:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Aşka Ve Sevgiye Dair
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37
sakla yamalarını kalbim

ne gül
ne yarın!

gül,
küle karılmış günlerin tortusunda
yarın,
vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda

sakla yamalarını kalbim...

insanlar büyüdükçe günler kısalırlar
günlerimiz gibi aşklarımız da
yittikleri duraklarda kalırlar

sakla yamalarını kalbim...

kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
yürü, arkana bakma, ama umursa
bazen anılara en çok yakışan elbise
birkaç damla gözyaşıdır unutma...

yılmaz odabaşı
[i]gözyaşı

hiç dizginleri eline vermez.
verse dahi an gelir çiğner geçer..

ister padişah ol, ister zavallı dilenci hiç farketmez.
ne ünvanın ne mekanın hükmü yoktur, istedimi süzülür iner..

içsel varoluşun en güzel ifadesidir, asla sömürünün uşağı denilemez!
asidir hatta cesaretlidir ki bu tavrıyla hep düşünmeden hareket eder..

ağlamayı bilen gözlerdir yeri, diğerlerinde huzur nedir bilmez.
rahat olduğu yerde de kâh çağlar kâh sessiz akmayı yeğler..

onu tetikleyen hüzün mü sevinç mi bilinmez
ama ne olursa olsun insani duyguların en nadidelerine eşlik eder..

doğaldır, samimidir, riyakarlığa, yalana hiç yüz vermez.
unutma sahtesini de zaten anakucağı olan göz inkarsızca belli eder..

nurdan özcan
[/i]
NEDİR AŞK DENİLEN ŞEY?



Ask cesaret ister, kocaman bir yurek ister.
Ask hayata karsi islenilen en dogru suc ortakligidir,
Ask hayatintekduzeligine, butun siradanligina en soylu baskaldiridir.
Ondan korkup kacmak hic kimseye yakismaz.
Ve elbetteAski suclamak, yargilamak, karalamak
inkar etmek de asla yakisik olmaz



Nicin ask?Nedir bu ask denilen sey, elle tutulmaz gözle görulmez bir seyse nedir bu yasanan somut acilar,guzellikler? Tek basina aski tanimlamak herseyden soyutlamak mumkun mu? Hayir ! Ask bugunlerde bazilarina göre plastikten bile yeniden yapildi.Dunyada yasanan sunilige dogru gidis askin etrafini sardi.
Nedir su ask...? Ask hayatin bize hazirladigi en guzel surprizdir, bu yuzden de kalpleri ne zaman ele gecirecegi hic belli degildir. Daha ne oldugunu bile anlayamadan onun hukumdarligina giriverirsiniz. Ask; en yalin bicimde anlatilan tek kavramdir o, adi kendisidir zaten. Onu anlatmak icin sonu gelmez cumleler kurmaniza gerek yoktur, "Asik oldum" dediginiz an akan sular durur, kucucuk cocuk bile sizi rahatlikla anlayabilir, cunku askin dili tektir.
Askin zamanini biz ayarlayabilseydik eger ve kime neden asik oldugumuzu anlayabilseydik,askin sirrini da cözerdik herhalde. Ama o zaman da askin insani alip göturen buyusu tamamen kaybolurdu.
Ask hayata karsi islenen en guzel ve en dogru suc ortakIigidir, ask hayatin butun tekduzeligine, butun siradanIigina en soylu baskaldiridir. Ondan korkup kacmak hic kimseye yakismaz. Ve elbette yasanilan aski suclamak ,yargilamak, karalamak, inkar etmek de aska yakisik kalmaz. Bu önce haksizlik, kendinize saygisizlik olur. İnsan sonuna kadar savunmali askini, karsilik görmesede, aci cekecegini hissetsede, yarin terkedilecegini bilsede, ailesini karsisina alacagini bilsede taviz vermemeli askindan, "Seni Seviyorum" diyebilmeli gögsunu gere gere. Ask iste o zaman asktir. Ve bunun dogrusu yanlisi yoktur, zaten askin kendisi dogrudur, kime karsi duyuluyorsa bu ask, dogru insanda iste odur.
Askin zamani yoktur, hep hazirliksiz yakalar insani. Evli olmaniz, sevgilinizin olmasi, bir ayriligin taze yaralarini kurutmaya calismaniz,bagliliktan korkmaniz, ailenizden cekinmeniz, hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hic mi hic umrunda degildir. İste ask butun bunlara tek basiniza karsi gelebilme yurekliligidir, belkide yeni hayata gecebilme yolu...
Askin ne zaman gelebilecegi belli olmadigi gibi, ne zaman gidecegi de hic belli degildir. Fazla vakti yoktur onun, uzun sure beklemeye ve bekletilmeye tahammulu de yoktur. Bir baska göze bakmaya, bir baska tene dokunmaya baslamasi o kadar da zor degildir...Asktan degil, onun kacmasindan korkun ve dogruluguna yanlisligina bakmadan sonuna kadar savunun askinizi.
Biliyor musunuz, hayat zaten kocaman bir yalan, bu kadar sahteligin icinde gercek ve dogru olan tek guzellik AŞK.!!. Lutfen ona haksizlik etmeyelim..
Beni Anlamayisina

Sana bir uygarligi getirdim; anlamadin
Yavuz kahramanlari, siirin burclarini
Ayak ucuna koydum gecenin saclarini
Urganmis boynumda tasidigin gerdanlik
Sana hukumdarligi getirdim; anlamadin

Sevda suya karisir, sizar kan daglarina
Kopuren yuregimde zipkinlanir umutlar
Yuzun tunc gibi coker ulkemin baglarina
Irmaklar bilmedigin kadar hulyali akar
Her vadi bir yaniyla senin yuzune bakar
Bir yaninda munzevi hickiran Leyla kusu
Sen henuz tanimadin sevda denen yokusu
Sen henuz yorulmadin yokusta devler gibi
Yikilmak uzre olan caresiz evler gibi
Sen henuz vurulmadin ucarken goklerinde
Sen henuz bir oltaya takilmadan derinde
Karalar baglamadin; beni anlayamazsin
O kalp sende oldukca gulum, aglayamazsin

Seni bir yildiz gibi koyacagim goklere
Her gece isigini ruhumdan alacaksin
Aldanma gururunu oksayan ciceklere
En guzel gullerini ruhumla alacaksin

Kopacak saniyorsun bu ip ince yerinden
Bu ipin her cizgisi yarali bir dev gibi
Inecek saniyorsun bu bayrak gonderinden
Bu sevda tukenecek sonen bir alev gibi

Sen hala anlamadin sevginin en hasini
Sen hala cozemedin irmagin dunyasini
O, coskun bir denizin sularina yururken
Sen hasta bir cesmeden doldurmussun tasini
Gittigi her iklime sevdani gotururken
Gozyasi cukuruna gommussun deltasini

Henuz bir tokat gibi inmedi yuzune ask
Kalbine civilerle gomulmedi ayrilik
Gormedin bir arslanin can cekisen resmini
Yalnizlik kitabinda okumadin ismini
Bir takvim yapraginda yanmadi bakislarin
Dokulen tuylerine tutunmadin kuslarin
Karanlik koselerde aci aci gulmedin
Sen henuz kovuldugun kapilarda olmedin
O Celali uykudan uyanmadin, uyanma
Duslerimin rengine boyanmadin, boyanma

Bir kus gibi cirpinan kalbimin kafesine
Bir avuc yem biraksan olur musun, a gulum
Feryadi kayalari parcalayan sesine
Omur boyu yabanci kalir misin, a gulum
Sen henuz bir zindanin kuflu duvarlarina
Carpmadin gozyasiyla bogulan gozlerini
Sen henuz diken diken saplamadin gogsune
Dudaginda kuruyup dagilan sozlerini
Sen henuz dokunmadin yalnizliga kan gibi
Aciyi kaynatmadin icinde volkan gibi
Karalar baglamadin beni anlayamazsin
O kalp sende oldukca gulum, aglayamazsin

Nurullah Genc
Bu gece konuşmayalim lutfen
Susuşlarimiz her şeyi anlatsin
Bu gece sahte gulucukler atmayalim dibine vuralim
Bırak ölen ölsün kalan kalsin

Alsın elimizde ne varsa bu yoktan hayat
Yeter ki biz bize kalalim bu gece
Ya Sonuna kadar yanimda kal
Ya bitirsin her seyi baslamamis birkaç hece!

Git gide bildigin en uzak sehirlere
Git alış ikimizin de olmadigi zehirlere
Panzehirler yenik dustu bak
Sen bir bilinmeyendesin bense baska bir yerde!

Üsumeyen guluslerim vardi benim
içten ağlayislarim hani simdi nerde?
Senle öldüler ama elbet bir gun bulurum
Siz saklanin sagim solum onum arkam sobe!

Düşlerden umuda çeyrek kala
Düşlerimi düşürdum senli yollarda
Bu aralar guluslerim tesetturlu
Hüzün dekoltem ise gereginden fazla…

Daglarda sevmistim oysa seni ben
Dimdik guçlu dorugu olmayan daglarda
Oradaki yarlardan mi dustun yoksa sen
Yoksa eski yaralarima mi gizlendi her giden?

Ve simdi git gozlerimin içine dalmadan
Kelimelerini kursuna dizip susarak git
Gitmeyi becer ya bir kerede mesela vur sirtimdan
Adi ayrilik olsun git ve ol o anda bende o anda bit

Kan aglamakta su anda içimdeki velet
Dışımda kahkahalar atarken bu suret
Artik konusma sirasi bende siirlerim oldu buna tesir
Ben suskunlugumu uyutmaya gidiyorum Sen cumlelerini emzir!...
yorgunum dediğimde , sensizlikten yorgun düşmüşüm yıllardır ,
içimde bekleyen o parlatılmış yalnızlığı ucuza bozdurmaktan korkuyordum en çok.
şimdi senin yanında sınırlarını henüz keşfetmediğim yeni bir yalnızlık büyütüyorum ,
üşüyen açıkta kalan yeni tenhalar , yeni gölgeler düşüyor gövdeme ,
başka saatlerde başka anlamlarla dalıp kalıyorum denize ,
yeni yalnızlığı yatağa atıyorum gizlice ,
vakti geldiğinde yere çalmak için.
incesaz3rs2ze2.jpg

Dünyam, yaşadığım dünyam beni yadırgasa da yadırgamasa da, sahte olan şeyler ne kadar güzel olsa da uzak olsun benden.

İnsanı gerçekte olduğu gibi sevildigini bilmek kadar hic bir şey mutlu edemez, aşk kendimizi iyi hissetmek için uydurduğumuz bir şey değil.

Bütün sevgisizlikleri geride bırakıp doğaya sarılıyorum, saclarıma, yüzüme rüzgarın her dokunusunda, benim sevgi rüzgarımın da daima seven insanlara dogru, bütün yönlerden esecegini düşünüyor ve en sevdiğim şeyi yapıyorum gülümsüyorum.

Gülümsemelerimin diğer insanların yüzünden de yansıdıgını hayal edip mutlu oluyorum.
Bazen de dünya dillerinden hiç birini bilmeyen yüreğimin sessiz lisanını sözcüklere çeviriyorum bu penceremden, dilim döndüğünce sevgiyi yazıyorum aşkı yazıyorum.

Sevgi de farklı boyutlarda yaşanıyor aslında, herkes kendince seviyor, tıpkı parmak izleri gibi kişiye özgü.
Asıl sorun da burada başlıyor, senin sevme biçimin sevdiğin tarafından nasıl algılanıyor ve yorumlanıyor, daha da önemlisi sevdiğin sevildiğinin farkında mı?

Zihnimizde idealize ettiğimiz biçimde yaşayabilir miyiz sevdalarımızı. Şablonlarımız var mı, varsa işimiz daha da zor tabi o şablona uyanı bulmak zor hatta imkânsız.

Sevmek ama aşkla sevmek hayatım boyunca en çok arzuladığım şeydi. Olmadı yapamadım tam oluyor derken içimden bir şeyler aniden soğudu sanırım kırmaktan korkum sevdiğiğm kişiyi, bu korku beni hep bir zırh gibi sardı.
Ne zamandır aşkın bedenimi nasıl etkilediğini de yazmıyorum, eskiden her ne yazıyorsam aslında kendime de yazar gibiydim.

Bazen insan ne kadar istese de düşünemez, yazamaz, ara sıra böyle dönemler gelir geçer, bazen de için içine sığmaz, konuşmak, haykırmak, yazmak istersin.
Artık hayattan, mekanlardan, insanlardan istemeyi de öteledim rüyalarıma, ne istediğimi bilemiyorum, ben şimdi sevmekten ve sevilmekten başka ne istediğimi hiç bilemiyorum.
ALINTIDIR
Çengelli bir iğne taşıyorum bugünlerde kalbimde... Hani ucu, girdiği kilit yerinden biraz kısa olur da, ikide bir de acılır ve hiç kapanmaz ya... işte ondan... Sivri ve kımıldadıkça kalbe batan,benliği hareket ettiren cinsten... Hiçbir yere atamıyor, yok sayamıyorum. Çengelli bir iğne gibi iğnelendi kalbime ve ben bu delik kalple yaşıyorum sanki... Delik kalbimin, yüreğimin en ücra köşelerine kadar hissediyorum boşluğu, yokluğu...

Aynı uykuyu uyumak istiyorum aslında onunla... Aynı anda aynı yatakta beraber uyumak değil kastettiğim. Ayrı coğrafyalarda da olsak, ayrı mekanlarda da bulunsak aynı uykuyu uyumak, aynı rüyayı görmek... Göz bebekleriyle, beynin arasında gidip gelmek, kalbindeki uykuya dalmak istiyorum. Ve uyandığımda keşke gerçek olsa diyorum...

Bana bıraktığı aşk gibi yarım yaşıyorum şu günlerde herşeyi... Başlayıp da bitiremediğim yazılarım, sonuna kadar gelip de okuyamadığım kitaplarım, dalgın dalgın yürüdügüm yollarım, son kelimesini bir türlü söylemediğim cümlelerim var. Her şeyi aşkımız gibi paramparça yaşıyorum.

Sanki bütün dünyam, dudağımdaki yarım bir öpücüğün tadında artık...
...
Saçmalıyorum, saçma sapan cevaplar veriyorum. Acı veren o gerçeği, kimselerle paylaşmadıkça da sevdiklerim korkuyor benden. Duvar oluyorum bir anda... Aşamadığım, kimselerin aşmasına izin vermediğim bir duvar!

Ne onu yaşabiliyorum, ne de sevdiklerimle mutlu olabiliyorum. Hiçbir çözümü olmayan matematik problemi gibi, cevabı olmayan bir soru gibi beynimi kemiren acıtıcı bir duygu bu...

Acı çektikçe mi yazı yazıyorum, yazdıkça mı acı çekiyorum bilmiyorum.

Bunca acıya rağmen hala niye mi seviyorum?

O gidince yalnız kalmayacağımı biliyorum, ama onsuz kalabalıklardan daha büyük bir yalnızlık olamayacağının da farkındayım...
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni
gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka
yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu
kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden
ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.

Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın
bir
ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.

Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En
kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana.
İçimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi
ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle...

Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.
Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok
edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.

Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni
ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu
zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.

Seni severken yorulmadım. çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün
yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.

Ve bir gün bir rüzgar esti uyandım.Herşey hayalmiş anladım
İmkansızdık

Sen; içinde baharı gizleyen kışımsın benim...

Ve biliyorum ki o baharın güneşinde tenim esmer olmayacak hiç. Bana susmak
düşecek, payıma kilitlenmiş bir yürek kalacak. Kaderi önceden belirlenmiş
konuşmalar, paylaşmalar, bakışmalar olacak. Bir yerde aykırılığım tutup sarılsam
da içimde sana, sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin...

Git diyorum sana, kalma yüreğimde, bu kadar özleteceksen kendini. Bir bakış;
gözüm gözüne değiyor; hissediyorum... Gitme diyorum. Kal geldiğin yerde. Ne
gitmelerin bitiyor; ne de benim sana kal demelerim...

Hangi aralıkta girmiştin içime anlamadım. Tüy gibi hafif, usul usul inivermiştin
yüreğime. Kabullenemedim önce. kocaman yalanlar söyledim kendime. Ben dışımda
tutmaya çalışırken seni, meğer içerde hakimiyetin çoktan başlamıştı. Kuşatmıştın
dört yanımı; ve kendim için çok geçti. Yerle bir olmuştu her şey. Olmazsa
olmazlarım; ilkelerim, yargılarım...

Nasıl bir şeydi, bu beni böyle yağmalayan. Şimdi karşı durmuyorum Sana, nasılsa
buluyorsun bir yolunu ve sarmalıyorsun içimi dışımı. Ayak seslerini duyuyorum
hangi yöne gittiğini bilemeden. Ben yaşanmış bir aşkta eski yaralarıma
yanıyorum, Sen yaralarına benden sevda sürüyorsun. "Belki"lerden,
"ihtimal"lerden, "keşke"lerden medet umuyorum, Senin belki de yabancısı olduğun
düşler büyüterek...

Ben, suretine değil, aslına dokunma ihtimallerinde mutlu oluyordum.
Ben seninle, aynı coğrafyada yaşayabilme ihtimalinden huzur buluyordum.

Şimdi, bilinci küflerinden kurtulmuş bir yürekle, süresi diğer aşklardan çok
daha uzun olacak bir aşkın ömrünü anlatıyorum, Sana dair yazılanlarda...

Şimdi, bir sayfa dolusu cümlelerle; bir imkansızlığın mucizeye dönüşünü
anlatıyorum...

Şimdi, bozgun sonrası imkansız bir zafer kazanan bir orduyum, bir yenilgide
zafer ne kadar anlam taşıyorsa o kadar anlamlaşıyorum...

Şimdi ben, dağıldıkça kurulan yeni düşlerde Sana bakıyorum…
Umut; hep var olacak çünkü...
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37