:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,696
» Son Üye: Klassohbet
» Toplam Konular: 98,546
» Toplam Yorumlar: 1,065,526

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 480 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 475 Ziyaretçi
Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 11
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,340
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33

 
  Bir Çocuğum Ben
Yazar: YasSmin - 05-02-2011, Saat: 12:01 AM - Forum: Makale - Yorum Yok

[SIZE=3]Bir çocuğum ben.. Hala!.. Nasıl anlarsanız anlayın.. Diğerleri gibi değilim.. Derdim hiç bir zaman işim olmadı.. Ne de cebim para dolsun diye yakındım.. Sizin dert ettiğiniz yüklerin hiçbirini sırtlanmadım.. En büyük derdim, her çocuğun olduğu gibi; “sıkılmak” oldu.. Sıradan ritmli bir kalp, ne sıkıcı.. Kalbim kendi ritminde atmamalı benim.. Çarpmalı patır kütür.. Basit tatlar ve heyecanlar lazım küçük yüreğime, sadece o kadar.. Küçücük şeyler.. Bir naylon torbanın rüzgarla dansını izleyebilirim saatlerce.. Veya bir serçenin yerdeki sekişine hayran kalabilirim.. Uykusuz kaldığım geceler, sadece yeni ayakkabılarımı yastığımın yanına koyup, onu izlemeye daldığım gecelerdir.. Bu heyecanı çocuk bilir ancak..

Ben sadece bir çocuğum.. Bir çocuk sokakta ne kadar ilgi çekerse, sadece o kadar çocuğum.. Ayaklarını sürüyerek tozu toprağı kaldırarak yürümeyi seven.. Başı önde, düşünceli görünse de aslında sadece o anın tadını çıkaran.. Elleri şortunun cebinde, şıkır şıkır misketleriyle oynayan.. Kimsenin dikkat etmediği küçük şeylerin, büyük hazlara boğabildiği bir çocuk..

İşte her çocuğun paha biçilmez bir şeyleri vardır ya.. Bu çocuğun da inanılmaz güzellikte bir misketi var.. Onun küçücük muhteşem mutluluk kaynağı.. Gelin onu anlatayım.. Bir çocuğun dilinden okuyun ama..

Yürüyorum, yine ellerim cebimde, cebimde misketlerim, beceremediğim bir ıslık eşliğinde.. Ayakkabılarımın bağcıkları çözülmüş, kimin umurunda.. Bıraksalar yalın ayak yürüyeceğim ama işte.. Çoraplarım yeni, yazık.. Uf ne yapayım işte.. Sıkıldım dolanıyorum..

Hoop yerdeki tenekeye bir tekme, tıngır mıngır, tam karşıdaki direğe.. İsabet.. Hmm o parlayan şey de ne.. Hiç beklemediğim anda karşıma çıkan bu güzellik.. Çevresindeki onca toza toprağa inat nasıl da parlıyor kerata.. Cam bir misket.. Aman Allah’ım.. Beklemediğim anda karşıma çıkan zerafet.. Hiç böyle güzel bir misket görmemiştim.. Toza bulanmış.. Al şöyle bir tişörtüne sil, ovala biraz parmaklarınla.. Olmuyor, parmakların bile onu temizleyebilmek için fazla kirli.. Neyse eve gidince güzel bir yıkarsın.. Fıstık gibi olur..

Çok değerli bir yakutu inceler gibi baş parmağın ve işaret parmağının arasında tut, güneşe doğru kaldır ve ileri geri döndür.. Güneş içerisinden gözlerine işlesin.. Dolgun yeşilimsi, mavimsi cam rengi göz bebeğini doyursun.. İçerisindeki şeritler ne kadar düzgün.. Diğerleri gibi değil bu.. Ne kadar kusursuz.. Baktıkça bakasım geliyor.. Tekrar açınca orada bulamayacakmışım gibi gözlerimi bile kırpmak istemiyorum.. Nasıl huzur veriyor izlemek.. Ne kadar muhteşem görünüyor dünya onun içerisinden.. Allah’ım iyi ki buldum onu.. Onun dürbününden bakıyorum etrafıma.. Çirkin yüzler güzel görünüyor, acı ifadeler dingin, hırçın tarzlar komik.. Bu minicik şey tüm dünyayı nasıl da kaplayıveriyor bakmayı bilince.. Herşeyi de sığdırdı içine.. Hem biliyor musunuz, onun yardımıyla bakınca hem onun güzelliğini görüyorum, hem de onun içinden dünyanın güzelliğini.. Küçükçe de bir şey ama hınzır.. İşte.. Öylesine de güzel..

Kalbimin hızlandığını hissediyorum.. Ellerim titreyecek ve düşüreceğim diye düşünmeden edemiyorum.. Bu nasıl bir mutluluk, hiç bu kadar güzelini görmemiştim.. Gözlerim kamaştıkça mutlu oluyorum, başım dönüyor, baktıkça tekrar gözlerim kamaşıyor, çok uzun bakamıyorum misketimin yüzüne.. Evet, misketimin diyebiliyorum.. Benim oldu değil mi artık.. Ne olur benim olsun, söz veriyorum kimsenin sevmeyeceği kadar çok seveceğim.. Onu hiç kaybetmeyeceğim, burada birinin onu attığı gibi.. Yanımdan hiç ayırmayacağım onu..

Onu kaybeden arıyor mudur? Hiç sanmıyorum, üzerinde çizikler var.. Kim bilir ne kadar kötü davranmıştır.. Bilerek atmıştır belki.. Hak etmemiştir ki zaten bu güzelim misketi o.. O benim baktığım gibi bakamaz.. Gelir “o benim, ver bana” derse de vermem.. Ben buldum artık.. Benimm.. Atmasaydı!.. Kaybetmeseydi!.. Zorla isterse de dövüşürüm onunla.. Daha önce hiç kavga etmedim, bilmem pek ama.. Daha önce kavga etmeye değecek bir şeyim olmadığındandır herhalde.. Yumruklarımı sıkar dikilirim karşısına.. Bir de dudaklarımı ısırırım, korkar.. Kararlılığımla başa çıkamayacağını anlar.. Döner gider.. “O cam misket için uğraşmaya değmez” der, bilirim.. Herhalde kaybettiğini bile fark etmemiştir ki hem.. Sadece benim bulduğumu görünce kıymete biner onun için.. Ama o kadar kıymetini bilseydi burada bırakmazdı, kaybetmezdi onu..

Bir bakın şuna ya.. Eşsiz.. Belki size biraz küçük gelebilir.. Sıradan olduğunu düşünebilirsiniz bakmayı bilmeyen yetişkin gözleriniz ardında.. “Kocaman demir bilyeler var, onlar daha gösterişli değil mi?” dersiniz.. “Daha süslü mika misketlerin de var daha”.. Bundan daha farklı ve güzel bir sürü misket gösterirsiniz bana eminim.. İki, üç süslü misket görseniz, belki itersiniz bunu ellerinizle.. Ama ne anlarsınız siz benim çocuk gözlerimin zevkinden.. Biraz önce dünyanın en güzel misketini buldum ben.. Bakın bir kere daha, siz de bakın.. Hiçbirine benzemiyor o.. Ne kadar farklı hepsinden.. Ne kadar..

Parmaklarımla silip silip tekrar tutuyorum güneşe.. Sanki üzerinde olan birkaç küçük çizik silince çıkacakmış gibi.. Ah onlar da olmasaydı üzerinde.. O narin yapısına yakışmış mı? Nasıl izin vermişler çizilmesine.. Daha önce her kiminse, kızıyorum.. Aptal çocuk.. Kıymet bilmez şımarık.. Ah ilk benim olacaktı ki diyorum böyle.. Nasıl bakardım ben sana.. O çizikler hiç gitmeyecek biliyorum.. Ne kadar ovsam da, ne kadar yıkasam da.. İşlemişler o narin yapısına, kazınmışlar yılların çizgileri..

“Aslında çok belli olmuyor be” diyorum.. Kime göstersem “ne çiziği yahu” diyor.. Sadece dikkatle bakan gözlerim görebiliyor belki de.. Bir sarrafın en değerli taşını inceler gözleri ile inceliyorum.. Bakışlarım sarıyor yuvarlak hatlarını.. Dışına bakıp içini görüyorum.. Hani aslında bundan daha güzelini bulmam imkansız diyebiliyorum da, yine de “ah keşke onlar da olmayıverseydi” diye içim burulmuyor değil bazen.. “Bir daha kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim” diyorum.. “Ben seni hiç kaybetmeyeceğim!”.. Ardından gülümseyip bi öpücük konduruveriyor, göz kırpıp “gel buraya” diyor, atıyorum cebime.. Çizikleriyle seviyorum onu..

Her yerde elimde.. O kadar güzel ki, cebimdeyken bile gerçekten orada olduğunu, ona dokunduğumda anlayabiliyorum ancak.. Sanki onu buluşum bir hayalmiş gibi korkuyorum dokunmasam.. Yürürken bir yandan parmaklarımla onu seviyorum.. Dışımdan başkalarıyla, içimden onunla konuşuyorum.. Anlayabileceklerini bilsem, herkese göstermek istiyorum.. “işte bakın, ne kadar güzel değil mi?”.. Ah bir görebilseniz siz de ondaki güzelliği benim gördüğüm gibi.. Ama çocuk olmanız gerekiyor belki de..

İşte yüzüme işlenmiş bu huzurlu ifade onun eseri, bilmiyor musunuz?.. Peki ayaklarımı yerden kesenin, onun kanatları olduğunu da mı göremiyorsunuz?.. Ne yazık.. O zaman belki bundan sonra farklı bakmayı deneyebilirsiniz.. Ne zaman yolda elleri cebinde, başı eğik, ayaklarını sürüyerek yürüyen ama gözlerinin içi gülen bir çocuk görürseniz, bilin ki onun cebinde dünyada eşi bulunmayan güzellikte cam bir misket var.. Başı önde, gözleri yerde olduğuna aldanmayın siz.. Ne yerde başka bir tanesini aradığından, ne de mütevaziliğinden.. Bundan sonra bilin ki; aslında o artık hepinizin üzerinde uçuyor.. Ve aslında size yukarıdan baktığı için başı önde, gözleri yerde..

İşte ben böyle bir çocuğum.. Hayatım boyunca sizin görmeyi beceremediklerinizle mutlu olacağım.. Herşeye tepeden bakmayı bilip, kimsenin farkına varamadığı tatlara doyacağım.. Kimbilir?.. Belki bir gün ben de ağır bir kravat takacağım, ben de acı kumaştan ütülü bir pantolon giymek zorunda kalacağım.. Ama cebinde hep o cam misketim olacak.. Gün gelip, renkleri solsa da zaman zaman dünyanın, çıkarıp misketimi, onun içinden mavi-yeşil bakmayı bileceğim..
[/SIZE]


Kerem Murat Özdemir 'den Alıntıdır!

Bu konuyu yazdır

  Sanki sana yetişmeden aşk bitecek...
Yazar: acemhe - 05-02-2011, Saat: 12:01 AM - Forum: Şiirler - Yorumlar (15)

[INDENT]Sanki sana yetişmeden aşk bitecek
Sanki rüzgar kokunda esir...

Ne üzerindeki ürkek benlik
Ne geceye sığınan kahpe iştah

Sahte gülüşler ardı cilve pazarından
Ucuza kapatılmış göstermelik doygularda
Gece İhanetle yıkanacak...

Düşsellerinde maviye çalan yanaşma şehvet
Sen kokusu sarılan bedenler

Belki gezecek dil aldanmış aşk gölgelerinde
Belki düşecek takat umarsız yarınlara

Sıkıca örtecek geceyi üstüne
Avuç sıcaklarında sorguya çekecek adını
İnecek har sonrası vadi sessizliklerine hayat
Ele verecek gözler şimal rüzgarlarını
Gece tüketirken maraba vücutları
Hasretinde köhne titremeler aksedecek sabaha
Güneş her daim muayyen günlerinde
Kan rengiyle başlayıp karaya bağlayacak günü

Yine sahil banklarına vuracak sensiz ışıklar
Umurlar aksedecek boğazın ölgün sularına
Saracak yürek bağ kesisi düşünleri

Düşecek gönül
Şarkıların diline aheste...
[/INDENT]

Bu konuyu yazdır

  Gece
Yazar: ÇiLeK - 05-01-2011, Saat: 10:41 PM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları - Yorumlar (3)

GECE …


Gece benim içim kadar karanlık mısın ? acaba
Senin siyahına düşen bir ay ışığı var benim yüreğime düşen ise yine karanlık
Küçük bir su damlası kadar bile ışığım yok benim
Külle dönmüş, gri bir köz yüreğim…
Alev sönüp küle dönse de yüreğim alevlendirip küle çeviriyor tekrardan o ateşi
Hiç mi ? Işığım olmadı oldu elbet ama aldılar o ışığı
Ay ışığı içimin karanlıklarına uğramayalı tam yüz yirmi gün oldu
Alışırsın derler ya ben alışamadım bu karanlığa
İçimde ki çocuk sanki vefat etmiş beni zehirliyor kimse bakmıyor dönüpte
Hem içimde ki çocuğu hem de beni zehirliyor bu karanlık
Karanlıklar şimdi yüreğimin konuğu ne kadar sürer bilmiyorum
Oysa ışığım kalacaktı benimle bir ömür boyu
Gitti ! Git-me diyemeden gitti benden
Şimdi kırık bir yürek,küllenip tekrar alevlenen bir “AŞK”
Ve karanlık ….
Yaralı yüreğim sus artık karanlıklardan bile duyuyorum sessini
Sol bağrımda atma yüreğim ,sağ yanım eksik benim
Yalan dimi yüreğim her şey yalan aldığım nefes bile yalan artık bana
Böylesine yarımken, karanlıkken ömrüm
Siyahlaşmış hayatım beyaz’ı yok sadece siyah
Birde tuz var yüreğimin acısına daha da acı veren
Gözyaşlarım durun artık ben yoruldum siz yorulmadınız mı ?
Berrak berrak akıp karanlığa yakmaktan beni yorulmadınız mı ?
Gecenin karanlığına eşlik eden yıldızlar ve ay ışığı
Bir parça bana da verin sadece bir geceliğine verin ışığınızdan
Başkasının artık o oysa bana ait olmalıydı sadece bende ona
Onu çok özlüyorum
Hiçbir şey eskisi gibi değil ışığım olmadan
Ama her şeyim onun bıraktığı gibi,aynı yerde onunla uyuyorum yine sessi olmasa da
Sarılıp sağ yanımı tamamlayacak yüreği olmasa da
Özlüyorum ay ışığı ,karanlık gece
O bulduğum an yitirilmekti hep ben hep yitirdim onu
Bekledim bekledim ama bir türlü vuslata eremedim
Her defasında yüreğimi yerinden sökercesine gitti
Karanlık kaldı ; ve sadece onun için atan kalbim
Çok sevdi bu yürek onu tek onu sevdi sonsuz kıldı
Limanımdı o benim aydınlık ufkumdu
Ondan sonrası karanlık,yıkım,acı …
Allah’ım isyan olarak kabul etme nolursun atmasın artık bu kalbim
Yoruldu çırpınmaktan karanlık okyanuslarda gezinmekten yoruldu
Acı enjekte etmişler sanki her bir hücreme
Küllenip bitsin artık bu “AŞK”
Ya da kalbim terk etsin bu bedeni
Hoş geldin gece en azından sende bir ışık var
Bense sana hoş geldin mi ? Bu karanlıkla bilmiyorum
Ben onu özledim yine saattim onu gösteriyor
Yüreğim yine onu istiyor
O yok
Olmayacakta hiçbir zaman biliyorum
Gitti gidişin de arkasına dönüp bakmak yok onun
Karanlık dünyama hoş geldin gece
Bak yazılarım bile kırık dökük , tıpkı kalbim gibi
Gözyaşlarımın bedelini istiyorum
Bu yüreğin bedelini istiyorum
Ve damarımda dolaşan acının bedelini istiyorum gece
Ben onu ÖZLEDİM gece
Onun için atan bu kalp onu özledi
Uyuyor dimi “o “ O suskunluklar ülkesine girdi benimle bir daha konuşmamak için yemin etti
Bense onun sessini son nefesimde duyabilmek için dua ediyorum artık
Karanlık kalan dünyamda
Gece , karanlığının içinde ışık barındıran gece bu kalp sadece onu sevdi ve onu severek ölecek.


30.04.2011
02:02

HİLAL

Bu konuyu yazdır

  Ayrılık Sevdâya Dâhil
Yazar: cyrano - 05-01-2011, Saat: 09:59 PM - Forum: Şairlerimiz - Yorum Yok

1.
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın

-2.

rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
her yerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan

-3.


ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
her şey onunla ilgili

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

-4.

yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle

-5.

sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız


Attila İLHAN

Bu konuyu yazdır

  Bekleyenler...
Yazar: history - 05-01-2011, Saat: 12:56 PM - Forum: Aşk (Genel) - Yorumlar (2)

Camdan bakıyorum hava puslu, içim gibi… Issız bir şehir gibiyim. Yalnızlığım kan kaybediyor gecelerde ve sensizlik kokuyor her yanım.
Yakınımda, yanımda zannettiklerimin ne kadar uzakta olduğunu yeni öğrendim. Ne kadar yürüsem, o kadar uzaklaşıyorum. Hayat benden kaçıyor mu?
Gelmediğin her gün, yeni bir bekleyiş başlıyor. Eskinin üstüne katarsam büyüyecek, ağır gelecek omuzlarıma. O yüzden her sabah, dün gitmişsin gibi davranıyorum. Böyle kaç yıl geçti acaba?
Ben de eskiyorum. Evdeki eşyalar gibi yüzüm, tenim sararıyor. Ellerini ellerime kenetlediğin uykularımızı hatırlıyorum. Sabahları gözlerinin içinde uyanmanın ne güzel olduğunu düşünüyorum.
Bol bol kitap okuyorum. Dışarıdan, dünyadan uzak bir hayatın keyfine varıyorum. Sayfalarda yeni yaşamlar keşfediyorum. Sonra uyuyakalıyorum koltuğun üstünde. Sen olsan üstümü örterdin. Örter miydin? Hatırlamıyorum!
Bizim sokaktaki bakkal artık evlere servis yapmıyor. Çocuk işi bırakmış, telefonda uzun uzun anlattı. Neden dinledim, bilmiyorum? Ekmek, kahve ve sigara almak mecburiyeti olmasa, hiç dışarı çıkmayacağım. Aydınlık gözlerimi acıtıyor.
Yaşlanmaya başladım galiba, ev eczane gibi oldu. Ağrı kesiciler, soğuk algınlığı hapları, antibiyotikler, her gün başka bir yanım sızlıyor. Sensizlik ne kadar derine indi demek ki; içim çürüyor.
Bir arkadaşım aradı geçen gün, sensindir diye koştum telefona. Gözaltı torbalarını hemen geçiren mucize bir krem satıyormuş. Neden alayım? Artık gözlerime kimse bakmıyor….
Ömür! Anlamına göre ne kısa bir kelime! Oysa “teşekkürler” gibi, daha uzun bir sözcük olsaydı; çekilen eziyetin de tercümanı olurdu. Aslına bakarsan, ömür de kısa! Ben her gün seni bekliyorum diye çok uzun geliyor. Gelmiyorsun ya; ömrüm eksiliyor…
Candan ÜNAL

1721E2ED18B0908FDE83DDCA9A7.jpg

Bu konuyu yazdır

  Hayat ne garip
Yazar: history - 05-01-2011, Saat: 12:42 PM - Forum: Güzel Sözler - Yorumlar (4)

Hayat ne garip değil mi ? Birisi "arabamı hazırlayın" diyebiliyorken, diğeri "abi 25 kuruş eksik binebilir miyim ?" diyor.

207001_188314397879828_160152374029364_5...4478_n.jpg

Bu konuyu yazdır

  İnsan devrik cümle misalidir
Yazar: Hasretiim - 05-01-2011, Saat: 12:17 PM - Forum: Genel - Yorumlar (3)

Uçurtmasmilev.gif ipin ucu sizin elinizde olduğu sürece kendi kaderini değilsmilev.gif o elin sahibinin kaderini yaşar; ne zaman ki ipi koptusmilev.gif işte o zaman kaderi ellerindedir!


***

Yaşam ilginç İnsan olmak da… Muhtemeldir kismilev.gif hiçbir zaman bir uçurtma olamayacağız… Olsak bile rüzgar bizi rahat bırakmayacak… Dolayısıyla kaderimiz hep b
aşkalarının alın yazısıyla çakışacaksmilev.gifsmilev.gif çakışacağız
Peki mutluluk nerde?
***

Mutluluk insanın içinde değil Mutluluk insanın yaptıklarındasmilev.gif bıraktıklarındasmilev.gif çocuklarıyla geçirdiği zamanda; sevdalısıyla birlikte olduğu andasmilev.gif şunda bunda veya onda değil
“Mutluluksmilev.gif ipini koparmakta!” dediğinizi duyar gibiyim Değil Bilemediniz
***

Mutluluksmilev.gif mutlu olma hali de değil!
***

Mutluluksmilev.gif küçük şeylerle avunma da değil!
***

Mutluluk nedir biliyor musunuz?
***

İnsansmilev.gif devrik cümledir Ama öznesiylesmilev.gif yüklemiylesmilev.gif bağlacıylasmilev.gif imleciyle ve bütün dil bilgisi kurallarını alt üst ederek kendinin devrik bir cümle olmadığını savunur Oysa insan gerçekten de devrik bir cümledir Yani yaşamak değilsmilev.gif aslında ölmektir gerçek olan Ama inadına yaşamı savunur Bu da mutsuz eder insanı

Oysa yaşam yerine bir gün öleceğini ama mutlaka ölüp gideceğini bilsesmilev.gif yaşama sarılmak yerine inanır Yaşamaya inanan insandır mutlu olan insan da… Yaşama tutunursanız bir gün mutlaka eliniz kayacaktır Ama yaşama inanırsanız mutluluğun zafer taklarıyla muzaffer bir komutan gibi ölümü karşılarsınız İnanmazsanız yaşama dasmilev.gif ölüme de yenilirsiniz

Uçurtmasmilev.gif ipin ucu sizin elinizde olduğu sürece kendi kaderini değilsmilev.gif o elin sahibinin kaderini yaşar; ne zaman ki ipi koptusmilev.gif işte o zaman kaderi ellerindedir! Doğrudur Ama ya rüzgarın kaderi?

İnsan devrik cümledir Gerçek olan ölümdürsmilev.gif ama inanılması gereken yaşamdır Çünkü ölüm de yaşamın içindedir İnsan bir salise bile yaşamadan ölmez Zira ölüm canlılar içindir Ama yaşama inanmazsanız ya da inanmamışsanızsmilev.gif ölümün anlamını yitirdiği bedeninizde yaşamın da bir anlamı kalmaz


Dolayısıyla mutluluk önce yaşama ve yaşadığına inanmaktır
Oysa herkes mutlu değil mi? Peki niye herkes ölü gibi?

Bu konuyu yazdır

  ~Yağmur iLk Toprağa Düşer ~ Söz iLk Yüreğe~
Yazar: Hasretiim - 05-01-2011, Saat: 12:06 PM - Forum: Aşk (Genel) - Yorumlar (5)


21932865.jpg

Vurgunlanmış bir yürekte ağlıyor cümlelerim..
~Yağmur iLk Toprağa Düşer ~ Söz iLk Yüreğe~



Yalnızlık kelimelerimi delip geçiyor .

İnadına bir yorgunluk yaşıyor gönlüm.
Kimseden habersiz sessiz ve kimsesiz.





Bari sen olmasaydın .


Yalnızlık kimsesizliğimin içine alıp götürseydi beni.
Yusuf gibi soğuk ve karanlık bir kuyuya atılsaydım ve hiçbir kervan farkımın farkına varamasaydı.
Kana kana su içip bekleseydim dolu sandığım onca kelimenin içinin boş olduğunu benden b
aşka kimse anlatmasaydı yine bana.



Düşünmek yoruyor beni.
Düşünmeden yaşayabilsem yazabilsem sevebilsem keşke.


Gönlümü alıştırmasam bir solukluk gelip gidenlere.
Hep ağlasam ama kimse duymasa beni.


[SIZE=4]Bağırsam avaz avaz kimse çığlık sanmasa.


Keşkelerim şeddelese iyikilerime kendini..
[/SIZE]

Sözlerimin en hükümsüz tarafını atsam içimden ve hükmetsem dağarcığımdaki tüm cümlelerle yine kendime.
Sözüm dilimin döndereceği son harfe hükümsüz kalır hep yinede.
Cümle kendiliğinden dökülür yüreğimden gizlice.
Dilimin suçu yok bu işte.
Hiçbir dilbigisi kuralı gönlüme geçmiyor dilim: 'çıkmamalı bu söz' diyor ama yüreğim dinlemiyor.
Dilim yüreğime sözünü geçiremiyor.


Yürekten konuşuyor artık benim cümlelerim dilim aradan çekildi çoktan.
Artık kaç nakarat yazarsın dilimi döndürmeye.
Kaç dizelik yüzgörümlüğü verirsin mührünü çözmeye.
Boşa uğraşma yâr dilim cümlelerine yüzünü sürmez artık.


Yağmur ilk toprağa düşer.
Söz ilk yüreğe.
Bir haramlık kaldın sen bende helâlleşmeye yüzüm yok.
Hak arama bende ahirette ortalara düşüp seni aramaya niyetim yok.
Gözlerim bir vurgun daha yesin senden.
Hakkını al benden!


Bu son olsun son yalnızlık son veda son söz.
Düşlerimin çıplak yanlarını gece karanlığına bürüyeli çok oldu .
Sabah hiç olmasın istiyor düşlerim aslında çıplak kalmak istemiyor onlarda.


Gözlerimden yüreğime ılık ılık indiriyorum seni.
Elimde mendil yok!
Bu sefer silmeyeceğim seni benden terk-i yüreğimin sorumlusu olmaya niyetim yok.


Titremez artık kirpiğim senin sözlerine.
Ama hiçbir mendil silemez artık beni senden.
Bıraktım artık bendeki seni gözlerimden .


Zulmetimin şiirini yazmaya yetmez senin sözlerin.
Niyet et bana can!
Yüreğinden sökülmesin gözlerim.
Çek ellerini gönül hanemden son nefesini vermek üzere bu yara kapanmak için.
Gözlerimden az akıtmadım seni yaramı iyileştirmek için can.


İyileşmişim artık ben gitme vaktin geldi ellerimden.
Bir tesbihliktin sen dilimde çektim ve bittin ellerimde..

Bu konuyu yazdır

  Türkiye’de her dört çocuktan biri açlık sınırında yaşıyor!
Yazar: history - 05-01-2011, Saat: 10:51 AM - Forum: Güncel Haberler - Yorum Yok

İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), ilk kez aile değerleri üzerine hazırladığı raporunu yayınladı. “Aileler değişiyor” başlıklı raporda OECD’ye üye 34 ülkedeki kadın işgücü, aile ferdi sayısı ve yoksulluk ele alındı. Raporda, açlık sınırında yaşayan çocuk sayısı ile ilgili iç burkan bir tablo ortaya çıktı. Açlık sınırında yaşayan çocuklar hakkında “Türkiye’deki kadın işgücünün büyük ölçüde azalması çocukların açlık oranının artmasına sebep oldu” açıklaması yapıldı. İşte o rapordan çarpıcı sonuçlar şöyle sıralandı:

DÖRT ÇOCUKTAN BİRİ AÇ: Yoksulluk sınırında yaşayan çocuk sayısının Türkiye’de yüzde 24.6 olduğu belirtildi. Bu oranla Türkiye 39 ülke arasında İsrail ve Meksika’nın ardından üçüncü sırada. İstatistiklere göre Türkiye’de her 4 çocuktan biri açlık sınırında yaşıyor. OECD ortalaması yüzde 12.7.

YOKSUL ÇOCUKLAR CILIZ: OECD ülkeleri arasında yoksul aileden gelen çocuklar obez olurken Türkiye ve Rusya’daki çocuklarda aşırı kilo görülmemesine raporda dikkat çekildi.

ÇOCUK ÖLÜMLERİNDE ÖNDE: Türkiye çocuk ölüm oranında birinciliği kimseye bırakmıyor: Her 1000 doğumda 21 ölüm yaşanıyor. OECD ortalaması her 1000 doğumda iki ile üç arasında değişiyor. Türkiye’de çocukların yüzde 67’si hayatlarından memnun. Türkiye’nin önünde Macaristan (%81) ve Çek Cumhuriyeti (%81) bulunuyor. OECD ortalaması yüzde 86.

ANNE, BABA VE 2 ÇOCUK: Ortalama bir ailenin 4 ferdi olduğu Türkiye, OECD ülkeleri arasında en kalabalık aile olarak zirveyi Meksika ve Şili ile paylaşıyor. OECD ortalaması 2.56. Evli olmadan aynı evde yaşayan çiftlerin en az olduğu ülke Türkiye, listedeki 34 ülke arasında sonuncu. Türk insanının yüzde 45’inin ailesiyle, yüzde 5’inin yalnız yaşadığı belirtildi.

HER 5 ÇİFTEN BİRİ EÄžİTİMLİ: Türkiye’de çiftlerin yüzde 62’sinin eğitimsiz olduğu, yüzde 5.6’sında hem erkek hem de kadının yüksek eğitim aldığı bildirildi. Tek çalışanın olduğu aile oranı Türkiye’de yüzde 60.

GENÇ ANNE ORANI YÜKSEK: Doğum izninin en az olduğu ülkeler Türkiye, Yunanistan, İsviçre ve Slovenya. Doğum oranı 1995’te Türkiye’de 3 olarak belirlenirken bu oran 2009’da 2’ye indi. Türkiye, Şili, ABD ve Meksika ile birlikte genç doğum (19 yaşından önce anne olanlar) oranında üst sıralarda yer alıyor. Her 1000 doğumdan 35’inin genç anneler gerçekleştiriyor.

ÇALIŞAN KADIN ORANI DÜŞTÜ: 1980’e yüzde 40’ı çalışan Türk kadınının 2009’da bu oranının yüzde 26.4’e düştüğü belirtildi. Türkiye bu oranla Endonezya (49) ve Hindistan’ın (%34) gerisinde kalarak sonuncu oldu.

Bu konuyu yazdır

  Bugün Doğanlar 01.05.2011
Yazar: Hasretiim - 05-01-2011, Saat: 02:57 AM - Forum: Astroloji - Yorum Yok

[SIZE=2]Araştırmayı ve keşfetmeyi severler. Sempatik ve elinden her türlü iş gelen bir yapıya sahiptirler. Olağanüstü taklit etme kabiliyetleri vardır. Sanatçı yönleri çok güçlü olduğu için eğer fırsat verilirse, toplumda ün yapacaklardır. [/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-25-2025, 08:11 PM