Hayat
Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir
Kendin için neler hissettiğindir
Güven mutlulukşefkattir
Arkadaşlarına destek olmak
ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır
[b]Hayat;
Kıskançlığı yenmek önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir
Ne dediğin ve ne demek istediğindir
İnsanların sahip olduklarını değil kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir
İşte hayat bu seçimden ibarettir
İnsanların en acizi dost edinemeyen ondan daha acizi ise dost kaybedendir.
(Charles Eguone)[/b]
Yediklerimiz değil hazmettiklerimiz bizi güçlü yapar. Kazandıklarımız değil biriktirdiklerimiz bizi zengin yapar. Okuduklarımız değil anımsadıklarımız bizi bilgili yapar. Başkalarına verdiğimiz öğütler değil uyguladıklarımız bizi insan yapar.
Kadın insanın gölgesi gibidir; kovalarsanız kaçar kaçarsanız kovalar. - Chamfort
Herkes rüya görebilir ama sadece çocuklar gerçeğe dönüştürebilir..
Hayat kısa bir battaniye gibidir.
Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder..
Aşağı çekersin omuzların titrer.
Ama yine de;
Neşeli insanlar dizlerini karınlarına çekerek rahat bir uyku uyumayı başarırlar..
Hayatın Bir Kitap Olsaydı
Bir kitap olsaydı hayatın, kütüphanenin neresine koyardın? Tarih kitapları mı, roman mı, biyografi mi, şiir mi? Göze çarpan bir yerde mi dursun isterdin yoksa dikkatli bakanların bile göremeyeceği bir yerde mi? Sık sık açıp okur muydun? Yoksa ara sıra tozunu almaktan ibaret mi olurdu ilişkin hayatını yazdığın kitapla? Yaşamda güzel şeyler yaptıysan, insan gibi yaşadıysan ve yaşattıysan herkesin görebileceği bir yerde olsun isterdin gurur duyarak. Göz önünde dursun isterdin ki sende dahil herkes sık sık açıp okusun, faydalansın.
Kitabı eline alan sonuna kadar okur muydu, yoksa hemen sıkılır mıydı? En hüzünlü, en sevinçli, “hayatımda ilk kez” dediğin anların yazılı olduğu sayfalarda, kağıdın ucunu katlayıp bırakan bir okur görsen ne hissederdin? Senin için en zor anları gülümseyerek, en mutlu anları acıyarak, en tuhaf anlarını anlamadan okuyanlara ne derdin ya? Kızar mıydın anlayışsızca yoksa herkes ayrı bir vicdana sahip ve bu yüzden herkesin kendine has bir gerçeği var der güler geçer miydin?
Kararsız olduğun zamanlarda sonucu bilerek ahkam kesenlere kızar mıydın? Haklı olsalar bile hak vermez miydin hata yaptığında akıl öğretenlere? Göz göre göre yaptığın hatalara bir kez daha pişman olmaz mıydın? Hayatını yazan kitabın içeriğine değil de, kalınlığına bakanlar moralini bozar mıydı? Harflerin büyüklüğü küçüklüğü ile ilgilenenlere o harfleri yaşayan biri olarak sadece acı acı gülümserdin. Heyecanla sonunu merak edenlere, sonunu bilip de söylemeyen bir muziplikle bakardın.
Hayatın kitap olsaydı, sen en çok hangi bölümlerini severdin? Hangi sayfaları yırtıp atmak, hangi satırları tekrar tekrar okuyup altını çizmek, hangi cümleleri bir daha yaşamak isterdin? Hayatın kitap olmaktan; kitap senin hayatını anlatmaktan memnun olur muydu? İkinci baskı yapar mıydı? Yoksa kitaplıkların tozlu raflarında yıllarca kalır mıydı? Hayatın kitap olsa o kitabı sever miydin? Senin başucu kitabın olur muydu? Konuşurken, yazarken onu referans alır mıydın? Yoksa görmezden mi gelirdin, inkar mı ederdin, utanç mı duyardın?
Kitabına ne isim verirdin? “Hatalarım”, “Doğrularım”, “Hayat ne kadar hızlı” ya da “Aşklarım ve nefretlerim” mi? Kapağına nasıl bir fotoğraf koyardın? Bir vesikalığını mı, gülen, düşünen ya da ağlayan bir portreni mi?
Hayatın kitap olsaydı, başka kitaplardan ne farkı olurdu? Fazladan ne anlatırdı, farklı olarak ne söylerdi, neyi söylemeyi gereksiz bulup geçerdi? Daha fazla ne öğretirdi okuyana, ne verirdi? Hayatın kitap olsa hayatı özetler miydi? En güzel yeri neresi olurdu? Başlangıcı mı, ortası mı, sonu mu yoksa hepsi mi? Hayatı sevdirdiği kadar, ölümü de sevdirir miydi? Ya da hayata yüklediği güzellikler, ölümü katlanamaz kılan türden mi olurdu? Yoksa hayata verdiği anlam, ölümü de güzel gösteren bir anlam mı ifade ederdi?
Sonuç olarak, yaşam aslında bir kitap; yaşadıkça kendiliğinden yazılan ama ancak ölüm ötesinde okunan, hem de satır satır tekrardan yaşanırcasına okunan ve satır satır, noktası virgülüne değerlendirmesi yapılan bir kitap... İşte böyle bir kitap ile ölüm ötesine geçildiğine göre; demek ki makbul olan, bu kitabı ölüm ötesinde okurken üzülmeyecek, vicdan azabı duymayacak şekilde yazmak. Sıkça yinelenen ve ders alınmamış hataları az, beşeri kusurları ve zaafları yıllar içinde giderek azaltılmış, beşeri ve maddesel koşullandırmalardan çok, vicdani koşullandırmalarla sürdürülmüş bir yaşam kitabı olmalı bu kitap ki, ölüm ötesinde sadece kendimiz değil, ruhsal dostlarımız da bundan memnun olsun ve hatta bizimle övünsünler.
Çünkü, biz yaşamımızda ruhsal ailemiz yani gerçek dostlar topluluğumuz adına onlardan bir ömür kısalığında uzaklaşıp, bu gezegene indik ve bir yaşam kitabı oluşturduk. Bu kitapta onların da yararlanabileceği deneyim özleri, idrak pırıltıları olursa, elbette ki onlar da bundan mutluluk duyacaklardır. Eğer yaşam kitabımız, hiç değilse, ortanın üzerinde başarılı ise; bir bakıma onlara enkarne olmadan önce Ruhsal Alem’de verdiğimiz sözü her şeye rağmen gerçekleştirmiş olmanın iç huzurunu hep birlikte yaşarız. Yaşam kitabını bizden beklendiği şekilde yazmış olmanın yani erdemli insanlara özgü bir yaşam geçirmiş olmanın verdiği mutluluktur bu...
Peki, bunu başaramamışsak ne olacak? Bunu başarana kadar tekrar tekrar başarılı bir kitap yazma denemeleri sürecek; zaten olmakta olan da budur... Hepimize başarılar...
alıntı
RUSSEL GOUGH
"Karakteriniz Kaderinizdir" adlı kitabında diyor ki;
"Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en
önemli bağlantı; doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip
olmaktır.
Eğer karakter gelişmemişse tahsil işe yaramıyor.
Unutmayalım; banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar,
vatanı çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik
verenler; birilerini hakir görüp aşağılamakla yükseleceklerini
zannedenler hep tahsilli bireylerdir..."
O yüzden Roosevelt demiş ki;
"Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela
kazandırmaktır...
( Türkiye'deki bir çok karaktere ne kadar çok benziyor, değil mi? )