| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 260 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 255 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 8
|
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 28
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,339
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
|
|
|
| Sen onun kalbini mi yardın? |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 02:22 PM - Forum: Dini Hikayeler
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE=3]Sen onun kalbini mi yardın?
MEDİNE'ye dönen askerler Hz. Peygamber'in karşısındadır. Sevgili peygamberimiz son derece sinirlidir. Arkadaşları O'nu böyle görmeye pek alışık değillerdir. Ama o bir olaya odaklanmış, cevabını beklemektedir.
Olay önemlidir, çünkü Hz. Peygamber dönemindeki her olay ve O'nun her olaya karşı takındığı tavır, sonrakiler için bir ölçü oluşturacaktır. Bu yüzden hassas, onun için ısrarlı...
Karşısına aldığı delikanlı daha 18 yaşlarında. Belki biraz az, belki biraz fazla. O aslında yanlışlık yapanları karşısına koyup doğrudan hedef almazdı. O'nun tarzı değildi bu zira. Bir hata gördüğünde "Bazılarına ne oluyor ki, şöyle şöyle yapıyorlar" tarzında konuşurdu. Tenkidini genele yayar, olayları kişiselleştirmezdi. Ama bu sefer farklıydı ve yanlış yapanı karşısına almıştı. Üstelik bu delikanlı, O'nun çok sevdiği, canı kadar sevdiği bir delikanlı olan Hz. Zeyd'in oğlu Hz. Usame idi. Geleceği parlak, tanınan ve sevilen bir delikanlı.
* * *
Peygamberimizin tepkisini çeken olay şöyle gelişmişti:
Hz. Usame ve arkadaşları bir seferdeyken, düşmanla karşılaşırlar. Sürtüşme çıkar ve bu esnada Hz. Usame muhatabıyla boğuşmaya başlar. Rakibini yere düşürür ve tam kılıcını kaldırıp öldürmek üzereyken yerdeki kişi, "Eşhedü enlá ilahe ill ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü - Şahitlik ederim ki Allah birdir ve yine şahitlik ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir!" diye haykırır. Ancak Usame bunu duymazdan gelir ve onu öldürür. Yani bir açıdan, Müslümanlığını ilan etmiş olan birini öldürmüştür. Üstelik merhamet dileyen birinin feryadını da umursamamıştır.
Bugün, dünyadaki savaşların acımasızlığına, bırakınız nizami savaşları, işgal veya baskınlarda dahi ne denli acımasız olunduğuna bakılarak "Ne olur ki, savaşın mantığı içinde gerekeni yapmış" diyenler olabilir belki. Ama öyle değil. Çünkü Allah'ın Elçisi'ne göre bir sahabe, başkaları gibi olmamalıydı. Onun ilkeleri vardı. Merhamet sunan bir peygamberi tanıyordu. O'nun ve Kutsal Kitab'ın "Öldürmeyin, yaşatın; işkence etmeyin, bağışlayın; düşürmeyin, düşeni kaldırın; nefret ettirmeyin, sevdirin; zorlaştırmayın, kolaylaştırın; savaşta olsanız bile çocuk, kadın, ihtiyar, din adamı ve savaşa girmemişleri öldürmeyin; ot yakmayın; ağaç kesmeyin; anlaşma şansı tanımadan saldırmayın" dediğini iyi biliyordu. Onun bu yanlışlığı yapmaması gerekiyordu.
İşte Hz. Peygamber (SAV) bundan ötürü ona soruyordu. Eğer susmuş olsaydı, Zeyd'in oğlunun bu tavrını bir anlamda hoş karşılamış olacaktı. Bu yüzden Hz. Peygamber burada toleranssızdı. Şimdi sorguluyordu işte. Hem de en sevdiğinin oğlu olduğuna bakmadan. Hem de çok değer verdiği bir genç olduğuna hiç bakmadan!
Hz. Zeyd'in oğlu Usame huzurdadır, Peygamberimizin huzurunda. Soruyordu Hz. Peygamber:
[/SIZE]"Sen 'Allah birdir' diyen birini mi öldürdün?"
Bunu ısrarla ve üst üste soruyordu.
"Sen, imanını ilan eden birini mi öldürdün?"
Zeyd'in oğlu sıkıntı içindedir. Kendini müdafaa etmeye başlar. Şöyle der:
"Ey Allah'ın Resulü! Ama o bunu korkudan söyledi. Öldürüleceğini anladığı için söyledi!"
Savunma böyleydi ama Merhamet Peygamberi'nin sorgu ve hiddeti dinmiyordu. Dönüyor ve Hz. Zeyd'in oğluna şu çarpıcı soruyu soruyordu. Sadece ona değil, bütün çağların insanlarına:
"Ne o, onun kalbini mi yardın? Nereden biliyorsun bunu? O halde kalbini yarsana ya!"
Peygamberimizin sözleri Medine atmosferinde yankı buluyordu.
Bugün bile o yankıyı içimizde hissediyoruz. Yani diyordu Peygamber, "Nereden biliyorsun? Yoksa niyet okumaya mı başladınız? Siz, niyet okumaya, insanların inancını tartmaya, Allah'ın bildiği sırrı bilmeye memur değilsiniz! Siz affetmeye, bağışlamaya, rahmet etmeye zorunlusunuz. İç álemlerin hesabı size değil, Yüce Allah'a aittir!"
Peygamberimiz bu cümleyi öylesine tekrar edecektir ki, Hz. Usame sonraları şöyle itiraf edecektir:
"Keşke o güne kadar değil de, ondan sonra Müslüman olmuş olsaydım ve bu ağır sorumluluk altında ezilmeseydim!"
* * *
Evet, bu bir itiraftı. Bu, mesajın en derinlere kadar işlendiğinin ilanıydı. Zeyd'in oğlu ve ötekiler sarsılıyorlardı. Derin bir korku ve pişmanlık içindeydiler. Savaşın da bir merhamet kapısına dönüşebileceğini, savaşta esas erdemin öldürmek değil, yaşatmak olduğunu anlıyorlardı.
Bugün çocuk öldürenlere, günahsızları parçalayanlara, bebek kurşunlayanlara ne güzel bir derstir bu! Keşke anlayabilseler.
Ama anlamak için önce inanmak, sonra da bilmek gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor. Ya bunlar yoksa? O zaman ne yapabilirsiniz ki?
Hz. Peygamber'in huzurundan çekilirken son cümle onları bulundukları yere mıhlayacaktı. Efendimiz hatları çok ağır çiziyordu:
"Bakalım, ahirette siz ve 'Allah birdir' cümlesi, ne yapacaksınız?"
Yeryüzünü saran acımasızlığa, aymazlığa ve cinayetlere ibret olacak bu ölümsüz dersi duyabilecek var mı acaba?
Nihat HATİPOÄžLU
|
|
|
| Engelli ailesine sigorta müjdesi |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 02:17 PM - Forum: Güncel Haberler
- Yorum Yok
|
 |

Hükümet, 9 milyon engelliyi sevindirecek önemli bir gelişmeyi gündemine aldı. Hali hazırda evde bakım hizmeti alan 301 bin engelliyisağlık sigortası ve evde bakım yardımı gibi hizmetleri içeren "Bakım Sigortası" kapsamına alma kararı alan Hükümet, bu uygulamayı genişletmeye hazırlanıyor. Yeni çalışmaya göre; Bakım Sigortası 9 milyon engelliyi kapsayacak ve özürlüye bakan yoksul ailenin Bakım Sigortası primini de devlet karşılayacak olan ağır özürlü olma ve hane halkı toplam gelirinin kişi başına düşen kısmının asgari ücretin üçte ikisinin altında olması şartı da kalkacak.
KAPSAM GENİŞLİYOR
Özürlüler İdaresi Başkanı Bekir Köksal, "Bakım Sigortası" adı altında üç yıl içerisinde faaliyete geçecek uygulamanın kapsamının genişletileceğini söyledi. Köksal, evde bakım yardımında esas olan ağır özürlü olma ve hane halkı toplam gelirinin kişi başına düşen kısmının asgari ücretin üçte ikisinin altında olması şartının kaldırılacağını bildirdi. Hali hazırda 301 bin kişiye he ay asgari ücret tuturında evde bakım parası verildiğini aktaran Köksal, "Yeni çalışmaya göre sayıları 9 milyonu bulan engelliler ve aileleri için de sağlık sigortası, evde bakım parası gibi hizmetleri kapsayan bakım sigortası kapsamına alınmış olacak" dedi.
"Herkes farklı, Herkes Eşittir" sloganıyla ilerleyecek çalışmalarda, özürlü bireylere fırsat eşitliği sağlayacak ve ayrımcılığın önüne geçecek politikalara öncelik verilecek. Başbakanlık bünyesinde kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın koordinasyonunda, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve ilgili kuruluşların işbirliğiyle önümüzdeki dönemde özürlü vatandaşlar için gerçekleştirilecek düzenlemeler şöyle olacak: Eğitim, sağlık, rehabilitasyon, istihdam gibi alanlarda engelli ve ailesine destek ve rehberlik hizmeti verecek "yaşam koçları" sahaya inecek. Özürlü bir çocuğun doğumuyla başlayan süreçte aileler için psikologlar görevlendirilecekken, çocuğa ömür boyu yaşam koçu hizmeti verilecek. Önümüzdeki yıl başlaması planlanan uygulamayla, ilk etapta bin aileye ulaşılması hedefleniyor.
EN GEÇ 3 YIL SONRA DEVREDE
Sağlık sigortası, evde bakım yardımı gibi hizmetleri kapsayan "Bakım Sigortası" uygulamasına geçilecek. Var olan uygulamada ağır engelli olma ve hane halkı toplam gelirinin kişi başına düşen kısmının asgari ücretin üçte ikisinin altında olması şartı kaldırılacak, tüm özürlüler ve ailelerinin hizmetten faydalanması sağlanacak. Uygulamada maddi durumu iyi olan vatandaşlar primini kendi ödeyecekken, yoksul vatandaşların primi devlet tarafından karşılanacak. "Bakım Sigortası" uygulaması en geç üç yıl içersinde yürürlüğe girecek.
TÜRKİYE'DE 9 MİLYON ENGELLİ VATANDAŞ YAŞIYOR
Son verilere göre Türkiye'deki özürlü vatandaşların sayısı 9 milyonu buluyor. Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nın veri tabanına kayıtlı özürlü sayısı ise 1 milyon 250 bin kişi. Nüfusun yüzde 12,29'unu oluşturan vatandaşların sadece 301 bini evde bakım parası alabiliyor. Özürlü vatandaşlar arasında en büyük bölümü yüzde 9,70 ile kronik rahatsızlığı olanlar oluşturuyor. Zihinsel, ortopedik, görme ve konuşma bozukluğu olanların oranları ise yüzde 2,58.
ÜCRETSİZ TAŞIMA SİSTEMİ
ÖZÜRLÜ HAKLARI KURULU OLUŞTURULACAK: İçişleri Bakanlığı ile ortak gerçekleştirilen bir çalışmayla özürlülüğe dayalı ayrımcılıkla mücadele ve eşitliğin sağlanmasını sağlayacak Özürlü Hakları Takip ve İzleme Kurulu oluşturulacak.
SPOR ALETLERİ DE SİGORTA KAPSAMINA ALINIYOR: Spor yapmak isteyen tüm özürlülerin spor malzemeleri sosyal güvenlik sigortası kapsamına alınacak. İşitme özürlüler için ulusal işaret dili oluşturulacak. Bilinen en gelişmiş teknolojik vasıflardaki ortez, protez, işitme cihazı gibi araçların tamamı sigorta kapsamında karşılanacak.
OKUL ÖNCESİ EÄžİTİM firsati: Her özürlü çocuğun okul öncesi eğitimi alması sağlanacak. Ücretsiz taşıma sisteminden tüm özürlü öğrenciler faydalanacak.
KAMUDAKİ KADROLAR ARTTIRILACAK: Engelsiz kariyer ve girişim merkezleri kurulacak. Kamuda özürlü memur ve işçi kadroları arttırılacak ve açık olan tüm özürlü kadroları doldurulacak, özel sektöre özürlü istihdamı için teşvik sağlanacak.(SABAH)
|
|
|
| Peygamber Efendimiz (sav)'in İhlas ile İlgili Sözleri |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 02:04 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. O’na zulmetmez onu yalnız bırakmaz, bir kimse Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da ona yardım eder. Bir kimse bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamet günü onun sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse din kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.”
“Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın.”
“Her kim bir müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah’u Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği birşeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. ”
Kim bir müslümanın ayıbını dilerse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter. ”
“Kim bir ayıp görür de örterse sanki kabrine diri gömülmüş bir yavruya can vermiş gibi olur. ”
“Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun. ”
Alıntı..
|
|
|
| Peygamberimizin İnsanlığa Işık Tutan Yüksek Ahlâkı |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 01:58 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (10)
|
 |
Allah'ın en sevgili kulu, son ve en büyük Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) bir saadet güneşi olarak doğdu. Kurumuş topraklar su ile yeşerdiği gibi Peygamberimizin gelmesiyle insanlık yeniden hayat buldu.
O'nun kalblere yerleştirdiği iman ışığı sayesinde kalblerden yanlış inançlar silindi, cehaletin yerine ilim, zulmün yerine hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerine insan sevgisi, acımasızlığın yerine şefkat ve merhamet geldi. Gerçek anlamda islâm kardeşliği kurularak toplum barış ve huzura kavuştu.
İnsanlara dünya ve ahirette mutlu olmanın aydınlık yolunu gösteren Peygamberimiz, öğrettiği ahlâk ilkelerini önce kendisi uygulayarak en güzel örnek oldu.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerimde Peygamberimiz hakkında: «Ve sen elbette yüksek bir ahlâka sahipsin» (65) buyurarak O'nun çok yüksek ahlâk sahibi bir şahsiyet olduğunu bildirmiştir.
O, ahlâkını Kur'an'dan almış, bütün iyilikleri kendisinde toplamıştır. Saygıdeğer eşi Hz. Aişe'ye Peygamberimizin ahlâkının nasıl olduğu sorulduğunda O, şu cevabı vermiştir:
«O'nun ahlâkı Kur'ân idi» (66)
O'nu Yüce Allah yetiştirdi ve insanlığa örnek olsun diye özel olarak terbiye etti. Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyuruyor: «Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı.» (67)
O, dravranışları ve üstün kişiliği ile insanlık için en güzel örnektir.
Bununla ilgili olarak Allah Tealâ Kur'an-ı Kerimde:
«Andolsun Allah'ın elçisinde sizin için uyulması gereken güzel örnek vardır.» (68) buyurmuş ve O'nun yaşayışını örnek almamızı istemiştir.
Müslüman olarak bizim görevimiz, Peygamberimizin ahlâk ve fazilet dolu hayatını iyice öğrenmek ve O'nun ahlâkî davranışlarını örnek alarak yaşamaktır.
|
|
|
| Hz Muhammed’in Ailesi İçindeki Örnek Davranışları |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 01:58 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Hz Muhammed’in Ailesi İçindeki Örnek Davranışları
İslâm peygamberi Hz Muhammed S.A.V. Müslümanlar için bir örnektir Bununla ilgili Kur’anıkerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır”
Hz Muhammed A.S.V. ailesi içerisindeki davranışlarıyla, tüm aile bireylerine örnek olmuştur Onun ailesine karşı davranışları, bize de aile hayatımızda nasıl davranacağımız konusunda örnek oluşturmaktadır
Peygamberimiz, aile bireylerini çok severdi Örneğin, o kendisi küçükken ölmüş olan annesini hiçbir zaman unutmamış ve sürekli mezarını ziyaret etmiştir Peygamberimiz, amcalarını, özellikle de Ebu Talip'i çok severdi Onu kıracak bir davranış yapmaz, ona devamlı yardımcı olmaya çalışırdı
Peygamberimiz, ilk eşi Hz Hatice'yi çok severdi Kendisine ilk vahiy geldiğinde heyecan içinde eşi Hz Hatice'nin yanına koşmuştu Hz Hatice, ona moral ve destek vermiş ve ilk Müslüman olmuştu Onlar, 25 yıl evli kaldılar ve çocukları oldu Mutlu bir aile hayatı sürdürdüler Hz Hatice'nin ölümünden sonra da peygamberimiz, onu daima iyilikle anmıştır
Aile, sevgi üzerine kurulur Sevgi olmadan, mutluluk olmaz Peygamberimiz, aile bireyleriyle kavga etmemiş veya onlarla tartışmamıştır Çünkü o, aile bireylerini sever ve onlara değer verirdi O, çok iyi bir aile reisi, şefkatli ve hoşgörülü bir babaydı
Hz Peygamber, aile bireyleri ile her zaman uyumlu olmuş, onların düşüncelerine önem vermiştir Sık sık, hanımlara ve çocuklara nazik davranmak gerektiğini söylemiştir
Peygamberimiz, çocuklarıyla da yakından ilgilenir, onlara olan sevgisini her fırsatta gösterirdi Oğlu İbrahim, Medine’nin kenar semtinde oturan bir süt annenin yanında kalırdı Peygamberimiz onun yanına gider, onu kucaklar, öper, koklar ve geri dönerdi En küçük çocuğu Fatma’ydı Fatma’yı gördüğü zaman onu sevgiyle karşılar ve alnından öperdi Sonra da ellerinden tutup yanına oturturdu
Torunları Hasan ve Hüseyin’i de çok severdi Torunları, onun sırtına çıkarak binek oyunu oynarlardı Peygamberimiz, onları omuzlarına alarak gezdirirdi Bir gün Sevgili Peygamberimiz, namaz kılarken secdeye yatmış ve torunlarından biri gelip sırtına binmişti Torunu sırtından kalkana kadar peygamberimiz secdeden kalkmamıştır. Bu örnekler, bize peygamberimizin, aile bireylerine sonsuz sevgi, ilgi ve şefkat gösterdiğini açıklamaktadır
Bir aile içerisinde, bireyler birbirlerine yardımcı olurlar Örnek bir insan olarak Hz Peygamber de ev işlerine yardımcı olmaktan hoşlanırdı Ev halkı ve arkadaşları onun bütün işlerini yapmaya hazır olduğu hâlde, peygamberimiz bunu istemezdi
Bir gün birisi, Hz Ayşe’ye, peygamberimizin işlerinde neler yaptığını sordu Hz Ayşe, onun bizzat ev işleriyle meşgul olduğunu söyledi Peygamberimiz, elbiselerini yamar, evi süpürür, keçileri sağar, çarşıdan alışveriş yapar, ayakkabılarını ve delik su kaplarını tamir ederdi Develeri bağlar, onların yemlerini verirdi Ev işlerine yardım ederdi Arkadaşlarının da bu konuda kendisini örnek almalarını isterdi.
Peygamberimiz, tüm insanlar gibi ara sıra şaka yapardı Ancak o, şakalarında aşırıya kaçmazdı Çevresindeki insanların gönlünü hoş edici şakalar yapardı Sık sık etrafındaki insanlarla şakalaşır ve gülerdi Arkadaşlarından Abdullah bin Haris, Peygamberimizden daha hoş ve güler yüzlü bir kimseyi görmediğini söylemiştir.
Peygamberimiz, şaka yapmayı seven ve neşeli bir kişi olmakla birlikte, şakalarında yalan ve yanlış söz bulunmamasına özen gösterirdi Şakalarında başkalarını kırmamaya, doğru sözler kullanmaya dikkat ederdi
Peygamberimizin kibar şakalarıyla ilgili bir çok örnek vardır Bir defasında yaşlı bir hanım, Peygamberimizden cennete girmesi için dua etmesini istemişti Peygamberimizin, "Hiçbir yaşlı kadın cennete gidemeyecektir" demesi üzerine kadın üzülerek ağlamaya başlamıştır Peygamberimiz gülümseyerek "Cennete girecek herkesin otuz yaşında " olacağını söylemişlerdir.
Anne babanın çocukları arasında ayrım yapması, aile mutluluğunu azaltır Peygamberimiz de bir baba olarak, aile bireylerine eşit davranmış, aralarında ayrım yapmamıştır O, herkese hak ettiği değeri verirdi Aile içinde kimseyi ayıplamaz, küçük düşürmezdi Yanlış davranışları bile güzellikle çözerdi
O dönemde, kız çocukları, erkek çocuklarından ayrı tutulurdu O, erkek çocukların üstün görülme anlayışını yıkmıştır Peygamberimizin kız ve erkek ayrımı konusunda getirdiği en büyük yenilik, kadınların da mirasçı olmalarıdır Çünkü, o dönemde ölen kişilerin varlıklar sadece erkeklere kalıyordu
Peygamberimiz, aile bireylerinin eğitimine önem vermiştir Kız erkek demeden tüm çocuklara iyi eğitim vermenin önemi üzerinde durmuştur
Peygamberimiz, sonradan evlatlık edindiği, Zeyd'i kendi çocuklarından hiç ayrı tutmamıştır Zeyd'e kendi yediklerinden yedirmiş, giydiğinden giydirmiştir
Hz Peygamber, ailede çocuklar arasında ayrım yapmayı kesinlikle uygun görmemiştir O, şöyle buyurur: “Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın” Bu konu üzerinde o kadar durmuştur ki, bir defasında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah, çocuklarınız arasında öpücüklerinizde de eşit davranmanızı sever”
Peygamberimizin aile bireyleri arasındaki davranışlarına şu olay çok güzel bir örnektir Hz Ali şöyle anlatır: “Hz Peygamber, bizi ziyaret etmişti Yanımızda geceledi Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı Bir ara Hasan, su istedi Derhâl kalkan Hz Peygamber, su kabından su aldı Çocuğa vermek için getirmişti ki, o sırada uyanmış olan Hüseyin, hemen bardağı alıp su içmek istedi Hz Peygamber, ona vermeyip önce Hasan’a verdi Bunun üzerine, Fatma dayanamayarak, Hasan’ı Hüseyin’den çok seviyorsun, deyince, hayır ilk defa o istedi, cevabını verdi”
Peygamberimizin çocuklarına, torunlarına, hanımlarına karşı güzel davranışları bizlere de örnek olmalıdır
Alıntı.
|
|
|
| Hz Peygamber A.S.V.'in Örnek Davranışları |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 01:57 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
*Daima düşünceliydi
*Susması konuşmasından Uzun sürerdi
*Lüzumsuz yere konuşmazdı
*Konuştuğunda ne fazla ne eksik söz kullanırdı
*Dünya işleri için kızmazdı
*Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı
*Kötü söz söylemezdi
*Affediciliği tabii idi,intikam almazdı
*Düşmanlarını affetmekle kalmaz,onlara şeref ve değer verirdi
*Kimseyle çekişmezdi
*Boş şeylerle uğraşmazdı
*Umanı umutsuzluğa düşürmezdi
*Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı
*Hiç kimseyi ne yüzüne karşı ne de arkasından kınamaz,ayıplamazdı
*Kimsenin kusurunu araştırmazdı
*Kimseye hakkında hayırlı olmayan söz söylemezdi
*Yanında en son konuşan kişiyi ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi
*Her zaman ağırbaşlıydı
*Konuşurken çevresindekileri kuşatırdı
*Kelimeleri, parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı
*Yürürken ayaklarını yerden canlıca kaldırır,iki yana sallanmazdı
*Adımlarını geniş atar,yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilirdi
*Vakar ve sükunetle rahatça yürürdü
*Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi
*Dostlarına şöyle derdi dünyada garip bir kimse ya da yolcu gibi ol
*Her zaman hüzünlü,fakat mütebessim bir haletle dururdu
*Adet üzere sarf edilen hiç bir kötü sözü ağzına almamıştı
*Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz,bağırmazdı
*Fakirlerle birlikte yerdi,öyle ki onlardan ayırtedilmezdi
*Sade kıyafetler giyer,gösterişten hoşlanmazdı
*Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmezdi
*Bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı
*Sabahları evinden çıkarken şöyle derdi:İlahi,doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan,kanmaktan ve kandırılmaktan,haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan,saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım
*Sıradan değildi.Ama sıradan insanlar gibi yaşardı…
|
|
|
| Peygamber efendimiz HZ MUHAMMED (S.A.V)'in 60 sünneti |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 01:56 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
1.yolda yÜrÜrken konuŞmamak,
2.ezan okunurken hİÇbİrŞey yapmadan oturmak,ve tekrar etmek
3.her İŞe besmele İle baŞlamak,
4.cuma gÜnÜ tirnak kesmek,
5.her cuma sadaka vermek,
6.suyu ÜÇ yudumda İÇmek,
7.bİr Şey yerken ÜÇ parmakla yemek,
8.orucu su veya hurma İle aÇmak,
9.yatarken saÄž tarafa yatmak,
10.mİsafİrlİÄže gİderken tatli gÖtÜrmek,
11.her Şeyİ gİyerken saÄždan gİymek, Çikarirken soldan Çikarmak,
12.kirk gÜn hİÇ ara atlatmadan aÇ karnina sİyah kuru ÜzÜm yemek,
13.evden her Çikarken taze abdest almak,
14.tuvalete ve banyoya sol ayakla gİrİp, saÄž ayakla Çikmak,
15.camİ ve medreselere saÄž ayakla gİrİp, sol ayakla Çikmak,
16.yolda ayaÄža takilan herŞeyİ kenara koymak,
17.banyo ve tuvalete tÜkÜrmemek,
18.tuvaletten Çikinca ellerİ yikamak,
19.hasta ve yaŞlilari zİyaret etmek,
20.meyvenİn ÇekİrdeÄžİnİ sol elle Çikarmak,
21.yÜzme ÖÄžrenmek ve ok atmayi bİlmek,
22.İnsanlari yÜzÜne karŞi Övmemek,
23.yemek yerken baŞkalarinin yedİÄžİne bakmamak,
24.yemek yerken kendİ ÖnÜnden yemek,
25.sabah kalkinca ÜÇ kere burnunu sÜmkÜrmek,
26.cuma gÜnlerİ beyaz elbİse gİymek,
27.ayakkabilari dÜzÜne Çevİrİp gİymek,
28.sofraya oturmadan ellerİ yikamak,
29.sofrada yeŞİllİk ve sİrke bulundurmak,
30.yemek tabaÄžinin dİbİnİ siyirmak,
31.sofra kirintisini saÄž elİn İŞaret parmaÄži İle yemek,
32.sofraya İyİce acikmadan oturup, doymadan kalkmak,
33.toplulukta gİzlİ konuŞmamak,
34.mezar baŞlarini okumamak,
35.mİsafİre hoŞaf suyu İkram etmek,
36.kurban bayraminda, kurbanin kemİklerİnİ kirmadan topraÄža gÖmmek,
37.arabaya bİnİce"3 kere elhamdÜlİllah, 3 kere u ekber, 1 kerede la İlahe İll "demek,
38.yemekten sonra tatli yemek,
39.kapiya gelen ÇocuÄža bİr Şey vermek,
40.hergÜn 100 tane estaÄžfİrullah demek,
41.ÖÄžle uykusu uyumak,
42.gÜlsuyu kullanmak
43.sofraya bÜyÜklerden Önce oturmamak,
44.kendİ ÖnÜnden yemek, aÇ gÖzlÜlÜk yapmamak,
45.İnsanin en hayirlisi Çok korkan ve Çok okuyandir,
46.gÜler yÜzlÜ olmak, kusurlari af İle karŞilamak,
47.sila-İ rahîm yapmak (akraba zİyaretİ),
48.İlk verİlen sÖzÜn tutulmasi,
49.konuŞurken gÖzbebeÄžİnİn İÇİne bakarak konuŞmak,
50.İyİlİÄžİ en Çok emreden, kÖtÜlÜÄžÜ nahyedendİr,
51.selÂm vermek ve yemeÄžİ İkİ ÖÄžÜn yemek,
52.tane tane konuŞmak, anlaŞilmayan Şeyİ 3 kere anlatmak,
53.her gece gÖze sÜrme Çekmek,
54.mİsvak kullanmak,
55.kÖtÜlÜk yapana İyİ muamele etmek,
56.gusÜlden sonra İkİ rekat namaz kilmak,
57.tuvalete gİrerken Çikarken dua etmek,
58.cuma gÜnÜnde et yemek,
59.bİr İŞ yaparken efendİmİzİn (s.a.v.) nasil yaptiÄžini dÜŞÜnmek,
60.tesbİhat okumak
|
|
|
| --ahirzamanda cahil olmak-- |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 01:44 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
--AHİRZAMANDA CAHİL OLMAK--
[SIZE=3]Ahirzamanda cahil olmak,cahilene bulunmak veya cahiliye dönemindeki gibi yaşamak...ilim okumak,alim olmak,kainattaki nizam,mizan,intizamı görmek ama Allah ı bulamamak ,görememek...kuran a bakmak"düşünmezmisiniz" "tefekkür etmezmisiniz"ayetlerini okumak sivrisinegin gözünden,güneşin vazifesinden,koyunların melemesinden,ineklerin süt çeşmesinden anlamamak,yaratılış hikmetlerini kavrayamamak cenab ı hakka yönelememek...her gün her gün yemek yemek,su içmek havayı teneffüs etmek ama Allah a verdigi bu nimetlerin mukabilinde şükür edememek...genç iken gençligin degerini bilmememk,günlerini taat üzerine geçirememek,gençligini zayi etmek...Eline diline beline hakim olmamamak...Dünyayı ahiretin tarlası bilmek ama ekememek....Dünyanın geçici oldugunu bilme ama güzel yüzlerin topragı olacagını,ceylan gözlerin yere akacagını unutmak,fani,pis heveslerin peşinde koşup sürüklenmek....dini yaşayanlara irticacı,mürteci,gerici demek...Bir buz parçası nevindekini enaniyetini Allah için eritememek,ene nin boynunu bükememek cenab ı hakkın hergün verdigi 24 sattini görmek,bilmek O na istedigi bir sattini verememek...cahiliye döneminde gömülen kızları hatırlamak ve hatırladıkça bu zulüm karşısında içi kanamak,gözlerinden yaşlar akmak ama kızlarını cahiline dalallet vadisine sürüklemek,günahlar şehrine güle oynaya salmak,cehennemde onların yerlerini elleriyle hazırlamak....Allah ı bilmek O na iman etmek,peygamberlerini,meleklerini,ahiretini bilemk ve bunların hepsinin elmas kıymetinde oldugunu bilmek ve aynı zamanda dünyanın fani ve geçici oldugunu bilmek...Elması elmas bildigi halde kırılacak cam şisesi hükmündeki dünyanın peşinden sürüklenmek....KISACASI AHİRZAMANDA CAHİL OLMAK,CEHALETİN FARKINA VARAMAMAK DEMEK....[/SIZE]
|
|
|
| Hz. Peygamberin ahirzamanda gelecek kardeşlerini... |
|
Yazar: MaSaL - 05-11-2011, Saat: 01:43 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bir hadisde Hz. Peygamberin ahirzamanda gelecek kardeşlerini görmeyi arzu ettiği belirtiliyor.
Bunun sebebi nedir?
Resulullah (asm.) birgün sahabelerine:
“Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet’e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”
Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
“Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim” (1).
Bir başka benzer hadis-i şerifte de şöyle buyurur:
“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler:
“Biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir”.
Bir zaman geçtikten sonra da şöyle buyurdu:
“Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.” buyurdu. (2)
Bu hadis-i şeriflerde de, Resulullah (asm.) ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, ihvanlarının (kardeşlerinin) bulunacağından söz ediyor. “Kardeşlerim” dediği kimselere iştiyak duyuyor. Ahirette kevser havuzu başında iken havuza doğru gelecek sağlam imanlı kardeşlerini görmeyi çok istiyor, onlara kevser havuzundan su dağıtmayı arzuluyor.
Şu halde Peygamber’in (asm.) iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin herhalde, fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, horlanma, kınanmalara karşı yılmadan, aldırmadan Resulullah’ın ve ashabının yolunda olabilen kimseler olması gerekir. Bunlar Resulullah’ın kardeşleridir. O, bunlara “kardeşlerim”, ashabına “arkadaşlarım” ünvanını veriyor.
Hz. Peygamberin kardeşlerim dediği bu bahtiyarların, O’nu görmeden kuvvetli bir imanla O’na ve getirdiklerine inanmaları son derece önemlidir.
Ayrıca bu kimselerin önemli bir özelliği, Hz. Ebû Bekiri Resulullahı sevdiğinden dolayı sevmek veya, Ebu Bekir (ra.) gibi, Rasulullah’ı seven sahabeleri sevmektir.
Sahabelerin haline bakılırsa, onlar da ilerde gelecek bu iman erlerine, hidayet nurunun aydınlığından sapmayanlara karşı büyük bir ilgi duyuyorlar. Bu kimselerin Cennete girmeden önce kevser havuzu başına geleceklerinden bahsedildiğine ve Resulullah’ın onlara olan iştiyakına bakılırsa, onlar Resulullah’tan sonraki tehlikeli dönemde gelmelerine rağmen, imanlarını muhafaza edecekler, imanla kabre girecekler, cennetlik olacaklardır. (3) Yani Resulullah (asm.) onların imanla kabre gireceklerini haber vermektedir.
Kaynaklar:
1. Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir): Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.
2. Age. s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib’den).
3. Benzer hadisler için bk. el-Metalibu’l-Aliye, 4241, 8424, Müslim, Taharet, 395 Kenu’l-Ummal, 345, 84.
|
|
|
|