| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 305 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 301 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 16
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 15
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 24
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,337
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 31
|
Enfal Suresi 12. Ayet. ”V...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-12-2025, Saat: 04:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 31
|
|
|
| Bebeklerin kalbini en çok bu hastalıklar yoruyor |
|
Yazar: MaSaL - 06-15-2011, Saat: 07:23 PM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorumlar (2)
|
 |
Tüm dünyada yaklaşık bin canlı doğumdan 5-6’sı doğumsal kalp hastalığı ile dünyaya geliyor. Türkiye’de kapsamlı bir araştırma yapılmamış olsa da her 100 doğumdan birinde doğumsal kalp hastalığı bulunduğu tahmin ediliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Pediatrik Kardiyoloji Bölüm Sorumlusu Prof. Dr. Ayşe Sarıoğlu Türkiye’de bir yılda dünyaya gelen bebek sayısının fazlalığı nedeniyle 100 doğumdan birinde kalp anomalisi bulunmasının ciddi bir oran olduğuna dikkati çekti.
Prof. Dr. Ayşe Sarıoğlu anne karnındaki bebekte hangi anomalilerin olabileceği hakkında şu bilgileri verdi:
En sık görülen anomalilerin başında kalpte ve kalpten çıkan damarlarda olan doğuştan anormallikler geliyor.
Kalp dört odacıklı bir organdır. Bu odacıklar arasında bölmeler vardır. Bu bölmelerde delikler olabilir. Biz bu deliklere VSD ve ASD adını veriyoruz.
Kalpten çıkan damarlarla ilgili anomaliler de vardır. Damarlardan birisi olmayabilir. Damarlar ince veya dar olabilir damarların çıkışı ters olabilir (transpozisyon). Bu anomali de sık görülmektedir. Damarların her ikisi sağ karıncıktan çıkabilir.
Kalp kulakçıkları ve karıncıkları arasında kapaklar var bunlarla ilgili sorunlar görülebilir. Bebekte doğuştan kalp kapağı olmayabilir.
Kapaklarda darlık yetersizlik olabilir.
Kapaktan geriye kan kaçırma olabilir.
Karıncıklar çok küçük olabilir.
Karıncıklar hiç gelişmemiş olabilir.
Kalpten çıkan damarlarda sorunlar olabilir.
Damarın herhangi bir yerinde darlık oluşabilir.
Akciğerlerden kalbe dönen damarlar yanlış yerlere dönebilir.
YÜZDE 90’ININ NEDENİ BİLİNMİYOR
Kalpteki anormalliklerin yüzde 90’ının nedenini bilmediklerini sadece yüzde 10’unun sebebinin bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Ayşe Sarıoğlu bu yüzde 10’luk oranın içinde anne adaylarının hamilelik döneminden önce ve hamileliğin ilk aylarında yaptıkları yanlışların etkili olduğunu söyledi. Hamilelik sırasında gösterilecek özenin hamilelik öncesinde de gösterilmesinin önemine işaret eden Prof. Sarıoğlu “Bu nedenle biz anne adaylarına hamileliklerini planlı bir şekilde gerçekleştirmelerini öneriyoruz. Taşıdıkları birtakım risklerin önceden belirlenebilmesi amacıyla hekim kontrolünden geçmelerini istiyoruz” dedi.
BEBEKTE ANOMALİNİN BİLİNEN NEDENLERİ NELERDİR?
- Ailede bulunan hastalıklar: Ailede kardeşlerden birinde annede babada teyzede halada yani yakın akrabalarda doğumsal kalp hastalığı bulunması bu riski artırıyor.
Enfeksiyon geçirilmesi: Hamileliğin ilk 3 ayında anne adayında döküntülü hastalık görülmesi de bu sorunlara yol açabiliyor. Viral enfeksiyonlar özellikle kızamıkçık olarak bilenen hastalık kalp anomalileri açısından büyük risk yaratıyor. Bu nedenle genç kızlarımızın kızamıkçık aşısıyla aşılanmasını istiyoruz.
- Kromozom anomalileri: Bazı kromozom anomalileri örneğin Down sendromu tesbit edildiyse Trizomi dediğimiz anomaliler varsa dikkatli olunmalı. Eğer bebeğin bağırsakları ve böbreklerinde doğuştan anomali varsa anne karnında tespit edildiyse bebeğin kalbinde de anomali olabiliyor.
- Sigara ve alkol kullanımı: Bu da sorunlara neden oluyor özellikle alkol kullanımı soruna yol açıyor. Sigara bebeğin gelişmesine de engel oluyor
- İlaç kullanımı: Antibiyotikler bazı ağrı kesiciler sakinleştiriciler epilepsi ilaçları anfetamin ilaç grubu akne ilaçları tiroid ilaçlarının insülin ilaçlarının bebek üzerinde çok etkisi yok ama tiroid ilaçları bazen bebekte hipotirodi (tiroid bezinin yetersiz çalışması) sorunun oluşmasına neden oluyor. Bu nedenle diyabet ve tiroid hastalarının hamileliklerini planlı gerçekleştirmeleri kadın doğum uzmanları ve dahiliye uzmanlarıyla görüşmeleri gerekiyor. Aynı şekilde kalp hastaları da bazı ilaçlar aldıkları için bu kanı sulandırıcı ilaçların kullanımının da düzenlenmesi önem taşıyor.
- Röntgene maruz kalmak: Röntgen ışınları bebeklere zarar veriyor.
|
|
|
| Çocuk ve polenler |
|
Yazar: MaSaL - 06-15-2011, Saat: 07:23 PM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorum Yok
|
 |
İlkbaharın gelişiyle birlikte polen alerjisi olanlar özellikle de çocuklar için zor günler kapıda. Polenler sıklıkla havada uçuşurken gördüğümüz çiçek tozarıdır. Bitkilerin üremesi için genetik bilgileri taşıyan polenlerin diğer bitkilere rüzgar veya böceklerle taşınması gereklidir.
Alerjik açıdan önemli olan polen grubu 20-60 mikron büyüklüğünde olup çok uzak mesafelere taşınabilenlerdir. Bu polenler hava değişiklikleri ile daha küçük parçacıklara bölünür ve dağılmaları daha da kolaylaşırken alerjik kişileri hapşırtan öksürten veya kaşındıran yakınmalara yola açar.
Her polen alerjiye yol açmaz. Polen boyutları solunan havadaki polen miktarı ve polenlerin havada kalma süreleri alerjen yapılarını belirler. Ülkemizde bölgesel farklılıklar olmasına rağmen atmosferde en çok polen bulunan aylar nisan ve hazirandır. Bu aylarda sıklıkla çayır polenleri etkilidir. Hedef organları ise burun ve akciğerlerdir. Eylül ve ekim aylarında ise ot polenleri atmosfere yayılır.
Etkilenme burunda ise "alerjik nezle" akciğerde ise "alerjik astım" rahatsızlığı ortaya çıkar. Yeni yaklaşımlara göre burun ve akciğeri tek bir hava yolu olarak değerlendiriyoruz. Çünkü astımlı hastaların yüzde 80'inden fazlasında alerjik nezle gözlenir. Alerjik nezlesi olanların da yüzde 20-40'ında astım vardır.
Alerjik nezle burun akıntısı hapşırma burunda kaşıntı ve tıkanıklık; astım ise tekrarlayan öksürük hırıltı nefes darlığı ve atakları göğüsten ıslık sesi gelmesi koşma ağlama ve gülmekle ortaya çıkan veya gece uyandıran öksürük gibi belirtiler gösterir. Dış ortamda soluduğumuz havada dolaştıklarından polenlerden tam korunma mümkün değildir. Atmosferdeki polen miktarı sıcak kuru ve rüzgarlı havalarda çok fazladır. Yağmurlu günlerde ise polenler su ile yere indiklerinden havadaki miktarları hemen azalır ve alerjik kişiler rahatlar.
Polenlerden korunmanın yolları:
Hangi polenlere alerji geliştiği saptanmalı
Medyada polen mevsimine uygun günlük hava raporları olmalı ve bunlar takip edilmeli
Polenlerine alerjik olduğu bilinen bitkilerden olabildiğince uzaklaşın
Evin kapı ve pencereleri sıkıca kapatın
Evde ve arabada polen filtreleri kullanın
Evdeki polen düzeyi çok yüksek ise hava temizleyicisi kullanılmalı
Polenlerin atmosferde yoğun olduğu zamanlarda çocukları dışarı çıkarmayın
Dış ortamda ağzı ve burnu koruyan maskeler kullanın
Polen zamanı ağaçlık çimenlik yerlerden çok deniz kenarını tercih edin
Dışarıda çocuklarınıza güneş gözlüğü takın ve eve dönünce hemen yüzünü yıkayın
Şapka takın ve yatmadan saçlarını yıkayın çünkü yapışan polenler uykuda yakınmalara yol açabilir.
Eve gelir gelmez dış ortamda kullanılan giysileri çıkarın
Tedavi
Polen alerjilerine bağlı astım ve alerjik nezle hastasının temel tedavisi ilaç tedavisidir. Bunun için de hem polen mevsiminde yakınmaların ortaya çıkmasını önleyici koruyucu hem de yakınmaları ortadan kaldıran kurtarıcı ilaçlar kullanılır.
Sıklıkla polen dönemi süresince tedavi almak yeterlidir.
Polen aşısı
Polen alerjisine bağlı astım ve alerjik nezleye karşı polen aşısının da bir tedavi yöntemi olarak uygulanabilir. Aşı yalnızca ve yalnızca uygun ilaç tedavisine rağmen kontrol altına alınamayan hastalarda düşünülmeli kullanılıp kullanılamayacağına da alerji uzmanları karar vermelidir.
Alerjik nezlesi olan çocuklarda astım gelişme riski olduğundan ailelerin çocukların yakınmalarına duyarlı ve dikkatli olması gerekir. Çünkü alerjik nezle uygun tedavi edildiğinde astım gelişme riski de azaltılabilir.
Amerikan Hastanesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü
Dr. Elif Altuğ Kolsuk
|
|
|
| Kız çocuğu içine atıyor, depresyona daha çok giriyor |
|
Yazar: MaSaL - 06-15-2011, Saat: 07:22 PM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorumlar (1)
|
 |
Çocuklarda depresyon görülme oranı yüzde 3-5 arasındayken ergenlerde bu oran yüzde 4-8’e kadar çıkabiliyor. Acıbadem Etiler Tıp Merkezi'nden Psikolog Reyan Kanyas depresyon belirtilerinin cinsiyete göre de değiştiğini belirtiyor. Araştırmalara göre kız çocuklarının sorunlara karşı tepkisi dışarı vurmaktan çok içine atmak. İşte bu tepki nedeniyle erkeklere göre depresif belirtiler gösterme ihtimallerinin daha fazla olduğunu belirten Psikolog Kanyas çocuklarda depresyon geçirme olasılığını arttıran nedenler arasında şunları sıraladı: Ailede depresyon geçiren bireylerin olması aile içi problemler anne-baba arasındaki sürekli çatışmalar kişiler arası ilişkilerdeki problemler terkedilme korkusu ve kayıplar… Stres altında bulunan çocuklar dikkat eksikliği öğrenme veya davranış bozukluğu olan çocukların da depresyon yaşama riski daha yüksek oluyor.
BEBEKLERDE AŞIRI AÄžLAMA DEPRESYON BELİRTİSİ
Çocuklarda görülen depresyon belirtileri yetişkinlerdekine benzer olabildiği gibi bazen çocukların yaşadığı depresyon kendini farklı şekillerde de belli edebiliyor. Bebeklik döneminde durgunluk aşırı ağlama huzursuzluk hırçınlık iştahta azalma kusma ishal kilo kaybı ve fiziksel gelişimde gecikme çocuktaki depresyonun habercisi olabilirken; daha büyük çocuklarda depresyon mutsuzluk sıkıntı ilgisizlik saldırganlık veya baş/karın ağrısı gibi fiziksel şikayetler şeklinde ortaya çıkabiliyor.
İnsanlar ile vakit geçirmekten hoşlanan bir çocuk artık yalnız kalmak istiyor ve hiçbir şeyle ilgilenmek istemiyorsa; eskiden onu eğlendiren şeyler artık onun için hiç veya çok az eğlenceli bir hal almışsa bu durum depresyon belirtisi olabilir. Depresyon geçiren bir çocuğun sevilmediğini düşünüp ‘kötü bir çocuk’ olduğu gibi söylemlerde bulunabileceğine dikkati çeken Reyan Kanyas “Olaylardan dolayı da sık sık kendini suçlar. Kendine güveni azalır çekingenleşir ölmek istediği gibi söylemlerde bulunup intihardan bahsedebilir. Depresyon yaşayan ergenler ise kendilerini daha iyi hissedebilmek için sigara alkol veya uyuşturucu kullanımında medet umabilirler” diye konuştu. Okulda veya evde düzeni bozan çocuklar da depresyon geçiriyor olabilir. Bazen çocuklar öfke saldırganlık gibi davranış problemleri sergileyerek depresyonlarını maskeliyor olabilirler. Ayrıca depresyon çocuğun okul başarısında düşmelere konsantrasyon ve dikkat eksikliğine sebep olabilir.
Reyan Kanyas çocuklarda görülen depresyon belirtilerini şöyle sıraladı:
Sık sık üzüntülü olma hali ve ağlama
Uyku bozuklukları ve yeme alışkanlıklarında değişim
Sevdiği aktivitelere ilgisizlik zevk almama
Enerji eksikliği
Kendini soyutlama iletişimsizlik
Öz saygı eksikliği suçluluk duygusu
Öfke yıkıcı haraketler saldırganlık
Konsantrasyonda düşüş okulda başarısızlık
Baş ağrısı karın ağrısı gibi bedensel şikayetler
İntihar veya kendine zarar verici davranış düşünceleri
Tanı konulmamış ve tedavi görmeyen kişilerde depresyon kişinin gündelik hayatında aksamalar yarattığı gibi intihar riskini de artırabiliyor. Dolayısıyla depresyonun teşhisi ve tedavisi önem taşıyor. Bu durumda anne-babaların ve öğretmenlerin çocukların ruhsal durumlarıyla ilgili kendilerini eğitmeleri ve çocukların davranışlarıyla ilgili iyi bir gözlemci olmaları; gerektiğinde profesyonel yardıma başvurmaları gerekiyor. Uzmanlar kapsamlı bir tedavi için kişisel terapinin yanında aile ile çalışmayı ve gerektiğinde ilaç kullanımını da önerebiliyorlar.
|
|
|
| Doğumda Oluşan Kol Felci |
|
Yazar: MaSaL - 06-15-2011, Saat: 07:21 PM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorumlar (1)
|
 |
Zor ve makat gelişi doğumlarda çocuğun boynunun zorlanması sonucu kol ve ele giden sinirler zedelenebilir ve felç ortaya çıkabilir.
Felç nadiren sinirlerin kopması sonucu ortaya çıkabilir ; bu durumda sinirlerin dikilmesi gerekir veya sinirlerin zedelenmesi sonucu gelişir ; bu durumda sinir kendiliğinden iyileşir.
Felç sadece omuz ve dirsekte olabilir veya sadece el de olabilir veyahut hepsinde olabilir. İlk 3 ayda hastaların %90 ında iyileşme olur .
İlk iki ayda hiç iyileşme belirtisi olmayan yani elini ve kolunu oynatmaya başlayamayan hastanın boyundan kola giden sinirlerin koptuğuna hükmedilir ve bu durum EMG ve MRI gibi ileri tetkiklerle tesbit edilerek mikro-cerrahi teknikleriyle sinirler dikilir.
Tedavide esas; sinirlerin iyileşme müddeti içersinde eklemlerde sertliklerin adelelerde zayıflamaların önüne geçmektir.
Bunun için çocuğa devamlı olarak egsersiz yaptırılır. Sinir kendiliğinden iyileştiğinde önünde sertleşmemiş bir eklem ve zayıflamamış bir adele bulursa tedavide başarıya ulaşılmış olur
|
|
|
| Ebeveynler bebeklerinin göz tansiyonuna dikkat etmeli ! |
|
Yazar: MaSaL - 06-15-2011, Saat: 07:21 PM - Forum: Anne ve Bebek
- Yorumlar (1)
|
 |
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Akyol bazı durumlarda bebeklerin göz tansiyonuyla doğabildiğini anne babanın bu konuda erken teşhis anlamında uyanık olması gerektiğini söyledi.
Akyolhalk arasında "göz tansiyonu karasu hastalığı" olarak da bilinen glokomun sinsi seyirli bir hastalık olduğunu vurguladı.
Her yaşta görülebilen bir hastalık olan glokomun özellikle 40 yaşından sonra çıkan "birincil" tipinin görülme sıklığının diğer türlerine oranla yüzde 85 olduğunu ifade eden Akyol "Tedavi edilmediğinde atlanıldığında hatta tedavinin geç yapıldığı uygun yapılmadığı durumda genelde körlükle sonuçlanan bir hastalık. Bu nedenle glokom önemli bir hak sağlığı sorunu" diye konuştu.
Toplumun tüm kesimlerinin göz sağlığı bakımından göz tansiyonunu bilmesi ve ölçtürmesi gerektiğine dikkati çeken Akyol şöyle devam etti:
"Birincil glokom genelde rutin muayenede göz hekimine gittiğinizde ortaya çıkan bir hastalık. Göz içi basıncını ölçtüğünüzde ki buna göz tansiyonu diyoruz bunun yüksekliği ve buna bağlı olarak ilerlediği durumlarda hasta tarafından fark edilemeyen bizim 'görme alanı' dediğimiz bozuklukla seyreden ve görme sinirini tahrip ederek geriye dönüşümsüz bir durumun ortaya çıkmasıyla oluşuyor. Dolayısıyla hasta bunun farkında olmuyor. Ancak rutin muayenede göz içi basıncını ölçmek gözün yapısındaki kalınlığı ölçmek göz içine ve görme alanına bakmak ve göz dibini aletlerle birlikte değerlendirilerek teşhis konulabiliyor."
Göz tansiyonunun ömür boyu tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu belirten Akyol "Bu durumun geriye dönüşümü mümkün değil. İlerlemesini engellemek amacıyla yapılıyor tedaviler. İlaç ve lazer tedavisi yapılıyor. Başarısız kalındığında cerrahi tedavi uygulanıyor. Bütün bunlara rağmen hastalık yine de ilerleyebiliyor. Onun için kontrol çok önemli. Bu bakımdan hastaların çok uyanık olması lazım" dedi.
Glokomla ilgili çok çeşitli nedenlerin ileri sürülebileceğini kalıtsal veya bazı hastalıklarla birlikteliklerin olabileceğini ancak bunların kesinleştirilmiş bir araştırma sonucunun olmadığını dile getiren Prof. Dr. Akyol "Hastanın kendi göz yapısı burada çok önemli. Göz içi sıvısının dolanımındaki bozukluk çok önemli. Ama bir ailede glokom varsa o ailenin çocuklarında glokom görülme riski topluma göre 2 kat daha fazla. Ailesinde göz tansiyonu ve diğer göz rahatsızlıkları olanlar daha dikkatli olmalı" diye konuştu.
Dünyada 60 milyon glokomlu insan bulunduğunu bu sayının 2012 yılında 70 ile 80 milyon dolayına ulaşacağının öngörüldüğünü ifade eden Akyol "Bu çok korkunç bir rakam. Bunların birçoğu da teşhis edilmeden yaşıyor. O nedenle göz tansiyonu bilinmeli. Nasıl herkesin evinde tansiyon aleti varsa belki ileride herkesin elinde göz içi basıncını ölçen bir alet olacak" dedi.
Tek tedavi yolu ameliyat
İkincil glokom denilen hastalık türünün ise çocukluk döneminde ortaya çıkabildiğini anlatan Akyol şunları söyledi:
"Bazı durumlarda bebek göz tansiyonuyla doğabiliyor. Bu 10-15 bin doğumda bir oluşabiliyor. Akraba evliliklerinde daha çok olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla anne babanın bu konuda erken teşhis anlamında uyanık olması lazım. Bebeklerde gözde fazla yaşarma gözde büyüme gözde ışığa karşı hassasiyet ışığa karşı göz kırpma varsa bir göz doktoruna başvurularak bu durum araştırılmalı. Bebeklerde ve çocuklarda teşhis daha kolay yapılabilir. Eğer bir bebekte göz tansiyonu varsa tek tedavi yolu ameliyat. İlaçla tedavisi yok. Özellikle erken teşhis edilip müdahalede bulunulan vakalar düzeliyor. Ama glokomla mücadele bitmiyor. Glokomla doğmuşsanız onunla yaşayacaksınız demektir."
Gözün korunması için rutin ve alışılmışın dışına çok çıkmamak gerektiğine işaret eden Akyol şunları kaydetti:
"Gözle ilgili ağrı sinek uçuşması karıncalanma bulanık dalgalı veya bulutlu görme şimşek çakmaları gibi belirtilerde mutlaka hekime başvurulmalı. Ebeveynlerin çocuklarını 0-6 yaş arasında en az bir kez göz doktoruna götürerek muayeneden geçirmesi şart. Bir rahatsızlık olmasa bile çocuklar kontrolden geçirilmelidir. Erişkinlerde ise 35 yaşından sonra glokom veya diğer rahatsızlıklar için yaşlılığa bağlı rutin yıllık muayeneleri yapılmalıdır. Sağlıklı beslenme tüm hastalıklarda olduğu gibi göz için de uygulanmalıdır."
Türk toplumunun göz sağlığına "rahatsızlıklar başlamadan" gereken önemi vermediğini vurgulayan Prof. Dr. Akyol "Çünkü insan gördüğüne inanıyor. İnsanlarımız ancak görmelerinde bir sorun olursa doktora müracaat ediyorlar" diye konuştu.
|
|
|
|