Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Sarı bir lira gibi ömrümüz..
"Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek" dediği gibi şairin
O telaşta bırakın Paris yolunda ılık rüzgarla taramayı saçlarınızı;Sevdiklerimizle doyasıya sohbet bile edemedik biz.Gözümüz saatteydi hep;Koşuşur gibi seviştik,yarışır gibi çalıştık.Hep yetişilecek bir yerler,aranılacak adamlar,yapılacak işler vardı..Bir sonraki günün telaşı bir öncekinin terine bulaştı.Başkalarının hayatı bizimkileri aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine;Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini ha babam erteledik..
20'li yaşlardayken 30lara kurduk saatin alarmını,30'larımızda 40'lara,belki sonra 50'lere..
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat;Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,artık uyku girmaz oluyor gözlerinize..Doyasıya söyleşmek,telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğumuzda ..Söyleşecek,sevişecek kimsecikler kalmıyor yanımızda..
Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz;
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda...
Bir de bakıyorsunuz ki;Tedavülden kalkmış.
HAYAT BiR ÇOCUÄžA NASIL ANLATILMALI?
Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem
gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya
başladım:
Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...
Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.
Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...
Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.
Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.
Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı...
Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.
Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.
Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.
Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...
'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi, Sevdiğinde ise 'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...
Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı...
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması
gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini
sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...
.._,_
Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...
Yanlis ya da dogru hayata iliskin yillarin icimizde birirktirdigi algilamalarla doluyuz. Eskiden yasadiklarimiza dair dersler cikarirken aslinda bunlarin karsimiza cikan her YENI uzerinde uygulanabilir olmadigini unutuyoruz. Herseyin bir kisir dongu olmasina o kadar alismisizki, bazen mantiksal cikarimlarimiz, zihnimizin gecmisin izleriyle otomatige baglanmis gibi sonuclar cikarmasindan baska birsey olmuyor. Boyle olursa soyle olur, oyle davranirsam bu ortaya cikar vs... Boyle degil. Simdiye kadar edindigimiz dersler, hisseler sadece onlari ilgilendiren kisilere ozgu. Bu yuzden genellemelerin her turlusunden kacmak istiyorum. Her insan apayri bir dunya olduguna gore insanlar uzerinde yapilacak tum genellemeler haksizliklarin en buyugu olur. Bilmiyorum demek istediklerimi anlatabiliyor muyum, yoksa anlamsizlik girdabinda dolasiyor gibi mi gorunuyorum?
Anlami sozcuklere tasimak o kadar kolay degil her zaman. Isik hizinda yol alan dusunceleri kovalarken harflerin icine sadece bir kismini tutsak edebiliyorsun, oysa ne kadar cogu yakalanamadan ucup gidiyor degil mi? Yine de bulundugum mekanlarin uzakligi veya insanlarin yureginde olusan kurakligi beni durduramadi, yuregimle tutup yakalayabildigim harflerimle sinirlari asabilen bir ruhum ama kendini hapsetmis duygularim var, buna ragmen yasam denilen dengeyi bozmadim hic, nefretimle sevgim arasindaki kontrolumu kaybetmedim, kaybedersem ben ben olamam ve yasayamam. Gercek dunyanin icerisinde hayalet gibi dolasirken, duygularimi bir saklayip bir aciga vururken acaba yanimdaki ne der diye dusunmuyorum. Hepimiz farkliyiz, hayatlarimiz ve beklentilerimiz hayata karsi olan isteklerimiz farkli. Mesela sen yazilarimi okuyup ekrani kapattigin anda gercek dunyada farkli bir hayat sureceksin. Peki ya ben? Ben de oyle yapabilecek miyim?
ALINTI
Anlaşılıyorki;pamuk ipliğine bağlı yaşamlar yaşıyoruz şu hayatta.Bazen bir hatadır sizi koparıp atan.bazende bir başkasının.Ama esas kırılganlık noktası hala hatayı anlayıp kabul etme olgunluğuna ulaşamamızdır. Öyle ben merkezli bir yaşama sürükleniyoruzki?artık ben varım bile diyemiyoruz.
Ben
Herkes farklı şekilde algılar hayatı ve algılayabiliği kadarını yaşar ama herkes bir şekilde algılar muhakkak. Kimileri et yer kimileri ot yer ya da içer.. !!Derinliğinde kaybolur kimileri sonsuzluğun, kimileriyse sığlığında çırpınır kepazece. Arada kalanlarsa asla söz konusudeğildir hayatta. Hayatta arada kalanlara asla yer yoktur. Onlar sadece yenilen insan sınıfına girerler ya da hayatın arasındaezilip gidenler arasına. Arada kalanlar eti yenilen insanlar sınıfına girerler. Kimse söylenilenlerden tek kelime dahianlamaz ama konuşan ve dinleyen yahut okuyan ya da yazan birileri hep vardır bizim hiç görmediğimiz diyarlarda.Ruh halleriyle hiç tanışmadığımız ama yazdıklarından ya da söylediklerinde ruh hallerimizi özledeşleştirme benciğilliğine kapıldığımız...Birileri vardır hep hayatımızda ya da hayatınızda oysa biz ne hayatımızdakileri biliriz ne de hayatınızdakileri..Ama hep birileri vardır et yiyen ya da çok fazla sigara içen. İşe yarayan, yaramayan, kendini düşünen ya da hiçbir şeyi düşünemeyen..Anlayan, anlamayan, söyleyen, dinleyen, duymayan, söyleten, söyletmeyen...Bir ışık istiyoruz yolumuzu aydınlatan ama yolumuzu bilmiyoruz ışığa ulaştığımızda. Yolumuzu bulduğumuzdaysa da ışığımızı kaybediyoruz.Öyleyse biz nereye gidiyoruz ?
Bir yerlerde tikanip kaldiginda hayat, soluk almak guclestiginde,
Yuregin susup, mantigin suruklemeye basladiginda ayaklarini,
Daglara donmeli yuzunu insan.
Yeni patikalar, yeni yollar secmeli, yuregini ferahlatacak;
Yeni insanlarla 'tanismali, yeni kesifler yapacak....
Hep isteyip de, bir gun yaparim diye erteledigi ne varsa, Gerceklestirmeyi denemeli!
Her gecen gece, olume bir gun daha yaklastigini; zamanin bir nehir,
Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculugun devam ettigini anlamali.
Bas dondurucu bir hizla geciyorsa birbirinin ayni gunler,
Her aksam ayni can sikintisiyla eve giriliyorsa,
Degistirmeye calismali bir seyleri;
Kucuk seylerle baslamali belki; ornegin, bir kac durak once inip
Servisten, otobusten; yurumeli eve kadar, yuregine takmali gunes gozluklerini;
Gordugunu hissedebilmeli!
Sagligini kaybedip, olumle yuz yuze gelmeden once,
Degerli olabilmeli hayat!
Illa buyuk acilar cekmemeli, kucuk mutluluklari fark etmek icin!
Baskasinin yerine koyabilmeli kendini;
Aglayan birine "gul", inleyen birine "sus" dememeli!
Aglayana omuz, inleyene care olabilmeli!
Su adaletsiz, merhametsiz dunyaya ayak uydurmamali; Sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yuzunden hesap sormak yerine gulden,
Derin bir soluk alip, hapsetmeli kokusunu icine...
Gunesin dogusunu seyretmeli arada bir, seher yeli oksamali saclarini...
Karda, yagmurda; sevincine, coskusuna; firtinada boranda; Ofkesine, isyanina ortak olabilmeli doganin!
Bir cocugun ilk adimlarinda umudu; bir gencin duslerinde gelecegi;
Bir yaslinin hatiralarinda gecmisi gorebilmeli! Calismadan basarmayi, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayi beklememeli!
Ama kucuk, ama buyuk; her hayal kirikligi, her aci; Bir firsat yasamdan yeni bir seyler ogrenebilmek icin; kacirmamali!
Cunku; hic dusmemissen, el vermezsin kimseye kalkmasi icin, hic Caresiz kalmamissan, dermani olamazsin dertlerin; aglamayi bilmiyorsan, Nesesizdir kahkahalarin;
Merhaba dememissen, anlamsizdir elvedalarin...
Ne, herkesi dusunmekten kendini, ne; kendini dusunmekten herkesi unutmamali!
Bilmeli; cok kisa oldugunu hayatin; hep vermek ya da hep almak icin...
Sadece, anlatacak bir seyleri oldugunda degil,
Soyleyecek bir sey bulamadiginda da dinleyebilmeli!
Akli ve kalbiyle katilabilmeli sohbetlere...
Hafizasi olmali insanin; hic degilse, ayni hatalari, ayni bahanelerle tekrarlamamasi icin!
Sorulari olmali, yanitlari bulmak icin bir omur harcayacak! Dostlari olmali, ruhunun ve zihninin sinirlarini zorlayacak!
Herkese yetecek kadar buyuk olmali sevgisi;
Ama, kapasitesi sinirli olmali yureginin ki, hakkini verebilsin sevdiklerinin;
Zaman bulabilsin; Bir tesekkur, bir elveda icin...
Yasam dedikleri bir sinavsa eger; Asla vazgecmemeli sevmek ve ogrenmekten;
Ama, herkesi sevemeyecegini de her seyi bilemeyecegini de fark edebilmeli insan!
Tipki, her seye sahip olamayacagi gibi...
Zamanin ninnisiyle, uykuda gecirmemeli hayati...!
Bazen hersey anlamsizlasir, bogulur gibi hisseder insan kendini. Masalar sandalyeler uzerine gelir. Seni anlamayan, bos konusan bos bakan insanlarla sonucsuz cumleler paylasmak zorunda kalirsin. Ayrilamazsin o ortamdan ne kadar istesen de. Hayatin gerekliligidir bu, kurmus oldugun duzenin getirdikleridir. Konusur, konusursun aklin yuregin baska yerlerde, baska diyarlarda. Baska zamanlarda, baska mekanlarda olmak istersin hep. Bu umutsuz bir cabadir bilirsin ama istersin de bir taraftan. Gozlerine bakarsin cevrendekilerin. Farkli bir isik, farkli bir aci yakalamaya calisirsin. Yoktur tekrar tekrar baksan da. Belki degisir birgun diye ayni gozlere bakarsin icin titreyerek.
Sokaklar kalabaliktir ama issiz olsa keske dersin. Gokyuzu berraktir ama hafif yagmur istersin. Sevgilin aramistir aslinda ama "niye daha once aramadi ki" dersin. Karanfil almistir sana papatya koklamak istedigini dusunursun. Radyoda anilar serisinden hafif bir muzik vardir, Sezen'den bir parca olsa da dinleseydim dersin. Arkadasin kek yapmistir en sevdiginden, sutlu bir tatli olsa da yesem dersin.Olur bazen degil mi herkese bunlar? Oldugunu soyleyin lutfen. Bazen, cok *** olmasa da oldugunu soyleyin ne olur...
Olmasi gereken, dogrusu boyledir diye bilinen seyler vardir ya, kaliplasmis duzenin insanlari yapiyor hepimizi. Ve mutlulugumuzun sinirlari da baskalari tarafindan ciziliyor. Mutsuzlugumuzu yasama, gosterme hakkimiz elimizden aliniyor. Ici farkli disi farkli bireyler haline geliyoruz. Ifade edemiyoruz duygularimizi. Bencil olmamak, sahip oldugumuz nimetlerin degerini bilememekle suclaniyoruz. Aslinda nasil hissediyorsan oylesindir. Zaman gelir bagira cagira sarkilar soylemek gelir icinden. Zaman gelir aglamaya bahane ararsin, en kucuk birseyde gozlerin islanir, dudaklarin titrer. Bu farkli birseydir, tarifi gercekten zor. Bir derdin, sikintin yokken bile olabilir.Iste ben o anlarda hep denizi olan sehirde yasamadigima hayiflanirim. Deniz olsaydi ah, deniz olsaydi... Icin kabarir, gozlerin dalar gider. Olur degil mi herkese bu? Oldugunu soyleyin ne olur...
Yasam bir armagan bizlere biliyorum, hayati ve bize verdigi herseyi seviyorum...Ama arada bir uzaklasma, memnuniyetsizligimi gostermeme firsat verin ne olur...
üzülmemek için üzmeyin
Epiktetos yirmi asir önce demistir ki:
"Kader önünde sonunda söyle veya böyle
günahlarimizin bedelini önümüze koyar.
Görünen ya da görünmeyen zaman icinde
herkes günahlarinin bedelini öder.
Ektigini bicer.
Bunu bilen kimseye kizmaz, gücenmez,
kimseyi asagilamaz, kimseyi itham etmez,
kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz.
Bunu bilen karsilastigi aksiliklere sasmaz.
önüne cikan maddi-manevi engellerin
kendi günahlarindan baska bir sey olmadigini bilir."
Düsmanlarinizi düsünmek icin ayiracaginiz
bir dakika bile düsmanlarinizdan daha degerlidir.
Nefret ve intikam hissi size büyük zararlar verir.
Aristo söyle diyor:
"ideal insan iyilik yapmaktan zevk alir.
Kendisine iyilik yapilirsa mahcubiyet duyar.
Cünkü iyilik yapmak üstünlük isareti,
bir iyilige muhtac duruma düsmek
ise bir zaaf isaretidir."
Karsilasacagimiz nankörlükten dolayi
üzülmemek icin hazirlikli olalim.
Karsilik beklemeden iyilik yapalim.
Mutluluk minnet beklemekte degil,
minnet gösterilmesinden
rahatsizlik duyulacak olgunluga erismektir...
8 özel Armagan
1) Dinleme...
Ama gercekten dinleyin.
Kesmeden, hayal kurmadan,
vereceginiz cevabi düsünmeden...
Can kulagiyla dinleyin.
2) Sevgi...
Kucaklamalar, öpücükler, sirt sivazlamalar
ve el tutmalar konusunda cömert olun.
Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlariniza
olan sevginizi daha acik göstermenizi saglayabilir.
3) Kahkaha...
Fikra anlatin, neseli hikâyeleri paylasin.
Bu armaganiniz "seninle birlikte gülmeyi
seviyorum" anlamina gelir.
4) Yazili bir not...
Basit bir "Yardimin icin tesekkürler" notu,
ya da belki bir siir...
Kisa, elle yazilmis bir not
bazen ömür boyu hatirlanir.
5) iltifat...
Basit, ictenlikle söylenen bir söz
("Bu renk sana ne cok yakismis",
"Harika bir is cikardin",
"Yemek nefis olmus" gibi)
karsinizdakinin icini aydinlatir.
6) iyilik...
Her gün, rutininizi kirip
birisine hos, nazik bir sey yapin.
7) Yalnizlik...
Bazen tek istedigimiz yalniz kalmaktir.
Bu anlara duyarli olun ve
ihtiyaci olana yalniz kalma armaganini verin.
Neseli bir yapi...
Birine tatli bir söz söylemek gibisi yoktur.
Selâm vermek veya tesekkür etmek
o kadar zor mu?
Mutlu , Huzurlu Ve O´na (c.c.) emanet kalın...
SARMIŞ İKEN DÖRT BİR YANIMDAN DAÄžLAR
GEÇER HER GÜN HASRET CİÄžERİM DAÄžLAR
YETMEZ İKEN BANA AH İLE VAHLAR
KAÇINCI BAHARIN DEMİNİ MEY EYLEMİŞİZ BİZ
HASRET SURLARINA MERDİVEN Mİ DAYASAK
ÇIKMAK İÇİN GÖNLÜMÜZÜN BAÄžINA
NE ZAMAN İÇİMİZİ KARA, KARA DAÄžLASAK
KAÇINCI YAZIN KARI OLUP ERİMİŞİZ BİZ
SEVGİMİ BEN HEP RÜZGÂRLARA SAVURDUM
SEVDAMI BEN KENDİ YAÄžINDA KAVURDUM
EKMEK DEÄžİL DAHA ÇİÄž HAMURDUM
GURBET ELLERİN ÇİLESİNDE PİŞMİŞİZ BİZ
NİCE SEVDALARA GÖNÜL VEREM DESEMDE
YÜCE DAÄžLARI AŞIP BİR BİR GELEM DESEMDE
GÜZELLERİ ÜLKESİNDE, DEREM DESEMDE
SEVGİYİ EL DİYARLARINDA GÖRMEMİŞİZ BİZ
YAŞANTIMIZI, FELEK BİZE REVA DİYE GÖRMÜŞSE
HAM MEYVAYI BİZE DEVA DİYE BİLMİŞSE
TÜM ÇİLELERİ BİZE SEFA DİYE VERMİŞSE
GASEVETİ KEDERİ, BİR BADEDE İÇERİZ BİZ
CESUR’ UM BUNLAR, HEPSİ BENİM NEYLEYİM,
SEN BİR İNİ SOR, BEN BİN İNİ SÖYLEYİM,
FELEÄžİN ETTİÄžİ ÇİLEYE, NİYE KAHIR EYLEYİM,
YAREYİ, SIRTIMIZA, SARAR TAŞIRIZ BİZ
neyi umut ediyorsanız,bir süre sonra ona inanırsınız
inandığınız şeyi bir süre sonra bilirsiniz
bildiğiniz şeyi bir süre sonra yaratırsınız
yarattığınız şeyi bir süre sonra deneyimlersiniz
deneyimlediğiniz şeyi bir süre sonra ifade edersiniz
ifade ettiğiniz şeyi bir süre sonra olursunuz.....
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9