımın en güzel anını yaşıyormuşum gibi. Adam boynumu koparsa, ‘teşekkür ederim’ diyecek kıvamda oluyorum. Kuaför konusunda da tek kriterim bu, masaj yapılıyorsa iyi, kalanı tırt!
Pucca
|
|
|
| İslam Hem Akıl, Hemde Vahiy Dinidir. |
|
Yazar: halukgta - 04-02-2016, Saat: 06:18 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
İslam dininin akıl dini olup olmadığını, eğer bizler hala tartışıyorsak, inanın bizlerin Kur’an ile bağı tamamen kesilmiş demektir. Aklı ve düşünmeyi onaylamayan bir inancın, ayakta kalabileceğine nasıl inanırız. Kur’an aklıyla yaşayan, aklıyla her türlü medeniyeti kuran bir topluma indirildiyse, nasıl olur da Kur’an ın her konuda akla hitap etmediğini, İslam ın akıl dini olmadığını söyleriz.
Kur’an ayetlerinin akılla, düşünerek anlaşılması, onu beşerileştirmek anlamında değil, tam tersine bizler için gerçek bir rehber olduğunu gösterir. Bizlere rehber olarak gönderilen bir kitabın, bizler tarafından düşünerek, akılla anlaşılamayacağını söylememiz, aklını kullanmayan, körü körüne inanan bağnaz insanların sözleridir. Bunu bilen İslam düşmanları, güzelim inancımıza öyle batıl itikatlar sokmuşlardır ki, düşünme ve akıl devre dışı kalmıştır. Böyle olunca da, bu toplumu istedikleri gibi Allah ile aldatabilir ve istedikleri gibi sorgulamadan her şeye inandırabilirsiniz.
Ne yazık ki bu zihniyet başarılı oldu ve bugün bizlerin Kur’an ile bağı kesildi, her söyleneni sorgulamadan kabul eden bir toplum olduk. Bu bilgiler Allah katından mıdır diye, sorgulama gereği bile duymadık. ÇÜNKÜ DİN SORGULAMADAN, DÜŞÜNMEDEN YAŞANIR DÜŞÜNCESİNE İNANDIRILDIK. ELBETTE İMAN ETMENİN İLK ŞARTI KOŞULSUZ İNANMAKTIR. AMA ALLAH İMANIMIZI GÜÇLENDİRMEMİZ İÇİN, BİZLERİN DÜŞÜNEREK, ARAŞTIRARAK İMAN ETMEMİZİ ÖZELLİKLE KUR’AN DA İSTEMİŞTİR. Allah bunu istemişse, nasıl olurda İslam akıl dini değildir deriz. Sizlere bu konuda bazı örnekler vermek istiyorum. Bakın Rabbimiz ayetlerin sonunda, nasıl uyarıyor bizleri.
(Hâlâ düşünmüyor musunuz? Öğüt alan yok mudur? Fakat düşünen mi var. Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Biz benzetmeleri insanlar için yapıyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler. Düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak. Dileyen onu düşünüp öğüt alır.)
Bu uyarılardan da anlıyoruz ki, Allah indirdiği ayetleri bizlerin düşünerek, sindirmemizi, özümlememizi ve ondan sonra hayata geçirmemizi istiyor bizlerden. Hiçbir zaman körü körüne bir itaati emretmemiştir Kur’an. ÇÜNKÜ DÜŞÜNMEDEN KABUL EDİLEN BİR BİLGİ, İNANÇ ASLA SAÄžLIKLI VE KALICI OLAMAZ.
Öyle yanlış düşünce ve inançlar vardır ki toplum arasında, Kur’an ın kabul etmesi mümkün değildir. Bu konuda bakın neler söyleniyor ve inanılıyor.
(İslam ın AKIL DİNİ olduğunu söylemek yanlış olur.)
(İslam akıl dini değil, nakil yani vahiy dinidir.)
Bu düşünce sahipleri, İSLAM AKIL DİNİ DEÄžİL, VAHİY DİNİDİR demişlerdir. Buna inandırılmalarının nedeni, hurafe, batıl inançlarının, dine sokulan yalan ve iftiraların ortaya çıkmaması adınadır. Kur’an ın emirleri içinde, akla ve mantığa ters düşen her hangi bir bilgi var mıdır ki bizler böyle düşünüyoruz? Kur’an eğer bizleri düşünmeye sevk ediyorsa, bunu söylemek ve düşünmek, ancak Kur’an a yapılan bir iftiradır, saygısızlıktır. Bu tür söylemler, toplumun kafasını karıştırmak adınadır.
İslam inancına batılı, hurafeyi sokanlar, yalan ve iftiralarının devam edebilmesi için, toplumun aklını çelenler, dine nifak karıştıranlar, gerçeklerin ortaya çıkmaması içinde önlemlerini almışlardır. Böylece dine soktukları, akılla ve mantıkla açıklanamayan batılında, bu yolla yaşanmasının devam etmesi sağlanmıştır. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Bu örneği lütfen dine sokulan, Kur’an ın asla bahsetmediği, hüküm vermediği diğer konularla birlikte değerlendiriniz.
(Mesela altın takı erkeğe haramdır. Bunun ispatlanmış bir sebebi yoktur. Bu durumda mantık kuramıyoruz. Kur'an bunu belirtiyor. Peygamberimiz a.s.v. hadisleriyle bunu belirtmiş.)
Lütfen dikkat eder misiniz? Kim demiş erkeğin altın takamayacağını ve bunun HARAM olduğunu? KUR’AN IN ASLA BÖYLE BİR HÜKMÜ YOKTUR. Bu sözler Kur’an a iftiradır. Ama dine batıl ve hurafe sokanlar, peygamberimizin adını kullanarak ona iftira atanlar, böyle olduğunu söylüyor. Elbette bunları din zannedenler, akla ve mantığa uymayan yüzlerce konuların akıl ve mantıkla, Kur’an ile açıklanamadığını gördüklerinde, kendi inançlarının devamı için böyle yanlış bilgileri kullanacaklar ve peygamberimize de iftira atmaktan çekinmeyeceklerdir.
Tekrar etmek istiyorum, Kur’an özellikle akla ve düşünmeye vurgulama yapar. Bizlerin her söylenene inanmamamız içinde, düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emreder. ÇÜNKÜ DÜŞÜNEN VE SORGULAYAN İNSANI, HİÇ KİMSE ALDATAMAZ, KANDIRAMAZ.
Kur’an akıl dinimidir, vahiy dinimidir diyerek toplumun aklını karıştıranlar, yalan ve iftiralarının ortaya çıkmasını istemeyenlerdir. Allah ın ayetler üzerinde bizlerin düşünmemizi istemesi, ayetlerin ne derece güçlü ve sağlam olduğunu gösterir. Ayrıca bizlerin ayetler üzerinde düşünmemiz, onu gerektiği ölçüde kavrayamadığımızda, kabul etmeyeceğimiz anlamını taşımaz. Tam tersine ayetleri daha iyi anlamamız için çaba harcamamızı, araştırmamızı sağlar.
Zaten ayetlerin bir kısmı dinin anası, temeli olan MUHKEM yani şüphe götürmeyecek kadar açık anlaşılan, bir kısmı da MÜTEŞABİH, yani zamanla ilimle, araştırmalarla anlaşılacak ayetlerdir. HİÇ KİMSE AYETLER ÜZERİNDE BEN BUNU ANLAMADIM, İNANMIYORUM DEMEZ VE DEMİYOR DA ZATEN. İMANIN GEREÄžİ BUNU GEREKTİRİR. Ama araştırıp gönlümüzün ve aklımızın tatmin olması, İmanımızı güçlendireceği için, Allah araştırmamızı ve sorgulamamızı istemiştir.
Sorgulamak, araştırmak, incelemek doğruyu bulmak adına çaba harcamak demektir. Allah da bizlerin böyle kullar olmamızı özellikle istemiştir. Kur’an da bu konuyla ilgili uyarıda bulunarak, SAKIN EMİN OLMADIÄžINIZ BİLGİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM diye bizleri uyarmıştır. Allah Kur’an ın sınırlarını aşmayın, kâfirlerden olursunuz der bizlere. Daha da net bir uyarı yaparak, SİZLERİ YALNIZ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEÄžİM diyerek, sorumlu olduğumuz kitabın, bilgilerin yalnız Kur’an olduğunun altını çizmiştir, sınırları da belirlemiştir.
Gerçek bir Müslüman ın İMANI kanıta, bilgi ve belgeye dayanmalıdır. DİN VE İMAN ADINA, ŞÜPHE DUYMAYACAÄžIMIZ TEK DELİL, BELGE VE KANIT YALNIZ KUR’AN DIR. BUNU SÖYLEYEN KUR’AN IN BİZZAT KENDİSİDİR. Peygamberimizde yalnız Kur’an ı tebliğ etmek ve yalnız Kur’an ile hükmetmek görevi almıştır. Onun içinde Allah, yalnız Kur’an ın ipine sarılın ve Kur’an ın sınırlarını sakın aşmayın diye uyarır bizleri. Allah aklını kullanmadan, körü körüne inananlara bakın nasıl bir uyarıda bulunuyor.
Yunus 100: Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, AKLINI KULLANMAYANLARA KÖTÜ BİR AZAB VERİR. (Diyanet eski meali)
Sizce bu uyarıyı alan bizler, İslam dini hala akıl dini değildir diyerek, aklı önemsemeyen bir tavır içinde olmamız normal midir? Buna inanarak, böylece vahye/Kur’an a saygı gösterdiğine inananlar batılın, hurafenin ve şeytanın tuzağına çok daha kolay düşeceklerini unutmamalıdırlar. Rabbimiz geleceği bilen ve ona göre önlemler alandır. Onun içinde bizleri uyarıyor ve düşünmeye davet ediyor. Akıl asla alt edilemeyen, yenilemeyen bir güçtür. ONUN İÇİN ALLAH KUR’AN İÇİN İLİMDİR, NURDUR DİYOR. HANGİ İLİM AKILLA TERS DÜŞER. Allah Kur’an ın birçok ayetinde, bizleri bu dünyada imtihan ettiğini söyler.
Ankebut 2: İnsanlar, “İnandık†demekle İMTİHAN EDİLMEDEN bırakılacaklarını mı zannederler. (Diyanet meali)
Sizlere sormak isterim, madem Allah bizleri bu dünyada imtihan ediyor, aklımızı kullanmamızı emrediyor, düşünmemizi istiyor, sizce aklın onaylanmadığı, akılla bağdaşmayan kanun ve kurallardan bizleri sorumlu tutarak, imtihan eder mi? Aklın onaylamadığını kabul eden, akılsızdır. Böyle bir insanın imtihandan geçerek, Allah ın sevgili kulu olması ve Rabbimizin vaat ettiği cennetine layık olmasını nasıl düşünürüz. Allah birçok ayetinde düşünen yok mu, düşünün diye uyaracak, daha sonrada aklın onaylamadığı bilgilerden, bizleri imtihan edecek, sorumlu tutacak öylemi dostlar?
SON OLARAK ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. İSLAM HEM AKIL, HEM DE VAHİY DİNİDİR. ALLAH AYETİNİ İNDİRİR, DAHA SONRADA İNDİRDİÄžİ AYETLER ÜZERİNDE BİZLERİN DÜŞÜNMEMİZİ EMREDEREK, BUNLARDAN BİZLERİ İMTİHAN EDER. ÇÜNKÜ AKILLA VAHİY BİR BÜTÜNDÜR. AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNDÜÄžÜMÜZDE, ALLAH IN UYARI VE TAVSİYELERİ EN DOÄžRU ŞEKİLDE ANLAŞILACAK VE İMANIMIZDA KALICI VE GÜÇLÜ OLACAKTIR.
Lütfen bu konulara daha dikkatle yaklaşarak, Allah ın rehberi FURKAN a saygılı olalım ve onu aklın, mantığın, ilmin dışına çıkarmaya çalışmayalım. Bunu yaparsak şeytana hizmet etmiş oluruz, hurafe ve batılın tuzağına düşmekten de, asla kurtulamayız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
|
|
|
| Uzaklaşan Kalpler |
|
Yazar: Beyaz - 03-25-2016, Saat: 11:09 AM - Forum: Hikayeler
- Yorum Yok
|
 |
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine
öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?†diye sormuş.
Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz†deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?†diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
â€â€œPeki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur.
İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.â€Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.â€
|
|
|
| Sizce ŞANS Ne Anlama Geliyor? |
|
Yazar: halukgta - 03-23-2016, Saat: 01:17 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Hepimizin çok sık kullandığı bir kelimedir ŞANS. Hiç tahmin etmediğimiz bir şeyin olması, ya da tam tersine olmasını istediğimiz bir şeyin olmaması durumunda da kullanırız. Ya çok şanslıymışım deriz, istediğimiz şey olmadığında da, şansımız yokmuş der geçeriz. Sizce şans ne demek, hiç düşündünüz mü? Türk dil kurumunun sözlüğüne baktığımızda şansı bakın nasıl açıklıyor.
“Mantıkla açıklanamayan, birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek. Doğaüstü güç.“
İşin doğrusu, çok fazla akıl erdiremediğimiz konular başımıza geldiğinde kullanırız bu kelimeyi. Şans kelimesini tarif ederken, mantıkla açıklayamadığımız ve rastlantısal olaylar deyip geçeriz. Sizce bizlerin başına gelen ve şans diyerek geçiştirdiğimiz bazı olaylar, rastlantı mı? Hiçbir gücün etkisi yok mu başımıza gelen olaylarda? O zaman rastlantı ne demek? Bakın bu kelimede açıklanamıyor.
Önce şunu asla unutmamalıyız. Rastlandı diye bir şey asla olamaz. Bunu böyle düşünmek bizlerin işine geliyor. Şansı tarif ederken, dil kurumu mantıkla açıklanamayan ifadesini kullanmış. Eğer bir olay mantıkla açıklanamıyorsa, göremediğimiz ama hissettiğimiz bir sonuç çıkıyorsa ortaya, neden bu olaya şans diyoruz da, ALLAH IN TAKDİRİ DEMİYORUZ. Hani Allah ın izni olmadan, YAPRAK BİLE KIPIRDAMIYORDU.
Kur’an bizleri uyarırken, başınıza gelen her musibet kendi ellerinizin yaptıklarındandır der. Yine bir başka uyarısında, başınıza gelen bir şer, kim bilir belki sizin için hayırdır, yine başınıza gelen bir hayır, belki de sizin için şerdir, Allah bilir siz bilmezsiniz diyerek, başımıza gelecek olayların bizler tarafından dikkatle takip edilip, düşünmemiz gerektiği uyarısını yapar.
Tabi bizler tüm bu uyarılardan habersiz, ya da işimize gelmediğinden olsa gerek, olayların sonuçları hakkında düşünmek yerine, ŞANS deyip geçeriz. ŞANS DİYE BİR ŞEY YOKTUR, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Bir işe gereken çabayı gösterdiğimiz halde iyi bir sonuç alamıyorsak, onun takdirinin Allah katından geldiğini unutmayalım. Yine bir işi çok isteyip, ama çok fazla çaba harcayamadığımız halde, istediğimiz bir sonuca ulaşmış ve mutlu olmuşsak, buna şans demeyelim, bunun takdirinin de yine, yüce Rabbimiz katından olduğunu bilmeliyiz.
BİZLER NE YAZIK Kİ, ALLAH IN TAKDİRİNİ GÖZ ARDI EDİYORUZ. Kim bilir belki de böyle işimize geliyor. Nefsimizin azgın dürtüsü, bencil duygularımızın baskısı ön plana çıkıyor ve her an her dakika hayatımıza, yaşamımıza Allah ın müdahale edebileceği düşüncesini hatırlamak istemiyoruz.
Bu dünyada hiçbir şey, hiçbir olay rastlantısal ve mantıksız oluşmamıştır. Bu durumda başımıza gelen bazı olaylara, anlamını bile açıklayamadığımız ŞANS ismini nasıl veririz.
Çok fazla çalışmayıp başardığımız, ya da çok fazla çalışıp da başaramadığımız işlere ŞANS demeyelim. BUNUN ARDINDAKİ, ALLAH IN TAKDİRİNİ ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Çok istediğimiz halde, şanssızmışım dediğimiz işlerin, belki de bizler işin hayrı olacağını, tam tersine çok şanslıymışız dediğimiz bazı şeylerinde, belki de bizlere hayrı dokunamayacağını unutmamalıyız.
Bizler Allah ın katındaki derecemizi bilemeyiz. Onun içinde, elimizden gelen gayreti her konuda göstermeliyiz. GAYRET BİZDEN, TAKDİR ALLAH DAN. Gayretli, çalışkan bir insan olarak, hiç ummadığımız güzel olaylarla karşılaşıyorsak, bu güzelliğe anlamını bile tanımlayamadığımız ŞANS demek yerine, YÜCE RABBİMİZDEN GELEN BİR LÜTUF OLDUÄžUNU BİLEREK, ONA ŞÜKRANLARIMIZI SUNMALIYIZ. Eğer tam tersi bir durumla karşılaşmışsak, yine buna ŞANSIZLIK demek yerine, sebep sonuç ilişkisini, kendi nefsimizde değerlendirmeliyiz. Bazı şeyler bizim elimizden gelmez. Ama HAK tan, hiç ummadığımız bir zaman gelebilir, bunu unutmayalım.
Yaşadığımız bu dünyada, şans eseri meydana gelen bir zerre dahi olmuyorsa, bizlerin başına gelen hiçbir olayı da bizlerin, ŞANSA bağlamamız ancak, bizlerin kendi nefsimizi kandırıp oyalayacaktır, lütfen bunu unutmayalım.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
|
|
|
|