| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 277 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 273 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot
|
| Son Aktiviteler |
Batılı, Hurafeyi Atalarım...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-24-2025, Saat: 10:36 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 12
|
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,340
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
|
|
| NLP İş Yaşamınızda Size Neler Sağlar? |
|
Yazar: MaSaL - 04-24-2011, Saat: 12:03 AM - Forum: Diğer (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
Hedef belirlemek: Tüm duygu düşünce ve davranışlarınızı harekete geçirecek hedeflerinizi nasıl belirleyebilirsiniz?
Duyguları yönetmek: İş yaşamınızdaki olumlu duygularınızı artırmak ve olumsuz duygularınızdan kurtulmak performansınızı ne kadar artırır?
Kişisel motivasyonu sağlamak: Kendinizi en iyi şekilde motive etmeyi öğrenmek başarınızı ne kadar artırır?
Davranış ve alışkanlıkları yönetmek: Hedeflerinize götürmeyen davranış ve alışkanlıklarınızı değiştirmek ve yerine hedefe götürecek olanları oluşturmak size ne avantaj sağlar?
Ekip içi iletişim ve ilişkileri geliştirmek: Yönetici iş arkadaşı ve astlarınızla iletişim ve ilişkilerinizi geliştirmek ekip başarınızı nasıl etkiler?
Satış hedeflerine ulaşmak: Müşterileriniz ile iletişim ve ilişkilerinizi geliştirmek satış hedeflerinize ulaşmanızı nasıl etkiler?
NLP geliştirdiği araç ve tekniklerle iş dünyasında değişime hızlı uyum sağlayan ve çalışanlarının performanslarını sürekli artırıp pazarda rekabet avantajı yaratan öncü şirketlere hizmet etmeye devam etmektedir.
|
|
|
| NLP Hangi Alanlarda Kullanılır? |
|
Yazar: MaSaL - 04-24-2011, Saat: 12:02 AM - Forum: Diğer (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
Eğitim:
Sınavlara stressiz hazırlanma
Sınav anında bilgileri hatırlama (Üniversite sınavları vb..)
Ders çalışma alışkanlıklarının değiştirilmesi
NLP ile kalıcı ve hızlı öğrenme
Dinleyicileri bilinçdışı düzeyde etkilemenin sırları
Bilinçaltı öğrenmeyi ve öğretmeyi kolaylaştırmak
Anlamayı hızlandırmanın etkili yöntemleri
Öğrenmenin önündeki engelleri kaldırmak
Öğrencilerin geçmişten gelen öğrenim engellerini kaldırmak
Öğrenen kişileri modelleme
4 öğrenme stili ve eğitim planlaması (4MAT sistemi)
Hızlandırılmış öğrenme
Üretken öğrenme
Yetişkin öğrenme teorisi ve hafıza dinamikleri.
Kişisel gelişim:
Motivasyon karar verme ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi
Fikirlerin açıkça ve gerektiğinde ortaya konması
Her tür davranış değişimi
İstekleri davranışa dönüştürme becerileri kazanma
İstemediğimiz davranışlardan kurtulma
Mevcut olmayan davranışların kazanılması
Bağımlılıkların giderilmesi ( Sigara alkol kumarvb..)
Genellemesiz ve stressiz bir yaşam
Self-motivasyon
Yeme alışkanlıklarının değiştirilmesi
Kilo almadan sigara alışkanlığından kurtulma
Moral gerektiren tüm durumlar
İç çatışmaların yok edilmesi ve iç barışın sağlanması
Hayır diyebilmeyi öğrenme.
Terapi:
Depresyon
Panik atak
Sosyal fobiler
Kişilik bozuklukları
Cinsel sorunlar
Tüm psikolojik rahatsızlıklar.
Business (İş dünyası):
NLP ile Liderlik
NLP ile Satış ve Pazarlama stratejileri
NLP ile iletişim teknikleri
Takım iletişimi ve takım ruhunun yükselmesi
Çalışanlarla iletişim
Stratejilerçözümü ve çoğaltılması
Bir bütün olarak öğrenen organizasyonların geliştirilmesi
Duruma göre stratejileri kullanmak
Motivasyon stratejileri
Karar stratejileri
Yaratıcılık stratejileri
Doğru kararların modellenmesi
Başarılı yöneticilerin modellenmesi
Yönetim satış pazarlama konusunda ikna kalıpları
Bilinçaltı satış ikna ve prezantasyon teknikleri
Coaching.
|
|
|
| NLP'nin Tarihi; John ve Richard'ın Hikayesi |
|
Yazar: MaSaL - 04-24-2011, Saat: 12:01 AM - Forum: Diğer (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
Her şey 1972 yılında Santa Cruz� daki Kalifornia Üniversitesinde John Grinder ile Richard Bandler� in tanışıp arkadaş olmalarıyla başladı. John Dilbilim Asistanıydı. Richard psikoloji okuyordu son sınıftaydı ve Gestalt terapisine çok ilgi duyuyordu. Arkadaşı Bob Spitzer� in yayınevi �Science and Behaviour Books� için Fritz Perls� in Gestalt uygulamalarıyla ilgili video kayıtlarını yazıya döküyordu. Bu yazılar daha sonra �Eyewitness To Therapy� adlı kitabın temelini oluşturdu.
Bob Spitzer� in Santa Cruz yakınlarında bir malikanesi vardı ve sık sık dostları oraya gelip bazen günlerce kalırlardı. 1972 yılında Gregory Bateson� un orada kaldığı dönemde Bandler malikaneye gidip Bateson� un yanındaki odada kalmaya başladı. Bu çalışmalara katılanlar genellikle öğrenciler ve semt sakinleriydi. Beş dolar ödüyorlardı. Richard John ile temas kurarak Gestalt çalışmalarına katılmasını teklif etti. John bu konulara karşı çok meraklıydı ve Richard onun Gestalt çalışmalarını başarıyla yönetebileceğini daha baştan biliyordu. RichardJohn� a Gestalt Terapisinin nasıl uygulandığını John da Richard� a kendi bilgilerini ve becerilerini öğretti. Böylece John Richard� ın yönettiği pazartesi geceleri grup çalışmalarına katılmaya başladı. Bu çalışmalar sırasında Richard�ı modelliyordu. Önemli kalıpları göz hareketlerinifarklı ses tonlamalarını kullanmayı öğrenmişti. İki ayda Bandler� in kalıplarını ve performansını onun gibi uygulayabilir hale gelmişti.
Kısa bir süre sonra John Perşembe akşamları �Hızlandırılmış Mucize� adını verdiği grup çalışmalarını yönetmeye başladı.
Richard ünlü aile terapisti Virginia Satir� in Kanada� da düzenlediği bir ay süren eğitim programını gözlemleme ve videoya çekme işi aldığında buna çok sevindi. Daha önce karşılaşmışlardı ve hatta arkadaş bile sayılabilirlerdi. Tüm programı dışarıdan izole edilmiş küçük kayıt odasından izledi. Dışarıyla bağlantısını sadece seminer odasındaki mikrofonlar sağlıyordu. Bir kulağıyla seminer odasındaki konuşmaları dinlerken diğer kulağıyla Pink Floyd dinliyordu. Son hafta Virginia bir danışmanlık durumu oluşturdu ve katılımcılardan o güne kadar edindikleri malzemeleri kullanarak bunu çözmelerini istedi. Hiçbiri bunu başaramadı Richard hariç. Kayıt odasından bir fırtına gibi dışarı fırlayan Richard danışmanlık sorunuyla ilgili görüşlerini açıkladı. Virginia onu dinledikten sonra �Tamamıyla doğru!� dedi. BöyleceRichard bir anda kendisini Virginia� nın terapi kalıplarını herkesten daha fazla bilen esrarengiz bir durumda buldu bunu öğrenmek için hiçbir bilinçli çaba sarfetmediği halde.
Richard malikaneye geri döndüğünde John Virginia Satir� in bazı kalıplarını ondan modelledi. Etkinlikleri her gün biraz daha artıyordu. İki aylık süre artık üç haftaya inmişti.
Artık ellerinde iki tane etkin terapi modeli vardı. Bunlar kendi içlerinde bütündüler ve aynı zamanda birbirlerine karşıt özellikler taşıyorlardı. Virginia Satir Modeli ve Fritz Perls Modeli. Aslında bu iki kişi birbirinden tamamıyla farklı iki karaktere sahipti. Patırtı gürültü çıkarmadan aynı odada yan yana oturmaları bile neredeyse olanaksızdı. Bu yüzden çok değerli örnek çift oldular. Kişisel üslupları çok farklı olduğundantedavi kalıplarındaki ortak özellikler daha açık bir şekilde görünüyordu.
Richard ve John daha sonra dünyaca ünlü hipnoterapist Milton Erickson� u modelleyerek onun zengin hipnotik kalıplar koleksiyonunu çalışmalarına kattılar.
Böylece iş dünyasında eğitim ve sağlık alanlarında başarılı olmuş kişilerin becerilerinin modellenme süreci hızla ilerledi ve eğitimler insanlara olağanüstü üretkenlik sağladı.
B)SANTA CRUZ KALİFORNİA 1972:
Richard ve John� un yeni bir terapi okulu kurmak gibi bir amaçları yoktu. Sadece bu üç başarılı ve birbirinden çok farklı terapistin kalıplarını ortaya çıkarmak ve bunları başkalarına AKTARMAK istiyorlardı. Teorilerle ilgilenmiyorlardı. Uygulanabilir ve öğretilebilir olan başarılı terapi modelleri ürettiler. Birbirinden çok farklı kişiliklere sahip olan üç başarılı terapisti modelleyip hayret verici benzer kalıplar elde ettiler. Bu kalıpları alıp refine ettiler katıksız hale getirdiler ve bir etkin iletişim modeline dönüştürdüler. �Etkin İletişim� yanında �Kişisel Değişim��Hızlandırılmış Öğrenme� ve �Daha Sevinç Dolu Bir Yaşam� için kullanılabilir hale getirdiler.
John ve Richard bir dönem Gregory Bateson ile çok yakın ilişki kurdular. Bir İngiliz Antropolog olan Gregory iletişim ve sistemler teorisi üzerine yazılar yazıyordu. Biyoloji Sibernetik Antropoloji ve Psikoterapi gibi birçok farklı konu üzerine makaleler yayımlanmıştı. Şizofreni üzerine makaleleri yayımlanmıştı. Şizofreni üzerine geliştirdiği �The Double Bind Theory� çok ünlüydü. NLP çalışmalarına katkısı büyük oldu.
Bu çalışmalardan sonra NLP birbirini bütünleyen iki yönde ilerledi. Birincisi hangi alanda olursa olsun �Mükemmelliğin Kalıplarını Keşfetme� süreciydi. İkincisi başarılı insanların düşünme ve iletişim kurma becerilerinden yararlanarak etkin yollar kazanmaktı. Bu kalıplar ve beceriler tek başlarına da kullanılabilirdi fakat aynı zamanda modelleme süreciyle geri bildirim sağlanarak daha da güçlendirilebilirdi.
C)SANTA CRUZ 1975:
Gregory Bateson John ve Richard� ın yazdığı Meta Model ile ilgili �The Structure of Magic 1� başlıklı çalışmalarını okuduğunda çok coşkuya kapıldı ve onlara Arizona Phoenix� te yaşayan terapist Milton Erickson ile temas kurmalarını önerdi. Hatta onlar için bir randevu aldı. Milton Erickson en ileri düzeyde hipnoterapist uygulayıcısı olarak tanınıyordu. Amerikan Society for Clinical Hypnosis� in kurucu başkanıydı. Duyarlı ve başarılıydı. John ve Richard onunla ilgili çalışmalarını iki kitapta topladılar. �Patterns of Hypnotic Techniques of Milton H. Erickson Volume 1� Meta Yayınlarından 1975 yılında yayımlandı. Judith Jelozier� in de yazarlarından biri olduğu �Volume 2� ise 1977 yılında yayımlandı. Özellikle Algi filtreleri konusunda bilgi içeriyordu.
John ve Richard� ın �The Structure of Magic 1� adlı kitapları 1975 yılında ve �Magic 2� 1977 yılında yayımlandı.
D)SANTA CRUZ 1976:
1976 baharında John ve Richard Santa Cruz� un yüksek tepelerinden birinde bir dağ evine kapandılar. Bütün görüşlerini ve keşiflerini ortaya döktüler. 36 saatlik bir maratonun sonunda bir kırmızı Kaliforniya şarabı açarak kendilerine şunu sordular: �Biz buna ne ad takacağız?�. Bu sorgulamanın ardından Neuro Linguistik Programming ortaya çıktı.
Neuro sözcüğü görme işitme koklama tatma dokunma ve hissetme gibi nörolojik süreçlerimize işaret ediyordu. Bilgimizi bu duyurular sağlıyor ve ardından davranışlarımız oluşuyordu. Sadece görünmeyen düşünce süreçlerini değil fikirler ve olaylar karşısında ki fizyolojik tepkilerimizi de kapsıyordu. Beden ve zihin insan denen ayrılmaz bir birlik oluşturuyordu.
�Linguistik� sözcüğü başkalarıyla iletişimimizin temelinde yatan dili kullanma ve düşüncelerimizle davranışlarımızı düzenlememize işaret ediyordu.
�Programlama� sözcüğü ise istediğimiz sonuçları üretmek için fikirlerimizi ve davranışlarımızı organize etmeyi seçebileceğimizi gösteriyordu.
NLP insanın öznel deneyiminin yapısıyla ilgilenir. Ne işittiğimizi ve ne hissettiğimizi nasıl organize edebileceğimizle ilgilenir. Dış dünyayı nasıl algıladığımızla ve nasıl filitre ettiğimizle ilgilenir. Bunu dil ile nasıl tanımlayabileceğimizle ve belirli sonuçları üretmek için nasıl davranabileceğimizle ilgilenir.
E)1977 YILI:
1977 yılında John ve Richard Amerika� nın her yöresinde çok başarılı halka açık seminerler verdiler. 10 yıl içinde 100.000 kişi NLP çalışmalarına katıldı.
1979 yılında John ve Richard� ın �Frogs into Princes� adlı kitapları yayımlandı. Kendi seminer notlarından düzenlenen bu kitapta; ÇapalamaYeniden Çerçeveleme Temsil Sistemleri Uyum ve Görsel Erişim İpuçları gibi önemli NLP kalıpları içermekteydi. Best Seller oldu ve bir milyonun üzerinde sattı.
1980 yılında John ve Richard Robert Dilts ve Judith Delozier ile birlikte �Neuro � Linguistik Programming: Volume 1 The Study of The Structure of Subjective Experience� adlı kitabı yayımladılar.
1982 yılında John ve Richard� ın �Reframing: Neuro � Linguistic Programming and The Transformation of Meaning� adlı kitapları yayımlandı. Bu kitap seminer notlarından oluşuyordu.
1987 yılında John ve Judith Delozier �Turtles All The Way Down� adlı kitaplarını yayımladılar. Seminer notlarından oluşan bu kitapta NLP� yi daha basit bir şekilde tanımladılar. Temel noktayı bilinç ve bilinç dışı süreçlerin dengelenmesi olarak belirlediler. Böylece New Code NLP denilen yaklaşım ortaya çıktı.
1997 yılında John ile Richard� ın yolları ayrıldı. NLP� nin isim hakkı mahkeme kararıyla Richard� ın oldu.
Günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde 100� ün üzerinde NLP şirketi NLP Enstitülerinin sayısı da 50� nin üzerindedir
|
|
|
| Nlp Hakkinda Varsayimlar ve Önermeler... |
|
Yazar: MaSaL - 04-24-2011, Saat: 12:00 AM - Forum: Diğer (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
NLP VARSAYIMLARI
Aşağıda belirtilen 13 varsayım NLP�nin temel ilkeleri yol gösteren felsefesi ve inançlarıdır.
Bu ilkelerin doğru veya evrensel olduğu iddaa edilemez. Onların doğruluğuna inanmak zorunda değilsiniz. Onlara �varsayımlar� denirçünkü onların doğruluğunu varsayarak ona göre davranırız. Aslında onlar yaşam konusunda bir etik ilkeler dizisi oluşturur.
1) İletişimin anlamı aldığınız tepkidir. İletişimde genellikle bir kimsenin bir başkasına bilgi aktardığı varsayılır. Taraflardan biri kendisi için �anlamlı� bir bilgiye sahiptir ve karşı tarafın aktarmak istenilen şeyi anlamasını ister. Genellikle kişi �söylemek istediğini söylediği� zamaniletişim sorumluluğunun sona erdiğini varsayar. Etkili iletişimciler konuşmayı bitirdikleri zaman sorumluluklarının sona ermediğini bilirler. Pratik açıdan bakıldığında aktardıkları mesajın anlatmak istedikleri değil karşı taraf tarafından anlaşılan şey olduğunu bilirler. Genellikle bu ikisi birbirlerinden çok farklıdır. İletişimde karşı tarafın ne anladığı ve nasıl karşılık verdiği çok önemlidir. Kişinin alınan karşılığa dikkat etmesi gerekir. Eğer iletişimci istediği karşılığı alamıyorsa alana kadar iletişimini değiştirmelidir.
İletişimde �yanlış anlamanın� birkaç nedeni vardır. Birincisi her birey dildeki her sözcük ile ilgili farklı bir yaşam deneyimine sahiptir. Genellikle bir kişinin bir sözcükle (kişinin o sözcük için kendi karmaşık eşitliği) anlatmak istediği bir başkasının aynı sözcükle anlatmak istediğinden çok farklı olabilir. İkinci neden kişinin ses tonu ve yüz ifadesinin de bilgiyi ilettiği ve karşı tarafın söylenenler kadar bunlara da karşılık verebileceğini bilmemekten kaynaklanır. Eski bir atasözünde de söylendiği gibi �eylemler sözcüklerden daha yüksek sesle konuşur� ve Nöro Linguistik Programlama kişileri bu ikisi arasında bir uyumsuzluk olduğunda eylemlere daha fazla dikkat etmeleri gerektiği konusunda eğitir.
2) Harita temsil ettiği arazinin kendisi değildir. Başarılı iletişimciler dünya ile ilgili deneyimlerini düzenlerken kullandıkları temsillerin gerçek dünyadan farklı olduklarını bilirler. Bazı semantik düzeyler arasında ayırım yapmak önemlidir. Birincisi dünyadır. İkincisi kişinin dünya ile ilgili deneyimidir. Bu deneyim bireyin dünya �haritası� veya �modeli�dir ve kişiden kişiye değişir. Her birey kendine has bir dünya modeli yaratır ve başkalarından farklı bir gerçeklik içerisinde yaşar. Kişi direkt olarak dünyaya dayalı eylemlerde bulunmaz dünya hakkında yaşadığı deneyimlere göre eylemlerde bulunur. Bu deneyimler doğru veya yanlış olabilir. Kişinin deneyimi dünya ile benzer bir yapıda olması ölçüsünde doğrudur ve yararlı olup olmadığı da buna bağlıdır. Kişinin deneyimi ya da dünya haritası modeli veya temsili dünyayı nasıl algıladığını ve önündeki seçenekleri belirler. Nöro Linguistik Programlama tekniklerinin çoğu bireyin dünya temsilini daha yararlı ve gerçek dünyaya daha uygun kılmak üzere değiştirmeyi içerir.
3) Dil deneyimin ikincil temsilidir. Dil ayrıca üçüncü anlam düzeydir. Birincisi dış dünyadan gelen uyarıdır. İkincisi kişinin o uyarı ile ilgili temsili veya deneyimidir. Üçüncüsü de kişinin o deneyimi dil aracılıyla tanımlamasıdır. Dil kendi başına bir deneyim değil deneyimin temsilidir. Sözcükler sadece bireyin gördüğü duyduğu veya hissettiği şeyleri temsil ederken kullanılan tesadüfi işaretlerdir. Farklı diller konuşan insanlar aynı şeyleri temsil eden farklı sözcükler kullanırlar. Ayrıca her birey kendi yaşamında gördüğü duyduğu veya hissettiği şeylerle ilgili diğerlerinden farklı deneyim kümelerine sahip olduğu için kullandığı sözcükler de kişiden kişiye farklı anlamlar taşır. İnsanlar bu anlamların benzerlik taşımaları ölçüsünde birbirleriyle etkili iletişim kurabilirler. Benzerliklerin çok az olması durumunda ise iletişim sorunları ortaya çıkmaya başlar.
4) Zihin ve beden aynı sibernetik sistemin ayrılmaz parçalarıdır ve birbirlerini etkilerler. �Zihin� ve �beden� birbirlerinden bağımsız değildir. Her iki sözcük de aynı �bütün� veya �gestalt� ile ilgili parçalara işaret eder. Bir bütün olarak hareket ederler ve birbirlerine bağımlı olarak karşılıklı etkileşimde bulunurlar. Tıpkı bir insan gibi bir sibernetik sistemin parçasında oluşan her şey sistemin geri kalanını da etkiler. Yanibedenin fiziksel durumu düşünceleri ve düşünceler de hisleri etkiler. Kişinin algısal girdileri içsel düşünce süreci duygusal sürecifizyolojik tepki ve davranış şeklinde çıktıların hepsi aynı anda gerçekleşirler. Pratik açıdan bu şu anlama gelir; kişi doğrudan düşünme şeklini değiştirerek yada fizyolojisini veya hislerini değiştirerek düşüncelerini değiştirebilir. Aynı şekilde düşünme şekli değiştirilerek fizyoloji veya hisler değiştirilebilinir. Daha sonra ele alacağımız gibi bunun şöyle bir doğal sonucu vardır: bir eylemin daha iyi yapılmasını sağlamak için görselleştirme ve zihinsel prova çok önemlidir.
5) Zorunlu çeşitlilik yasası insanoğlu da dahil olmak üzere her türlü sibernetik sistemde en geniş davranış seçeneğine veya çeşidine sahip eleman veya insanın bütün sistemi kontrol edebileceğini söylemektedir. İnsani sistemlerde kontrol sözcüğü bireyin kendisine veya başkalarına ait deneyimlerin kalitesini belirli bir anda veya zaman içerisinde etkileyebilme yeteneğini anlamına gelir. En geniş davranış esnekliğine yani etkileşim çeşitliliğine sahip olan kişi sistemi kontrol eder. Seçeneğe sahip olmak her zaman seçeneksizliğe göre daha iyidir daha çok seçeneğe sahip olmak da daha az seçeneğe sahip olmaktan daha iyidir. Bu durum ayrıca Nöro Linguistik Programlama�nın daha önce belirtilmiş olan üçüncü ilkesiyle ilgilidir. Bu ilkeye göre arzulanan sonuç alınıncaya kadar davranışları değiştirmeye devam etmek gerekir. Eğer yapılan işlem başarılı değilse davranış değiştirilmeli ve başka bir şey yapılmalıdır. Herşey başarısız bir işlemden daha iyidir. Kişi başarılı oluncaya kadar davranışını değiştirmeye devam etmelidir.
6) Davranışlar adaptasyondan başka bir şey değildir. Davranışlarımız yapıldıkları ortama ve duruma göre değerlendirilir. Kişinin gerçekliği dünyayı algılama şekline göre tanımlanır. Dolayısıyla sergilenen bir davranış bireyin kendi gerçekliğine göre uygundur. İyi ya da kötü bütün davranışlar bir tür adaptasyondur belli bağlamlarda faydalıdır. Öğrenildiği ortama göre bütün davranışlar birey tarafından bugün veya geçmişte adapte edilmişlerdir. Bir bağlamda uygun olan davranış başka bir bağlamda uygun olmayabilir. İnsanların bunu anlamaları ve gerektiğinde davranışlarını değiştirmeleri gerekir.
7) Bireyin şimdiki bir davranışı kendisi açısından mevcut en iyi seçeneği yansıtır. Her davranışın ardında olumlu bir niyet yatar. Birey kim olduğuna yaşam deneyimlerine ve farkında olduğu seçeneklere bağlı olarak belirli bir anda kendisi için en iyi seçeneği tercih eder. Eğer daha iyi bir seçenek sunulursa mutlaka onu kabul eder. Birinin uygun olmayan bir davranışını değiştirmek için kendisine başka seçenekler sunmak gerekir. Bu yapıldıktan sonra doğru davranmaya başlar. Nöro Linguistik Programlama bu yeni seçenekleri sunma teknikleri içerir. Aynı zamanda NLP�de seçenekler asla azltılmaz; daha fazla seçenek sağlanır ve mevcut seçenekler belli bir bağlama dayandırılır.
8) Davranışlar mevcut duruma göre değerlendirilir anlaşılır veya değiştirilir. Birey ne olmak istediğine göre kendi davranışlarını değerlendirmelidir. Elinden gelenin en iyisi olma yönünde çaba göstermelidir.
9) İnsanlar istedikleri değişiklikleri gerçekleştirmek için gereken bütün kaynaklara sahiptir. Yapılması gereken bu kaynakların yerini bulmak veya bunlara erişmek ve doğru bağlamda ortaya çıkmalarını sağlamaktır. Nöro Linguistik Programlama bu görevin başarılmasını sağlayan teknikler sunar. Bu pratikte şu anlama gelmektedir; insanların kendi sorunlarını kavramaya çalışmak veya bunların üstesinden gelecek araçlar geliştirmek için zaman kaybetmeleri gerekmiyor. Sorunları çözmek için gereken bütün kaynaklara zaten sahipler. Yapmaları gereken tek şey bu kaynaklara erişmek ve bunları şimdiki zaman çerçevesine aktarmaktır.
10) Dünyada mümkün olan her şey benim için de mümkündür; sadece nasıl yapılacağını bilmek gerekir. Eğer bir insan belli bir davranış sergileyebiliyorsa o zaman benim için de bunu yapmak mümkündür. Bunun �nasıl� yapıldığını saptama işlemine �modelleme� denir. Nöro Linguistik Programlama ilk olarak bu işleme dayanarak ortaya çıkmıştır.
11) Başkaları hakkında en yararlı bilgiler davranışlardan elde edilir. İnsanların söyledikleri şeylere kulak verin ama davranışlarına daha fazla önem verin. Bu ikisi arasında tutarsızlık olduğu zaman davranışları dikkate alın. Değişikliğin kanıtını davranışlarda arayın ve sadece sözlere güvenmeyin.
12) Davranışlar ile kişilik arasında ayırım yapın. Bir başka deyişle kişinin bir konuda başarısız olması her zaman başarısız olacağı anlamına gelmez. Davranış bir insanın her hangi bir anda söylediği yaptığı veya hissettiği bir şeydir. Ama kişiliği bu değildir. Kişilik davranışlardan çok daha geniş kapsamlıdır.
13) Başarısızlık diye bir şey yoktur sadece geri bildirim vardır. Deneyimleri başarısızlık çerçevesi yerine öğrenme çerçevesi açısından değerlendirmek daha doğru olur. Eğer kişi her hangi bir konuda başarılı olmuyorsa bu başarısız olduğu anlamına gelmez. Sadece söz konusu şeyi yapmamanın bir yolunu keşfettiği anlamına gelir. O zaman kişi başarmanın yolunu buluncaya kadar davranışını değiştirmelidir.
NLP ÖNERMELERİ
NLP bir davranış biçimidir.
Merak macera hissi neyin öğrenmeye değer olduğunu ve iletişimde neyin insanları etkilediğini öğrenme arzusu ile yaşama ender bir öğrenme fırsatı olarak bakar.
NLP bir yöntemdir.
Her davranışın bir yapısı olduğu önermesiyle yola çıkar.Bu yapı öğrenilebilirdeğiştirilebilir ve modellenebilir.Hangi davranışların faydalı ve etkili olduğunu anlamaksa algısal yeteneklerimize bağlıdır.
NLP bir teknolojidir.
Sıradışı bir teknoloji olarak gelişen NLP uygulayan kişinin bilgilerini ve duygularını daha önce düşünemeyeceği sonuçları ve amaçları gerçekleştirebilmesini sağlayacak şekilde organize etmesini sağlar
|
|
|
| Pozitif Düşüncenin İnsana Kazandırdıkları |
|
Yazar: MaSaL - 04-23-2011, Saat: 11:58 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
Pozitif düşüncenin öğrenilmesi ile elde edilen alternatif üretme sanatı ve pozitif enerjinin kontrolü insanın birçok alandaki uygulamalarında başarı elde etme kolaylığını ve devamlılığını getirir. Böylece hızlı değişen dünya ile başa çıkma kolaylaşır. Koşulların hızla değiştiği herkes için çok farklı çözüm üretmenin gerekli olduğu günümüzde karşılaştığımız durumlara ayak uydurabilmeyi sağlayacak bir yapı kazanılmış olur. Şimdi pozitif düşüncenin bize kazandırdıklarını başlıklar halinde görelim.
Rasyonel yapısı kazanılmış olur.
İnsan öğreti kalıplarının oluşturduğu sınırların da ötesinde düşünebilir ve görebilir farklı ve özgün çözümler üretebilir.
Pozitif düşünce yapısıdüşünce sistemine özgürlük sağlar.
Pozitif düşünce yapısına sahip olan kişi ilişkilerinde ortak noktayı kolay bulur.
Hazırcevaptır.
Düşüncesi başkalarının düşünce şekillerini de içerir dolayısıyla karşısındakini daha kolay anlar.
Barışçıl bir düşünce sistemine sahiptir.
Kıskanma duygusundan uzaktır. Zira farklı düşüncelere sahiptir ve her zaman paylaşacağı birşeyleri vardır.
Kendini iyi tanır ve tatmin olacağı cevaplar üretir veya ne aradığını bilir.
Kendi kendini motive ederken çevresindekileri de motive eder.
Her zaman açık bir kapı görebilir ve dolayısıyla strese girmez.
Değişimlere ayak uydurmada süratlidir.
Pozitif düşünce yapısına sahip olanların kendine güvenleri vardır dolayısıyla etraflarında güvenilir bir ortam oluştururlar.
Pozitif düşünme modelini benimseyen insan beyninin kontrolünü dolayısıyla bütün davranışlarının kontrolünü kendi elinde tutar.
Pozitif düşünce yapısına sahip insanların bir araya gelmelerinden doğacak sinerjinin boyutları her türlü krizi aşmaya yeterli olur.
Pozitif düşünce boyutunu kazanmış insan huzurludur etrafındakilere de huzur verir.
Pozitif düşünce yapısına sahip olan insanların kendilerini gerçekleştirmeleri daha kolaydır.
Daima çözüme yönelik bir düşünce sistemi ile hareket eder.
Pozitif düşünceye sahip insan kendi kendine karar verebilme ve yönlendirebilme yeteneğine sahiptir.
Pozitif düşünce yapısını benimsemiş insan işbirlikçi ikna edici ve öğrenmeye daima açıktır.
Hayatınıza pozitif düşünceyi davet ederseniz hem kendinizi hem de dış dünyayı daha fazla seveceksiniz. Kendimizi ve başkalarını sevmek özgüven oluşturur. Böylece çevremizde oluşturacağımız güvenli bir dünyada yaşamak daha sağlıklı kolay ve mutluluk dolu olacaktır
|
|
|
| Korkulardan Kurtulmanın Yolu |
|
Yazar: MaSaL - 04-23-2011, Saat: 11:57 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
Zihniniz en değerli varlığınızdır, hazine sandığınızdır ve her zaman sizinle birliktedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, zihnin iki aşaması vardır: Bilinç ve bilinçaltı. Bilincinizle düşünürsünüz; alışkanlık haline getirerek düşündüğünüz her şey, daha sonra düşüncelerinizin doğasına bağlı olarak bilinçaltına geçer.
Hatırlanması gereken en önemli nokta şudur: Bilinçaltı bir fikri kabul ettiğinde, bunu yerine getirmeye başlar. Bilinçaltı yasasının iyi ve kötü fikirler için aynı şekilde işlemesi, şaşırtıcı ve hassas bir gerçektir. Bu yasa olumsuz bir biçimde uygulandığında; başarısızlığın, hayal kırıklığının ve mutsuzluğun nedenidir. Alışılmış düşünce biçimimiz yapıcı olduğunda ise son derece başarılı ve zengin olursunuz.
BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI ARASINDAKİ FARKLAR
Bilinç ve bilinçaltınızın iki zihin olmadığını unutmayın, onlar bir zihinde iki faaliyet alanıdır. Bilinciniz akıl yürüten zihindir. Zihnin seçim yapma safhasıdır. Örneğin, kitaplarınızı, evinizi, eşinizi seçersiniz. Bütün kararlarınızı bilincinizle verirsiniz. Öte yandan hiçbir bilinçli seçim yapmazsınız da, kalbiniz otomatik olarak çalışmaya devam ederi; sindirim, dolaşım ve solunum gibi hayati fonksiyonlarınız sürer. Bunları bilinçaltınız bilinçli kontrolünüzden bağımsız süreçler aracılığıyla gerçekleştirir.
Bilinçaltınız kendisine iletilenleri ya da bilinçli olarak inandıklarınızı kabul eder. Bilincinizin yaptığı gibi bir şeyleri muhakeme etmez ve sizinle tartışmaz. Olumlu yada olumsuz yıkıcı düşünceleri ayırt etmeden kabul eder. Bilinçaltınız, düşüncelerinizi ya da telkinlerinizim doğasına göre tepki verir.
Bilinçaltı telkinlere açıktır, karşılaştırma yapamaz, yorum yapamaz, sadece kendisine verilenleri alır. Konu ile ilgili diğer yazılarımı kişisel web sitemde bulabilirsiniz.
Telkin çok güçlüdür. Bir o yana, bir bu yana sallanan bir gemide olduğunuzu hayal edin. Son derece korkmuş gözüken yolculardan birisine yaklaşıyor ve şöyle diyorsunuz: “Pekiyi görünmüyorsun. Suratın yemyeşil olmuş. Herhalde deniz tuttu seni. Kamarana kadar sana yardımcı olmamı ister misin?”
Yolcunun yüzü bembeyaz olur. Deniz tutması konusundaki telkininiz onun kendi korku ve sezgileriyle birleşir. Kendisine yardımcı olmanızı ister. Kendisinin de kabul ettiği olumsuz telkin gerçek olur.
Deniz tutması konusundaki telkininizi, bir gemiciye yapmaya çalışsanız; gemici, ruh haline bağlı olarak bu kötü şakanıza gülüp geçer. Aynı telkin onda korku ya da endişeye değil, kendine güveni ortaya çıkartır. Çünkü gemici deniz tutmasından korkmuyordu. Buna dair bağışıklığı olduğu konusunda kendini ikna etmişti; bu yüzden olumsuz telkinin onda korku yaratma gücü yoktu. Öte yandan yolcu zaten deniz tutmasından endişeleniyordu. Bu yüzden telkininiz onun üzerinde gücünü gösterdi.
KORKULARDAN KURTULMANIN YOLU
Korku kendi kendimize oluşturduğumuz bir telkindir. Kendimizi korkmamız yönünde düşüncelere sevk ederiz. Bilinçaltımız da bize bu korkuyu yaşatır. Örneğin kalabalık önünde konuşmaktan korktuğunu söyleyen bir kişide böyle bir inanç oluşmuştur. Bu inancı oluşturan kendisi, inanan kendisi ve sonunda bu korkuyu yaşayan yine kendisidir.
Kalabalık önünde konuşmadan önce; “Beni hiç beğenmeyecekler, başarısız olacağım, yapamayacağım, hiç şansım yok” şeklinde kendine telkin veren bir insanın ruh hali ve bedeni nasıl karşılık verir, bir düşünün!
Bundan kurtulmak için, rahat ve sessiz bir ortamda koltuğa oturun, bedeninizi gevşetin, gözlerinizi kapatın. Zihninizi ve bedeninizi olabildiğince durağanlaştırın. Kendi kendinize şöyle diyin: “Ben başarılı bir konuşmacıyım, kendime güveniyorum, soğukkanlıyım, insanlar beni tebrik ediyorlar.” Beş, on dakika bu olumlu telkinlere devam edin. Özellikle de uyumadan önce başarılı bir konuşma yaptığınızı ve insanların sizi tebrik ettiğini düşünün. Telkin, kendimizi disipline sokmak ve kontrol etmek için bir araç olarak kullanılabilir.
İyi şeyler düşünürseniz iyi şeyler olur. Kötü şeyler düşünürseniz kötü şeyler olur. Bütün gün ne düşünürseniz o olursunuz. Seçme gücüne sahipsiniz. Keyifli, cana yakın, sevimli olmayı seçin, dünya buna göre tepki verecektir.
Bilinçaltı size ilham verir, yol gösterir, hafıza deponuzdan istediğiniz bilgileri hazırlar ve kullanımınıza sunar. Kalp atışlarınızı, kan dolaşımınızı nefes alıp verişinizi, kısacası tüm bedeninizin hayati fonksiyonlarını kontrol eder. Bilinçaltı hiç uyumaz, hiç dinlenmez. Her zaman iş başındadır. Ve her şeyden önemlisi bu güç sizin emrinize verilmiştir.
|
|
|
| Öfke kriziyle baş etmenin yolları |
|
Yazar: MaSaL - 04-23-2011, Saat: 11:55 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE=4]Öfke kriziyle baş etmenin yolları[/SIZE]
Uzmanlara göre öfke krizi daha çok karar mekanizmasında söz hakkı olanlarda görülüyor. Öfke patlamasının yarattığı ruh hali, tüm organizasyona yayılıp verimi düşürüyor.
Öfke patlamalarının sık yaşandığı işyerlerinde çalışanlar sürekli stres halinde oldukları için iş üretmek ve kaliteyi artırmaktan çok, endişe ve öfke duygusu ile açıklarını kapatmaya çalışıyor, bu da hem verimi, hem de çalışan memnuniyetini düşürüyor.
Psikolog Ferahim Yeşilyurt işyerinde öfke patlamasını, "Artan stres karşısında çalışanın kendisini kontrol edememesi, saldırgan tepkiler göstermesi ve normalde yapmayacağı davranışlarda bulunması" şeklinde özetliyor.
Uzmanlara göre, işyerinde buz gibi hava estiren, çalışma enerjisini negatife çeviren öfke krizinin pek çok nedeni var.
AŞIRI SORUMLULUK VE MOBBİNG
Yeşilyurt, bu nedenleri işyerinden kaynaklanan ve kişinin kendisiyle ilgili olanlar diye iki grupta topluyor.
"Yoğun çalışma saatleri, mobbing, taktir eksikliği, görev tanımlarının net olmaması, işten çıkarılmalar veya ücretlerin zamanında ödenmemesi gibi nedenler işyeri kaynaklı öfke nedenleri arasındadır. Aşırı sorumluluk alma, işleri bitirmek için sürekli fazla mesai yapma, engellenme eşiğinin düşük olması, iş dışı hobilerin olmaması, kendisine haksızlık yapıldığını düşünme gibi etkenler bireysel kaynaklı nedenlerdir."
DAHA ÇOK KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Klinik Psikolog Sinem Demire göre, öfke krizi genelikle karar verme mekanizmasındaki kişilerde görülüyor, söz sahibi kişi özellikle narsist yapıdaysa, öfkelenmek için hata fırsatı kollamak rutine dönüşebiliyor. Demirin görüşleri:
"Bu kişiler, ellerindeki maddi, fiziksel ve mevkîye dayalı gücü, kendi kişiliklerindeki -güç- olarak görmeye başlayabilir ve narsistleşebilirler. Narsizm işyerine, kişinin kendisini süper güçlü ve başarılı görmesi şeklinde yansıyabilir. Bu algı ile diğerlerine istediği şekilde davranabileceğini, basit nezaket kurallarının karşısındakiler için geçerli olmadığını düşünebilir. İşyerindeki her olumlu ve olumsuz durumun, kendi güçleri ile ilgili olacağına inandıkları için de sürekli ayrıntıları tararlar, ufak hataları abartırlar, adeta güçlerini göstermek ve öfke geçirmek için hata fırsatı kollamayı rutin haline getirirler.
EGO ZAYIFLIÄžININ İŞARETİ Mİ?
Öfkenin sıklıkla krize dönmesi, kişinin benlik duygusunda yani egoda olgunlaşmamışlığa veya zayıflamaya işaret edebilir. Bu durum, ergenlik ve genç yetişkinlik yıllarında değişebilir, psikoterapi ile güçlendirilebilir. Ancak 50li yaşlarda kişilik kemikleşir. Hala değişim olasılığı vardır ama kişi, bu durumu bir sorun olarak görmüyorsa ve suçu hep başkalarında arıyorsa, yardım isteme olasılığı düşüktür."
Demir, öfke krizi geçiren kişinin sorun çözme becerilerinin azaldığını, öfkelendiği durumları değiştiremeyeceğini düşündüğünde ise çaresizlik hissinin arttığını söylüyor.
"İş yerinin ortalama stres düzeyinin yüksek olmamasına rağmen bir elemanın sıklıkla öfke krizi geçirmesi, kişinin engellenme eşiğinin düşük, strese karşı dayanaksız olduğunu düşündürür. Bu elemanın öfke krizleri, diğer çalışanlara da yayılıyorsa iş yerindeki genel atmosfer olumsuzlaşabilir."
ÖFKE BİRİNCİL DUYGU DEÄžİL, SONUÇTUR
Uzmanlar işyerinde duyguların iyi yönetilmesi gerektiği konusunda aynı görüşte. Öfke patlaması yaşamamak için kişinin öncelikle ilk duygularını anlamaya çalışması gerekiyor. Çünkü öfke birincil duygu değil, yaşanan duyguların bir sonucu.
Peki duygusallığa yer olmayan profesyonel iş yaşamında öfke patlamalarına ve sonuçlarına maruz kalmamak için neler yapılabilir? Ferahim Yeşilyurtun önerileri:
"Öncelikle işyerinde güven ve adalet sağlanmalı. Maaşlarını zamanında alacağını bilen ve yönetimin adil davrandığını düşünen çalışanlar daha rahat olacaklardır. Görev ve sorumlulukların belirgin biçimde pay edilmesi, işten çıkarma tehtidlerinin hissettirilmemesi öfke krizlerini azaltır.
DEÄžİŞTİRME GAYRETİNDEN UZAK DURUN
Çalışanların sizin gibi düşünmelerini ve davranmalarını istediğinizde, onları kendinize benzetmeye çalıştığınızda sıklıkla öfkelenmeye başlarsınız. Kabul etmemiz gereken, herkesin kendine has bireysel özelliklere sahip olduğudur. Bu düşünceyi kabul ettikçe onları daha az değiştirmeye çalışırsınız.
EMPATİ DUYGUNUZU GELİŞTİRİN
Empati becerilerinizi geliştirdikçe daha az kızgınlık ve öfke hissetmeye başlarsınız. Başkalarını daha iyi anlamaya çalışanlar daha az öfke yaşarlar. Birbirini anlayamayanlar ise sorunlarını çözmek için kavgayı tercih ederler. Eğer işyerindekileri daha iyi anlayabilir, kendinizi onların yerine koyarak düşünebilirseniz, onlara daha az kızdığınızı göreceksiniz.
MİZAHI DEVREYE SOKUN
Mizah öfkenin azaltılmasında kullanılabilecek iyi bir yöntemdir. En zor durumlarda bile gülebilmek gerilimi azaltır. Mizah, dikkatinizi durumun üzücü yanından uzaklaştırıp, başka türlü yorumlama fırsatı sunar. İlişkilerde mizahı kullanabilmeniz daha az öfke yaşamanıza yardımcı olacaktır.
GEVŞEME EGZERSİZLERİNDEN YARARLANIN
Öfke anında bedenimizde birtakım değişimler meydana gelir. Kas gerginliğinin artması, kalp atışının hızlanması, kesik kesik solunumun gibi. Bunlar aslında hayatta kalmanızı sağlayacak mekanizmaların ürünüdür. Sizi tehdit eden bir durumla karşılaştığınızda kendinizi korumak için gereken enerjiyi bu mekanizma sağlar. Gerginlik sonucu oluşan belirtileri, solunum ve gevşeme egzersizleri ile azaltabilirsiniz.
AÄžLAMA DA ÖFKE KRİZİDİR
Öfkenin -kriz- olması için, o sosyal duruma uygun olmayan duygu ve davranışları içermesi gerekir. Karşısındaki kişiye sözel veya fiziksel boyutta saldırıda bulunması, yetkilerini o kişinin aleyhine kullanması, konuşmasında tehdit, hakaret, küçük görme gibi içeriklerin gözlenmesi gerekir. Öfke krizi her zaman yüksek sesle hakaret, bağırma ve azarlama şeklinde olmayabilir. Kişinin ağlaması, kendinden geçmesi, bayılması da öfke krizidir."
DAVRANIŞLARINA DİKKAT ET DİYEBİLEN BİRİ
Sinem Demirin işyerinde öfke patlaması yaşamamak veya öfke kriziyle başa çıkmak için önerileri ise şöyle:
"Otorite konumunda olan ve öfke krizleri geçiren kişilere psikoterapi desteği almasını önerecek birileri olmayabilir. Eğer bu bir kişilik örüntüsü haline gelmiş ve kişi kendi durumunun normal olduğunu düşünüyorsa, çevresindeki insanlar da -gözlerimi kaparım, paramı alırım- diyerek, sürekli o kişinin haklılığını destekleyebilirler. Ancak kişi durumunun farkında ve bundan rahatsız ise ve çevresinde, -davranışlarına dikkat et- diyebilen birileri barınabilmişse psikolojik tedavi arayışına girebilir.
Otorite konumda olmayıp öfke krizi geçiren bir çalışan, değişime açık ise, psikoterapi desteği almaya yönlendirilebilir. Ancak böyle bir kişi ergenlik ve sonrasındaki dönemde değil de yetişkinlik dönemindeyse, bu destekten faydalanma olasılığı düşük olabilir.
ANLIK ÖNERİLER YERİNE FARKINA VARDIRMAK
Öfke krizi, sanıldığı gibi -anlık patlamalar- ile aniden ortaya çıkan durumlar değildir. Kişi sıklıkla öfke krizi geçiriyorsa, genel olarak kişiliğinde ve benlik gücünde hassasiyet oluşmaya başlamıştır.
Anlık önerilerden ziyade, profesyonel destek almaya yönlendirilebilir. Kişinin kendini, çevresindekileri ve sorumluluk sahibi olduğu durumları nasıl algıladığı, öfkesinin hangi sebeplerle tetiklendiği ele alınmalıdır. Öfke krizi eğilimi olan kişi, kesinlikle yanında silah taşımamalıdır. Çok öfkeleneceğini hissettiği durumlarda ortamdan uzaklaşabilir, hava almaya çıkabilir. Ancak genel kişilik ve duygudurumu değerlendirilmezse bunlar geçici önlemlerdir."
|
|
|
| Otomatik Negatif Düşüncelerden Arının! |
|
Yazar: MaSaL - 04-23-2011, Saat: 11:53 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE=4]Otomatik Negatif Düşüncelerden Arının!
Onlar kafamızın içinde dolaşan ve bazıları çok zararlı olan karıncalar!
Uzmanlar onlara Otomatik Negatif Düşünceler (OND) diyor. İngilizce'de kısaltması karınca anlamına gelen ANT olduğu için bu şekilde ifade edilebilirler. Karıncalar, kafamızın içindeki olumsuz düşünceleri tanımlıyor. Bunlarla başa çıkmanın yolları, kontrolü onlarak kaybetmemenin yolları psikoloji açısından son derece önemli. Çünkü bazıları 'kırmızı karınca' olarak adlandırılan ve 'zehirleyen' bu olumsuz düşüncelen hayatınızı karartabilir.
Psikologlar, utanma duygusu nasıl yüzün kızarmasına neden olarak fiziksel bir etki yaratabiliyorsa, insanın kendi kendine zarar vermesine neden olan olumsuz düşüncelerin de sağlığın bozulmasına, kilo almaya, cildin bozulmasına ve acıya neden olabileceğini düşünüyor.
Düşüncelerin görünümü nasıl etkilediği konusunda yıllardır çalışan psikiyatrist Doktor Daniel Amen'ın çalışmaları, olumsuz düşünceleri olumlu düşüncelere dönüştürerek yaşamlarımızı daha iyi hale getirebileceğimizi ortaya koyuyor. Amen yeni kitabı Change Your Brain, Change Your Body'de (Beyninizi Değiştirin, Vücudunuzu Değiştirin) 'karıncaları' ele alıyor. Yeterince iyi, yeterince güzel, yeterince zayıf olmadığınızı, kötü bir anne, kötü bir çalışan olduğunuzu... vs. söyleyen kafanızın içindeki küçük sesleri anlatan Amen, bazı 'karıncaların' üstesinden gelinebiliceğini belirtiyor ve olumsuz düşüncelerin tüm düşünce yapısını ele geçirmesi anlamına gelen karınca istilasına karşı dikkatli olunması gerekiyor.
Profesör, basit 'karınca yok edici' tekniklerle, bu düşüncelerin beyni yemesine ve işgal etmesine engel olabileceğini ve bir daha geri gelmemelerinin sağlanabileceğini söylüyor. Amen, "Beyininiz güçlü bir organ. Şişman, yaşlı, kırışık ya da ihmalkar olduğunuzu düşündüğünüzde, sağlığınızı, kilonuzu ve zihninizi etkileyen stres hormonunu yükseltiyorsunuz. Olumsuz düşünceler olumsuz oluşlara neden olabilir. Bunun için kendi 'yok edici' çözüm cephaneliğinizi oluşturmanız gerekir. Kafanızda bir 'karınca yok edici' geliştirmeniz, tüm negatif düşünceleri yok etmenizi sağlayabilir... Kendinizle kafanızda oluşan olumsuz düşüncelere kulak vermemek için anlaşın. Bunu yaparsanız düşünceleriniz olumlu davranışlara yansıyacaktır. Vücudunuz aklınızı takip eder. Başka şansı yoktur" diyor.
Bu 'karıncalara' bir göz atmak gerekirse:
Ya hep ya hiç
Bu, her şeyin ya iyi ya da kötü olduğuna inanmanıza neden olacak siyah-beyaz düşünmedir. Bu, sözgelimi bir gün sporu kaçırdığınız için bunun öz disiplininiz olmadığı anlamına geldiğini ve tümden spor fikrinden vazgeçmenizi size dikte eden çarpık bir mantıktır.
Çözüm: Yukarıdaki örneği ele alacak olursak, tek bir gün gidememenin tümden bırakmanız gerektiği anlamına gelmediğini kabul etmeye kendinizi zorlanamız gerekir. O gün gidemediyseniz, ertesi gün mutlaka gitmeye çalışın.
'Daima', 'asla','hep', ya da 'herkes' ifadelerini kullanmak
Sözgelimi kendinizi sürekli "Asla kilo veremeyeceğim" derken buluyorsanız, eylemleriniz üzerinde hiçbir kontrolünüz yokmuş gibi davranıyorsunuz demektir.
Çözüm: Asla asla demeyin. Genelleştiren sözcüklere bir yasak koyun.
Olumsuzluklar üzerine odaklanmak
Eğer olumlu şeyler pahasına olumsuzluklara yoğunlaşıyorsanız, bu, sebat etmekten ziyade pes etmeye eğilimli olduğunuz anlamına gelir.
Çözüm: Ruh halinizi iyileştirmek için mümkün olan her şeye olumlu anlamlar yüklemeye çalışın. Aslında bu biraz Pollyanna'cılık oynamayı gerektiriyor.
Hissederek düşünme
Bir şeyin doğru olduğuna dair hisleriniz bunu sorgulamanıza engel oluyorsa.
Çözüm: Bunun yerine mantıklı düşünmeye çalışan, görüşlerinizi desteklemek ya da buna karşı durmak için kanıt arayın.
Suçluluk
Yapmalıyım, yapmak zorundayım gibi kelimeler, suçluluk duygusunun inşasına izin verir ve davranışlarınızı kontrol etmeye başlar.
Çözüm: Suçluluk duygusunu içinizden atın, ne yapabiliyorsanız yapın, ama sağlığınız pahasına bu kelimeleri kullanmayın. -meli ekini sadece size uyduğu durumlarda kullanmaya ve uygulamaya çalışın.
Etiketleme
Eğer kendinizi yaftalarsanız (sözgelimi "Ben başarısız biriyim") eylemleriniz üzerindeki hakimiyetinizi kaybedebilir, olumsuzlukları salt gerçekler olarak görmeye başlarsınız.
Çözüm: Bunu yapmaktan vazgeçin, etiketleri tersine dönüştürün ve buna göre davranın.
Falcılık (kırmızı karınca)
Kendinize dair olumsuz bir gelecek tasavvur etmek (Asla bu sınavı geçemeyeceğim ya da bu işin üstesinden asla gelemeyeceğim...gibi) Bunlar çok yaygın olumsuz düşüncelerdir ve hızla istila moduna dönüşebilir.
Çözüm: Geleceği asla kesin olarak bilemeyeceğinizi kendinize hatırlatın. Geleceğe dair merakınızı taze tutun ve geleceğin olumlu bir şekilde şekilleneceğini düşünün.
Niyet okuma
Başkalarının düşüncelerini okumayın (Beni sevmiyor, çok şişman olduğumu düşünüyor, başarılı olmadığımı düşünüyor...gibi)
Çözüm: İnsanların ne düşündüğünü kesin olarak bilemezsiniz. Kafanızdan yorumlar uydurup buna inanmaktan vazgeçin. Kendinize güvenin.
Başkalarını suçlamak (Kırmızı karınca)
Başkalarını suçlamak ve başarı ya da başarısızlığınızın sorumluluğunu almamak zehirli bir düşüncedir. 'Bu senin hatan' diye başladığınız cümleler, hayatınızı mahvedebilir. Bu karıncaların kurbanı olabilirsiniz.
Çözüm: Eylemlerinizin, başarı veya başarısızlıklarınızın sorumluluğunu almaktan korkmayın. Eylemlerinizin sonuçlarıyla yüzleşmeye çalışın. Kötü sonuçlardan çıkaracağınız derslerle yarın yeni ve daha iyi bir güne uyanacağınızı düşünün. [/SIZE]
|
|
|
| Kış Mevsimi Ruhumuzu da Üşütüyor |
|
Yazar: MaSaL - 04-23-2011, Saat: 11:52 PM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (3)
|
 |
Yorgunluk, halsizlik, uyku hali de bastırıyorsa kış depresyonuna giriyor ve girmiş olabilirsiniz. Bu elini kaldıramama ve hüzün hali günlük yaşamınızı, işinizi, gücünüzü dahi aksatmanıza yol açabilir.
Klinik Psikolog Ayşe Elif Orhon’un verdiği bilgiye göre, kış depresyonu olarak bilinen bu soruna uzmanlar mevsimsel duygu durum bozukluğu diyor. Kışın ruhumuzdaki etkilerinden biri de daha sık rastlanan ve daha hafif seyreden “kış hüznü”. Kış depresyonu, kış hüznünden daha yoğun belirtilerle seyrediyor.
GENÇLER MUAF, YAŞLA ARTIYOR
Kış depresyonunun görülme sıklığı ortalama yüzde 10. Kış hüznü daha sık görülüyor. 20 yaş altındakilerde mevsimsel duygu durum bozuklukları görülmüyor. Sorun yaşla birlikte artıyor. Bunun yanı sıra kadınlarda erkeklere oranla mevsimsel duygu durum bozukluklarına 4 kat daha sık rastlanıyor.
Eğer aşağıdaki belirtileri yaşıyorsanız mutlaka ruh ve sinir hastalıkları uzmanına başvurun:
Hemen her gün, günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu durumu,
Gün boyu çevreye ilgide ve etkinliklerden alınan zevkte azalma,
Kilo kaybı ya da alımı,
Uykusuzluk ya da aşırı uyku hali,
Olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik, hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk halsizlik, yorgunluk hisleri, daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme,
Kendini değersiz hissetme, küçük görme, kendini beğenmeme, suçlu ya da günahkâr hissetme hali,
Düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması,
Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya eylemlerinin varlığı.
BİRKAÇ ÖNERİ
Mümkünse açık havada, düzenli egzersiz yapın
Düzenli, dengeli ve sağlıklı beslenin
Değişen günlük ritme mümkün olduğu kadar uyum sağlayacak etkin zaman planlaması yapın
Sosyal aktivitelere yönelin
Düzenli uyuyun
Belirlenen uyku saatini aşmayın
Mümkün olduğu kadar sabah gün ışığından yararlanın
Gün ışığından azami düzeyde yararlanılacak faaliyetlere yönelin
Mevsime uygun hobi ve ilgi alanları geliştirin
|
|
|
|