| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 691 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 687 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot
|
| Son Aktiviteler |
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-24-2025, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
|
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,340
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
|
|
| Yolumu Çizdim Gidiyorum |
|
Yazar: YasSmin - 04-26-2011, Saat: 11:58 AM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları
- Yorum Yok
|
 |
Arkama bakmadan yürüyorum, sonum ne olacak bilmiyorum ama onsuzum buna adım kadar emin olabiliyorum…
Doğdum ve elime bir yol tarifi verdiler ne semt isimleri ne bana yardımcı olacak kişiler belli değildi. Sen bu yolda devam et hayat sürprizlerle dolu dediler emin ol yanında illa ki birileri olacak. Ama güvenme herkese bazıları yolunu şaşırtacak bazıları şaştığın yoldan yoluna çevirecek. Güvenme ama güvenmediğini belli etme.
Korktum daha küçüktüm alışmam zaman alacaktı ve ben bu zaman içinde çektiğim acılarla yoğrulup doğru yolumu bulacaktım. Yanımda kimin kalmasını ilk defa o zaman anlayacaktım.
Binlerce zorluk çıktı düştüm ama önceleri ailem vardı güveniyordum onlar her şeyi biliyordu rehberliğimi yaparken onlar ben güvende olacaktım. Yıllar geçti benim daha ayağım bir taşa dahi takılmamıştı çünkü arkamda ailem vardı…
Büyüdüm yolumda ilerlerken her şeyi bilen ailem birden benimle aynı düzeyde olmuşlardı. Gene ayağım taşa takılmıyordu ama sürekli aynı yoldan gitmek de sıkıyordu beni. Yeni yerler kulağıma çalınırken ailemden destek göremiyordum. Yaratıldığım anda benle bütünleşen inat artık tavan yaparken arkamda ailemi bırakarak girdim ilk sapağa. Ve ilk sapaktan sonra ani bir ikinci sapak ve hayatımın cehennemine hoş geldinizJ
Tek doğru yol seninkidir asla unutmayı unutmak bir kenara hiç hatırlamamak ne beter bir şeymiş. Ve yolundan bir başkası uğruna vazgeçip, bir başkasının yolundan ilerlemek. Cehennem gibi bir yol, cehennem gibi acılar, sıkıntılar. Ne kimse yanında, ne başka bir şey. Yanında gibi gözüken herkesin seni karanlığa boğmaları bir kenara bir de yere çakılman için önüne attıkları taşlar cabası. Düşe kalka, üstün başın yırtıla yırtıla, dizlerin ellerin yarıla yarıla kanaya kanaya o yoldan vazgeçmek nedir peki? Peki tekrar o yol uğruna feda ettiğin ailene nasıl döneceksin ki?
Doğru yolu bulup ilerlediğinde artık bakıcaksın yanına. Yanında olanlar kimler? Kalan sağlar bizimdir edasıyla sarılacaksın onlara. Kaybetmenin acısını onlarda dindireceksin. Bitireceksin unutacaksın geçmişini. Ama ders olarak saklıcaksın en derin yerde. Beyninin kara kutusunda belki de…
Yürüyorum arkama bakmadan dosdoğru yolumda
Kimse döndüremez beni bundan sonra
Doğru yanlış eğri düz derken verdim en güzel yıllarımı ben bir gurursuza
Affet hayatım beni affet boşa giden yılları doldurmam hatırına…
Yasemin Geçkin
25.04.2011
|
|
|
| Çocuğunuza doğru duruşu öğretin |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:53 AM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="DarkOrange"]Çocukların kambur duruşu ailelerin başlıca sorunlarından biridir. Bununla beraber sırttaki eğim çoğunlukla normaldir. Kifoz veya kamburluk denince sırttaki eğimin aşırı derecede artmış olması anlaşılır.
Kifoz değişik sebeplerle gelişir. Gevşek bir biçimde oturma-yürüme, kötü duruş pozisyonu omurgadaki bağları gerer ve bu da zamanla omurganın doğal eğiminin artmasına sebep olur. Bu duruşa bağlı kifoz genellikle buluğ çağında gelişir. Ağrı nadirdir. Bu durumda karın sırt ve bacak adalelerinin geliştirilmesi olayın ilerlemesine engel olur, sınırlı da olsa düzelme sağlar. Özellikle ders çalışan, duruşuna dikkat etmeyen çocuklarda ve gençlerde görülür.
Genç kızlarda göğüslerin çıkma döneminde duruş bozukluğuna bağlı kifoz görülebilir, aileler buna dikkat etmelidir.
Bir diğer tip yaşlılıkta ortaya çıkan osteoporoza bağlı kamburluktur. Osteoporozda kemikler zayıflar ve incelir. Her omurun diğeri üzerine baskısı sonucu ağırlığın fazla bindiği omur gövdesinin ön kısım yüksekliği azalır ve kamburluk oluşur. Kadınlarda menapozdan sonra erkeklerde daha ileri yaşlarda görülür.
Yukarıda anlatılan fonksiyonel (veya gelişimsel) kamburluklara göre daha ciddi kamburluklar doğumsal veya hastalıklara bağlı gelişebilir.
[b]Doğumsal kifoz
Bazı çocuklarda omurga yapısı doğumsal olarak anomalilere sahiptir. Omurlar arasında kaynamalar, yapışıklar çocuk büyüdükçe ilerleyen kamburluklara sebep olur. Bu tür kamburluklar hemen doğumda da görülebilir. Bu tür kamburluklar çok hızlı ve ciddi biçimde artarlar.
Cerrahi tedavilerle, ilerlemeyi engelleyip düzelme sağlanabilir. Ancak genelde bu çocuklarda boy kısalığı kaçınılmazdır.
Scheuermann kifozu
Scheurmann kifozu bu hastalığı ilk tanımlayan Danimarka’lı doktorun adı ile anılmaktadır. Omurların büyüme kıkırdaklarının ön kısmında büyüme yavaşlar, arka bölüm ise büyümesini normal sürdürür. Sonuçta omurlarda kamalaşma, üstüste bindiklerinde ciddi kamburluk oluşur. Duruş kifozuna benzer şekilde 10 yaşlarında farkedilmeye başlar. Genellikle ağrısızdır fakat görünüm bozukluğuna sebep olur. Duruş bozukluğu kifozu ile Scheuermann kifozu arasındaki fark röntgenle tanınır. Duruş bozukluğu kifozunda omurgalar ve diskler normal biçim ve görünümdedir. Scheuermann kifozunda ise omurlarda kamalaşma vardır. Genellikle sırt nadiren bel omurlarında görülür.
Omurdaki eğim 50 derece ve üzerinde ise anormal olarak kabul edilir. Çocuklar büyüdükçe eğim de artar. İyi bir egzersiz programı ve ağrı olduğunda ağrı kesiciler ve istirahat önerilir. Çocuk büyüme periyodunda ise bazen bir korse ile büyüme periyodunun sonuna kadar eğimin artması önlenmeye çalışılır. Eğim 75 dereceyi geçtiğinde cerrahi tedavi önerilir. Cerrahi, eğimin düzelmesini ve ilerlemesinin önlenmesini sağlar. Kifozlu hastalarda sırt, omuz, boyun, baş ve boyun ağrıları, kollara vuran ağrılar, myofasial ağrılar sık görülür.[/b][/COLOR][/SIZE]
Doç. Dr. Turan Uslu
|
|
|
| Hamile vejetaryenler dikkatli beslenmeli |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:49 AM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="Green"]Anne adaylarının beslenmesi, anne kadar bebeğin gelişimini de etkiliyor. Bu dönemde vejetaryen anneler beslenmelerine daha fazla özen göstermeli. …
Anne adaylarının beslenmesi, anne kadar bebeğin gelişimini de etkiliyor. Bu dönemde vejetaryen anneler beslenmelerine daha fazla özen göstermeli. Vejetaryen annelerin gebelik ve emzirme dönemlerinde, hem annenin hem de bebeğin gereksinimleri arttığından, annenin eksik beslenmesi vejetaryen olmayan anneye göre daha riskli. Bu durumu önlemek için şunları yapabilirsiniz:
* Doktorunuza mutlaka vejetaryen olduğunuzu söyleyin.
* Diyetisyen kontrolünde gebelik beslenmenize şekil verin. Ağırlık artışınızı mutlaka kontrol edin.
* Bol bol meyve ve sebze yiyin. Kalsiyum, protein, folik asit ve D vitami açısından zengin besinleri tercih edin. Özellikle protein ihtiyacınız için kuru baklagil tüketimine önem verin.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Anne sütü çocuğun IQ’sunu etkiliyor |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:47 AM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorumlar (3)
|
 |
Uzmanlar, anne sütünün sadece besin değil, aynı zamanda önleyici, tedavi edici bir madde olduğunu ve içindeki maddelerin ileriye dönük IQ seviyesini etkilediğini belirtiyor. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülden Köksal, şunları söyledi: â€Anne sütü, bebeğin bağışıklık sistemi için çok önemli. İçindeki maddeler, göz ve beynin gelişmesi ile ileriye dönük IQ seviyesini etkiler. Anne sütü almayan çocuklarda, lösemi ve lentome görülme sıklığı yükseliyor. Suni beslenme, hodgin hastalığı için bir risk oluşturmaktadır. Emzirme süresinin 12 ay olması gerekir.â€
|
|
|
| Anne sütü psikolojik rahatsızlıkları önlüyor |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:46 AM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorumlar (5)
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="Blue"]Yapılan araştırmalar sonucunda bebeklik dönemlerinde anne sütüyle beslenen çocukların biberonla beslenen çocuklara oranla göre daha huzurlu oldukları tespit edildi.
Avustralya’daki Perth’s Telethon Çocuk Sağlığı Araştırma Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği bir araştırmada, 1989-1992 yılları arasında doğum yapan 2 bin 300 kadının çocuklarının ruh sağlığı gelişimi 14 yıl boyunca gözlemlendi.
Araştırmanın sonucunda, bebeklik dönemlerinde 6 aydan uzun bir süre anne sütüyle beslenmiş olan çocukların, psikolojik rahatsızlıklardan mustarip olma risklerinin daha düşük olduğu ortaya çıktı.
Ekibinin başındaki Wendy Oddy, bu sonuçlarda anne sütünün içerdiği biyolojik bileşenlerin yanı sıra, emzirme yoluyla anne ve bebek arasında oluşan doğal bağın etkili olduğunu söyledi.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Masa başındaki risk: felç |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:38 AM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (4)
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="Navy"]Daha çok büro çalışanlarında görülen boyun fıtığı, erken tedavi edilmezse, felce kadar varabilen ağır hastalıklara neden olabiliyor… Felcin habercisi olabilecek boyun, omurga, kol ve bacaktaki ağrılar dikkate alınmazsa; kötü son kaçınılmaz olur.
Boyun fıtığı hastalığı, omurga arasındaki dokunun geriye kayıp, sinir ve omuriliğe basması ile ortaya çıkıyor. Hastalık kendisini başta boyun olmak üzere, vücudun birçok bölgesinde ağrılarla belli ediyor.
Boyun, omurga, kol ve bacaklarda ağrısı olanlar, bu belirtileri ciddiye almıyorlar ve “İyileşirim†düşüncesiyle tedaviden çekiniyorlar. Ancak, boyun ağrısı ile kendisini belli eden boyun fıtığı, erken tedavi edilmediğinde, felçlere kadar varan tehlikeli rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Uzmanlar, özellikle masa başında çalışanların, sık aralarla egzersiz yaparak kaslarını gevşetmelerini tavsiye ediyor.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Yalnız Soluk |
|
Yazar: MaSaL - 04-26-2011, Saat: 11:38 AM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorumlar (2)
|
 |
[INDENT] Ruhum, yalnızlığın bahçelerinde gezinirken bir sevdâya ağladığını fark ettim. Sordum yalnızlığıma:
“–Kimdir, seni benim içime salan?” diye…
Hüzün geldi yanına ve konuştu yalnızlığım:
“–Huzuru aramaktır!..” dedi benim adım… “Bu arayıştır, beni içine salan!..”
Hani olur ya, renksiz resimlerdeki yalnız duran banklar gibi, bu da başka yalnızlıktı kalpte yaşanan… Sayısız nefeslerin içindeki “yalnız soluktur” adı… Dostluğun özlemi eklenir ve yangın olur, yalnızlık makamı… Her kelime ikinci bir anlam kazanır, gittikçe açılır perdeler ve mevsimine göre sevdâ yaşanır… Rabbin merhametidir bu yalnızlık!.. Tüm dayanakların bencilliğidir… Sıkışan yüreklerin feryâdıdır.
İnsan bilmez sâdeliğini ve bilmez kimsesizliğini… Tâ ki, rahmet tecellî eder ve başlar kalplerden gidişler!.. Sahte putlar gider!.. Beyazı kıskanır ruhlar, çünkü en çok sevdâsı olana yakışır temizlenen yürekler…
Kaybolanlar, anlatılmaz bu arayışlarda… Ve bulunanlar da gizlidir.
Bir yalnızlıktır bu… Uçuşan yaprakların hışırtısı gibi nereye estiğini bilmeden, yalnızca “Es!..” emrini yerine getiren!..
Ve bir keşiftir bu, malzemesi yalnızca bir yürek olan ve aslâ yalnızlığından gocunmayan!.. Kimileri korkar bu “tek”likten, kimi ise alır lezzetini, payına düşen nasibinden!.. Derinliğini maviden alır, bu hisler… Toy yürekler gibi korkmaz ölümden… Lafta da kalmaz bu yalnızlık, Yaratan, her şeyin farkındadır.
Şimdilerde benden öte bir ses var içimde… Kalabalıkların içindeki, yalnızlığına ağlayan ruhların gözyaşlarını, bilmez sahipleri… Doludur içi… Dolu zanneder, oysa… Kalabalıktır etrâfı… Yalnızdır oysa… Gözü kapalı, her dâim sevenleri vardır. Yaratan’ın sevgisi asıldır oysa… Bunlarla yüzleşmek de ürkütür, seveni çok olanları ve ebediyeti kıskananları…
Alıştırmalı gönülleri… Farkına varmalı… Etraftaki nefeslerin “çokluğu” kadar “fâniliği” de akıllarda kalmalı… Bilmeli âcizliğini ve Yaratan’a sığınmalı!...
Gülen yüzler de ağlar bir gün!.. Kalabalıklar da tenhâlara salar, kendini!... Bu vakitler gelmeden bulmalı dengeyi!..
Bir yatırım yapmalı kalplere… İlerideki sâde günler için… Yaratan’ın sevgisinden bir çınar büyütmeli… Yalnızlığımda, gölgesi, tesellî mekânım olan ve gerçekleri sindirecek kadar büyüklüğü keskin olan… “İman azığı”m olmalı… Yalnızlığımda, karnımı doyuracak kadar sağlam olan…
Uzak sanmamalı, bu beklenen yaprak dökümü günleri!.. Bir gün titrek ellerimle penceremi açtığımda, gelmiştir “yalnız soluk” mevsimi…
Aslına dönmüştür her şey… Ruhum kendi sevdâsının derdindedir artık.. Vakitler ayrılır cömertçe, Yaratan’ın muhabbetine…
Hissetmeseydim bu hüzünlü mevsimleri, bilirim ki, kavuşmayacaktım muhabbete!... Bilirim ki, oyalanacaktım, bir çok “soluk” içinde!.. Burnu büyük sevdâlarımın peşinde koşmaktan, “son nefesimde” yorulacaktım. Ve geç kalmışlığın yasını tutamadan, yok olacaktım!...
Şimdi ruhum kendine gelir. Bırakır, kalabalıklar içindeki çâresiz mırıldanmalarını… Etrâfındaki nefeslerin soğukluğu da üşütmez artık içimi… İman ateşi ve Yaratan’ın sevgisi ısıtır, tüm kâinâtı ve beni…
Yalnızlık, başka lezzetler katar ömrüme… Bir başka güzelliktir, sâdelik… Artık yüzüme kan gelir… Tebessümlerin, aynasıdır içimde değişen mevsimlerin… Yaprağın kaderi düşmekse, benim de kaderimdir, yalnızlığımla yüzleşmek ve düştüğüm yerden Mevlâ’ya yükselmek… Yeniden sevmek, yeniden sevgiyi hissetmek… Yalnızlığın tadını çıkarmak… Huzurlu dakikalarla baş başa kalmak…
Şimdi değişir, yalnızlığın karanlık tarihi… Şimdi temizlenir, üstüne sürülen kirli lekesi… Artık “öz” vardır, kalabalıklardan sıyrılmış olan… Yalnız Rabb’in merhamet tecellîleri vardır kalplerde… Duâlar vardır ve O’nu keşfetmek vardır, çok derinlerde…
Kuramadığım hayali kadar sevdim yalnızlığı… Ürpertisi bende derin bir iz bıraktı. Issızlık, çığlıkları kıskandırdı…
Ve beni elimden tutup Rabbime, bu yalnızlık taşıdı.
alıntı [/INDENT]
|
|
|
| Klima ve bilgisayar fıtık ediyor |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:36 AM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (2)
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="DarkGreen"]Uzun süre bilgisayar başında çalışanlar ile mikroskop altında saatler süren ameliyatlar gerçekleştiren beyin cerrahlarında boyun fıtığına yakalanma riskinin oldukça fazla olduğu bildirildi.
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü ve Beyin Cerrahı Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz, yaptığı açıklamada, boyun fıtığı bulunan kişilerin, hastanelere genellikle boyun tutulması ve kollara vuran ağırlar nedeniyle geldiğini belirtti.
Nemli bölgelerde kıkırdaktaki zorlanma sonucu boyuna darbe gelirse bel, sırt, diz ve kalça ekleminde kireçlenmeler olduğunu anlatan Açıkgöz, şöyle konuştu:“Su tutma özelliği bulunan kıkırdak yastıklar yardımlarıyla boyun ve bel kısmı her yöne hareket etmektedir. Bu kıkırdak yastıkları, boyunda, zorlamanın yanı sıra ağır kaldırma, merdivenden düşme ve trafik kazası gibi darbelerle fıtıklaşır. Bu bölgede en hassas organ olan omurilik bulunduğundan fıtık, boyun ve bel sinirlerine baskı yapar. Böylece kollarda ağrı, tuvalet ihtiyacının karşılanması ve yürüme sorunlar ortaya çıkabilir. Boyun fıtığı, özellikle sürekli bilgisayar başında ve klima altında çalışan bankacılar için risk faktörüdür. Aynı risk saatlerce mikroskop altında ameliyat yapan beyin cerrahları için de geçerlidir.â€
Uzmanlar yürüyüş yapmayı ve yüzmeyi öneriyorlar
Açıkgöz, boyun fıtığı olanların yatarken yüksek yastık kullanmalı ve yan yatmaları gerektiğine işaret ederek, şöyle dedi:
“Boyun fıtığında en iyi tedavi yöntemi bilinçli yürüyüş ve yüzmedir. Haftada 2 gün 30 dakika sıcak suda yüzülmesi adaleleri gevşetir, insanı rahatlatır. Fıtıklarda genellikle tıbbi tedavi uyguluyor, boyunluk takılmasını öneriyoruz. Bu hastaların önemli kısmı 10 günde iyileşebiliyor. Daha sonra kişilerden boyun jimnastikleri yapmalarını istiyor, bazılarına da fizik tedavi uyguluyoruz. Ameliyatı son çare olarak düşünüyoruz.â€[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Boyun, sırt ve bel ağrılarınızı önemseyin |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 11:34 AM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (3)
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="Olive"]Boyun bölgesi ağrıları, bel ağrılarından sonra en sık karşılaşılan kas iskelet sistemi rahatsızlığıdır. Boyun ağrılarının görülme sıklığının yüzde 5-10 dolayında olduğu tahmin ediliyor.
Aslında sanıldığının aksine boyun fıtıkları boyun ağrılarının en sık karşılaşılan nedeni değil. Boyun bölgesi ağrılarının ancak yüzde 10- 20 kadarı boyun fıtığı kaynaklı. Fıtık ağrısı diğer ağrılara göre şiddetli olduğundan böyle yanlış bir kanı yerleşmiş. En sık karşılaştığımız boyun ağrısı nedeni myofasial ağrı sendromu olarak adlandırdığımız kas gerilme ağrıları. Bunu 50 yaşından sonra ortaya çıkan omurga kireçlenmesine bağlı ağrılar izliyor.
Boyun fıtığı dışında en sık karşılaştığımız myofasial ağrılar, boynun uygunsuz pozisyonda aşırı kullanılmasına bağlı olarak kas gerilmelerinden kaynaklanır. Tipik olarak bilgisayar kullanımı, başın uzun süre öne eğilerek yapılan ofis çalışmaları, uzun süreli telefon konuşmaları en sık karşılaştığımız myofasial ağrı sebepleri. Ayrıca aşırı stres, gerilim ve depresyonda bu tip kas gerilmesi ağrılarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıp tedavisini güçleştiriyor.
Boyun fıtıklarında bel fıtıklarından farklı olarak ağır taşımanın ve mesleğin etkisi belirgin değil. Alışkanlıklara bağlı duruş bozuklukları ve özellikle uygun olmayan yatak ve yastıklarda yatış en sık karşılaştığımız sebepler arasında. Fıtık dışında kalan ağrılar ise bilgisayarla uzun süreli çalışan ve ofis ortamlarında çalışanlarda sık görülmektedir.
Boyun ağrısından korunmak için ofis çalışanları ergonomiye dikkat etmeli. Özellikle monitor göz hizasının hafif altında olmalıdır. Uzun süre baş eğik pozisyonda çalışılmamalı. Eğer bu tip aktiviteden kaçınmak mümkün değilse saatte bir ara verilip, boyun kaslarına düzenli germe egzersizleri yapılmalı. Özelikle yaygın bir alışkanlık olarak karşılaştığımız televizyon karşısında, kanepe ve koltukta uygunsuz baş pozisyonu ile televizyon seyretmek ve uyumaktan kaçınılmalı. Geceleri yastıksız ya da çok yüksek yastıkta yatılmamalı. Mümkünse ortopedik yastık kullanılmalı. Özellikle bayanlar ıslak saçla yatmamalı. Boyun ağrısı çeken hastalar oyalanmadan öncelikle bir fizik tedavi rehabilitasyon uzmanına başvurmalı ve onun tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmeliler.
[b]Sırt ağrıları
Vücuda destek olan sırtı önemsememek hiç doğru değil. Sırt ağrıları milyonlarca insanın ortak sorunu. Özellikle gelişmiş ülkelerde sırt sorunları önemli bir probleme dönüştü. Bunun için sırt sağlığına özen göstermeliyiz.
Eğer düzgün durmayı ilke edinirseniz sırt ağrılarınızın azaldığını göreceksiniz. Bir süre sonra da hiçbir şikayetiniz kalmayacak. Otururken öne doğru eğilmemeye dikkat edin. Omuzlarınız öne doğru gelmesin. Sürekli olarak omuzlarınızı geri itin ve midenizi içinize çekin. Böylece vücudun ağırlığını eşit olarak çeşitli bölgelere dağıtmış olursunuz. Sakın bacak bacak üstüne atarak oturmayın. Bu alışkanlık kan dolaşımını zorlaştırır. Eğileceğiniz zaman sırtınızı öne eğmeyin. Dizlerinizi kırarak diz çökün. Böylece sırtınıza fazla yük binmesini önlersiniz. Alışverişten dönerken, yükü bir elinizde taşımayın. İki ayrı çanta ya da torbaya eşit miktarda malzeme koyun ve öyle taşıyın. Sırtınız ve omuzlarınız arasında denge kurulmasını sağlamakla, sırt ağrısı çekmekten kurtulursunuz.
Boyun ve bele göre sırttaki omurlar daha az hareketlidir. Bu nedenle büyüme çağında kan dolaşım problemlerine ait omur düzeyindeki gelişim hastalıkları en çok sırtta görülür. Büyüme çağında kas, eklem uyumsuzluğu yaşayan çocukların sırtlarında ortaya çıkan kifoz adı verilen yuvarlılık, kamburlaşma sırt ağrısına neden olabiliyor. Hastalığın habercisi olabileceği gibi bu dönemde öne doğru eğilmelerden de kaynaklanabilir. Skolyoz, çocukluk ve genç erişkinlik dönemlerinde omurganın üç boyutta eğrilmesi sırt ağrısıyla kendini belli edebilir. Bu sırt ağrıları hareketle artan dinlenmeyle geçen özelliktedir.
Bel fıtığı
Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Burası vücut ağırlığını en fazla taşıyan yerdir. Herhangi bir zorlanmayla ortasında çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşan disk yırtılır. Çekirdek doku arkaya, kanala doğru fıtıklaşırsa sinirlere baskı yapar ve bel fıtığı oluşur.
Bel ağrıları son derece yaygın sağlık sorunlarından biridir. Baş ağrılarından sonra en fazla görülen ağrılar arasında yer alan bel ağrıları insanların yüzde 85′inde yaşamlarının bir döneminde ortaya çıkar. Bel ağrıları bel fıtığının yanı sıra, karın iç organlarındaki rahatsızlıklar, jinekolojik sorunlar, bazı enfeksiyon hastalıkları, romatizmal hastalıklar gibi nedenlerin yanında omurganın bel bölgesindeki bazı sorunlardan da ortaya çıkabilir.
En önemli bel ağrısı nedeni olan bel fıtığını tanımlamak için öncelikle omurganın yapısının ve görevlerinin bilinmesi gerekmektedir. Baştan kalçaya kadar uzanan omurganın, omur denen kemikler ve bunları birbirine bağlayan disklerden oluşmaktadır.
Diskler esnek bir yapıya sahip kıkırdak dokudan oluşur. Omurga insan vücudunu ayakta tutarak vücudun yükünü taşır. Gövdenin her yöne hareketini sağlar. İçindeki kanal yapısıyla omuriliği korur. Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Vücut ağırlığını en çok taşıyan burasıdır. Dolayısıyla buradaki diskler daha kolay yıpranır. Disk ortada çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşur. Herhangi bir zorlanmayla koruyucu kısım yırtılıp çekirdek arkaya kanala doğru fıtıklaşırsa buradan bacaklara giden sinirlere basarak bu sinirlerin çalışmasını engeller ve sonuçta belde ve bacakta ağrı, uyuşukluk, kuvvetsizlik oluşabilir; işte buna bel fıtığı denir.[/b][/COLOR][/SIZE]
Doç. Dr. Cahide Topsakal
|
|
|
| Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir |
|
Yazar: MaSaL - 04-26-2011, Saat: 11:32 AM - Forum: Hikayeler
- Yorumlar (2)
|
 |
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle...
Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:
- "Küçüüük!" diye seslendi." Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir hârika!"
Çocuk, ona dönerek:
- "Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti, "Ama benim bir bacağım doğuştan eksik".
- "Bence önemli değil!" diye atıldı adam. "Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı."
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
- "Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi."
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- "Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?"
- "Çok basit!" dedi, adam. "Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hâttâ sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler..."
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işÃ¢ret ederek:
- "Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?"
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- "Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi, "Almam mümkün değil ki!"
- "İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam, "Bu durumda 20 liraya düşer. Zâten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder."
Çocuk biraz düşünüp:
- "Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!" dedi, "Onu kim alacak ki?"
- "Amma yaptın ha!" diye güldü adam. "Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım."
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- "Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu.
- "İkiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır."
- "Tamam işte!" dedi adam. "5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zâten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!"
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek
- "Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun olurum."
- "Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?"
- "Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş..." dedi adam, "Antika eşyalardan haberin yok her hâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder."
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi.
Mutlaka bir rûyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rûya.
Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra,10 liralık banknotu geri vererek:
- "Bana göre 20 lira yeterli." dedi. "İndirim mevsimini başlattınız ya!"
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- "Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok! demişti."
* Her Rüzgar Savuracak Bir Toz Bulur,
* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
* Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir
|
|
|
|