| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 691 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 687 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot
|
| Son Aktiviteler |
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-24-2025, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
|
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,340
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
|
|
| Ailevi Akdeniz Ateşi |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:50 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="DarkGreen"]Ailevi Akdeniz Ateşi sıklıkla Türklerde, Araplarda, Yahudilerde ve Ermenilerde görülen bir hastalıktır. Ailevi Akdeniz Ateşi tekrarlayan ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı ve eklem ağrısı atakları yapan bir hastalıktır. Ataklar genellikle 24 – 48 saat sürer. Hastalarda ataklar dışında hiçbir belirti yoktur, yani normal insandan farksızdırlar.
Ailevi Akdeniz Ateşinin adından da anlaşılabileceği gibi 3 temel özelliği vardır;
1. Ailesel geçiş: Hastalığın ortaya çıkması için anne veya babanın taşıyıcı veya hasta olması gerekir.
2. Sıklıkla Akdeniz Bölgesi ve civarında görülmesi (Karadeniz Bölgesi de dahil)
3. Ateş atakları yapması: Ateş ataklarına karın ağrısı, eklem ağrısı veya göğüs ağrısı eşlik eder.
Karın ağrısı, akut apandisit ile karışabilir ve çok şiddetli olabilir. Bu hastaların bir kısmı akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmişlerdir ancak karın ağrıları geçmemiştir.
Hastalık uzun dönemde amiloidoz denen başka bir hastalığa yol açabilir. Amiloidozda vücutta değişik organlarda amiloid denilen madde birikir, bunun sonucu kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, ishal, bilinç kaybı, felç gibi sorunlar ortaya çıkar.
Nedenleri, tanı ve tedavisi
Ailevi akdeniz ateşi kalıtsal bir hastalıktır. 1997 yılında hastalığa yol açan gen bulunmuştur. Bu gen, hastalığın tedavisinde mutlaka yeni ufuklara yol açacaktır.
Kesin tanı genetik inceleme ile mümkündür ancak genetik inceleme pahalıdır ve henüz çok yaygın olarak kullanılmamaktadır. Hastanın ataklar esnasında ve atak dışı zamanlarda muayene edilmesi ve bazı laboratuvar incelemeleri ile tanı genetik inceleme olmadan da kolaylıkla konur. Tanı koyarken dikkat edilmesi gereken nokta ateş, karın ağrısına yol açan diğer hastalıkların ekarte edilmesidir.
Günümüzde Ailevi Akdeniz Ateşinin bilinen tek tedavisi, doktor kontrolu altında kullanılması gereken Kolşisin isimli ilaçtır. Kolşisin; ateş, karın ağrısı vesaire ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır. Kolşisin amiloidoz gelişmesini de önleyebilir.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Hıçkırık tuttuğunda bir parça sirke için |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:45 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="Indigo"]Salatalarda tatlandırıcı ya da salamura gibi koruyucu olarak kullanılan sirke; üzüm veya elmadan üretilir. Araştırmacılar, sirkenin insan vücuduna pek çok faydası olduğunu tespit etti. …
Salatalarda tatlandırıcı ya da salamura gibi koruyucu olarak kullanılan sirke; üzüm veya elmadan üretilir. Araştırmacılar, sirkenin insan vücuduna pek çok faydası olduğunu tespit etti. Sirke, ateş düşürücü etkisiyle vücuda sakinlik ve ferahlık veriyor. Kokusu sayesinde, baygınlıklarda uyandırıcı etki yaratıyor. Kanı sulandırıyor, safra akıntısını düzenliyor ve hıçkırığın geçmesini sağlıyor.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Üzüm her derde deva |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:43 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="SeaGreen"]Üzüm; kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir yönünden zengin olduğu gibi; A, B1, B2 ve C vitaminleri açısından da çok önemli bir besin kaynağı niteliği taşıyor…
Üzüm; kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir yönünden zengin olduğu gibi; A, B1, B2 ve C vitaminleri açısından da çok önemli bir besin kaynağı niteliği taşıyor.
Kansızlığın tedavisinde etkili olan üzüm, yüksek tansiyonu da kontrol altında tutar. Enerji kaynağıdır.
Üzüm; güneş, stres ya da sigara nedeniyle bozulan cildi güçlendirir.
Uzmanlar, beyin hücrelerini de zinde tutan üzümün en yararlı yaz meyvelerinden biri olduğunu söylüyor.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Muz her derde devaymış |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:42 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="SandyBrown"]Son derece besleyici bir meyve olan muz, birçok hastalığın tedavisinde faydalı oluyor. Özellikle ateş, sindirim bozuklukları, kas krampları ve kas gevşekliği gibi durumlarda tavsiye edilen muz, içerdiği potasyum sayesinde atıkların vücuttan dışarı atılmasını kolaylaştırıyor.
Muz, kan basıncının düşürülmesini de sağlıyor.
Kırmızı kan hücrelerinin oluşmasını destekliyor. Bunun yanında vücut sıvıları arasındaki kimyasal dengenin sürekliliğini sağlıyor.
Enerji üretimine yardımcı oluyor.
Muzun içerdiği B6 vitaminin eksikliğinde ise yorgunluk, şuur bulanıklığı, sinirlilik, uykusuzluk, kansızlık ve cilt dokusunun bozulması gibi durumlar oluşuyor.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Kansızlık ruhsal rahatsızlıklara neden oluyor |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:39 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="DarkRed"]Genellikle kadınlarda ve çocuklarda görülen kansızlık probleminin tedavi edilmemesi halinde ruhsal hastalıklar da dâhil pek çok probleme sebep olabildiğine dikkat çekildi.
Kansızlık olarak da bilinen anemi hastalığı tedavi edilmezse ruhsal rahatsızlıklara da neden oluyor.
“Anemi asla bir hastalık tanısı değildir, bir bulgudur. Öncelikle altta yatan nedenler araştırılmalıdır†diyen Dahiliye Uzmanı Dr. Önder Akkaya, dengeli bir beslenme ile kansızlık sorununun önüne geçilebildiğini söyleyerek, yemek seçme ve tek yönlü beslenme ve hamur işine ağırlık vermenin kansızlığa yol açabildiğini belirtti.
Aneminin depresyona yol açan organik rahatsızlıklardan olduğunu dile getiren Dr. Akkaya, bununla birlikte anemiden dolayı depresyonun ortaya çıkması durumunda anemi ile birlikte depresyonun da ilaç ve psikoterapi ile tedavi edilmesi gerektiğini belirtti.
Dengesiz beslenmenin sadece anemiye değil B vitamini kalsiyum, magnezyum eksikliği gibi farklı vitamin ve mineral eksikliklerine de yol açtığını anlatan Dr. Akkaya, bütün bu eksikliklerin benzer psikolojik etkileri olduğunu ifade etti.
“Dengeli beslenme ihmal edilmemeliâ€
Dengeli beslenmenin sadece bedensel açıdan değil ruh sağlığını da koruma açısından önemine dikkat çeken Dr. Akkaya, sözlerine şöyle devam etti.
“Kronik enfeksiyon hastalıkları, aşırı kan kaybına yol açan ciddi yaralanmalar, fazla kanamalı olan ameliyatlar, hanımlarda sık veya çok sayıda doğum, adet bozuklukları, tedavi edilmeyen sık burun kanamaları, tiroit bozuklukları da anemiye yol açabiliyor. Kalıtımsal bazı hastalıklar mesela “Akdeniz anemisi†de özel tedavi gerektiriyor.
Anemi kan tahlilleri ile kolay tespit edilen bir rahatsızlık olmakla beraber gizli anemi şeklinde daha detaylı tahlilleri gerektiren türleri de vardır. Genelde solgun deri anemi belirtisidir. Fakat bu yanıltıcı olabilir. Solgun renkli derili olup kansızlık problemi olmayan kişiler olduğu gibi rengi solgun olmadığı halde anemi problemi olan kişiler de vardır.â€
Anemi belirtilerinin, kişinin hareketini kısıtlaması ve verimliliğini düşürmesi bakımından depresyon, panik atak gibi psikolojik rahatsızlıklardaki semptomlara son derecede benzer olduğunu aktaran Dr. Akkaya, “Anemi organik rahatsızlıklara yol açtığı gibi psikolojik sonuçları da olan bir hastalıktır.â€
Tedavi süresine mutlaka uyun
Kansızlığın problemlere yol açtığı bilinmeyince tedavisi de ihmal edilebilmekte olduğunu belirten Dr. Akkaya, anemiden şüphelenildiğinde dahiliye uzmanı bir hekime gidilip muayene olup, önerilen tetkikler yaptırılması gerektiğinin altını çizdi.
Dr. Akkaya, “Anemi tedavisinde önce kansızlığın nedeni tespit edilmeli ve buna göre tedavi yapılmalıdır. Tedavi süresine mutlaka uyulmalıdır. Mesela bir aylık tedavi süresinde ilaçların on beş gün kullanılıp bırakılması aneminin devam etmesine yol açar†dedi.
Ne gibi sorunlar ortaya çıkar?
Dr. Akkaya, anemiden dolayı ortaya çıkan bazı psikolojik problemleri ve hayatımızı negatif yönde etkileyen önemli bazı halleri ise “Kendinizi sürekli yorgun hissedersiniz, çarpıntı ve sol kola vuran ağrı yapar, uykuya düşkünlüğünüz artar, öğrencilerin ders başarısı düşer, iş hayatında verimliliğiniz düşer, sosyal ilişkileriniz bozulur†şeklinde sıraladı.
[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Grip mevsim değiştirdi |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:32 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="DarkOrange"]Ekim, kasım, aralık veya ocak aylarında görmeye alıştığımız grip salgınının mevsim değiştirdiğini söyleyen uzmanlar, artık salgının ocakta başlayıp ve mayısa kadar süreceğini belirtiyor.
Prof. Dr. Selim Badur, “Risk grupları kış bitiyor diye aşılarını ihmal etmesin. Grip ölümcül olabilir†dedi…
Kış bitmek üzere artık grip olmam†demeyin. Her gün yeni bir çeşidi çıkan gribin mevsimi de değişti. Daha çok kış aylarında etkisini yoğun bir şekilde hissettiren grip salgını artık ocakta başlıyor, mayıs ayına kadar etkisini gösteriyor.
İÜ Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalından Sağlık Bakanlığı Aşı Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Selim Badur, “Gribin mevsimi kaydı. Aman dikkat†dedi.
Bugün’den Nesrullah Sonay’ın haberine göre, önceden etkisini ekim, kasım aralık aylarında gösterdiği için aşının bu aylarda yapıldığını söyleyen Badur, “Bu artık böyle değil. Ocak başına kadar Türkiye’de grip çok fazla görülmemeye başladı. Bundan sonra ocak, şubat, mart, nisan ve mayıs ayları grip ayları olacak†dedi.
Prof. Badur bu değişimin en önemli nedeninin küresel ısınma olduğuna da dikkat çekti.
Etkisi 25 gün sürüyor
Badur sözlerine şöyle devam etti:
“Bu mevsimsel kayma aşılama zamanını da değiştirdi. Bunun doktorlar ve eczacılar tarafından iyi bilinmesi lazım. Mevcut grip virüsü öncekilere göre daha ağır seyrediyor ve daha uzun sürüyor. Etkisini 20-25 gün hissettirebiliyor.
Risk grupları kış bitiyor diye aşılarını ihmal etmesin. Çocuklar özellikle diyabetliler, astımlılar, kronik kalp böbrek hastaları gibi risk grupları zamanında aşılanmalı. Çünkü grip bu hastalıkları daha da ağırlaştırıyor. Kalabalık yerde bulunulmamak, grip hastası olanlar dışarı çıkmamalı.â€
Ölümcül bir hastalıktır
Badur, gribin genelde fazla önemsenmemesine rağmen aslında tehlikeli bir hastalık olduğunu, özellikle risk gruplarında ölümcül olabildiğini de belirtti. Badur “Grip önemli bir hastalıktır. Toplumsal düzeni büyük ölçüde bozar†dedi.
3 kişiden biri domuz gribi
Prof. Dr. Selim Badur, Türkiye’de geç devreye giren virüs türünün Doğu Avrupa’da görülen salgınla paralellik gösterdiğini söyledi.
Badur, “Türkiye’deki virüs türlerinin yüzde 60′ı Influenza B, yüzde 30′u H1N1 virüsüdür. Yani domuz gribi. Her 3 grip hastasının birinde domuz gribi var. Ancak geçen yıl domuz gribi pandemisine yol açan bu virüs mevsimsel gribe dönüştü ve etkisi azaldı. Virüslü hastaların yüzde 10′unda ise H3 virüs türü var†dedi.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Ailelerin onaylamadığı evlilikler kısa sürüyor |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:30 PM - Forum: Genel
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="DarkOliveGreen"]Evleneceğiniz insanın ailesini ya da kendi ailenizi silip atamazsınız. Ancak onların da görüşünü alarak mutlu ve huzurlu bir evlilik yapabilirsiniz. Mutlu bir evlilik için evlenecek kişilerin anlaşması kadar ailelerinin onayı da önemli. “Biz anlaştık, ailelerin ne dediği önemli değil!†diyerek evlenen çiftler, hayat şartlarının acımasızlığı ve beklentilerin karşılanmaması yüzünden kısa sürede ayrılıyor.
Ailelerin rızasını almadan veya yok sayarak gerçekleştirilen evliliklerin ömrünün çok kısa olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, aile rızası olmadan gerçekleştirilen evliliklerin yarıdan fazlasının ilk bir yıl içinde boşanmayla sonuçlandığını bildiriyor.
Erciyes Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Özkan Dereli, ailelerden biri veya ikisinin evlenme kararına karşı çıkması sonrasında yeni evliler için önü alınamayacak sorunların başladığına dikkat çekti. Aile ve çocukların birbirlerini anlayıp dinlemeye çalışmaları gerektiğinin altını çizen Dereli, aksi takdirde evlilikten kısa bir zaman sonra aile içi şiddet ve geçimsizlikle boşanmaların yaşandığını söyledi.
Evlilikte doğru eş seçiminin çok önemli olduğunu dile getiren Dereli, “Bireyler yalnız yaşamaya göre değil, topluluk içinde diğer insanlarla birlikte yaşamaya uygun şekilde programlanmıştır. İnsanların kendi cinsleriyle kurdukları ilişkilerin yanında karşı cinsle ilişki kurmaya da ihtiyacı vardır. Beraberliklerin daha kabul görmesi için, din ve toplum tarafından onaylanan bir hale gelmesi için evlilikte bazı kurallara uyulması gerekir.†dedi.
Kişinin ne aradığını bilmeden, neyin kendisi için önemli olduğunu düşünmeden eş seçimine karar vermesinin durumu şansa bırakmak anlamına geleceğini anlatan Dr. Dereli, kişilerin kendini çok iyi tanıması ve evleneceği kişide aradığı özellikleri belirlemesi gerektiğini kaydetti. Mutlu ve uzun ömürlü bir evlilik için kişi kendine öncelikle şu soruları sorup cevaplarını alabilmeli:
“Ben kimim? Nasıl bir hayat istiyorum? Hayatımda neler yapmak istiyorum? Güçlü ve zayıf yönlerim neler? Hayatta benim için önceliği olan şeyler nelerdir? Neler beni mutlu ediyor? Nelerden hoşlanıyorum? İnsanlarda aradığım özellikler neler? Bunlar benim için neden önem taşıyor? Hangi tür özellikleri olan insanlarla daha iyi anlaşıyorum? Hangi tür özellikleri olan insanlarla anlaşamıyorum veya tahammül edemiyorum?â€
Kişinin evlenmeyi düşündüğü kişiye ilişkin duygu ve düşüncelerini birlikte ve ayrı iken değerlendirmesinde de çok büyük fayda var. Evlenilecek kişinin fiziksel özelliklerini nasıl bulduğu, beğenip beğenmediği önemli. Özellikle bu durum erkekler tarafından vazgeçilmez bir öncelik olarak algılanıyor.
Benzer veya yakın eğitim düzeyine sahip olmak ve karşılıklı sosyo-ekonomik düzey de anlaşma ve uyum için önemli. İnsanlar yıllarca içinde yaşadıkları, kişiliklerinin temel taşlarını oluşturan ailelerinden kazandıkları izleri, evlilik yaşantılarında da devam ettirmek isterler. Bu nedenle benzer ailelere sahip eşler daha kolay anlaşabiliyor. Evlenecek kişilerin dinî inancı ve siyasi görüşlerindeki farklılık özellikle karşı görüşlere karşı hoşgörüsüz katı bir tutum da varsa sorun yaşama ihtimali oldukça yükseliyor.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| 35′i geçerken yapılması gerekenler |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:26 PM - Forum: Genel
- Yorumlar (3)
|
 |
[SIZE="4"][COLOR="Purple"]Yaş 35, yolun yarısı… Yolu yarılamadan önce, sağlıklı ve uzun bir ömür için uygulamanız gereken bazı püf noktaları var. Belki evlisiniz, belki de bekar.. Annesiniz ya da değilsiniz… Düşünün, geçirdiğiniz bu 35 sene içinde kendiniz için ne yaptınız? Hep para biriktirip ilerisi için mi sakladınız, yoksa günlük mü yaşadınız? Sağlığınızla, dış görünüşünüzle yakından ilgilendiniz mi?
Hayatınıza sadece siz mi yön verdiniz, yoksa hep başkalarının fikirleriyle mi yaşadınız? Bırakın artık bunların hepsini, zaten 35 sene onları dinlemişsiniz. Artık sizin yaşama zamanınız geldi!
* Kendinize dijital bir ajanda, bilgisayar, vb. alın. Ve yapmanız gereken her şeyi onun içine yazın. Böylece hatırlamaya çalışarak hafızanızı zorlamazsınız.
* Eski arkadaşlarınızla görüşün. Aradan geçen onca seneden sonra onları tekrar görmek size büyük keyif verir.
* Mutlaka mamogram çektirin. Her üç dakikada bir, bir kadın göğüs kanserine yakalanıyor ve her 12 dakikada bir, bir kadın bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Onlardan biri olmak istemiyorsanız düzenli bir şekilde mamogram çektirip, doktorunuza danışın.
* Güzel bir makyaj seti alın kendinize. Bütün kozmetiklerin en iyisini kullanmaya özen gösterin.
* Dış görünüşünüzü değiştirin. Saçınızı kestirin, boyatın. Estetik ameliyat bile yaptırabilirsiniz.
* Eğer daha önce denemediyseniz şimdi tam zamanı. Yalnız başınıza tatile gitmeye, dolaşmaya başlayın. Daha önce isteyip de yapamadıklarınızı gerçekleştirin.
* Bekarsanız ve düzenli bir ilişkiniz yoksa, artık olması gerek. Ciddi anlamda bir ilişki yaşayın; belki tüm hayatınız değişir.
* Bağışlayıcı olun. Etrafınızda küs olduğunuz insanlar varsa, huzurlu olamazsınız. Onlar için değil, kendiniz için bağışlayıcı olun.
* Paranıza kıyın. Antikaya meraklısınız ama pahalı geliyor. Neden almıyorsunuz ki? Çok fazla para biriktirip elinize ne geçecek? Nereye kadar para biriktireceksiniz? Hiç düşünmeden gidin ve istediğiniz antika objeleri alın.
* Spor yapın. Kayağa, yüzmeye, tenise gidin. Hem günün stresini üzerinizden atarsınız hem de vücudunuz forma girer.
* Yatağınızı değiştirin. Hâlâ tek kişilik yatakta mı yatıyorsunuz? Derhal kendinize kocaman iki kişilik ve ortopedik bir yatak alın; Daha zevkli uyuyacaksınız.
* Dilini bilmediğiniz bir ülkeye gidin. Ortam yabancı, insanlar yabancı… Biraz sıkıntı çekebilirsiniz belki ama çok eğlenceli.
* Tek başınıza yaşamaktan sıkıldınız, evlenmeyi de düşünmüyorsunuz. Yapacağınız tek şey evde hayvan beslemek. Kedi ya da köpek; seçim size ait.
* Sizi üzen insanları çevrenizden uzaklaştırın. Zaten bir 35 sene çektiniz onları, hayatınızın geri kalan kısmında hiç mi hiç yerleri yok!
* Her hafta bir gecenizi deli gibi eğlenmeye ayırın. İster arkadaşlarınızla, ister yalnız.
* Kimse sizin hayatınıza yön veremez. Hayatınıza karışmalarına izin vermeyin, ve kendi içinizden gelenleri yapın, mecbur olduklarınızı değil.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Bunama türleri ve bunama nedenleri |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:17 PM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (2)
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="Sienna"]Bunamanın belirleyici özelliği, kişinin zihinsel yetilerinin günden güne daha çok gerilemesidir. Kadınlarla erkekleri aynı oranda etkiler. Durum genellikle beyin hasarını ya da atrofisini de içerir ve ne yazık ki ikisi için de geri dönüş yoktur. Ancak bazı vakalarda bunamanın ilerlemesi yavaşlatılabilir.
Bunama türleri ve bunama nedenleri
Bunama türleri arasında en yaygın olanı, çok yaşlı insanlarda görülen ve â€yaşlılık bunaması†olarak sınıflandırılanıdır. Ancak beyin damarlarının daralmasına, beynin kan ve oksijenle beslenememesine yol açan bir hastalık olan â€damar sertliğiâ€ne bağlı bunama, daha erken yaşlarda görülebilmektedir.
Günümüzde çok yaygın olmamakla birlikte, kadınlara oranla erkeklerde üç kat daha sık görülen bir bunama türü de, frengi enfeksiyonu sonucu beyinde gelişen iltihaba bağlıdır. Bir başka neden ise, beyindeki urlardır. Ya urun kendisi bunamaya neden olur ya da büyüyen ur, beyni baskı yaparak etkiler.
Araba egzozlarındaki zehirli maddeler, alkol zehirlenmesi, metabolizma (bedenin yaşamı sürdüren süreçleri) aksaklıkları ve beslenme bozuklukları da bunamaya yol açabilir. Ancak burada hasar, bu etkilere çok uzun bir süre ve yoğun bir biçimde açık olma sonucu ortaya çıkar. Bunama travmaya da bağlı olabilir. Ancak her darbenin ya da bilinç yitiminin bunamaya yol açması söz konusu değildir.
Bunama belirtileri nelerdir ve bunama nasıl tedavi edilir?
Bunamanın ilk belirtilerinden biri, bellek zayıflamasıdır. Başlangıçta yakın geçmişteki olayların anımsanması aksar. Yargılama ve akıl yürütme güçleşir; kişi olup bitenleri kolaylıkla kavrayamaz, konum ve koşullara uygun davranamaz. Duygusal dengesizlik söz konusudur.
Bu tür hastalar havagazını ve suyu amaçsızca açmak gibi anlamsız işler yapabilirler. Sabuklama görülebilir, kendilerine ilgilerini ve kendi bilincinde olmayı yitirirler. Bu yüzden çok ilerlemiş vakalarda, hastaların, hem kendilerine hem de çevrelerine zarar vermemeleri için â€kollanmaları†gerekir.
Beyin hasarı ya da atrofisi söz konusu olduğunda, iyileşme umudu yok gibidir. Yapılabilecek en iyi şey, gerilemeye başlamamış yetileri uyarma yoluyla hastanın durumunun iyice bozulmasını geciktirmektir.
Kötü beslenme ya da zehirlenmeye bağlı metabolizma bozukluklarının yol açtığı bunamalarda ise, nedenin saptanmasıyla birlikte ilerleme durdurulabilir.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
| Stres kadınlarda bunama nedeni |
|
Yazar: sıla - 04-26-2011, Saat: 12:12 PM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (5)
|
 |
[SIZE="3"][COLOR="Teal"]İsveçli bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, orta yaşlarda yaşanılan stresin kadınlarda bunama ve Alzheimer riskini arttırdığını ortaya çıkardı. İşte ilginç araştırmanın sonuçları…
İngiltere’de yayımlanan Independent gazetesinin haberine göre, orta yaşlarda, tekrarlayan stres ve endişe bozukluğu atakları geçiren kadınların bunama ve Alzheimer’a yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre iki kat daha fazla.
İsveçli bilim adamlarının, 1968 ila 2000 yıllarında yaptığı bin 415 kadını kapsayan araştırmada, stresten etkilenen 161 kadının bunadığı, çoğuna bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer teşhisi koyulduğu ve orta yaşlarda daha sık stres yaşayan kadınlarda, bunama olasılığının yüzde 65 oranında daha fazla olduğu belirtildi.
Araştırmanın başında 38 ila 60 yaşında olan kadınların yaşadığı stres seviyelerini değerlendirmek amacıyla, 1968, 1974 ve 1980 yıllarında 3 inceleme yapıldı ve kadınların yaşadığı stres “bir ay ya da daha fazla süren uyku problemleri, korku, endişe, sinirlilik, gerginlik ve öfke duygusu†şeklinde tanımlandı.
ncelemelerin her ikisinde de, sık sık ya da sürekli stresli olduğunu söyleyen kadınların bunama olasılığının yüzde 73 oranında arttığı belirlendi. Göteborg Üniversitesi’nden araştırmacı Lena Johansson, bu araştırmanın orta yaşta yaşanılan stresin ilerleyen yaşlarda bunamaya yol açtığını gösteren ilk araştırma olduğunu ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda da benzer bulgulara rastlandığını söyledi.
Johansson araştırmayla ilgili, “Stres öncelikle inme, kalp krizi ve hipertansiyon gibi kardiyovasküler hastalıkların ortaya çıkma riskini arttırıyor. Bu çalışma bunama konusunda risk faktörlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir†dedi ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söyledi.
Lena Johansson, “Stres yaşadığını söyleyen kadınların çoğunda bunamaya rastlanmadı, dolayısıyla insanlara stresi azaltmalarını önermek ya da onları aşırı stresin bunamaya yol açtığı konusunda uyarmak şu anda mümkün değil†dedi.[/COLOR][/SIZE]
|
|
|
|