03-15-2009, Saat: 05:44 PM
03-15-2009, Saat: 05:46 PM
HAYATA DAİR KÜCÜK NOTLAR
HERGÜN ÜÇ KİŞİYE İLTİFAT ET....YILDA EN AZ BİR KEZ GÜNEŞİN DOGUŞUNU İZLE.... İLK ÖNCE SEN MERHABA DE....OLANAKLARININ ALTINDA YAŞA....BİR MÜZİK ALETİ CALMAYI ÖGREN....HERHANGİ BİR KONUDA ÖGRETMENLİK YAP, HERHANGİ BİR KONUDA ÖGRENCİDE OL ....SIR SAKLA....SEVİNCLERİNİ ERTELEME.... HİC KİMSEDEN ASLA UMUT KESME,MUCİZELER HERGÜN OLUYOR... SANA UZATILMIŞ BİR ELİ DEVAMLI KABUL ET....BÜYÜK DÜŞÜN, FAKAT KÜÇÜK ZEVKLERİNDE TADINA VAR.... HAYAT ARKADAŞINI ÇOK DİKKATLİ SEÇ. MUTLULUGUN YADA BEHBATLIGIN %90 NI BU KARARA BAÄžLIDIR.... İŞ VE AİLE İLİŞKİLERİNDE EN ÖNEMLİ ŞEYİN GÜVEN OLDUGUNU AKLINDAN CIKARTMA.... ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMR. BELKİ DE SAHİP OLDUKLARI TEK ŞEY O'DUR.... YETERLİ PARANIN OLMASINI ASLA DERT ETME. SINIRLI OLANAKLAR BAZEN BİR LÜTUFTUR. ÇÜNKÜ ÇALIŞMAYI BAŞKA HİÇ BİR ŞEY BU KADAR TEŞVİK EDEMEZ....OLABİLDİGİNDEN DAHA SEVECEN OL....ÖZGÜN OL....TERTİPLİ OL....TANIDIÄžIN EN OLUMLU VE ÇOŞKULU KİŞİ SEN OL.... İNSANLARA ÜÇÜNÇÜ BİR ŞANS VERME, BIRAK İKİDE KALSINLAR....DAİMA BİR ADIM İLERİ GİTMEK İÇİN KENDİNE SÖZ VER....ASIL SAVAŞI KAZANMAK İÇİN KÜÇÜK BİR ÇARPIŞMAYI YİTİRMEYİ GÖZE AL....ALÇAKGÖNÜLLÜ OL.SEN GEKİRKKEN ONLAR GİDİYORDU....KÖPRÜLERİ ATMA, AYNI NEHRİ AYNI NEHRİ KAÇ KEZ DAHA GEÇMEK ZORUNDA KALACAGINA ŞAŞIRACAKSIN....BİR GECEDE OLMUŞ GİBİGÖRÜNEN HER BAŞARININARDINDA GENELLİKLE EN AZ 15 YILIN YATTIGINI UNUTMA.... KISKANMA MUTSUZLUK KAYNAGIDIR....HAYATIN HER ZAMAN ADİL OLMASINI BEKLE.... YETERLİ ZAMANIM YOK DEME,BÜYÜK İNSANLARINDA GÜNLERİ 24 SAAT....AŞKIN GÜCÜNÜ ASLA KÜCÜMSEME...BİRİSİNE DEME FIRATINI ASLA KACIRMA.... ATAK VE CESUR OL....BİR GÜN GERİYE DÖNÜP BAKTIGINDA, YAPTIKLARINDAN ÇOL YAPMADIKLARINDAN PİŞMANLIK DUYACAKSIN....NAMINI KORU, EN BÜYÜK SERVETİN O'DUR.... DEMEKTEN ÇEKİNME....ZAMANI VE SÖZLERİ DİKKATSİZCE KULLANMA, İKİSİDE GERİ ALINMAZ.... SEVGİLİNE ÖNCE ÇİÇEGİ YOLLA SONRA, NEDENİNİ SONRA BUL....BAŞUCUNDA KALEM-KAGIT BULUNDUR,MİLYARLIK FİKİRLER BAZEN SABAHA KARŞI ÜÇ'TE GELİR....ÇOK ÇALIŞARAK ELDE ETTİGİN BİR BAŞARININ ZEVKİNİ ÇIKARMAK İÇİNDE ZAMAN AYIR....BARDAKTA BİR PAPATYADA OLSA, GÖZÜNÜN ÖNÜNDE DAİMA GÜZEL ŞEYLER BULUNDUR....BOL BOL GÜLÜMSE HEM MALİYETİ SIFIRDIR HEMDE BEDELİNE PAHA BİÇİLMEZ.... MERHAMETLİ AMA KARARLI OL....OLUMUZ İNSANLARDAN UZAK DUR....MÜKEMMELİ ARA, KUSURSUZU DEGİL.... DEGER YARGILARINLA ÇELİŞMEYECEK BİR MESLEK SEÇ....AYRINTI PROFÖSÖRÜ OLMA.... BİRİ SANA SARILDIGINDA ÖNCE ONUN KOLLARINI GEVŞETMESİNİ BEKLE....VERDİGİN SÖZLERİ TUT.... İYİ BİR ARKADAŞ GRUBUN OLSUN...MAHKEMELİK OLMADAN VEBADAN KAÇAR GİBİ KAÇ....KENDİNİ DEGİŞT,REBİLME GÜCÜNÜ HAFİFE ALMA, BAŞKALARINI DEGİŞTİREBİLME GÜCÜNNE DE ÇOK FAZLA GÜVENME.... SABİT GELİRLERİNE DÜŞEN PAYI ÖDE....AÇIK ESNEK VE MANTIKLI OL....KİM EKSİK OLURSA OLSUN TOPLANTIYA ZAMANINDA BAŞLA....SADECE YETERLİ OLMAK YETMESİN.... GÜNE, SEVDİGİN MÜZİKLE BAŞLA....TELOFONU, ÇOŞKUN VE DİNAMİK BİR ESLE AÇ.... İŞİ NEKADAR ÖNEMSİZ OLURSA OLSUN, EKMEK PARASIİÇİN ÇALIŞAN HERKEZE SAYGI DUY.... PAYLAŞ....DOGRUSUNU İLK SEFERDE YAP....YENİ FİKİRLERE AÇIK OL....KENDİNE KISA VE UZUN HEDEFLER KOY....BAŞLADIGIN HER İŞİ BİTİR....İNSANLARA VERDİGİN NASİATIN TERSİ DAVRANIŞLARDA BULUNMA....ÖFKENE GEM VUR....OY'UNU KULLAN....HATALARINI KABUL ET.... ZEKANI EGLENDİRMEKİÇİN KULLAN, BAŞKALARIYLA EGLENMEYE DEGİL....SAGLIKLI OLMANIN DEGERİNİ BİL.... COCUKLARLA OYUN OYNADIGINIZDA BIRAK KAZANSINLAR....ESKİ HATALARINA HAYIFLANMAKLA ZAMAN KAYIPETME, ONLARDAN DERS AL VE ARKANA BAKMA....GELENEK VE GÖRENEKLERİNE SAYGILI OL....HERŞEYİ BULUNDUGUNDAN DAHA İYİ BIRAK....DURUM NEKADAR VAHİM OLURSA OLSUN, SOGUKKANLILIGINI YİTİRME....GEREKTİGİNDEN FAZLA VERİCİ OLMA, ZAMAN ZAMAN HAYIR DEMESİNİ ÖGREN....YALNIZ BAŞLAMASSINI BİL.... TANIŞTIGIN HERKEZ SENİN BİLMEDİGİN BİRŞEYLER BİLİYORDUR, ONLARDAN ÖGREN....İLİŞKİLERİ UZLAŞTIRABİLEN ÖZCÜKLERİN GÜCÜNÜ ASLA KÜCÜMSEME....BİRİSİNİN KAHRAMANIDA SEN OL....
...ŞÜKRET...
HERGÜN ÜÇ KİŞİYE İLTİFAT ET....YILDA EN AZ BİR KEZ GÜNEŞİN DOGUŞUNU İZLE.... İLK ÖNCE SEN MERHABA DE....OLANAKLARININ ALTINDA YAŞA....BİR MÜZİK ALETİ CALMAYI ÖGREN....HERHANGİ BİR KONUDA ÖGRETMENLİK YAP, HERHANGİ BİR KONUDA ÖGRENCİDE OL ....SIR SAKLA....SEVİNCLERİNİ ERTELEME.... HİC KİMSEDEN ASLA UMUT KESME,MUCİZELER HERGÜN OLUYOR... SANA UZATILMIŞ BİR ELİ DEVAMLI KABUL ET....BÜYÜK DÜŞÜN, FAKAT KÜÇÜK ZEVKLERİNDE TADINA VAR.... HAYAT ARKADAŞINI ÇOK DİKKATLİ SEÇ. MUTLULUGUN YADA BEHBATLIGIN %90 NI BU KARARA BAÄžLIDIR.... İŞ VE AİLE İLİŞKİLERİNDE EN ÖNEMLİ ŞEYİN GÜVEN OLDUGUNU AKLINDAN CIKARTMA.... ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMR. BELKİ DE SAHİP OLDUKLARI TEK ŞEY O'DUR.... YETERLİ PARANIN OLMASINI ASLA DERT ETME. SINIRLI OLANAKLAR BAZEN BİR LÜTUFTUR. ÇÜNKÜ ÇALIŞMAYI BAŞKA HİÇ BİR ŞEY BU KADAR TEŞVİK EDEMEZ....OLABİLDİGİNDEN DAHA SEVECEN OL....ÖZGÜN OL....TERTİPLİ OL....TANIDIÄžIN EN OLUMLU VE ÇOŞKULU KİŞİ SEN OL.... İNSANLARA ÜÇÜNÇÜ BİR ŞANS VERME, BIRAK İKİDE KALSINLAR....DAİMA BİR ADIM İLERİ GİTMEK İÇİN KENDİNE SÖZ VER....ASIL SAVAŞI KAZANMAK İÇİN KÜÇÜK BİR ÇARPIŞMAYI YİTİRMEYİ GÖZE AL....ALÇAKGÖNÜLLÜ OL.SEN GEKİRKKEN ONLAR GİDİYORDU....KÖPRÜLERİ ATMA, AYNI NEHRİ AYNI NEHRİ KAÇ KEZ DAHA GEÇMEK ZORUNDA KALACAGINA ŞAŞIRACAKSIN....BİR GECEDE OLMUŞ GİBİGÖRÜNEN HER BAŞARININARDINDA GENELLİKLE EN AZ 15 YILIN YATTIGINI UNUTMA.... KISKANMA MUTSUZLUK KAYNAGIDIR....HAYATIN HER ZAMAN ADİL OLMASINI BEKLE.... YETERLİ ZAMANIM YOK DEME,BÜYÜK İNSANLARINDA GÜNLERİ 24 SAAT....AŞKIN GÜCÜNÜ ASLA KÜCÜMSEME...BİRİSİNE DEME FIRATINI ASLA KACIRMA.... ATAK VE CESUR OL....BİR GÜN GERİYE DÖNÜP BAKTIGINDA, YAPTIKLARINDAN ÇOL YAPMADIKLARINDAN PİŞMANLIK DUYACAKSIN....NAMINI KORU, EN BÜYÜK SERVETİN O'DUR.... DEMEKTEN ÇEKİNME....ZAMANI VE SÖZLERİ DİKKATSİZCE KULLANMA, İKİSİDE GERİ ALINMAZ.... SEVGİLİNE ÖNCE ÇİÇEGİ YOLLA SONRA, NEDENİNİ SONRA BUL....BAŞUCUNDA KALEM-KAGIT BULUNDUR,MİLYARLIK FİKİRLER BAZEN SABAHA KARŞI ÜÇ'TE GELİR....ÇOK ÇALIŞARAK ELDE ETTİGİN BİR BAŞARININ ZEVKİNİ ÇIKARMAK İÇİNDE ZAMAN AYIR....BARDAKTA BİR PAPATYADA OLSA, GÖZÜNÜN ÖNÜNDE DAİMA GÜZEL ŞEYLER BULUNDUR....BOL BOL GÜLÜMSE HEM MALİYETİ SIFIRDIR HEMDE BEDELİNE PAHA BİÇİLMEZ.... MERHAMETLİ AMA KARARLI OL....OLUMUZ İNSANLARDAN UZAK DUR....MÜKEMMELİ ARA, KUSURSUZU DEGİL.... DEGER YARGILARINLA ÇELİŞMEYECEK BİR MESLEK SEÇ....AYRINTI PROFÖSÖRÜ OLMA.... BİRİ SANA SARILDIGINDA ÖNCE ONUN KOLLARINI GEVŞETMESİNİ BEKLE....VERDİGİN SÖZLERİ TUT.... İYİ BİR ARKADAŞ GRUBUN OLSUN...MAHKEMELİK OLMADAN VEBADAN KAÇAR GİBİ KAÇ....KENDİNİ DEGİŞT,REBİLME GÜCÜNÜ HAFİFE ALMA, BAŞKALARINI DEGİŞTİREBİLME GÜCÜNNE DE ÇOK FAZLA GÜVENME.... SABİT GELİRLERİNE DÜŞEN PAYI ÖDE....AÇIK ESNEK VE MANTIKLI OL....KİM EKSİK OLURSA OLSUN TOPLANTIYA ZAMANINDA BAŞLA....SADECE YETERLİ OLMAK YETMESİN.... GÜNE, SEVDİGİN MÜZİKLE BAŞLA....TELOFONU, ÇOŞKUN VE DİNAMİK BİR ESLE AÇ.... İŞİ NEKADAR ÖNEMSİZ OLURSA OLSUN, EKMEK PARASIİÇİN ÇALIŞAN HERKEZE SAYGI DUY.... PAYLAŞ....DOGRUSUNU İLK SEFERDE YAP....YENİ FİKİRLERE AÇIK OL....KENDİNE KISA VE UZUN HEDEFLER KOY....BAŞLADIGIN HER İŞİ BİTİR....İNSANLARA VERDİGİN NASİATIN TERSİ DAVRANIŞLARDA BULUNMA....ÖFKENE GEM VUR....OY'UNU KULLAN....HATALARINI KABUL ET.... ZEKANI EGLENDİRMEKİÇİN KULLAN, BAŞKALARIYLA EGLENMEYE DEGİL....SAGLIKLI OLMANIN DEGERİNİ BİL.... COCUKLARLA OYUN OYNADIGINIZDA BIRAK KAZANSINLAR....ESKİ HATALARINA HAYIFLANMAKLA ZAMAN KAYIPETME, ONLARDAN DERS AL VE ARKANA BAKMA....GELENEK VE GÖRENEKLERİNE SAYGILI OL....HERŞEYİ BULUNDUGUNDAN DAHA İYİ BIRAK....DURUM NEKADAR VAHİM OLURSA OLSUN, SOGUKKANLILIGINI YİTİRME....GEREKTİGİNDEN FAZLA VERİCİ OLMA, ZAMAN ZAMAN HAYIR DEMESİNİ ÖGREN....YALNIZ BAŞLAMASSINI BİL.... TANIŞTIGIN HERKEZ SENİN BİLMEDİGİN BİRŞEYLER BİLİYORDUR, ONLARDAN ÖGREN....İLİŞKİLERİ UZLAŞTIRABİLEN ÖZCÜKLERİN GÜCÜNÜ ASLA KÜCÜMSEME....BİRİSİNİN KAHRAMANIDA SEN OL....
...ŞÜKRET...
03-15-2009, Saat: 05:52 PM
GÖZLERİNİ KAPAT VE AÇ
Kapat Gözlerini...
3 yaşına, 5 yaşına, 7 yaşına git...
Su birikintilerinde üstünün çamur olmasını düşünmeden sek sek oydadığın günleri hatırla...
Kaygısızca söylediğin şarkıları, misket oynadığın günleri düşün!...
Şimdi aç gözlerini.
Kaç yaşındasın?
20 mi, 30 mu, 40 mı, 50 mi yoksa 70 mi?
Ne çabuk geçti değil mi?
Bir daha kapatıp açacaksın
ve
bitmiş alacak!
Gözünü bir kapatır bir açarsın...
Hepsi bu!
Kapat Gözlerini...
3 yaşına, 5 yaşına, 7 yaşına git...
Su birikintilerinde üstünün çamur olmasını düşünmeden sek sek oydadığın günleri hatırla...
Kaygısızca söylediğin şarkıları, misket oynadığın günleri düşün!...
Şimdi aç gözlerini.
Kaç yaşındasın?
20 mi, 30 mu, 40 mı, 50 mi yoksa 70 mi?
Ne çabuk geçti değil mi?
Bir daha kapatıp açacaksın
ve
bitmiş alacak!
Gözünü bir kapatır bir açarsın...
Hepsi bu!
03-15-2009, Saat: 05:56 PM
İnsan vardır ;
İnançlıdır.
Uyumludur.
Barışçıdır.
Elde ettiğinden fazlasını başkası için de ister.
Bunun için,
Hep mutludur.
Huzurludur.
Örnek insandır.
Ölüp gitse de ;
Kalplerde özel yeri vardır.
***
İnsan vardır ;
İnkarcıdır.
Doyumsuzdur.
Takdir edilince hoşlanır,
Fakat takdir etme duygusundan yoksundur.
Nefsinde gurur,
İçinde hep “BEN” duygusu vardır.
Ve o “BEN” e mahkumdur.
İşinde ona mahkumdur.
Sözünde ona mahkumdur.
Sosyal ilişkilerinde ona mahkumdur.
Ona göre;
Hep kendi işi, davranışı doğrudur.
Hep kendi sözü doğrudur.
Hep kendi görüşü doğrudur.
Hep kendisi üstündür ..
***
İnsan vardır;
Kendini yaratanı tanısın,
O’nu ansın,
O’na şükretsin diye yaratıldığı halde..
O başkasını tanımakta,
Başkasını anmakta,
Başkasını saymakta,
Başkasına şükretmektedir!..
Neden mi ?
Çünkü;
İnkar duygusu nefse hoş gelir.
Karşı koyma ve başkaldırma dürtüsü,
Nefsi tatmin eder.
İçteki “ben” i kamçılar.
İyiliği unutmayı,
Bir özellik, bir ayrıcalık sayar…
Ulu yaratıcıya karşı bile
Şükretmeyi unutturur!..
***
Şu halde ;
“Ben” mahkumları arasında,
Kimseden teşekkür bekleme !..
“Ben” mahkumları arasında,
Asla Ene'cilerden teşekkür bekleme ..
Biri senin iyiliğine karşı kötülük yaparsa...
İyi anıları yakıp yok ederse ...
Tüm iyilikleri unutursa;
Sakın uzulme !..
Hayrete düşme !...
Unutma ki;
İyilik yaptığın için ;
Düşmanların çoğalabilir.
Seni çekemeyenler olabilir.
Hatta ;
Dışlanabilir,
Unutulabilirsin !..
Yine de gam yeme !..
Çünkü;
Bazi insan nankördür.
***
Bir anayı, bir babayı düşün !..
Evladını yetiştirmiş ...
Yedirmiş, içirmiş, giydirmiş ...
Eğitmiş, öğretmiştir !..
Uyuyuncaya kadar, hep uykusuz kalmış,
Onu doyuruncaya kadar aç kalmış,
Rahat etmesi için yorulmuştur!..
Ne var ki;
Bazen çocuk,
Büyüyüp güçlenince,
Kendi kendine yetince,
İçindeki “ben” kabarınca ;
Anasını, babasını dışlamış,
Dahası ;
Ağır sözler söylemeye,
Zulmetmeye,
Onlara el kaldırmaya başlamış !..
Fakat ne gam !..
ne gam...ne gam...
Kişiliksiz kimseler
İyilikleri unutsa da,
Hiçbir şeyi unutmayan birine,
Yüce yaratıcıya güvenmek gerek !..
Öyle ise ;
Kimseden teşekkür bekleme !..
* * *
Hiçbir şey,
İyilik yapmana engel olmamalı ...
Başkasını düşünmekten,
Hakkı söylemekten,
Seni alıkoymamalı ...
Ümitsizliğe düşmeye,
Neden olmamalı ...
Yapacaksan ;
İyiliği teşekkür için değil.
Allah için yap !.. Allah ICIN YAP!
Ve her zaman
Kazançlı sen olursun !..
Unutma !..
Kindarın kini sana zarar veremez !..
Ve sen,
İyilik yapabildiğin için şükret !..
Şükret ki ;
Sen iyisin, o kötü !..
Şükret ki;
Sen doğru yoldasın, o yanlış yolda ...
Şükret ki;
Sen mutlusun, o mutsuz !..
***
Kimseden Teşekkür Bekleme !..
Birine hediye ettiğin kalemle o,
Seni hicvedebilir, yerebilir,
Dayanması için verdiğin bastonla,
Senin başını yarabilir.
Öpmek için aldığı elini,
hatta kirabilir...
Zîra
zavalli yaratık,
Kendini yaratana karşı,
Büyütene karşı,
Eğitene karşı..
Bu denli nankör olursa ;
Diğer varlıklara karşı,
Onun daha iyi olması beklenemez !..
Öyle ise ;
Yaptıkların için,
Yapacakların için,
Kimseden teşekkür bekleme !..
Ve bil ki ;
Her şeyi iyi bilen,
Her şeyi iyi değerlendiren,
Çok güçlü,
Çok yüce..
Bir yüce yaratıcı vardır !...
O, sana ve herkese yeter !...
...alıntıdır...
İnançlıdır.
Uyumludur.
Barışçıdır.
Elde ettiğinden fazlasını başkası için de ister.
Bunun için,
Hep mutludur.
Huzurludur.
Örnek insandır.
Ölüp gitse de ;
Kalplerde özel yeri vardır.
***
İnsan vardır ;
İnkarcıdır.
Doyumsuzdur.
Takdir edilince hoşlanır,
Fakat takdir etme duygusundan yoksundur.
Nefsinde gurur,
İçinde hep “BEN” duygusu vardır.
Ve o “BEN” e mahkumdur.
İşinde ona mahkumdur.
Sözünde ona mahkumdur.
Sosyal ilişkilerinde ona mahkumdur.
Ona göre;
Hep kendi işi, davranışı doğrudur.
Hep kendi sözü doğrudur.
Hep kendi görüşü doğrudur.
Hep kendisi üstündür ..
***
İnsan vardır;
Kendini yaratanı tanısın,
O’nu ansın,
O’na şükretsin diye yaratıldığı halde..
O başkasını tanımakta,
Başkasını anmakta,
Başkasını saymakta,
Başkasına şükretmektedir!..
Neden mi ?
Çünkü;
İnkar duygusu nefse hoş gelir.
Karşı koyma ve başkaldırma dürtüsü,
Nefsi tatmin eder.
İçteki “ben” i kamçılar.
İyiliği unutmayı,
Bir özellik, bir ayrıcalık sayar…
Ulu yaratıcıya karşı bile
Şükretmeyi unutturur!..
***
Şu halde ;
“Ben” mahkumları arasında,
Kimseden teşekkür bekleme !..
“Ben” mahkumları arasında,
Asla Ene'cilerden teşekkür bekleme ..
Biri senin iyiliğine karşı kötülük yaparsa...
İyi anıları yakıp yok ederse ...
Tüm iyilikleri unutursa;
Sakın uzulme !..
Hayrete düşme !...
Unutma ki;
İyilik yaptığın için ;
Düşmanların çoğalabilir.
Seni çekemeyenler olabilir.
Hatta ;
Dışlanabilir,
Unutulabilirsin !..
Yine de gam yeme !..
Çünkü;
Bazi insan nankördür.
***
Bir anayı, bir babayı düşün !..
Evladını yetiştirmiş ...
Yedirmiş, içirmiş, giydirmiş ...
Eğitmiş, öğretmiştir !..
Uyuyuncaya kadar, hep uykusuz kalmış,
Onu doyuruncaya kadar aç kalmış,
Rahat etmesi için yorulmuştur!..
Ne var ki;
Bazen çocuk,
Büyüyüp güçlenince,
Kendi kendine yetince,
İçindeki “ben” kabarınca ;
Anasını, babasını dışlamış,
Dahası ;
Ağır sözler söylemeye,
Zulmetmeye,
Onlara el kaldırmaya başlamış !..
Fakat ne gam !..
ne gam...ne gam...
Kişiliksiz kimseler
İyilikleri unutsa da,
Hiçbir şeyi unutmayan birine,
Yüce yaratıcıya güvenmek gerek !..
Öyle ise ;
Kimseden teşekkür bekleme !..
* * *
Hiçbir şey,
İyilik yapmana engel olmamalı ...
Başkasını düşünmekten,
Hakkı söylemekten,
Seni alıkoymamalı ...
Ümitsizliğe düşmeye,
Neden olmamalı ...
Yapacaksan ;
İyiliği teşekkür için değil.
Allah için yap !.. Allah ICIN YAP!
Ve her zaman
Kazançlı sen olursun !..
Unutma !..
Kindarın kini sana zarar veremez !..
Ve sen,
İyilik yapabildiğin için şükret !..
Şükret ki ;
Sen iyisin, o kötü !..
Şükret ki;
Sen doğru yoldasın, o yanlış yolda ...
Şükret ki;
Sen mutlusun, o mutsuz !..
***
Kimseden Teşekkür Bekleme !..
Birine hediye ettiğin kalemle o,
Seni hicvedebilir, yerebilir,
Dayanması için verdiğin bastonla,
Senin başını yarabilir.
Öpmek için aldığı elini,
hatta kirabilir...
Zîra
zavalli yaratık,
Kendini yaratana karşı,
Büyütene karşı,
Eğitene karşı..
Bu denli nankör olursa ;
Diğer varlıklara karşı,
Onun daha iyi olması beklenemez !..
Öyle ise ;
Yaptıkların için,
Yapacakların için,
Kimseden teşekkür bekleme !..
Ve bil ki ;
Her şeyi iyi bilen,
Her şeyi iyi değerlendiren,
Çok güçlü,
Çok yüce..
Bir yüce yaratıcı vardır !...
O, sana ve herkese yeter !...
...alıntıdır...
03-15-2009, Saat: 05:59 PM
Dün-Bugün-Yarın
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu,yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.Farkında olmadan rezil etti bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı...Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.Ne yarın ne de dün!
Can Dündar
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu,yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.Farkında olmadan rezil etti bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı...Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.Ne yarın ne de dün!
Can Dündar
03-26-2009, Saat: 05:13 AM
"Bir Mimar Sinan eseri olan Sehzadebasi Camii'nin 1990'li yillarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir insaat muhendisi, caminin restorasyonu sirasinda yasadiklari bir olayi televizyonda soyle anlatmisti.
"Cami bahcesini cevreleyen havale duvarinda bulunan kapilarin uzerindeki kemerleri olusturan taslarda yer yer curumeler vardi. Restorasyon programinda bu kemerlerin yenilenmesi de yer aliyordu. Biz insaat fakultesinde teorik olarak kemerlerin nasil insa edildigini ogrenmistik, fakat tas kemer insasi ile ilgili pratigimiz yoktu. Kemerleri nasil restore edecegimiz konusunda ustalarla toplanti yaptik. Sokmeye, kemerin kilit tasindan basladik. Tasi yerinden cikardigimizda hayretle iki tasin birlesme noktasinda olan, silindirik bir bosluga yerlestirilmis bir cam siseye rastladik. Sisenin icinde beyaz bir kâgit vardi. Siseyi acip kâgida baktik. Osmanlica bir seyler yaziyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk.
Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafindan yazilmisti. Sunlari soyluyordu. : *"Bu kemeri olusturan taslarin omru yaklasik 400 senedir. Bu muddet zarfinda bu taslar curumus olacagindan, siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Buyuk bir ihtimalle yapi teknikleri de degiseceginden, bu kemeri nasil yeniden insa edeceginizi bilemeyeceksiniz. Iste bu mektubu ben size, bu kemeri nasil insa edeceginizi anlatmak icin yaziyorum. " *Koca Sinan mektubuna boyle basladiktan sonra, o kemeri insa ettikleri taslari Anadolu'nun neresinden getirttiklerini soyleyerek izahlarina devam ediyor ve ayrintili bir bicimde kemerin insasini anlatiyordu."
Bu mektup bir insanin, yaptigi isin kalici olmasi icin gosterebilecegi cabanin insanustu bir ornegidir. Bu mektubun ihtisami, modern cagin insanlarinin bile zorlanacagi tasin omrunu bilmesi, yapi tekniginin degisecegini bilmesi, 400 sene dayanacak kâgit ve murekkep kullanmasi gibi, yuksek bilgi seviyesinden ileri gelmektedir. Suphesiz bu yuksek bilgiler de o koca mimarin erisilmez ozelliklerindendir. Ancak, erisilmesi gercekten zor olan bu bilgilerden cok daha muhtesem olan, 400 sene sonraya cozum ureten sorumluluk duygusudur .
"Cami bahcesini cevreleyen havale duvarinda bulunan kapilarin uzerindeki kemerleri olusturan taslarda yer yer curumeler vardi. Restorasyon programinda bu kemerlerin yenilenmesi de yer aliyordu. Biz insaat fakultesinde teorik olarak kemerlerin nasil insa edildigini ogrenmistik, fakat tas kemer insasi ile ilgili pratigimiz yoktu. Kemerleri nasil restore edecegimiz konusunda ustalarla toplanti yaptik. Sokmeye, kemerin kilit tasindan basladik. Tasi yerinden cikardigimizda hayretle iki tasin birlesme noktasinda olan, silindirik bir bosluga yerlestirilmis bir cam siseye rastladik. Sisenin icinde beyaz bir kâgit vardi. Siseyi acip kâgida baktik. Osmanlica bir seyler yaziyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk.
Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafindan yazilmisti. Sunlari soyluyordu. : *"Bu kemeri olusturan taslarin omru yaklasik 400 senedir. Bu muddet zarfinda bu taslar curumus olacagindan, siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Buyuk bir ihtimalle yapi teknikleri de degiseceginden, bu kemeri nasil yeniden insa edeceginizi bilemeyeceksiniz. Iste bu mektubu ben size, bu kemeri nasil insa edeceginizi anlatmak icin yaziyorum. " *Koca Sinan mektubuna boyle basladiktan sonra, o kemeri insa ettikleri taslari Anadolu'nun neresinden getirttiklerini soyleyerek izahlarina devam ediyor ve ayrintili bir bicimde kemerin insasini anlatiyordu."
Bu mektup bir insanin, yaptigi isin kalici olmasi icin gosterebilecegi cabanin insanustu bir ornegidir. Bu mektubun ihtisami, modern cagin insanlarinin bile zorlanacagi tasin omrunu bilmesi, yapi tekniginin degisecegini bilmesi, 400 sene dayanacak kâgit ve murekkep kullanmasi gibi, yuksek bilgi seviyesinden ileri gelmektedir. Suphesiz bu yuksek bilgiler de o koca mimarin erisilmez ozelliklerindendir. Ancak, erisilmesi gercekten zor olan bu bilgilerden cok daha muhtesem olan, 400 sene sonraya cozum ureten sorumluluk duygusudur .
03-26-2009, Saat: 05:14 AM
'Hüzünlü yazılar yazmazdım eskiden... Hüzünlü şarkıları ezberlemezdim...
Erken büyümek acılıdır. Acıdır... Acıyı çizmezdim esikiden...'
Bulutları seyrettiniz mi hiç, daha yakın olayım diye gökyüzüne, çıktınız mı çatılara?... Bulutlardan şekil çıkarmayı oynadınız mı hiç?
Mesela kuşlara dokundunuz mu hiç? Acucunuzun içinde pır pır eden yüreğini, sıcacık, minicik yüreğini hissettiniz mi hiç?
Ağaçlara tırmanıp dal oldunuz mu? Yaprak oldunuz mu? Çiçek açtınız mı hiç?
Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karınclarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi?
Yağmurlara karışıp su oldunuz mu, aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyerttiniz mi pencereden, duydunuz mu damlaların sesini?
Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı?
Kar kaplamış toprağa bakıp, gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne?
Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç?
Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu, gelincik oldunuz mu mesela?
Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz?
Kelebek peşinde koştunuz mu mesela? İpik böceği beslediniz mi? Tırtılın değişimini gördünüz mü hiç? Örümcek ağlarına takılıp kalan böceği kurtardınız mı mesela? Ve o ağlara güneş vurduğunda nasıl parlar bilir misiniz?
Taş kınası yaktınız mı elinize kayalardan? Sabun çiçeği ile yıkadınız mı elinizi? Limon çiçeği, yasemen kokladınız mı hiç?
Dut ağacında kırmızıya boyandı mı elleriniz? Kirazdan küpe yaptınız mı mesela? Koştunuz mu tepelerden aşağılara, tuttunuz mu rüzgara yüzünüzü? Atladınız mı yükseklerden, kuş olup uçtuğunuzu hayal ettiniz mi hiç?
Mezarlıklarda yürüdünüz mü mesela? Mezar taşlarındaki isimlere mutlu hayat hikayeleri kurdunuz mu? Su verdiniz mi toprağına?
Melek oldunuz mu mesela? Sihirli bir değnekle dokundunuz mu yüreklere?
Farkında oldunuz mu yani kısaca hayatın?
Farkına vardınız mı acıyla mutluluğun?
Farkettiniz mi hayat herşeye rağmen güzeldir... Acımak kendine, hatadır ve suçlamak hayatı...
Hayat insana sunulmuş en güzel armağandır. Acıyı da seveceksin, hüznü de... Mutluluğu ve sevinci kucakladığın gibi kucaklayacaksın...
Ve hayatı farketmezsen, hayat seni hiç farketmeyecektir...
Erken büyümek acılıdır. Acıdır... Acıyı çizmezdim esikiden...'
Bulutları seyrettiniz mi hiç, daha yakın olayım diye gökyüzüne, çıktınız mı çatılara?... Bulutlardan şekil çıkarmayı oynadınız mı hiç?
Mesela kuşlara dokundunuz mu hiç? Acucunuzun içinde pır pır eden yüreğini, sıcacık, minicik yüreğini hissettiniz mi hiç?
Ağaçlara tırmanıp dal oldunuz mu? Yaprak oldunuz mu? Çiçek açtınız mı hiç?
Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karınclarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi?
Yağmurlara karışıp su oldunuz mu, aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyerttiniz mi pencereden, duydunuz mu damlaların sesini?
Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı?
Kar kaplamış toprağa bakıp, gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne?
Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç?
Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu, gelincik oldunuz mu mesela?
Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz?
Kelebek peşinde koştunuz mu mesela? İpik böceği beslediniz mi? Tırtılın değişimini gördünüz mü hiç? Örümcek ağlarına takılıp kalan böceği kurtardınız mı mesela? Ve o ağlara güneş vurduğunda nasıl parlar bilir misiniz?
Taş kınası yaktınız mı elinize kayalardan? Sabun çiçeği ile yıkadınız mı elinizi? Limon çiçeği, yasemen kokladınız mı hiç?
Dut ağacında kırmızıya boyandı mı elleriniz? Kirazdan küpe yaptınız mı mesela? Koştunuz mu tepelerden aşağılara, tuttunuz mu rüzgara yüzünüzü? Atladınız mı yükseklerden, kuş olup uçtuğunuzu hayal ettiniz mi hiç?
Mezarlıklarda yürüdünüz mü mesela? Mezar taşlarındaki isimlere mutlu hayat hikayeleri kurdunuz mu? Su verdiniz mi toprağına?
Melek oldunuz mu mesela? Sihirli bir değnekle dokundunuz mu yüreklere?
Farkında oldunuz mu yani kısaca hayatın?
Farkına vardınız mı acıyla mutluluğun?
Farkettiniz mi hayat herşeye rağmen güzeldir... Acımak kendine, hatadır ve suçlamak hayatı...
Hayat insana sunulmuş en güzel armağandır. Acıyı da seveceksin, hüznü de... Mutluluğu ve sevinci kucakladığın gibi kucaklayacaksın...
Ve hayatı farketmezsen, hayat seni hiç farketmeyecektir...
03-26-2009, Saat: 05:15 AM
bugünlerde herkes gitmek istiyor.
küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
hayatından memnun olan yok.
kiminle konuşsam aynı şey...
herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
bir kendisi.
bu yeter zaten.
herşeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
böyle gidiyoruz işte.
bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"otur" diyen kazanıyor.
o yan kalabalık zira...
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık,
monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
kalıyoruz...
kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha doğurmalar...
borçlara girmeler...
işi büyütmeler...
"sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazım,
inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek.
var tabii yapanlar, ama az.
sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek...
bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün.
sabah 9, akşam 18
sonra başka mecburiyetler
sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar mıdır bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar aşık olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç,
ama olsun... istemek de güzel
küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
hayatından memnun olan yok.
kiminle konuşsam aynı şey...
herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
bir kendisi.
bu yeter zaten.
herşeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
böyle gidiyoruz işte.
bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"otur" diyen kazanıyor.
o yan kalabalık zira...
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık,
monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
kalıyoruz...
kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha doğurmalar...
borçlara girmeler...
işi büyütmeler...
"sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazım,
inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek.
var tabii yapanlar, ama az.
sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek...
bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün.
sabah 9, akşam 18
sonra başka mecburiyetler
sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar mıdır bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar aşık olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç,
ama olsun... istemek de güzel
03-26-2009, Saat: 05:19 AM
Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi
Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım
Mevlana Celaleddin RUMİ
Ne iyi
Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım
Mevlana Celaleddin RUMİ
03-26-2009, Saat: 05:19 AM
Hayata hiç isyan etmeyin.Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil.
Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı.
Başımıza gelenler de eşit değil.
Önce hayatın adil olmadığını kabul etmelisiniz.
"Guguk Kuşu" filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer.
Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz.
Diğer hastalar onunla alay ederken bir şey söyler:
"Ben en azından denedim".
Siz gerçekten denediniz mi?
Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz?
Hayata Windows 98'den, Sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz?
Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde,
Kiminin nasır tutmuş parmaklarında
Kiminin boyalanmış ellerinde,
Kiminin gömleğinde ki ter kokusunda ,
Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde.
Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var.
Güneş, her sabah yeniden doğuyor,
Gün, her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz,
Eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz.
Yeter ki gülümseyin
Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan...
Bu dünyadaki varliginizin, dostlarinizin var olmasina bagli oldugunu, Bazen bir çiçek yada küçük bir tatli sözle bile kirik bir kalp tamirinin mümkün oldugunu,
Özür dilemenin, tesekkür etmenin ve sükretmenin "ERDEM" oldugunu, Ve Her sabah uyandiginizda
[SIZE=4][b]"BUGÜN YINE ÇOK GÜZELSIN HAYAT HER SEYE RAGMEN..."
demeyi ihmal etmeyiniz...
Mümkün olması zor olsa da .... [/b][/SIZE]
Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı.
Başımıza gelenler de eşit değil.
Önce hayatın adil olmadığını kabul etmelisiniz.
"Guguk Kuşu" filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer.
Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz.
Diğer hastalar onunla alay ederken bir şey söyler:
"Ben en azından denedim".
Siz gerçekten denediniz mi?
Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz?
Hayata Windows 98'den, Sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz?
Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde,
Kiminin nasır tutmuş parmaklarında
Kiminin boyalanmış ellerinde,
Kiminin gömleğinde ki ter kokusunda ,
Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde.
Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var.
Güneş, her sabah yeniden doğuyor,
Gün, her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz,
Eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz.
Yeter ki gülümseyin
Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan...
Bu dünyadaki varliginizin, dostlarinizin var olmasina bagli oldugunu, Bazen bir çiçek yada küçük bir tatli sözle bile kirik bir kalp tamirinin mümkün oldugunu,
Özür dilemenin, tesekkür etmenin ve sükretmenin "ERDEM" oldugunu, Ve Her sabah uyandiginizda
[SIZE=4][b]"BUGÜN YINE ÇOK GÜZELSIN HAYAT HER SEYE RAGMEN..."
demeyi ihmal etmeyiniz...
Mümkün olması zor olsa da .... [/b][/SIZE]