| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 657 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 653 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 9
|
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,340
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
|
|
|
| Av Köpeği Irkları |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 04:31 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorum Yok
|
 |
Av Köpeği Irkları
Epanyol Breton
Bu köpeğin tarihi 19. yüzyılın başlarında İngiliz soylularının Kuzey Fransa’ya çulluk avına gittikleri zamanlara dayanır. Bu soylular ava giderlerken yanlarında kendi köpeklerini de özellikle İngiliz Setterlerini de götürüyorlardı. İngiltere’ye geri dönerlerken de köpekleri geri götürmektense bir sezon sonra tekrar gelecekleri için onları Fransız avcılara bırakmayı tercih ediyorlardı. Bu sıralarda bazı köpekler kulübelerinden kaçıp Fransız “yüksek ruhlu” diye adlandırdıkları Fransız Spanyelleriyle çiftleştiler. Fransız Spanyell kendisini tamamen ava ve sahibine ad amış çok kısa kuyruklu siyah beyaz küçük bir köpekti. Fransız avcılar bu çiftleşmelerden doğan yavruların potansiyelinin farkına vardılar. Böylece dikkatli bir üretimle Fransa’da 1907 yılında ilk Epanyol Breton kulübü kurulmuş oldu. Amerika’da Epanyol Breton hem avlanma stili hem de görünüş açısından farklı bir gelişim gösterdi. Amerikalılar sadece açık sarı/beyaz ve kahverengi beyaz renginde ve normal Epanyol’dan daha yapılı bir köpek oluşturmaya çalıştılar çünkü amaçları bu köpeklerin diğer büyük köpeklerle rekabet edebilmesiydi. 1982’de Amerika’da Amerikan Brittany klüp bu cinsin adını “brittany” olarak değiştirdi ve kayıtlara geçirdi. Epanyol Breton yakın arayan çok iyi bir buruna sahip olan kuş avını çok seven hareketli oldukça zeki ve sahibine çok bağlı olan bir köpektir. Amerika’daki Epanyol Bretonlar görünüş ve genel özellikler açısından Fransa’daki kuzenlerinden biraz daha farklıdır. Bu farklılıktaki neden de Amerikalıların yukarıda söz ettiğimiz gibi diğer büyük av köpekleriyle avda hız ve dayanıklılık açısından rekabet edebilmesiydi.
Epanyol Breton’un Standartları Genel Görünüş:
maksimum 50.5 minumum 45.5 cm boy
Erkekler için ideal boy: 47.5 - 49.5 cm
Dişiler için ideal boy: 46.5 - 48.5 cm
Erkekler için ideal kilo: 15 kg
Dişiler için ideal kilo: 13 kg (Not: köpekler için ortalama ağırlık 12 ila 18 kg arasında değişmektedir. Burada verilen kilolar ortalama bir örnek olarak verilmektedir.)
Görünüş: Küçük enerji dolu zeki bakışlı hoş bir köpek. Yuvarlak kafalı kulaklar biraz kısa dudakları sarkık olamayan ya kuyruksuz ya da 10 cm uzunluğunda kuyruklu. Burun Rengi: Köpeğin vücut renginin açık sarı ve beyaz kahverengi-beyaz veya siyah-beyaz oluşuna göre vücut renginin en koyu renginde burun rengi. Burun delikleri oldukça açık.
Kusur: Kapalı burun delikleri.
Önemli Kusur: Koyu pembe bir burun rengi.
Dudaklar: İnce sıkı sıkıya ağza yapışık dudaklar üst dudak alt dudağın birazcık üzerine sarkabilir.
Kusurlar: Çok kalın veya çok sarkık dudaklar.
Dişler: Eksiksiz makas gibi kapanır şekilde.
Önemli Kusur: Üst üste veya alt çenenin üst çeneden uzun olması. Burun (somak): Kafa tasının genişliğinden daha kısa düz ya da kafa tasının 2/3’ü oranında hafifçe eğri. Kusurlar: Kare veya elma biçimli kafa çok belirgin bir çıkıntı. Stopa (alın çıkıntısına sahip olmayan bir kafa) Gözler: Tüy rengi uyum içinde olmakla birlikte koyu amber renginde canlı ve ifade dolu
Kusurlar: Çıkıntılı rasgele yerleştirilmiş çok açık renkte gözler.
Kulaklar: Uzundan ziyade kısa hafif yuvarlak yukarıda tutulan hafif püsküllü ve dalgalı tüylerle kaplı bir kulak.
Kusurlar: Düşük tutulur pozisyonda oldukça geniş çok kıvırcık beyaz veya üzerinde beyaz leke olan kulak.
Önemli Kusur: Kulağın birinde beyaz leke.
Boyun: Orta uzunlukta omuzlara doğru iyi bir şekilde bağlanmış ince derili oldukça gevşek deri.
Kusurlar: Çok ince ya da çok kalın gıdılı bir boyun.
Göğüs: Derin ön ayak dirseklerine kadar uzanan ve geniş açılı bir kaburgaya sahip göğüs. Kusurlar: Çok dar yeterince derin olamayan kalın kenarlı göğüs.
Sırt: Kısa ve düz. Kusurlar: Uzun veya çukur sırt.
Bel: Kısa kalın ve etli. Kusurlar: Uzun zayıf dar ve sarkık bir bel.
Arka Kısımlar: İki kürek kemiğinin biraz aşağısında sırta doğru hafif eğimli kalça kemiklerinin noktaları sırt ile paralel.
Hareket: Canlı kolay ve enerjik. Avlanırken arzu edilen yürüyüş şekli dört nal hızlı geniş adımlar.
But (arka Kısım): Çok hafif eğimli Kusurlar: Çok dar ya da çok eğimli.
Göbek ve Alt Çizgi: Aşırıya kaçmayan normal bir eğim. Kusurlar: Çok aşırı sarkık veya çok içeri çekiklik.
Kuyruk: Vücutla doğru orantıda ya da düz tutulan bir kuyruk. Köpek eğer kuyruksuz değilse her zaman çok kısa yaklaşık 10 cm uzunluğunda kuyruğun sonunda bir tüy büklümü bulunur. Kusurlar: 10 cm’den uzun tüysüz ve aşağı doğru tutulan kuyruk.
Arka Bacaklar: Güçlü kaslı bacaklar. Arka ayak dirseği ve kalçalar aynı diaaa hatta. Uyluk kemiğine doğru kenarlı. Arka ayak dirsekleri çok eğik değil normal durumda. Kusurlar: Düz mafsallar tüy olmayış aşırı düz ya da aşırı köşeli.
Ön Taraf: Omuzlar hafif eğimli ve kaslı vücudun ekseniyle paralel.
Ön Bacaklar: Düz güçlü oldukça kaslı bilekleri biraz eğik. Dirsek vücuda yakın üst kısımlar kaslı ve kemikli. Ön ayaklar hafif dalgalı ve saçaklı. Kusurlar: Çok düz ya da çok eğimli bilekler tüy bulunmaması.
Ön Ayaklar: Sıkı ve zarif parmaklar arasında biraz tüy. Kusurlar: Çok büyük çok uzun çok yuvarlak dışa doğru eğimli yayvan ayaklar.
Arka Ayaklar: Sıkı kuvvetli ayaklar parmakların arasında biraz tüy. Fazladan tırnak yok. Kusurlar: Çok büyük çok uzun çok yuvarlak dışa doğru eğimli yayvan ayaklar.
Deri: İnce makul ölçüde gevşek. Kusurlar: Çok kalın ya da deride katlanmalar oluşturan çok gevşek bir deri.
Tüy Yapısı: Vücudun tüyü genelde düz ince ve hafif dalgalı. Kusurlar: İpeğimsi çok aşırı çok kısa yetersiz ya da çok fazla saçaklar.
Tüy Rengi: Açık sarı ve beyaz kahverengi ve beyaz siyah ve beyaz üç renk veya bunların herhangi bir karışımı. Önemli Kusur: Tek renklilik standarda uymayan tüy yapısı ve rengi.
Diğer Önemli Kusurlar: Verilen tüm standartlar açısından bu standartlara hiçbir uyum göstermeyen karakter özellikleri. Sinirli olması. Korkak ürkek çekingen olması ve dişlerinde eksiklikler olması.
|
|
|
| Hayvanlar Aleminin EN´leri |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 04:28 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorum Yok
|
 |
Doğa'da kimler en hızlı, kimler en güçlü, kim açlığa en fazla dayanabilir, kim susuz kalabilir? Okuyunca şaşıracak ve hayvanların bazı konularda insanlardan ne kadar üstün olduğunu göreceksiniz.
En hızlı hayvanlar
Bir hız timsali olarak gösterilen çita, 2 saniye gibi bir sürede saatte 70 kilometre hıza çıkar. 4.5 saniyede ise 100 kilometre hıza ulaşır hem de hiç zorlanmadan. Sıkı durun şimdi , yapabileceği son hız ise saatte 140 kilometre. 4.5 saniyede ulaştığı 0-100 km/saat hız değeri ise, bir Ferrari F360 Modena’nın 0-100 km/s hızlanma değerine eşit. Ayrıca 140 kilometre hızdayken bile hiç bir arabanın ve motorsikletin yapamayacağını yapar ve inanılmaz bir açı ile çok sert dönüşler yapar, bu dönüşlerde savrulma söz konusu olmaz. Ancak çıta tam bir depar atletidir. Zira bu maksimum hızını sadece 4-5 saniye sürdürebilir
Uzun mesafede hızlı koşabilme rekoru ise greyhounda aittir. Bir greyhound yaklaşık 90 km'lik hızını 1,5 km boyunca koruyabilir.
Havadaki en hızlı canlılar ise kartallardır. Keskin gözleriyle avını hedeflediği anda inanılmaz bir süratle aşağıya doğru dalışa geçerler. Bu dalış esnasında saatte yaklaşık 322 km hız yaparlar. Büyük kartallar avlarına çok hızlı çarparlar. Kel kartalın avına vuruşu, yivli tüfek mermisine kıyasla iki kat daha güçlüdür. Aquila ırkı kartallar saatte 340 kilometre hız yaparak bu daldaki rekoru ellerinde tutmaktadırlar.
Denizlerdeki hız rekoru 110 km/h ile kılıç balığına aittir.
En güçlü hayvanlar
Vahşi doğada avlanan yırtıcılar, afrika filleri, gergedan ve su aygırları kas gücü dendiğinde akla gelen canlılar. Ancak bu konuyu netleştirecek reel bir kriter olmadığından sıralama oluşturacak bir kaynak bulamadık. Yine de karıncaların ağırlıklarının 50 katı yükü kaldırarak açık ara tüm canlıları solladığı söylenebilir.
Güçlü sıralamasında ölçülebilir bir parametre olan 'ısırma kuvveti' belirleyici olabilir.
Timsahların, tüm canlılar aleminde en güçlü çeneye sahip yaratıklar olduğu saptandı. Uzmanlar, yaptıkları araştırmalar sonucunda, timsahların ısırma gücünün sırtlanlar, aslanlar ve hatta köpek balıklarından daha fazla olduğunu belirledi.
Florida Zooloji Üniversitesi tarafından yapılan araştırmanın sonucuna göre, 4 metrelik orta boy bir 'alligator'un ısırma gücü 963 kilogramı buluyor. Büyük boy 'alligator'ların ısırma gücünün ise 1340 kilograma kadar çıktığı bildirildi. Nehirlerde yaşayan bazı kaplumbağaların kalın kabuklarını bile bu ısırma gücüyle parçalayabildikleri rapor edilmiştir. Bu dalda ikinciliği beklenmedik bir şekilde kara kaplumbağaları almaktadır. İri erkeklerin 1000 kiloya kadar ısırma gücü oluşturabildikleri saptanmıştır. Bu dalda bronz madalyayı 900 kg/cm'lik ısırma gücüyle sırtlanlar almaktadırlar.
En derine dalabilen balıklar
Rekor Balinagillerden amber balığına aittir. Amber balığı bir nefes alışla 3000 metre derine dalış yapabilir. Yunuslar da balinalardan sonra en derine dalan ikinci türdür. Bunu yapabilmek için her iki tür de enteresan bir şekilde akciğerlerini boşaltırlar. Fakat oksijen olmadan nasıl bu kadar uzun süre durabilir ve hatta kas hareketi yapabilirler? Bunun sırrı kaslarındaki çok yüksek orandaki "miyoglobin" proteinidir. Bu miyoglobin proteinleri, çok yüksek miktarda oksijen molekülünü kendi üzerlerine bağlar ve muhafaza ederler. Yani canlı için gereken oksijen, ciğerdeki havada değil, doğrudan kasların içinde saklanır.
En uzun ömürlü hayvan
Yaşama süresi bilenen en uzun hayvan 177 yıl ile Galapagos’ta yaşayan dev kaplumbağa (Geochelone Elephantopus). Bunu 123 yıl ile kutu kaplumbağası (Terrapene Carolina), 100 yıl ile de uzun balina (Balaenoptera Physalus) izliyor.
En uzun süre aç kalabilen hayvan
134 güne kadar çıkabilen süresi ile erkek imparator pengueni. Gerçek bir süper baba olan imparator pengueni dişinin bıraktığı yumurtaya uzun antartika kışı boyunca sabırla yanından bir an bile ayrılmadan bakar. Bu süre boyunca hiç birsey yemediği gibi mide özsuyu ile oluşturduğu sütümsü bir madde ile yavrularını beslerler. Bu esnada vücut ağırlıklarının üçte birini kaybederler. Dişiler, yaklaşık üç kilogram ön sindirime uğramış balık ile geri dönerler. Yavruların beslenmesi işini geri alan dişiler ancak bundan sonra erkeklerin yeniden yemek yemesine fırsat tanırlar.
En uzun süre susuz kalabilen hayvan
Konunun tabii ki uzmanı devedir. Meşhur hörgüçleri sayesinde pekçok negatif çöl şartıyla baş etmeyi başarabilirler. Bir yağ yığıntısı şeklindeki hörgüç, Hecin devesinin kıtlık anında periyodik olarak beslenmesini sağlar. Hayvan bu sayede tam 3 hafta su içmeden yaşayabilir. Bu sırada vücut ağırlığının %33'ünü kaybeder. Aynı koşullar altında insan, vücut ağırlığının %8'ini kaybeder ve 36 saat içinde vücut suyunu tamamen yitirerek ölür.
Devenin susuzluğa dayanıklılığını sağlayan bir diğer önemli özelliği, gündüz vücut ısısını 41°C'ye kadar çıkartan bir mekanizmaya sahip olmasıdır. Bu sayede gündüz aşırı çöl sıcağında su kaybını minimum seviyede tutabilmektedir. Soğuk çöl gecelerinde ise vücut ısısını 30°C'ye kadar düşürebilmektedir.Bunun yanı sıra deve, insana oranla 100 kat daha geniş alanı kaplayan bir burun mukozasına sahiptir. Hayvan, çok büyük ve kıvrımlı burun mukozası sayesinde, havadaki nemin %66'sını tutabilmektedir. Ancak develer bu konuda uzman olsalarda rekortmen değillerdir. Fareler daha uzun süreler su içmeden hayatta kalabilmektedirler.
En ağır hayvan
Günümüz dünyasında yaşayan hayvanlar arasında en büyük olanı oldukça açık arayla mavi balina. Boyu 30 metrenin üzerine çıkabilen bu canlının ağırlığı da 150 tona ulaşabiliyor. Gök balina olarak da adlandırılan türün ortalama yaşam süreleri 80 yıl. İki yada üç yılda bir doğum yapan türün hamilelik süresi bir yıldır.Kaynakwh webhatti.com:
20. yüzyıl başında avlanmaya başlamadan önce nüfuslarının 150 bin ile 200 bin arasında olduğu tahmin edilen mavi balinaların avlanması, balina yağlarının sanayide kullanılmaya başlanmasından sonra hızlandı. Mavi balinaların yalnız 1930-31 sezonunda 30.000 adet avlandığı sanılıyor. Maalesef günümüz sayılarının 6500 civarında oldugu biliniyor.
Karada yasayan canlılar arasında en büyük olma ödülü günümüzde afrika filine aittir. 4-5 metreye ulasan yerden yüksekliği ile agırlığı 4-5 ton kadar olabilmektedir.
En çok yemek yiyen hayvan
Dünya’nın en çok yemek yiyen hayvanı bir tırtıl türüdür. Kuzey Amerika’da yaşayan bu canlı hayatının ilk 56 gününde vücut ağırlığının 86 bin katı kadar yemek yemektedir.
En yükseğe zıplayan hayvanlar
Bir İngiliz hayvanbilimcinin yaptığı araştırma, dünyanın en iyi yüksek atlayıcısının 6 mm boyundaki çayır köpüğü böceği olduğunu belirledi. Bilim adamının yaptığı araştırma sonuçlarına göre, çayır köpük böceği 70 cm'den daha fazla zıplayabiliyor. Ağustos böceğini andıran çayır köpük böceği philaenus spumarius, arka bacaklarını mancınık gibi kullanarak kendini yükseğe fırlatabiliyor. Böcek, bir tür kilit sistemi sayesinde bacaklarında depolayabildiği kas enerjisini zıplamak için kullanıyor. Araştırmacıların görüşüne göre, insan çayır köpüğü böceğinin yeteneğine sahip olsaydı 200 metrelik gökdelenin üzerinden rahatça atlayabilecekti. Beklenenin aksine pire bu konuda ancak ikinciliği alabilmektedir.
En zehirli hayvanlar
Kolombiya'da yaşayan dart poison frog adlı kurbağa yılanların bu konudaki ünlerini neredeyse çöpe atıyor. Sadece 2 cm boyunda olan bu kurbaga salgıladığı zehirle 150 insanı yada 30.000 fareyi aynı anda öldürebiliyor. Vücudunun heryeri zehirle kaplı olan bu canlıyla sadece deri teması yapmak zehirlenmek için yeterlidir. Diğer enteresan özelliği tehlike sezmediği sürece elinize alabilmenizdir.
Yılan türünden taipan isimli ve avustralyada yaşayan bir ırk ancak ikinciliği alabilmektedir. Isırığı 100 insanı öldürebilecek güçtedir ve beş metre mesafeden etkilidir. Kara mamba adlı Afrika yılanı 90 insan öldürebilecek güçte zehir taşıdığından üçüncü sırada yer alıyor. Kutu deniz anası olarak adlandırılan bir tür medusa da 70 insanı öldürebilecek kapasitede bir zehire sahiptir ve bu alanda dördüncülük ünvanını almaktadır.

|
|
|
| Koşulsuz sevginin ve güvenin fotoğrafı |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 04:24 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorumlar (1)
|
 |
Koşulsuz sevginin ve güvenin fotoğrafı
Bebek su samuru, onu güvenle yüzdüren annesinin kollarında şekerleme yapıyor. Anne su samuru suyun üzerine sırt üstü uzanmış halde göğsüne yatırdığı yavrusunu kucaklamış, düşmemesi için dikkatlice tutuyor.
Alaska Körfezi'nin güney kıyısında bulunan Prens William koyundaki bu muhteşem anı ABD'li fotoğrafçı Steven Kazlowski yakaladı.
Koyda yaklaşık 70 bin su samuru yaşıyor.
Steven bu muhteşem anı yakalayabilmek için sekiz saat beklemek zorunda kalmış:
"Birkaç gün bu bölgeyi izledim ve bir kaya buldum. Bu kayanın su samurlarını izlemek için iyi bir yer olduğunu düşündüm. Burada günde sekiz saat saklanıp bekledim. Sonra bu manzarayla karşılaştım. O kadar zamandan sonra böyle bir görüntüyle ödüllendirilmem harika bir şeydi. Bebek güneşin altında annesinin göğsünde uyuyor ve annesi de sırt üstü yüzüyordu. Bu asla unutmayacağım bir an.
Su samurları, zamanlarının büyük bölümünü sırt üstü yüzerek geçiriyorlar. Bu şekilde uyuyor, dinleniyor ve hatta beslenebiliyorlar.
|
|
|
| Pampa Kedisi Hakkında Bilgiler |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 04:23 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorum Yok
|
 |
Pampa Kedisi Hakkında Bilgiler
Pampa kedisi (Leopardus colocolo ya da Oncifelis colocolo) kedigiller (Felidae) familyasından Güney Amerika'ya özgü bir türdür.
Özellikleri
Görünüm açısından pampa kedileri Güney Amerika'nın farklı bölgelerinde önemli ölçüde farklılaşır. Bu durum sınıflandırılmada zorluklara yol açar.
Kürk rengi renk skalasında siyahtan sarıya sarıdan açık boz renge kadar uzanır. Kürkü bazı kısımlarda çok uzun olduğundan yele izlenimi bırakır. Bu durum kedinin olduğundan büyük görünmesine sebeb olur. Pampa kedisinin gövde uzunluğu 70 cm kuyruk uzunluğu ise 30 cm'dir. Omuz boyu yüksekliği 60 cm tutar. Yetişkin bir pampa kedisinin ağırlığı 3 kg ile (doğal ortamda) 7 Kg (esaret altında) aralığında değişir.
Yaşam Alanı
Pampa kedisi Brezilya'dan Patagonya'ya kadar step düzlüklerde yaşar. Ayrıca Güney ve Orta-batı Güney Amerika'nın (Ekvador'dan güneye) And bölgelerinde'de rastlanır. Pampa kedisi hem açık arazi de hem de kendisine uygun ormanlarda bulunur.
Yaşam Tarzı
Pampa kedisi ağırlıklı olarak gece aktifdir. Küçük kemirgenlerle ve yerde yaşayan küçük kuşlarla beslenir. Patagonya sahillerinde yaşayan pampa kedileri penguenleri ve civcivleri avlama konusunda uzmanlaşmıştır. Yaşadıkları alanda kümesleri yağmaladıkları sık sık bildirilir.
Pampa kedileri Nisan-Temmuz aralığında çifleşirler ve bir batında bir ile üç arasında yavru dünyaya getirirler.
Diğer
Pampa kedisi türü tehlikede görülür ve CITES sözleşmesinde Ek.II listesine dahil edilmiştir. GarcÃa-Perea (1994) ve Wilson & Reeder'e göre (2005) gerçekte Pampa kedisinin 3 türü mevcuttur:
Leopardus colocolo büyüktür ve Şili'de Andlar'ın batı tarafında yaşar.
Leopardus pajeros orta büyüklüktedir ve Ekvador'dan itibaren tüm Arjantin üzerinden Patagonya'ya kadar uzanan en geniş dağılıma sahiptir.
Leopardus braccatus en küçüğü olup Brezilya Paraguay ve Uruguay'ın nemli ve sıcak otlaklarında görülür.

|
|
|
| Hayvanların İnsanlara Zararları |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 03:55 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorum Yok
|
 |
Hayvanların İnsanlara Zararları
Modern toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de evcil havyan besleme alışkanlığı giderek yaygınlık kazanmakta. Pek çok insan evinde kedi, köpek, kuş gibi hayvanlarla beraber yaşamakta. Bu durum evdeki bireylerin sağlığı açısından herhangi bir kaygı yaratmamakla birlikte bireylerden bir hamile kaldığında ya da hamile kalmayı planladığında bu sevimli dostlarımız kadının ve bebeğin sağlığı açısından ciddi endişelere neden olabilmekte.
Evde beslediğiniz evcil hayvanınız eğer düzenli veteriner kontrolünden geçiyorsa, belirli hastalıklara karşı düzenli olarak ilaçlarını alıyor ve aşılanıyorsa sizin ve bebeğiniz için tehlike oluşturması uzak bir olasılıktır. Ancak tehlikeyi en aza indirmek yine sizin elinizdedir. Alacağınız bazı basit önlemler sizi ve bebeğinizi koruyacaktır.
Kedi: Eğer evinizde bir kedi besliyorsanız bu minik dostunuzun sizin için yaratacağı en büyük risk toksoplazmozis adı verilen hastalıktır. Bir parazit enfeksiyonu olan toksoplazmozis düşüklere neden olabileceği gibi bebeğin beyninde de bazı hasarlara yol açabilir. Kediler toksoplazmozis için taşıyıcı vektör görevi görürler. Kendileri hasta olmadan parazitin kendi vücutlarında üremesini sağlarlar. Üreyen parazitler kedinin dışkısı ile atılır ve bu dışkı ile temas eden insanlara bulaşır. Genelde ticari mamalar ile beslenen ve dışarısı ile temas etmeyen kedilerde toksoplazmosiz olmaz. Ancak kediniz bu paraziti çiğ et, ya da çiğ süt yoluyla da alabilir.
Toksoplazmosis parazitini bulaştıran tek etken kediler değildir. Çiğ et ya da uygun şekilde yıkanmamış çiğ sebze ve meyveler özellikle salata yoluyla da toksoplazmosize yakalana bilisiniz. Kedi tırmalaması da çoğu zaman sorun yaratmamakla birlikte cildin bütünlüğü bozulduğundan enfeksiyonlara karşı duyarlı hale gelir. Kedi tırmaladığında mutlaka zaman kaybetmeden tırmalanan yer sabun ile yıkanmalıdır.
Eğer hamileyseniz ve evde bir kediniz varsa aşılarının mutlaka tamam olmasına dikkat edin. Kedinizin dışkısını yaptığı kumu günde 2 defa değiştirin ve değiştiriken mutlaka eldiven kullanın. Kedinizin kumunu değiştirdikten sonra mutlaka ellerinizi yıkayın. İdeal olan kedinizin kumunu sizin değil başka bir bireyin değiştirmesidir.
Köpek: Köpeklerden insana gelebilecek en büyük risk kuduzdur. Sadece hamileler değil tüm bireyler bu ölümcül hastalığa karşı önlem almalı tanımadıkları köpekler ile temas etmekten kaçınmalıdır. Ayrıca köpeklerden insanlara kist hidatik ve diğer bazı parazit enfeksiyonları bulaşabilir. Hamilelik bu durumlar açısından fazladan bir risk oluşturmaz. Ortaya çıkan bu enfeksiyonlar da bebeğiniz açısından ciddi bir risk artışına neden olmaz.
Kuşlar: Kuşlar evlerde beslenmek üzere en fazla tercih edilen hayvanlardır. Teorik olarak kuşlardan insanlara bazı hastalıkların bulaşması mümkün olmakla birlikte pratikte pek rastlanılan bir durum değildir. Kuşlardan insanlara en fazla bulaşma olasılığı olan hastalık Psittakozis'tir.Hemen hemen her kuş türü klamidya psittaci adı verilen bir mikroorganizmanın neden olduğu bu hastalığın taşıyıcısı olabilmekle birlikte en sık papağanlardan bulaşır. Bugüne kadar hamilelikte görülen psittakozis enfeksiyonu sayısı son derece azdır. Genelde grip benzeri bulgular verir. Son dönemlerde hasta ya da ölü bir kuşla temas öyküsü olan bir hastada zaatürre bulguları saptandığında psittakozisten şüphelenilmelidir. Psittakozisin gebelikteki etkileri konusunda elde yeterli veri yoktur ancak kafesin temizlenmesi sırasında eldiven kullanılması, ve temizlik sonrası ellerin mutlaka yıkanması yeterlidir. Hamilelik evinizdeki kuşu başka bir yere göndermenizi gerektirmez.
Kemirgenler: Son zamanlarda hamster ya da benzeri kemirgenlerin evde beslenmesi giderek popülarite kazanan bir alışkanlıktır. Genelde zararsız olan bu hayvanlar özellikle hamile kadınlar açısından risk taşırlar. Bu riskin adı Lenfositik Koriyomenenjit virüsüdür (LCMV) ve gelişmekte olan bebeği olumsuz yönde etkileyebilir. Erişkin bir insan bu virüsle karşılaştığında ya hiçbir belirti görülmez ya da hafif grip benzeri belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak asıl tehlike bebek açısındandır. LCMV ile enfekte olan bebekte en sık görülen bulgu görme bozukluklarıdır. Bunun yanı sıra serabral palsi, zeka geriliği ve sara benzeri nöbetler gibi sinir sistemini etkileyen bozukluklar olabilir. İlk kez 1933 yılında fark edilen bu virüsü insanlar enfekte kemirgen ile temas ederek ya da enfekte hayvanın bulunduğu ortamdaki havayı soluyarak alabilirler. Bu nedenle hamile olan kadınların evlerinden ve bulundukları ortamlardan bu tür kemirgenleri uzaklaştırmaları uygun olur.
Sürüngenler: Son zamanlarda bazı çevrelerde popülarite kazanan bir başka alışkanlık da iguana gibi sürüngenlerin evcil hayvan olarak beslenmesidir. Tüm sürüngenlerde olduğu gibi minyatür dinazorlara benzeyen iguanaların da barsak sistemi içinde salmonella adı verilen bir bakteri normalde bulunur.Salmonella genelde ishal, bulantı, kusma ve halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteren ve çoğu zaman basit önlemler ile tedavi edilebilen besin zehirlenmelerine neden olur. Yaşlılar, bağışıklık sistemi sorunu olanlar, 5 yaşından küçük çocuklar ve hamile kadınlar ise salmonella enfeksiyonu açısından yüksek risk grubunu oluştururlar. Salmonella enfeksiyonu hamile kadınlarda ciddi enfeksiyonlara ve düşüklere neden olabilir. Hamile kadınların iguana ve benzeri sürüngenler ile temas etmemesi uygun olur.
Tüm bunların yanı sıra her türlü hayvan ve bunların tüyü insanlarda alerjik yakınmalara neden olabilir.
Anne olmak, bir can dünyaya getirmek, onu yetiştirip hayırlı bir evlat sahibi olmak ne güzel duygular değil mi? Peki bir can dünyaya getirirken başka bir cana kıymak zorunda olmadığınızı biliyor muydunuz?
Evinde kedi ya da köpek besleyen birçok anne adayı yerli yersiz kulaktan dolma bilgilerle beraber yaşadığı minik dostunu sokaklarda yalnızlığa terk ediyor. Bazıları da kendince bir teselli bularak onu eşine dostuna veriyor. Acaba bu yapılanlar ne kadar doğru? Evinde kedisi ya da köpeği olan anne adayı gerçekten tedirgin olmalı mı? Minik dostundan uzaklaşmalı mı? Anneyi gebelikte hangi zoonozlar (hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar) tehdit ediyor? Küçük tedbirlerle bu korkuların anlamsız olduğu doğru mu?
En başta tepki aile büyüklerinden gelir genelde. Kızım aman artık şu sarmanı birine verin çocuga bir şey olur. Bu da sizin içinize bir kurt düşürür adeta. Bu yazımızda size genel konu ile ilgili bilgi vereceğiz .
İlk akla gelen toksoplasmadır; toksoplasma gondi denilen bu hastalığı oluşturan etkenler pişmemiş et ve bir çok evcil hayvanın dışkısında bulunmakta. Hamile kadınlarda eğer daha önce enfeksiyonu geçirmemiş ve bağışıklık gelişmemişse bebeğin düşmesine sebep olabilir. Ancak bunun için hamilelik öncesi hiç bir şekilde toksoplasma etkeni almamış, bağışıklık edinilmemiş ve hamilelik sırasında enfeksiyona yakalanmış olmanın gerekliliğini tekrarlıyorum. Yani hastalığı geçirmiş ve bağışıklık kazanmış kadınların hamileliklerinde toksoplasma yönünden bir problem yaşanmaz. En doğrusu çoğu hanımın yaptığı gibi bebek sahibi olmak istendiğinde doktora başvurularak diğer testlerle beraber toksoplasma testini de yaptırmaktır. Eğer testle bağışık olunduğu anlaşılırsa zaten evdeki kediyle ilgili bir problem yoktur. Test sonucunda bağışık olmadığı anlaşılırsa veteriner hekimle görüşülüp kediden kan alınarak toksoplasma yönünden serolojik muayeneleri yapılır. Eğer kedinin enfekte olduğu anlaşılırsa enfeksiyon kontrol altına alınıncaya ve bağışıklık oturuncaya kadar hamike hanımdan ayrı bir ortamda bulunması sağlanabilir. Ya da burada eşlere hamilelik süresince kedinin dışkılarını temizlemek tedbirini almak düşer.
Kist hydatid, hani hep duymuşuzdur ‘falancanın karaciğerinde kist varmış, evlerinde köpek varmış onun tüyünden bulaşmış’. Aslında hemen suçlu bulunmuştur. Ama aslı; ekinokokus granulosus denilen bir parazittir etken. Parazit minik dostumuzun bağırsağında yaşar. Yetişkin döneme gelince yumurtlar, bağırsak kanalında dışkıyla karışır ve yumurta minik dostlar tuvaletini yaparken tüylere yapışır. Bizler bu yumurtayla bulaşık tüyleri ağız ya da solunum yolu ile alırız çoğu zaman da dışkının zamanla kuruması ile sokaktaki tozla dahi bulaşma olabilir. Organizmamız savunma sistemini devreye sokarak bu yumurtayı egale etme amaçlı bir takım reaksiyonlar gösterir ve yumurta hapsedilmeye çalışılır. Bu da kistin oluşma sebebidir. Dediğimiz gibi bu etken sadece evinizdeki dostunuzdan değil sokaktaki havadan dahi bulaşabilmekte. Korunma yolu belirli periyotlarla yapılan parazit tedavisi ile hiç köpek beslemeyen bir fertle aynı risk grubuna dahil olmaktasınız. Özellikle hamilelik veya bebek dünyaya geldiğinde veteriner hekiminizin minik dostunuzu düzenli olarak uygun ilaçlarla tedavi etmesi gerekir.
Alerji : Gebelikte alerjenlerden uzak durmalıdır. Doktorumuz genelde bunu tembihler. Bu alerjenlerden sık rastlananlardan biri de tüylerdir. Genelde alerjik bünyeye sahip anne adayları evlerinde bir pet beslemezler. Ama yinede birçok alerjik ilaç gebelikte kullanılamadığından temkinli olmakta fayda vardır.
Zoonoz parazitler gebelikte anne karnında bebek beslenirken bebeğin ve annenin gıdalarına ortak olan iç parazitler tabii ki istenmeyen bir durumdur. Elbette bütün çevre parazitin bulaşması için bir faktörken ilk akla gelen yine masum dostumuzdur. Parazit tedavisi düzenli yapılan minik dostumuzu pişmemiş gıdalarla beslememek, dışarıda gezerken kontrol dışı gıdalar almamasını sağlamak tedbirlerin başında gelir.
Diger zoonozlara gelince kuduz, zoonoz askaritler, şap burusella, gebelikte size bu hastalıkları en son bulaştıracak varlık, kurallarına uygun ve aşısı yapılmış evdeki yoldaşınızdır.
Bu yazıklarımız genel bakım ve besleme kurallarına uyulan minik dostlarımızın gebelikte bize ne kadar az zarar verdiğini göstermektedir. Olağanüstü bir durum olmadığı sürece evden onları uzaklaştırmanın gereksiz olduğu unutulmamalıdır. Tabii ki doktorunuzun tavsiyesi en doğru olanıdır. Ama kulaktan dolma bilgilerle hareket edilmemelidir. Unutulmamalı ki, bütün dünyada petlerin büyüyen çocuğun gelişiminde ne kadar katkı sağladıkları ispatlanmıştır. Öyleyse bırakın bebeğiniz daha anne karnındayken onunla tanışsın. Çünkü ilk oyun arkadaşı o olacaktır. Böylece hem minik dostunuz onun dünyaya gelişini hazmedecek hem de bebeğiniz daha anne karnındayken oyun arkadaşıyla tanışmış olacaktır.
|
|
|
| Tanrım |
|
Yazar: YasSmin - 05-03-2011, Saat: 03:47 PM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
Tanrım nasılsın?
Biraz konuşmak istiyorum izin verirsen, ellerimi açmadan.
Tanrım, ben bir kadın sevdim, biraz kendim için.
Biraz senin için sevdim, allah için derler ya öyle.
Allah için güzel kız, yani senin için.
Ama benim için ötesi tanrım, yaptığını çok beğendim bu kez.
Gökyüzüne sığmayan yıldızlarını ceplerine doldurmuşsun,
Gözlerine saklamışsın ırmaklarından.
Hiç bilmediğimiz bir gül çeşidini yanaklarına saklamışsın, gülünce görüyordum. Adını soruyordum söylemiyordu.
Dişlerini sayamıyordum, saymak için bakmak istesem gözümü alıyordu parlaklığı.
Yakut sanırım. Değil mi tanrım?
Güneşi gözlerine saklamışsın, ılık dursun soğumasın diye.
Ben onun gözlerinde, suyun içine atılmış bir güneş gördüm!
Herşey dört dörtlük,
Kalbi beni içine nasıl aldı bir bilsen,
Ve nasıl bıraktı bir bilsen..
Ama tanrım, bunlardan değil ayaklarından bahsedeceğim.
Gitti, hiç olmadı. Yani o ayaklar, hiç iyi olmamış tanrım..
Hayatı oynuyoruz, oyunlar hep böyle.
Severken oynuyoruz kalplerimizle, giderken oynuyoruz kendimizle.
Hepsinin içinde ölüm var, öldüren oyunlar oynayarak büyüdük biliyorsun.
Saklambaç, kör ebe oynarken ölmüyorduk ama olsun.
Ben ölürsem, acı çektirmeden öldürsün senin eleman.
İnan çok acı çektim, dayanamam, rest çekerim, ölmem falan..
Şimdi ben tanrım,
Herşeye karşı gardımı aldım, gidiyorum..
Bu ayaklarla evet, benimki tahtadan, zorlanacağım ama olsun.
Pinokyo benzerliği biraz,
Ne zaman gitmek istesem ayaklarım uzadı ve dengemi sağlayıp yürüyemedim.
Şimdi büyük bir adımla gitmeden evvel,
Nereye gideceğimi bilmeden evvel,
Bir soru soracağım sana ve cevabını gelince alacağım..
Kaderimde, bir daha gitmek var mı?
Bunu unutma tanrım..
Şimdi gidiyorum ve nereye düşeceğimi bilmiyorum.
Bunu şimdi söyle tanrım,
Rüzgarsız, ılgın, durgun bir havada,
Ağaçtan ayrılan bir yaprağın, nereye düşeceğini kim belirler?
Şimdi söyle tanrım, düşeceğim..
Biliyorsun intihar acele edilmesi gereken bir iş,
Acele etmeyip beklersen düşünürsün, vazgeçersin falan,
Allah korusun!
|
|
|
| Sıcak Havaların Hayvanlara Etkisi |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 03:46 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorum Yok
|
 |
Sıcak Havaların Hayvanlara Etkisi
Sıcak havaların insan sağlığını tehdit ettiği gibi, hayvanların da sağlığını olumsuz etkilediğini belirten uzmanlar, son günlerde güneş çarpmasına uğrayan kedi ve köpeklerin sayısında büyük artış olduğunu söylüyor.
Veteriner hekim Nevzat Yıldızlı, sıcakların 35 derecenin üzerine çıkmasının, özellikle sokakta yaşayan hayvanlar için tehlike oluşturduğunu belirterek, ''Ter bezleri patilerinin altında bulunan köpekler, sıcaktan en çok etkilenen hayvanlar arasında yer alıyor'' diye konuştu.
Güneş çarpmasına uğrayan kedi ve köpeklerde aşırı soluma veya soluma güçlüğü, yere devrilme, kanlı ishal ya da kusma, artmış kalp sayısı ve nabzı oranı, artmış soluk alma oranı, salya akıtma, depresyon, sersemleme belirtileri görüldüğünü ifade eden Yıldızlı, hayvanların komaya girebileceklerini ve ölebileceklerini kaydetti ve şu bilgileri verdi:
''Gerek sokak hayvanları, gerekse sahipli hayvanlar için yaz ayları ısı güneş çarpması için riskli mevsimlerdir. Sokak hayvanlarının su bulamaması riski daha da artırır. Kedi ve köpeklerde ter bezleri yoktur. Ter bezleri sadece patilerinin altında vardır. Bu da kimliklerini belirten koku salgılamaya yarar. Terleme işlemi yapamadıkları için ağız yoluyla, soluyarak ısılarını dengede tutmaya çalışırlar. Bu da ısıdan çok daha fazla etkilenmelerine neden olur.''
Yıldızlı, köpek sahiplerinin hayvanlarını sabah erken ya da akşam güneş battıktan sonra dolaştırmalarının daha uygun olacağı uyarısında bulundu.
|
|
|
| 10 yıl süren Denizdeki canlı türlerinin sayımı tamamlandı |
|
Yazar: Hasretiim - 05-03-2011, Saat: 03:45 PM - Forum: Hayvanlar Alemi
- Yorum Yok
|
 |
10 yıl süren Denizdeki canlı türlerinin sayımı tamamlandı
10 yıl süren çalışmada 250 bin tür saptandı
Dünya denizlerindeki canlı türlerinin sayımı için 10 yıldır 80 ülkeden 2 bin 700 bilimadamının katıldığı çalışmada 250 bin tür tespit edildi.
250 BİN TÜR CANLI TESPİT EDİLDİ
Dünya denizlerinde ilk kez yapılan ve 540 ayrı bilimsel seferde toplam 9 bin gün süren Deniz Yaşamı Tür Sayımı, vakıflar, üniversiteler ve hükümetler tarafından finanse edildi.
Kanada'daki Dalhousie Üniversitesi'nden Biyoloji Profesörü Boris Worm, çalışmanın tanıtımı dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünyanın ilk denizaltı biyolojik çeşitlilik haritasında tek hücreli canlılardan, dev balinalara kadar sayımı yapılan türler arasında yaklaşık 6 bin yeni potansiyel türün tespit edildiğini, bunların içinde 1200'den fazlasının tanımlandığını belirtti.
Düşünülenden çok daha fazla deniz canlısı türü bulunduğunu ve insanın denizaltı yaşamına tahmin edilenden çok daha büyük bir etkisi bulunduğunu belirten bilimadamları, araştırmanın yapıldığı tüm bölgelerde, oksijen ve ışığın çok az olduğu yerlerde bile canlı türleri bulunduğuna işaret ettiler.
Araştırmacılar, Avustralya sularında 50 milyon yıl önce yokolduğu düşünülen Jura dönemine ait bir karidesin keşfedilmesine karşılık, denizdeki besin zincirinin ilk halkası planktonların ise yaklaşık yüzde 40'ının son 50 yılda ortadan kalktığını, bunun da okyanusların giderek ısınmasıyla açıklanabileceğinin altını çizdiler.
Bilimadamları, bazı bölgelerde köpekbalıklarının yüzde 99'unun yokolduğu uyarısında da bulundular.
|
|
|
|