:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Düşünce Dünyasının AbideLeri.. (alfabetik Sırayla)
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
Roscelinus

(Tahminen 1050 -1123) Kendisiyle ilgili pek az şey bildiğimiz Roscelinus''a göre: Tümel kavramlar yalnızca birer kelimeden ibarettir. Aralarında az ya da çok ilişki olan objelere bu kelimeleri bizim yüklediğimizi savunur.

Bu dönemde isimciliğin etkisi sınırlı ve önemsizdir. İsimcilik fazla yayılamamıştır. Çünkü Kilisenin direnmesi ve "düşmanlığı" hız kazanmıştır. Nitekim 1092 yılında Soisson Sinodvirgs.gif Roscelinus'un isimciliğini (nominalizmi) açıkça suçlamıştır.
EL RAZI

El-Razi olarak bilinen Ebu Bekir Muhammed Bin Zekeriyavirgs.gif 864 yılında İran'da Rey kentinde dünyaya gelmiştir. Gençlik yıllarında müzikvirgs.gif matematikvirgs.gif astronomivirgs.gif kimyavirgs.gif felsefe ve tıp bilimleri ile ilgilenmiştir. Hekimliğe karşı duyduğu ilgi sonucu tıp eğitimine yönelmiştir.

Hekimliği sırasında halk arasında ünü ve çalışkanlığı ile ön plana geçen El-Razivirgs.gif Rey kenti hastanesi başhekimliği görevini üstlenmiştir. Bu dönem içerisinde gerek hekimlik pratiğivirgs.gif gerekse tıp eğitimi üzerine çalışmaları sonucu dönemin en ünlü hastanelerinden olan Bağdat Hastanesi'ne başhekim olarak atandı ve yaşamının büyük bir bölümünü bu kentte geçirdi. Hayatının sonuna doğru Rey kendine geri dönen Razivirgs.gif 930 yılında bu şehirde hayata gözlerini yumdu.

Çalışmalarının büyük bir kısmı tıp üzerine olan El-Razi'nin en ünlü eseri "El Hevi (Liber Continens)"dir. Bu eservirgs.gif hastalıkların teşhis ve tedavisi üzerine yazılmış döneminin en geniş medikal ansiklopedisidir. Antik Yunan ve İslam tıbbının önemli medikal bilgileri ve El-Razi'nin kendi çalışmaları bu eserde derlenmiştir.

El Razi'nin en önemli çalışması ise çiçek ve suçiçeği hastalıkları üzerine yazdığı incelemesidir. "Liber de Pestilentia" adlı eserinde her iki hastalığı da detaylı şekilde tanımlamış ve bu iki hastalığın ayırıcı tanısını yapmıştır. El Razi'nin eserleri birçok yabancı dile çevrilmiş ve 18. yüzyıla kadarbirçok tıp fakültesinde okutulmuştur. 1970 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından çiçek ve suçiçeği hastalıkları üzerine olan özgün çalışmaları sebebiyle şükranla anılmıştır.

* "Herhangi bir konuda Galen ve Aristo görüş birliği içindeyse doktorlar için karar vermek kolaydır; fakat farklı düşünüyorlarsa uzlaşmaya varmak zorlaşır. Hekimlikte "doğru"virgs.gif ulaşılamayacak bir hedeftir. İyi bir hekimin deneyimivirgs.gif kitaplarda yazan her şeyden çok daha önemlidir."
SCHELLİNG


Schelling bir rahibin oğludur. Parlak zekalı ve yetenekli bir çocuk olduğu için çok erken olgunlaşmış ve daha yirmiiki yaşında iken Fichte'nin felsefesi çevresinde yazdığı bir kitabı sayesinde Profesör ünvanı almıştır. Tüm yaşamı boyunca düşüncesini sürekli değiştirmektenvirgs.gif yeni anlayışlara inanmaktan çekinmemiş. Sonuçta da dağınık fikirlerini bir bütün olarak göstermek zordur.

Schelling'e göre bütün doğa bilinçsiz bir zekanın yaratmasıdır. Doğa düzensiz ve dağınık bir yapı değildirvirgs.gif tam tersine sıkı bir düzene ve ereğe bağlıdır. Bu nedenle doğada bir yaratıcı ilke olmalıdır. Böyle bir ilkeninvirgs.gif yaratıcı zekanın manevi nitelikte olması gerekir. Bu evrende sadece insanda manevi bilinç vardır. Bu nedenle yaratıcı zeka bilinçsiz bir zekadır. Böylece Schelling yaratıcı ilkeyi Fichte'den farklı olarak "ben"'in dışında buluyorvirgs.gif oysa Fichte herşeyi "ben" sayesinde anlıyordu. Bu zeka da gelişir ve gelişirken çeşitli basamaklardan geçer. Bu basamaklardan en sonu bilinçtir. Yani bilinçli bir zeka taşıdığı için insandır. Bu basamaklı gelişim tasarımı daha çok Leibniz'in felsefesine benzer.

Ayrıca ona göre doğa ve zeka(tin) özdeştir. Sonuçta organik ve inorganik varlıklar aynı ilkelere bağlıdır. İnorganik varlıkları mekanist bir teori ile açıklayamayızvirgs.gif yaşam gücü tüm doğada en basit fiziki varlıkta bile bulunurvirgs.gif tüm doğa canlı bir organizmadır. Burada Schelling'in dualizmi önemlidir. Ona göre evrenin neresine bakarsak bakalım bir ikilikvirgs.gif bir karşıtlık buluruz; Mıknatısın kutuplarıvirgs.gif pozitif ve negatif elektrikvirgs.gif dişilik erkeklik vb. Doğa başlangıçta birliktivirgs.gif bölünmemişti. Bu noktada Schelling Fitche'nin üç aşamalı tezvirgs.gif antitez ve sentez öğretisini doğanın gelişmesine uygulamıştır. Birliğin karşıtı olan bölünme sayesinde doğa gelişmektedir. Doğadaki karşıt güçler daha üst bir basamakta sürekli birleşerek ve bölünerek daha yüksek varlıkları oluştururlar. Bu nedenle her üst varlık daha aşağı varlıkların bir sentezidir. Bütün bu sürecin başlangıcındaki kuvvet olan "birlik" canlı olmalıdır. Dolaysıyla tüm doğa canlıdır.

Ancak bu canlı doğavirgs.gif bu zeka bilinçsizdir. Ancak gelişim evresinde sürekli bilince doğru yol alır. Oluşturulan her yeni varlık bilince biraz daha yaklaşmıştır. Sonunuda doğa insanda bilincine ulaşır. Her ne kadar insan doğa içinde fark edilmeyecek kadar küçük olsa da doğanın amacıdırvirgs.gif zincirin son halkasıvirgs.gif tüm varlıkların nedeni ve tüm doğayı anlamlı hale getiren varlıktır.

Sanat felsefesinin de öğretisinde önemli bir yeri vardır. Doğa canlı bir organizma olmasının yanında bilinçsiz yaratıcı kuvvetin bir sanat eseridir. Burada yaratma etkinliği ne bilgi ne de eylem ile ilişkilidir. Yaratmanın temelindeki güç sanattır. Nasıl doğa bilinçsiz bir gücün yaratması ise insanların sanat eserleri de bilinçli gücün yaratmasıdır. Her bir sanat eseri kendi içinde bir evrendir ve varlığın özünü anlamak ancak sanat yolu ile olur. Sanatçı ve filozoflar da yaratıcı gücü anlayan ve gerçeği bilen kişilerdir. Bu kişilerin kaderi budur ve diğer insanlardan bu nedenle farklıdırlar. Sanat eserindevirgs.gif sonlu olan doğanın bir anlık durumu sonsuz ve salt varlık olarak kendini gösterir. Bu nedenle sanat eseri doğadan üstündürvirgs.gif o bilinçli bir yaratmadır. Böylece Schelling doğa ve bilinç arasındaki ayrımı sanat felsefesi ile aşmış oluyor.

Zamanla Schelling'in felsefesi mistik ve dini bir yön kazanmış ve felsefe çevrelerinde pek etki yapmamış. Kant ve Fichte ile başlayan Alman idealizmi içinde Schellingvirgs.gif Romantizmi temsil etmiştir.
Straton

(M.Ö. ? - 268) Theophrast'tan sonra Peripatos okulunun yönetiminevirgs.gif kendisine "Fizikçi" unvanı verilen Straton getirilmiştir. Doğada gayeci nedenlerin varlığından kuşku duyan Stratonvirgs.gif Aristo'nun gayeciliğinden ayrılarak daha çok Demokrit'in sebeplilik ilkesine yaklaşmıştır.
Scotus

(? -1308) Ortaçağın bir döneminde düşünce yaşamına çok itina göstermiş olan Dominiken ve Fransisken tarikatlarından söz etmiştik. Thomasvirgs.gif Dominiken rahibidir. Fransisken tarikatı Thomas'a karşıdır. Bu tarikatvirgs.gif özellikle Skolastiğin son dönemini temsil etmiştir.

Şimdi Fransisken tarikatının en önemli iki kişiliğinden söz edeceğiz. Bunlardan biri İskoçyalı Duns Scotus'tur. Duns Scotus Thomas'tan esasta ayrılır. Thomas için seyir (temaşa) yaşamının esas olduğunu biliyoruz. Oysa Duns Scotus tam tersine olarakvirgs.gif yaşamın anlamını "fiil ve davranışızvirgs.gif bulur. İşte bu fiil ve davranışa verdiği önemlevirgs.gif bu aksiyona verdiği değer ile Duns Scotus bir bakıma Rönesans'ı hazırlamış olur.

Duns Scotus'a görevirgs.gif Allah isteyen ve "irade sahibi" bir varlıktır. Allahvirgs.gif evreni kendi özgür iradesindenvirgs.gif iradî bir davranış ile yaratmıştır. Bundan başkavirgs.gif ahlâkî değerler de Allah tarafından yaratılmıştır. Bundan dolayı evreni ve ahlâkı yalnızca akıl ilevirgs.gif yalnızca rasyonalist bir metod ile temellendiremeyiz. "İyi" Allah'ın beğenmiş olduğu şeydir. Fakat başka şeyler de Allah'ın hoşuna gidebilir. Allah'ınvirgs.gif bilgisine akıl erdimediğimiz iradesivirgs.gif "iyi"yi ve "kötü"yii şimdiki şekilleriyle belirlemiştir. Allah'ın bunu niçin böyle yaptığını soramayız. Bunu yalnızca bir "olay" olarak benimseyip Allah'ın huzurunda eğilmemiz gerekir.

Duns Scotus bu "fiil ve davranış" bir de bireyciliği (individüalizm) bağlamaktadır. Ona göre her birey bir kişiliktir. İnsan ancak dünyaya bir kez gelmiş olan kişiliği ile bir özelliğe sahip olur. O halde reel olan tümel değilvirgs.gif bireydir. Bu "fiil ve davranışı" ve bireyciliği (individüalizm) ile Duns Scotusvirgs.gif Skolastiğin son dönemini hazırlamıştır. Zaten kendisi Skolastiğin parlak dönemi ile son döneminin sınırları üzerinde bulunur.
ADAM SMİTH


1723-1790 yılları arasında yaşamış olan İskoç iktisatçı ve düşünür. Temel eserleri The Theory of Moral Sentiments [Ahlâki Duygular Teorisi] ve An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations [Ulusların Zenginliğinin Doğası ve Sebepleri Üzerine Bir Soruşturma.]

İskoç Aydınlanması ve iktisadi liberalizmin en önde gelen isimlerinden biri olan Smithvirgs.gif daha ziyade eklektik bir karakter taşıyan ahlâk görüşündevirgs.gif bir erdem ahlâkı geliştirmiştir. Erdemin neden meydana geldiği ve erdemi hangi psikolojik ilkelere göre tanıdığımız soruları üzerinde odaklaşan ahlâk görüşündevirgs.gif Smith bu soruları Aristoteles ve Stoacılar’ın görüşlerinden olduğu kadarvirgs.gif Hutcheson gibi yararcı düşünürlerin görüşlerinden de faydalanarak yanıtlamaya çalışmıştır. O iktisat görüşünde isevirgs.gif her türlü zenginliğin kaynağının emek olduğunu savunmuşvirgs.gif modern toplumlarda zenginliğinin artışının en önemli nedeninin bir yandan iş bölümüvirgs.gif diğer yandan da emeğinin veriminin artmasını sağlayan sermaye birikimi olduğunu söylemiştir.
Speusippos

(M.Ö. 339 - 338) Yunan filozofu. Platon'un yeğeni ve öğrencisi olan Speusipposvirgs.gif Platon'un ölümünden sonra (M.Ö. 347) Akademia'nın başkanı oldu. Speusippos'dan günümüze yalnızca Pythagorasçı Sayı Kuramı Üzerine adlı yapıtından uzun bir bölümle bir kaç metin ulaşmıştır. Çağdaşları ve ilk döneminde Akademia'ya başkanlık eden ardılları gibi idea'ların karşısında somut ilkeler olarak gördüğü sayıların ve sayısal guruplandırmaların önemini vurguladı. Bu bağlamda 10 sayısını "yetkinliğini" ya da taşıdığı özel önemi açıkladı.

Çağdaşlarının "Bir" ve "İki"yi (diad) sırasıyla iyi ve kötünün ilkeleri olarak görmelerine karşınvirgs.gif bu ilkelerin etikle ilgili kavramlara yüklenemeyeceğini savundu. Ayrıca sayısal göstergeler yardımıyla sayısal gerçekliği yoğun tinsel içeriğe sahipvirgs.gif birbirini izleyen katmanlar biçiminde düzenledi.

Aristoteles tarafından şiddetle eleştirilmesine karşınvirgs.gif bitki ve hayvan fizyolojisine ilişkin karşılaştırmalı bir çalışma olan Homoia'sı (Benzerlikler) Aristoteles'in Peri ta Zoa Historia Animalium (Canlılığın Tarihi) adlı yapıtıyla boy ölçüşebilecek niteliktedir. Yapıtınvirgs.gif sınıflama ile tanımın birbiriyle yakından ilintili olmaları nedeniylevirgs.gif tek olan şeylerin bütün ele alınmadan tanımlanamayacağına ilişkin görüşünü yansıttığı sanılmaktadır
SAİNT-SİMON


Düşünce tarihindevirgs.gif toplumun bilimi olarak gördüğü sosyolojinin düşünce babası olarak tanınan Fransız filozof ve iktisatçısı. Temel eserleri: De la Reorganisation de la Societe europenne [Avrupa Topluluğunun Yeniden Örgütlenmesi Üzerine]virgs.gif Du Systeme industriel [Sanayi Sistemine Dair]virgs.gif Cateschisme des Industriels [Sanayicilerin İlmihali].

Saint-Simonvirgs.gif toplumda bir reforma gitmeyi amaçlamışvirgs.gif toplumun endüstri çağınınvirgs.gif endüstrinin gereklerine göre düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bilimsel düşünceye dayanan bir toplum bilimi kurmanın zamanının geldiğinivirgs.gif artık pozitif bilim çağının başlamış olduğunu öne sürdüğü içinvirgs.gif aynı zamanda pozitivizmin de kurucusu olarak da bilinen Saint-Simon’un en büyük düşüvirgs.gif insan toplumunun reformdan geçirilmesi olmuştur. Ona görevirgs.gif Fransız Devrimi mutluluk getirmemiştir. Evrensel insan haklarının ilanıvirgs.gif Saint-Simon’a görevirgs.gif aşağı sınıfların cehaletini ve yoksulluğunu ortadan kaldırmamıştır. Toplumdaki tüm insanların mutluluğunun yeni bir toplumsal düzenlemevirgs.gif bir sosyal reformla sağlanabileceğine inanan Saint-Simonvirgs.gif toplumda gerçekleştirilecek reformun toplumsal yasaların bilgisine dayandığını ve bunun bilimlerde de bir reformu gerektirdiğini düşünmüştür.

Bundan dolayıvirgs.gif onun felsefesi öncelikle toplum konusunu ele alır ve bir toplum felsefesi olarak ortaya çıkar. Toplumu bir organizma olarak gören ve bu organizmanın evrimini inceleyen Saint-Simon’a görevirgs.gif toplumun kökeninde çıkar öğesi vardır. Ovirgs.gif bir toplumun insanlarının birbirlerine gelişigüzel yaklaşmadığını söyler. İnsanlarvirgs.gif ancak bir çıkar durumu ortaya çıkıncavirgs.gif bir toplum halinde bir araya gelirler. Toplumvirgs.gif Saint-Simon’a görevirgs.gif çıkar öğesinin bir sonucu olarak uzlaşmayla kurulur. Bir toplumun kurulabilmesivirgs.gif çıkarın sonucu olan bir toplumsal bağın var olmasına ve dolayısıyla kollektif bir vicdanın oluşmasına bağlıdır.

Saint-Simon’a görevirgs.gif insanlar kendileri ne özgü orijinal varlıklar olmanın yanındavirgs.gif doğada hüküm süren determinizme tabi olan varlıklardır. Fizik ve kimya alanındaki ağırlık merkezi yasası gibivirgs.gif toplumları yöneten bir ilerleme yasası vardır. Sosyoloji biliminin görevivirgs.gif bu yasanın varlığını gösteripvirgs.gif insanlara bu yasaya itaat etmeyi öğretmektir. Ziravirgs.gif Saint-Simon’a görevirgs.gif bu yasayı insanlar koymuş değildir. Bizvirgs.gif bu ilerleme yasasınıvirgs.gif siyasivirgs.gif ahlâkivirgs.gif ekonomikvirgs.gif vbvirgs.gif olaylar içinde görürüz. Sosyolojinin tarihsel yöntemi benimseyen bir gözlem bilimi olmasının nedeni budur. Ovirgs.gif bu ilerleme yasasını düzenli bir yöntemle açıklayarakvirgs.gif Avrupa Uygarlığının toplumsal ve siyasi evriminin genel yasalarını elde etmeye çalışmıştır.
İnsanın toplumsal tarihinin kendilerine ayrı düşünce tarzlarının karşılık geldiği üç ayrı aşamadanvirgs.gif yani sırasıyla çoktanrıcılık/ kölelikvirgs.gif teizm/feodalizm ve pozitivizm/endüstriyalizm evrelerinden geçtiğini öne süren Saint-Simona görevirgs.gif toplumsal değişme ve düzenin yasalarıvirgs.gif pozitivizmin marifetiylevirgs.gif bulunabilir. Toplumunvirgs.gif ona görevirgs.gif başlıca görevivirgs.gif yaşamak için gerekli nesneleri çoğaltan üretimi geliştirmektir; çünkü mutluluk ancak bu şekilde sağlanır. Yeni düzende toplumu anlarvirgs.gif yani endüstri alanında çalışanlar yönetecektir. Endüstri alanında çalışanlarlavirgs.gif o zanaatlarla uğraşanlarıvirgs.gif çiftçilerivirgs.gif fabrikatörlerivirgs.gif yatırıma açtıkları kredilerle üretime katılan bankerlerivirgs.gif türlü üretim dallarındaki uzmanları anlatmak ister. Toplumu endüstri alanında çalışanların yönetmesi. yoksulları yoksulluklarından kurtaracaktır; ona görevirgs.gif bilimlevirgs.gif akla uygun olarak düzenlenecek üretimvirgs.gif bütün çalışanları her bakımdan yükseltecektir. Herkes çalıştığıvirgs.gif görevini yerine getirdiği ölçüdevirgs.gif üretimden payına düşeni alacaktır. Üretimi yönetenlervirgs.gif Saint-Simon’a görevirgs.gif halkı keyiflerine göre değilvirgs.gif fakat üretimi geliştirmenin gereklerine göre yöneteceklerdir. Bu yöneticilerin görevlerini kötüye kullanmalarınavirgs.gif halkı aldatmalarınavirgs.gif halka ¤¤¤¤lerini anlatacak yeni bir din ile toplumu aydınlatacak bilginler engel olacaktır.

Şu haldevirgs.gif ekonomik ve siyasi yönetimin başında bankavirgs.gif fabrikavirgs.gif maliye uzmanlarının bulunmasına karşılıkvirgs.gif inanç ve eğitim gibi işlerin başında da bilimvirgs.gif sanat uzmanları bulunacaktır. Yeni dinvirgs.gif kardeşlik ve sevgiye dayanan bir inanç olmalı ve her türlü hurafeden arındırılmalıdır. Başka bir deyişlevirgs.gif modern toplumun yön ve düzenininvirgs.gif üretici olmayan bürokratlar tarafından değil devirgs.gif bilim adamları ve sanayiciler tarafından belirlendiğini öne süren Saint-Simon’a görevirgs.gif modern toplumdaki kriz devirgs.gif pozitivizme dayanan yeni bir din ile çözülebilir.

Ovirgs.gif bilim konusundavirgs.gif tüm bilimlerin şimdiye dek bilimsel olmayan yöntem ve adımlarla işe başlamış olduğunu söyler. Bundan başkavirgs.gif her bilim birtakım dini tasarımlarvirgs.gif ¤¤¤¤fizikle ilgili sanılarla yüklüdür. Başlangıçtavirgs.gif teolojik bir temeli olan ve ¤¤¤¤fizik kavramlarla geliştirilenvirgs.gif gerçek olmayan bir bilimin yerinevirgs.gif Saint-Simon’un çağında gerçek bilimvirgs.gif pozitif bilim geçmiştir. Ona görevirgs.gif ilerlemeyi sağlayan etken de biliminvirgs.gif başlangıçta onun içine karışmış olan bu öğelerden temizlenmesidir. Saint-Simonvirgs.gif artık pozitif bilim çağının başlamış olduğunu söyler.
SCHİLLERvirgs.gif Johann Friedrich Von:


Almanya'da 19. Yüzyılın ilk yarısında ortaya çikan Romantik felsefe akımının önemli düşünürü. Özellikle sanat ve eğitim konusundaki görüşleriyle haklı bir ün kazanmış olan Schillervirgs.gif 1795 yılında yayınlanan Über die asthetische Erziehung des Menschen (İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar) adlı eseriyle Batı kültürünün bütün bir tarihini ortaya koyma yolunda bir denemeye kalkışmıştır. Ovirgs.gif işte bu deneme çerçevesi içindevirgs.gif modern insandaki bölünmüşlüğü ve yabancılaşmayı teşhis eden ilk düşünürlerden biri olma onurunu taşir. Yaşamlarında formun tamlığıyla içeriğin bütünlüğünüvirgs.gif imgelemin ilk gençliğiyle aklın olgunluğunu birleştirdiklerini düşündüğü Yunanlı model alan Schiller'e görevirgs.gif modern insan kendi içinde bölünmüş bir insan olupvirgs.gif insan doğasının birliği ilerleme fikriylevirgs.gif kültürdeki ilerleme düşünüyle bozulmuştur. Modern insandaki bu bölünmüşlük ve yabancılaşmanın ilacınınvirgs.gif Schiller sanat olduğunu düşünmüştür. Başka bir deyişlevirgs.gif o sanatı insanlık için ahenklivirgs.gif organik bir birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracı olarak görmüştür. Güzellik doğa halinden salt fiziki bir boyutu olan bireye bütünüyle karşit ahlaklı bireyin ihtiyaçlarına uygun düşen bütünlüklü ahlaki evreye giden yoldur. Sanat ve güzellikvirgs.gif özgürlük yoludur. Ovirgs.gif insanda iki temel dürtünün bulunduğunu söyler. Bunlardan birincisivirgs.gif her zaman değişme için bastıran duyumsal dürtüvirgs.gif diğeri de birlik ve süreklilik arayan formel dürtü. Bunlardan her ikisi devirgs.gif Schiller'e görevirgs.gif kendilerine getirilecek olan sınırlamalara ihtiyaç duyarlar; böyle bir sınırlamanın amacı isevirgs.gif duyumsal dürtünün ahlak yasasına zarar vermemesivirgs.gif formel dürtünün de duyguları öldürmemesi ve dolayısıyla bütünlüklü insana ulaşilmasıdır. Bu ikisi arasında kurulmak istenen uyumvirgs.gif Schiller'e görevirgs.gif üçüncü bir dürtü aracılığıyla sağlanabilir. Bu davirgs.gif oyun dürtüsüdür. Söz konusu oyun dürtüsüvirgs.gif filozofa görevirgs.gif sanatta ortaya çikar. Ziravirgs.gif duyumsal dürtünün nesnesinin yaşamvirgs.gif formel dürtünün nesnesinin form olduğu yerdevirgs.gif oyun dürtüsünün nesnesi veya amacı yaşanavirgs.gif canlı formdur. Ona görevirgs.gif duyumsal dürtüyle formel dürtüvirgs.gif yalnızca sanat oyununda bir araya gelir ve insan güzeli temaşa ederkenvirgs.gif ruh bir yandan ahlak yasası diğer yandan da fiziki zorunluluk arasında mutlu bir ortam yaratabilir. Ovirgs.gif modern öznelligin tanımlayıcı özelligi olan çatisma ve yabancılaşmanın sanat veya oyun yoluyla gerçekleşecek yaratıcı çözümü için umut beslemiştir.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18