:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,696
» Son Üye: Klassohbet
» Toplam Konular: 98,546
» Toplam Yorumlar: 1,065,526

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 231 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 226 Ziyaretçi
Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-24-2025, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,340
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33

 
  Down Sendromundaki artış korkutuyor
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:57 AM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

[SIZE="4"][COLOR="Olive"]Uzmanlar, son 20 yılda Down Sendromu yüzünden sona erdirilen hamileliklerin sayısının üç katına çıktığını belirtiyor.
İngiltere ve Galler’de Down Sendromu yüzünden her yıl 1100 bebeğin alındığı, bu sayının 1989-1990′da sadece 300 olduğu bildirildi.
Milli Down Sendromu Sitogenetik Kütüğünün verilerine dayanarak yapılan araştırmada, 1989′dan beri konulan Down Sendromu teşhislerinin dörtte üç oranında arttığı tespit edildi.
Buna göre, 1989-1990′da 1075 olan Down teşhisi sayısı, 2007-2008′de 1843′e çıktı. Bunun sonucunda bu hastalıkla doğan bebeklerin sayısı, yüzde 1 oranında düşerek, 752′den 743′e geriledi.
Araştırmayı yürüten Queen Mary Londra Üniversitesinden tıbbi istatistik uzmanı Prof. Joan Morris, “Down Sendromlu hamilelikler artıyor, çünkü kadınlar daha geç yaşta bebek sahibi oluyor. Daha doğru bir şekilde tarama yapılabiliyor ve bunun sonucunda sonlanan gebelikler artıyor” dedi.
Bebeğine Down Sendromu teşhisi konulan her 10 kadından 9′unun bebeği aldırdığı belirtildi.
40 yaşın üzerindeki kadınların Down sendromlu bebek sahibi olma olasılıklarının, 25 yaş altı bir kadına göre 16 kat daha fazla olduğu bildiriliyor.
Birleşik Krallık’ta halen 60 bin kadar Down Sendromlunun yaşadığı belirtiliyor.[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Yeşil çay Down sendromununa çare olabilir
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:55 AM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

[SIZE="4"][COLOR="DarkGreen"]Fransa’da yayımlanan Le Figaro gazetesinin internet sitesindeki habere göre, Paris 7 Üniversitesinden Jean Delabar ve ekibinin yaptığı araştırma, yeşil çayın Down sendromlu farelerdeki nörolojik belirtileri ortadan kaldırdığını gösterdi.
Delabar ve meslektaşları, 21. kromozom tarafından kodlanan ender enzimlerden biri olan Dyrk1A’nın faaliyetini azaltmak için Down sendromlu farelere yeşil çay verdi. Anne karnından itibaren her gün yeşil çay verilen farelerde, tüm nörolojik belirtiler ortadan kalktı.
Bu umut verici araştırmaya imza atan bilim adamları, şimdi yeşil çayın etkisini insanlardaki Down sendromuna daha yakın fareler üzerinde de doğrulamak üzere kolları sıvadı.
Araştırma, “Plos One” dergisinde yayımlandı. Genetik düzensizlik sonucu insanda fazladan bir 21. kromozomun bulunması durumu olan Down sendromu, Trizomi 21 ya da Mongolizm diye de adlandırılıyor.
Down sendromu, ilk kez 1887′de İngiliz doktor John Langdon Haydon Down’un verdiği konferansta tanımlandı.[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Down Sendromu
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:53 AM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

[SIZE="4"][COLOR="DarkGreen"]Tıbbi araştırmalara göre, ileri yaşta hamile olan kadınların, bu hamileliklerinin birçoğu düşük veya ölü doğum ile sonlansa bile Down Sendromu olan bir çocuk sahibi olma riskleri yüksektir.
İleri yaşta hamile kalan bir kadına bebeğin Down Sendromu olup olmadığını belirlemek için çeşitli testler yapılır. Down Sendromu, amniyosentez ile belirlenen en yaygın kromozom kusurudur.
Yaşınız ilerledikçe Down Sendromu olan bir bebek sahibi olma riskiniz artar. Aşağıdaki istatistiklere bakınız:
- 25 yaşında risk 1300 doğumda 1
- 30 yaşında risk 965 doğumda 1
- 35 yaşında risk 365 doğumda 1
- 40 yaşında risk 109 doğumda 1
- 45 yaşında risk 32 doğumda 1
- 49 yaşında risk 12 doğumda 1
Ancak bu istatistiklere bakmanın olumlu bir yönü de var. Eğer 45 yaşındaysanız, Down Sendromu olan bir be****bek sahibi olmama şansınız % 97′dir.
Eğer 49 yaşındaysanız, Down Sendromu olmayan bir çocuk sahibi olma şansınız % 92.
Yaşınız veya aile geçmişiniz nedeniyle Down Sendromu riskinden endişe ediyorsanız doktorunuzla görüşünüz.[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Bilgisayara bakma sendromu yayılıyor
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:48 AM - Forum: Sağlık - Yorumlar (4)

[SIZE="4"]

[COLOR="Teal"]En yaygın meslek hastalıklarından olan bilgisayara bakma sendromu her geçen gün yayılıyor. Uzmanlar; gözlerde ağrı, yorgunluk, kızarıklık ve bulanık görme gibi belirtileri olan bu hastalığın; bilgisayar kullanıcıları arasındaki yaygınlık oranının yüzde 88 olduğunu söylüyor.
İş dışında da internet, vb. amaçlı bilgisayar kullanımımız arttı. Bu da bizi bir salgınla karşı karşıya bıraktı. Bilgisayar kullanıcılarının %85-90’ında görülen bu göz rahatsızlığına “Bilgisayara Bakma Sendromu” veya İngilizce adıyla “Computer Vision Syndrome” deniyor.
Bilgisayara bakma sendromunun belirtileri
Gözlerde ağrı, yorgunluk, rahatsızlık, kızarıklık, bulanık görme, çift görme. Bu sendromun gözlerle ilgili olmayan diğer belirtileri ise baş-boyun-omuz ve sırt ağrıları!
Bilgisayara bakma sendromunun nedenleri?
Bilgisayara bakma sendromunun en önemli nedeni göz kuruması. Ekrana dikkatli bir şekilde bakarken gözlerimizi daha seyrek kırpıyoruz. Gözyaşını dağıtan kırpma hareketi azaldığında, göz yüzeyi kurumaya başlıyor.
Aynı durum kâğıttan bir yazı okurken de geçerli ama bilgisayarın getirdiği ek bir olumsuzluk daha var. O da, göz yüzeyindeki buharlaşma alanının artması.
Kâğıttan bir yazı okurken genellikle aşağı doğru bakarız. Göz kapaklarımız, göz yüzeyinin önemli bir bölümünü kapar ve gözyaşının buharlaşmasını engeller. Ekrandan bir yazı okurken ise genellikle ileri doğru bakarız. Bu da göz kapakları arasındaki aralığı genişletir. Böylece gözyaşı daha geniş bir alandan buharlaşır.
Bilgisayarla çalışma sonrasında gözlerde kuruluk ve buna bağlı yanma ile ağırlık hissi olur. Bilgisayar kullanıcısında, göz yüzeyindeki kuruluğu telafi etmek üzere refleks bir göz yaşarması da meydana gelebilir.[/COLOR]
[/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Sıkıldıkça yazı yazın
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:45 AM - Forum: Sağlık - Yorumlar (5)

[SIZE="4"][COLOR="Blue"]Duyguları kağıda ve yazıya dökmek; stresi azaltıyor ve depresyonu bir hayli hafifletiyor. Uzmanlar sıkıntılı zamanlarınızda yazı yazmanızı öneriyor. …

Duyguları kağıda ve yazıya dökmek; stresi azaltıyor ve depresyonu bir hayli hafifletiyor. Uzmanlar sıkıntılı zamanlarınızda yazı yazmanızı öneriyor. Bir araştırmaya göre; ilişkiniz hakkında hissettiğiniz fakat dile getiremediğiniz duygularınızı kağıda döküp bunu partnerinizle paylaşmak; ilişkinizi sıkı bağlar içine sokabiliyor. Araştırmaya göre; yazılarını paylaşan çiftler yalnızca yüz yüze görüşenlere nazaran birbirlerine çok daha bağlı oluyor. Yüz yüze görüşmekle yetinen çiftler, birbirleriyle derin bağlar kurma konusunda sıkıntı çekiyor.[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Erkeklerin depresyonu gizli olur
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:41 AM - Forum: Erkek Özel Diğer - Yorumlar (4)

[SIZE="4"][COLOR="DarkGreen"]Kadınlarda daha sık rastlanıyor gibi görülse de depresyon erkeklerde de çok yaygın, sadece belirti vermiyorlar. Kadınlar bu süreci ağlayarak geçirirken erkekler çok daha tehlikeli yollara başvuruyor…
Araştırmalara göre kadınlar, erkeklere oranla iki kat daha fazla depresyona yakalanıyorlar. Bunun da sebebi daha çok hormonal değişiklikler. Diğer taraftan toplumumuzda erkeklere depresyon tanısı konma oranının çok düşük olduğu da bir gerçek. Psikiyatri hekimleri dışında herhangi bir hekimin yüzde 70 oranında bu tanıyı koymada yanıldığı görülebiliyor.
Kadınlar depresyonlarını uluorta yaşayabilme cesaretini hatta kullandıkları ilaçları birbirlerine anlatırken erkekler içlerine kapanıp, herkesten gizliyor ve ‘riski seçiyor’. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Psikolog Aylin Sezer depresyondaki erkeğin tehlikeli sporlara yöneldiğini riskli cinsel ilişkilere girdiğini ya da kendisini işe verdiğini belirterek konuya ilişkin ayrıntıları anlattı.
Zayıflık göstergesi tribi
“Depresyon akla ilk gelen zayıflık oluyor ve Türk erkeği bu durumu kendisine yakıştıramıyor. Toplumumuzda yaygın olan ‘erkek adam ağlamaz, erkek adam üzülmez’ gibi dayatmalar erkeklerin depresyonu kabullenmesine ve hekime gitmesine engel oluyor. Depresyon belirtileri erkekte farklı şekilde görülebiliyor. Erkek kendini kötü ya da güvensiz hissettiği zaman yine aynı dayatmalar nedeniyle etrafından yardım istemiyor. Bunun yerine etrafına öfke gösteriyor. Çünkü sinirli ve gergin olmak toplumda bir erkek için kabul edilen davranışlar.”
Örtülü ya da maskeli
“Erkeklerde, maskeli ya da örtülü depresyon var. Erkekler genelde sinirlilik, kendine güven kaybı gibi şikayetleri hissettikleri zaman riskli davranışlara giriyorlar. Riskli spor yapmak, riskli araba kullanmak, evlilik dışı veya riskli ilişkiye girmek gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Erkek ancak bu tip davranışlar ilerler ve kötü bir noktaya gelirse yardım alıyor. Ancak tedavi için oldukça geç kalınmış oluyor ve iyileşme kadınlara göre daha uzun sürüyor.”
Kalp krizini artıran etken
“Erkeklerde fiziksel yakınmaların altında depresyona çok fazla rastlanılıyor. Mesela hipertansiyon, prostat, baş ağrısı gibi sağlık sorunları yaşayan, eklem ağrıları olduğunu düşünen erkeklerin bu şikayetlerinin altından depresyon çıkabiliyor. Erkeklerde depresyonun kalp hastalıklarını artıran çok önemli bir etken olması da önemli bir nokta. Kadınlarla karşılaştırıldığında erkeklerde kalp hastalığından ölme riski daha fazla.”[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Yaşlanmaya ne zaman başlarsınız?
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:22 AM - Forum: Genel - Yorumlar (2)

[SIZE="4"][COLOR="DarkGreen"]Gençlik döneminin ne zaman bittiği, “Orta yaşâ€ın hangi yaşta başladığı tartışmaları sürerken, uzmanlar, farkında olmadığımız yaptıklarımıza dikkat çekiyor. Orta yaşınızın farkında mısınız?

-Gazeteyi kol mesafesinde okuyorsanız orta yaşlısınız. Bir okuma gözlüğü alın artık.
-Bazı yiyecekler 'dokunuyorsa' orta yaşlısınız.
-Yüksek sesli müzik sizi rahatsız etmeye başlıyorsa orta yaşlısınız.
-Klima 'dokunuyorsa' orta yaşlısınız.
-20-30 yıldır aramadığınız tanıdıklarınızla facebookta arkadaş oluyorsanız kesin orta yaşlısınız.
-Kel kafanıza kulak üzerinden saç teli tarıyor veya at kuyruğu yapıyorsanız 'orta yaş bunalımındasınız'.
-Çay-kahve uykunuzu kaçırıyorsa orta yaşlısınız.
-Vücudunuzun çeşitli yerleri sebepsiz yere ağrıyorsa orta yaşlısınız.
-Makyaj malzemesi ve kuaför faturanız kabarıyorsa orta yaşlısınız.
-'Bizim zamanımızda' demeye başladıysanız orta yaşlısınız.
-Yemekten sonra 'ağırlık çöküyorsa' orta yaşlısınız.
-Aynaya baktığınızda anne veya babanıza benzemeye başladığınızı düşünüyorsanız orta yaşlısınız.
-Arabaya binerken veya inerken zorlanıyorsanız orta yaşlısınız.
-'Kilo aldım, göbeğim büyüdü, diyet yapayım' diye düşünüyorsanız orta yaşlısınız.
-Akşam haberlerini kaçırmıyorsanız orta yaşlısınız.
-'Yüzüme botoks yaptırsam nasıl olur?' diye düşünüyorsanız orta yaşlısınız. Erkekseniz durum çok daha vahim.
-'Tatlılar, tuzlular, yağlılar zararlı' diye düşünmeye başlıyorsanız orta yaşlısınız.
-Cereyanda kaldığınızda hasta oluyorsanız orta yaşlısınız. Cereyan kelimesini biliyorsanız zaten orta yaşlısınız.
-Gençler size amca/teyze diye hitap ediyorsa orta yaşlısınız.
-Sabah yorgun kalkıyorsanız orta yaşlısınız.
-Kırışıklık kremleri ve 'Mega Men' tabletlerinden medet umuyorsanız orta yaşlısınız.
-Televizyonda sağlık programları ilginizi çekiyorsa orta yaşlısınız.
-Anılarınızı anlatmaya başladıysanız orta yaşlısınız.
-Evinizde 5 taneden fazla ilaç veya vitamin varsa orta yaşlısınız.
-Ve nihayet, 'Huzur aşktan daha önemli' diye düşünüyorsanız kesinlikle orta yaşlısınız.[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Saç teliyle kalp krizi 6 ay önceden tespit ediliyor
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:03 AM - Forum: Sağlık - Yorumlar (2)

[SIZE="3"]

[COLOR="DarkOliveGreen"]Kalp krizi riskinin, muhtemel krizden 6 ay önce hastanın saçından tespit edilebileceği belirlendi. Kanada’daki Western Ontario Üniversitesinden bilim adamlarının, bazı erkeklerin saçlarındaki stres hormonu kortizol seviyesini ölçerek yaptığı araştırma, kronik stresin kalp krizinin önemli bir tetikleyicisi olduğunu doğruladı.
Bilim adamları, bugüne dek kortizol seviyesinin idrar, kan ve tükürükten ölçüldüğünü belirterek, bu ölçümlerin, uzun vadedeki değil, son saatlerdeki ya da günlerdeki stres düzeyini yansıttığını vurguladı. Araştırmacılar, kalp krizi geçiren ve hastaneye kaldırılan 56 kişinin saç örneklerini, kalp krizi geçirmeyen 56 hasta ile karşılaştırdı.
Kalp krizi geçirenlerde kortizol seviyesinin daha yüksek olduğu görüldü. Kalp krizinin, yüksek tansiyon, kolesterol seviyesinin yüksek olması, sigara kullanımı, kalp yetmezliği gibi nedenlerden kaynaklanabileceğini belirten bilim adamları, ancak bu risklerin araştırmaya katılan her iki grupta da bulunduğunu, dolayısıyla kortizol seviyesinin kalp krizi riskinin en iyi habercisi olduğunun kanıtlandığını vurguladı.
“Stress” dergisinde yayımlanan makalede, bilim adamları bir sonraki adımda, aralarında kadınların da bulunduğu daha fazla grubun katılımıyla araştırmayı genişletmeyi planlıyor. Araştırmacılar, bu sonuçların doktorlara kronik stresin daha iyi anlaşılması ve kalp krizi geçirme riski olan hastaların daha iyi tedavi edilmesi imkanı sağlayabileceği görüşünde birleşiyor.[/COLOR]
[/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Hamam böceğinden antibiyotik üretilecek
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 10:00 AM - Forum: Sağlık - Yorumlar (3)

[SIZE="3"]
[COLOR="Sienna"]İngiltere’de yapılan araştırma, hamam böceklerinin yeni nesil antibiyotikleri barındırabileceğini ortaya koydu. Tüm antibiyotiklere direnç gösteren yeni bakterinin dünyada endişe yaratması, İngiltere’nin Nottingham Üniversitesi’nden bilim adamlarını hijyenik olmayan koşullarda rahatça yaşayabilen hamam böceklerini araştırmaya itti.
Bilim adamları, birçok mikroba ve hastalığa maruz kalan, bunlara karşı kendi kendine ”tedavi yöntemi” geliştirdiği düşünülen hamam böceklerini incelerken, bu hayvanların beyninde, insan hücrelerine zarar vermeyen ancak bakterilere karşı etkili olan en az 9 farklı molekül buldu.
Bu moleküllerin bugün kullanılan birçok ilaca çoğunlukla direnç gösteren bazı hastalıkları tedavi etmekte kullanılabileceğine dikkati çeken bilim adamları, bu moleküllerin “gücünü” daha iyi belirlemek için araştırmaların devam ettiğini vurguladı.Muhtemel ilacın piyasaya sürülmesinin 10 yılı aşkın süreyi alabileceği de bildirildi.[/COLOR]
[/SIZE]

ıyyyyyyy :drugnerd:

Bu konuyu yazdır

  Sınav vaar… (kaygı ve baş etme)
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 09:49 AM - Forum: Genel - Yorumlar (7)

[SIZE="3"][COLOR="DarkSlateBlue"]Sınav kaygısı, kişinin sınav sonucunda elde edeceği başarısızlığı genelleyerek bunu kişiliğinin başarısızlığı olarak algılamasından kaynaklanan, dolayısıyla öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili biçimde kullanılmasını engelleyen ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygıdır. Çoğumuz sınavlardan önce ve sınav sırasında gerginlik ve heyecan hissederiz. Bu beklenilen bir duygudur. Sınav kaygısı da sınava hazırlanmak için motive olmamızı, sınav sırasında sınavı başarmaya yönelik isteğimizin olmasını sağlar. Ancak aşırı yoğunlaştığı zaman olumsuz belirtilere ve sonuçlara yol açması olası hale gelir. Bir birey olarak sınav kaygısının belirtilerini yaşamışsınızdır: Avuç içlerinin terlemesi, ağız kuruluğu, nefes darlığı, kalp atışlarında artış, kaygı ve korku. Bu belirtiler sınava girmeden hemen önce veya saatler, günler önce, hatta bu belirtileri hissettiğiniz herhangi bir anda da ortaya çıkabilir, hatta belirtiler sınavınız boyunca da sürebilir. Bazen bu belirtiler sizin iyi bir şeyler yapmanızı imkansız kılar.
Sınav Kaygısının Nedenleri
Fizyolojik ihtiyaçları karşılamamak

Uykusuzluk, yanlış beslenme (aşırı şeker, kahve tüketimi), yeterince dinlenmeme sınav sırasında dikkatin yoğunlaşmasını engelleyeceğinden, hata yapma olasılığını artırır.
Zamanı etkin kullanamama ve hazır olmama
Eğer sınava hazırlanmaya çok geç başladıysanız, yeterince hazırlanamadıysanız ve konuları yetiştiremediyseniz ya da sınava hazırlanmaya yeterli zaman ayırdığınız halde çalışma zamanını etkin kullanamadıysanız ve konuları yetiştiremediyseniz ya da tekrar yapamadıysanız sınav kaygısı yaşamanız olasıdır.
Sınav Kaygısıyla Nasıl Başa Çıkabilirsiniz?
Son anda sınava hazırlanmayın.
Son anda bilgileri kafanıza tıkmaya çalışmayın. Öncelikle sınava zamanında ve yeterince hazırlanmak, sınavdan önce bir çalışma programı yapmak ve buna uymaya çalışmak kaygıyla başetmede ilk önemli adım olacaktır. Son dakikada göz atmayın kafanız karışabilir.
Sınavdan önce iyi bir uyku çekin ve dinlenin.
Eğer sınavınız bir sonraki sabah olacaksa, gece iyi uyuyun. Eğer sınav gün içindeyse sınavdan önce dinlenmek için zaman ayırın. Ne kadar iyi dinlenmiş olursanız sınavda dikkatinizi toplama ve hata yapmama olasılığınız o kadar artar.
İyi ve doğru beslenin
Şeker ve kahve kaygıyı yoğunlaştırdığından bu yiyeceklerin tüketimi azaltın. Protein (balık, soya vs.), su, sebze, vitaminler kaygıyı dengeleyen yiyeceklerdir. Bu yiyeceklerin tüketimi artırın.
Sınavdan önce herhangi bir ilaç kullanmayın.
Fizyolojik belirtilerinize dikkat ederek onları azaltmaya çalışın.
Bunun için gevşeme egzersizleri yapın. Örneğin sınavdan önce ve sınav sırasında omuzlarınızı gevşetin.
Doğru nefes alıp vermeyi öğrenin. Nefes alıp verirken diyaframınızı kullanmanız vücundunuzu gevşetecek, dolayısıyla kaygınız azalacaktır. Diyaframdan nefes almayı öğrenmek için bir elinizi göğsünüzün üzerine, bir elinizi de midenizin üzerine koyun. Bu nereden nefes aldığınızı anlamanızı sağlayacaktır..
Sınav sonrası için plan yapın
Soru için zaman bırakın.
Sorular için zaman bırakın. Sınav sırasında cevaplayamadığınız ya da cevabından emin olmadığınız soru üzerinde çok fazla oyalanmayın, soruyu geçin ve diğer sorulara konsantre olmaya çalışın. Zamanınızı etkili kullanmak, yapamadığınız sorularla uğraşmak yerine yapabildiğiniz sorulara yönelmek, kendinize olan güveninizi de arttıracaktır. Böylece kalan zamanınızda geri dönüşler yapabilirsiniz.
Sınavınızı değerlendirin.
Sınav performansınızı değerlendirin. Neyi doğru yaptığınızı, neyin işe yaramadığını tespit edin. Yaptığınız hatalar üzerinde uzun uzun düşünmeyin. Bazı yanlışlar yapabilirsiniz. Bu yanlışları, neleri geliştirmeniz nerelerde eksikleriniz olduğunu değerlendirmeniz için bir fırsat, yol gösterici olarak kullanabilirsiniz. Zaman içinde bu konularda kendinizi geliştirmek için çalışın.
Kendinizi ödüllendirin.
Sınava elinizden geldiği kadar hazırlandınız, performansınız beklediğinizin altında olsa dahi kendinizi ödüllendirin. Bunu hak ediyorsunuz.
Ve son olarak;kaygınızı bastırmaya değil, onu kabul etmeye ve tanımaya çalışın.
Yüksek performans gösterebilmek için bir miktar kaygı gereklidir. Ancak bu performansı sergileyebilmek için ortaya çıkan kaygınızı yanlış yorumlamanız, var olmaması gereken bir duygu gibi düşünmeniz kaygınızın artmasına neden olacaktır. Yani, sınav öncesi ve sırasında "hiç heyecanlanmamalıyım, terlememeliyim, kaygılanmamalıyım" biçiminde düşündüğünüzde, çok doğal olarak ortaya çıkan kaygınızı bastırmaya çalışırsanız, daha çok kaygılanmanız yüksek olasılık taşır.
Bunları yapmanıza rağmen hala sınav kaygısıyla baş edemiyorsanız lütfen bir psikolojik danışmana başvurun ve bir uzmandan yardım alın.
[/COLOR][/SIZE]

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-26-2025, 06:53 AM