03-23-2009, Saat: 07:59 PM
Us konusunda İbn Sinâ ayrı bir düşünce ortaya atmıştır. Ona göre us beş türlüdür. Özdeksel us bütün insanlarda ortak olup kavramayı bilmeyi sağlayan bir yetenektir. Bir yeti olarak işlek us yalın açık ve seçik olanı bilir eyleme yöneliktir durağan bir güç niteliğinde değildir. Eylemsel us kazanılmış verileri kavrar ve ikinci aşamada bulunan ustan daha üstündür. Kazanılmış us kendisine verilen ve düşünebilen nesneleri bilir. Aşama bakımından usun olgunluk basamağında bulunur. Bu aşamada usun kavrayabileceği konular kendi özünde de vardır. Kutsal us usun en yüksek aşamasıdır. Bütün varlık türlerinin özünü kaynağını onları oluşturan gücü başka bir aracıya gereksinme duymadan bir bütünlük içinde kavrar.
İnsan ayrıntıları duyularla algılar tümelleri usla kavrar. Tümelleri kavrayan yetkin us nesneleri anlama yeteneği olan etkin usa olanak sağlar. İnsan usunun algıladığı ayrıntılar kendi varlıkları dolayısıyla değil nedenleri yüzünden vardır. Us bu kavranabilir nesneleri kazanabilmek için ilkin duyu verilerinden yararlanır. Sonra duyu verilerini usun genel kurallarına göre işlemden geçirir yargıları ortaya koymada onları aşar.
Yaratılış konusunda İbn Sinâ varlığın sıralı düzeninde "bir'den bir çıkar" ilkesine dayanır. İlk "bir" zorunlu varlık Tanrı'dır. O'nun varlığı yalnız kendisini gerektirir. Var olma Tanrı'nın özünden gelen gerekimdir. İlk neden ilk gerçekliktir. Tanrı'dan ilk us ortaya çıkar. Çokluk bu usla başlar. Bundan da felek ve nefsin usları türer. Her ustan da o usun özü ve cismi oluşur. Us cismi aracısız olarak devindiremeyeceği için uslar sırasının sonunda etkin us akıl bulunur. Ondan da dünya ile ilgili nesnelerin maddesi cisimlerin biçimleri ve insan özleri doğar. Etkin us tümünün yöneticisidir. Yaratılış önsüzdür ve yeri de maddedir. Madde soyut ve tüm varlığın öncesiz olanı nefsin eylem alanı sınırı ve tüm parçaların kaynağıdır. İlk us kendisini ve zorunlu varlığı bilir. Buradan ikilik doğar. İlk us kendinde olanaklı ilk varlık için ise zorunludur. Her tikel feleğin ilk kımıldatıcısı vardır. İlk kımıldatıcıları eyleme sokan tinsel varlıklardır. Her feleğin de iyiliğini düşünen kımıldatıcı bir nefsi vardır. Nefsin eylemi etkin usa ulaşır.
Evrenin varlığı zorunlu olan Tanrı'yı gerektirir. Başka bir varlığın etkisiyle var olan evren sonsuz olamaz. Devinme nesnenin özünde saklı güçten doğar. Her nesnenin özünde devindirici bir güç vardır. Nesne kendini kendinin etkin öznesi değildir. Bu güç nesneye biçim de kazandırır.
İnsan ayrıntıları duyularla algılar tümelleri usla kavrar. Tümelleri kavrayan yetkin us nesneleri anlama yeteneği olan etkin usa olanak sağlar. İnsan usunun algıladığı ayrıntılar kendi varlıkları dolayısıyla değil nedenleri yüzünden vardır. Us bu kavranabilir nesneleri kazanabilmek için ilkin duyu verilerinden yararlanır. Sonra duyu verilerini usun genel kurallarına göre işlemden geçirir yargıları ortaya koymada onları aşar.
Yaratılış konusunda İbn Sinâ varlığın sıralı düzeninde "bir'den bir çıkar" ilkesine dayanır. İlk "bir" zorunlu varlık Tanrı'dır. O'nun varlığı yalnız kendisini gerektirir. Var olma Tanrı'nın özünden gelen gerekimdir. İlk neden ilk gerçekliktir. Tanrı'dan ilk us ortaya çıkar. Çokluk bu usla başlar. Bundan da felek ve nefsin usları türer. Her ustan da o usun özü ve cismi oluşur. Us cismi aracısız olarak devindiremeyeceği için uslar sırasının sonunda etkin us akıl bulunur. Ondan da dünya ile ilgili nesnelerin maddesi cisimlerin biçimleri ve insan özleri doğar. Etkin us tümünün yöneticisidir. Yaratılış önsüzdür ve yeri de maddedir. Madde soyut ve tüm varlığın öncesiz olanı nefsin eylem alanı sınırı ve tüm parçaların kaynağıdır. İlk us kendisini ve zorunlu varlığı bilir. Buradan ikilik doğar. İlk us kendinde olanaklı ilk varlık için ise zorunludur. Her tikel feleğin ilk kımıldatıcısı vardır. İlk kımıldatıcıları eyleme sokan tinsel varlıklardır. Her feleğin de iyiliğini düşünen kımıldatıcı bir nefsi vardır. Nefsin eylemi etkin usa ulaşır.
Evrenin varlığı zorunlu olan Tanrı'yı gerektirir. Başka bir varlığın etkisiyle var olan evren sonsuz olamaz. Devinme nesnenin özünde saklı güçten doğar. Her nesnenin özünde devindirici bir güç vardır. Nesne kendini kendinin etkin öznesi değildir. Bu güç nesneye biçim de kazandırır.