yalancı bahar
YaLanci Bahar Sen beni biLmezsin.
BiLemezsin eLbet.
O Kadar gucLu, o Kadar direncLi dururum Ki yasama , o Kadar umursamaz gorunurum Ki yoKLuKLara Karsi, icimdeKi KiriLgan yoK saniLir.
Bir basima bir dunya oLdugum biLinir. Oysa icimdeKi yasami canLi tutmaK icin gunese gereKsinimim var benim.
Gunesi az gordugum zamanLar Kisim cosar, donar aKisKan arzuLarim sevincLerim ve umutLarim...
Yasam, can sevdiKLerimin isisi iLe surer gider. Bir rastLasma isigi iLe asKin cemresi dusuverirince topraKLarima, isinmaya basLar yeryuzum.
icimin KarincaLari hareKetLenir, midemin KeLebeKLeri deLer KozaLarini, umut agacLarim ciceKLenir. Bir guzeLLiK geLip yerLesir uzerime...
Ama ayni anda gormus gecirmis dunyamin derinLerindeKi endise magmasi da Kipirdanmaya basLar.
YaLanci baharLardan biri mi bu yeni isiK? sorusu KorKu voLKanLarimi hareKetLendirir.
Dona Kurban verdigi meyve ciceKLerini animsayan agacLarim huzunLenir.
Bir agLamaK tuttururum sessizce ama cagLayanLarca...
BaK yeni vuran isigim, eger hemen ceKip gideceKsen en iyisi hic doKunma tenime...
Bir bahari basLatip yaza erdiremeyeceKsen git hemen...
Yazdan sonbahara aKip Kisa gecmeK de acitir eLbet, ancaK yasanmisLiKLarin tadi yeni umut tohumLarini da biraKir icime...
Ama yaLanci baharLar yiKar da gecer.
Ve inan yeni yiKintiLar yasamaK yorar yasini aLmis yuregimi...
Hangi baharsin soyLe...
Netten Alıntı
göz göze geldik bir an,
gözlerinde 'seni seviyorum' bakışın
kara çalılar ardına saklanan sinsi bir isyan kaşıdı yüreğimi
resimlerde kalacak kadar yabancı değildik o zaman
her şeyden önce dostumdun,
ıslak hüznümü bile varlığınla gülümsetebildiğim
şimdi gözlerinde yeniden kulaç atmak istiyorum desem,
mavilerinde yüzemeyecek kadar bitkinim artık
nerede yanlış yaptığımı itiraf etmedi aşk
ilam kağıtları birikmiş bir sevda duluyum
şarkıların sakiliğini tek başıma yapıyorum,
rakı makamına göre kadehe doluyor
bilirsin işte, artık sevmek istemeyen kadınlık halleri
an geliyor,
kalbim kanatlanıp göğüs kafesine girmek istiyor desem,
semalarında süzülemeyecek kadar yaralıyım artık
ağdalı sevdim seni ama yapışkan değil
sevmek çekip gitmekti gerektiğinde, bunu bildim
sadece şiirlerimde konuşabildim, bağıra..çağıra
kızdın ve kırıldın sitemlerimin tavşan dudaklarına belki ama
sevdim seni, ayazda..boranda
ah o sadekâr ellerin bedenime yeniden dokunsa desem,
ellerini bedenimde tutamayacak kadar titriyorum artık
bir kedi gözlerimin içine baktı
ruhumdan bir deniz geçti, dalgaları göğsüme çarptı
antika bir fincanda iç çekişlerim kaldı
gül kurusu perdeler, mutluluğuma kapandı
anılar dudaklarımı öptü, dudaklarım sızladı
çok zaman sonra sen de öp beni desem,
öpüşlerimiz bizi yakacak kadar sıcak değil artık
ve sen, her şeye rağmen gelip, 'seni seviyorum' desen,
bu iki kelimeden ölesiye korkuyorum artık..
Alıntıdır
ayrılacaksan tam ayrılacaksın
Ayrılacaksan tam ayrılacaksın.
Büyük olacak etkisi.
Tam yüreğinin ortasında hissedeceksin.
Rol yapmayacaksın.
Etkileyecek işte.
Kolay mı?
O kadar zamanın duyguları, paylaşımı var.
Onu sarmanın zevki, teninin kokusu, elini tutmanın gururu var.
Öyle arkasından yok yere hakaretler etmeyeceksin.
Bir zamanlar canın olan o gün düşmanın olmayacak.
Adam gibi ayrılacaksın ayrılırsan.
İnsanlığa yakıştığı gibi.
Büyüktür ya aşkın.
Ayrılığın da büyük olacak.
Hazır olacaksın.
Hayat değişir ya.
Etrafındakiler de değişecek.
Bitti diye üzülmeyeceksin, yaşandı diye sevineceksin.
Mutlulukların yanına kar kalacak.
Üzüntülerin, yaşanması gereken zorluklar olacak.
Kavgayla değil, anlaşarak bitireceksin.
Hayali zihnini zorlayacak gecelerce.
Rüyalarında yaşanmışlıkları hatırlayacaksın.
Hayatla bağın kopacak bir süre.
Tam merkezde ''o'' olacak.
Bitti dedin ya.
Tam bitireceksin.
2 gün sonra, herkes tekmeyi vurunca dönmeyeceksin öylece.
Ayrılacaksan tam ayrılacaksın.
Tadını çıkara çıkara.
Çünkü ayrılıklar insanın kendini yansıttığı anlardır.
En gerçek yüzünü o zaman gösterir insan.
Ne maske işler.
Ne de yalanlar.
Doğruluk iksiri içmişcesine karakterini, kişiliğini yansıtırsın öylece.
Ayrılacaksan tam ayrılacaksın.
Herkes bilecek ayrılığını.
Saygı duyacaksın sevdiğine.
Ne de olsa sevdiğindir o.
Ne olursa olsun ortak yaşanmışlıklara saygı duyacaksın.
Aşk dolu anlara saygı duyacaksın.
Hayatında bir misafir olacaktır o.
Etkisi ne kadar büyük olursa olsun.
Ayrılacaksan tam ayrılacaksın...!!!
[SIZE=5]Ve ŞiMDi BeN ÖMüR BoYu SuSuYoRuM
Yüreğini baharda beklerken;
Sen rüzgarı koynuna alarak gitmiştin.
Ben bir ömre sığdırmazken aşkı;
Yeminlerini ıslak yağmurda kurutup
Anılarımızı kibritsiz yakarak gitmiştin
Giderken söyleyemediğim ,
Tek bir cümle için yollara düştüm.
Hep seni aradım ıssız köşelerde.
Yağan yağmura kafa tutacak,
Yalnızlığımı nefesimde yakacak,
Cüretkâr bir yangın aradım durdum içimde...
Son cümlemi söylemek için,
Uçurumlara düştüm sisli gecelerde.
Umutlarımı duvarlara çarpacak ,
Seni seven kalbimi yakacak oldum.
Ama ..ateşi saklayan dağ gibi sustum.
Karanlığı besleyen bir çığ gibi,
Yutkundum içimde kanayan çığlıkları.
Çünkü, ömür boyu susacak kadar
Seviyordum seni.
Rüzgar ince ince okşardı terli sırtımı.
Fırtınalar ise usul usul ovardı kanayan yaramı.
Sabrımı sınıyordu kanlı pusular.
Belki de bu sabrım yetmeyecekti
Sana kavuşmama...
Pes etmedim yalnızlığına.
Ve kaybolsam bir an yollarında;
Tanıdık bir ayaz aradım durdum.
Güneşe mevzilenmiş sabahın koynunda
[SIZE=5]Dizlerimin feri kalmadı karanlıklarında.
Tükettim yollarında çocuksu düşlerimi.
Son nefesimde söylüyorum artık.
Sana ıslanmış birkaç cümleyi.....
" Gökkuşağında yaşamak için,
İliklerine kadar ıslanmak gerekirmiş."
Seni yaşamak,
Her nefesine ölümü sığdırıp
İki gülüşünle hayata bakabilmekmiş...
Ve şimdi ben, ömür boyu susuyorum.[/SIZE]
[/SIZE]
keşke yüregimi görebilsen...
Ne kadar zor insanın içindekileri dile getirememesi.Sankı kabaran bir denizim ama kendi icimde..dışarı atamıyorum deli dalgalarımı..kabarıyor ama..
Kendı icimde baska bır dalga olup geri dönüyor..
Boğazım düğümleniyor..gözlerim yaşla doluyken bir damla bile bırakamıyorum..
Sustukça sözlerimi dinletemedim.
Hayatta bir tek sana hükmedemedim.
Nasıl bir kalbin var ki anlamıyorsun
Kimin aşkını kimden yasaklıyorsun?
Yüregim öyle bir sendeki kelimeler bile yetmiyor bunu anlatmaya..belkide bu yüzden beni anlamıyorsun..sustukca dinlemiyorsun beni..sustukca yalan gelıyor gozlerımdeki sevgi..oysa gözler yalan soylemez!ama anlamıyorsun ya da anlamak istemiyorsun..benım yüregim gibi bakmıyorsun bana..ya da engelliyorsun kendını..
Oysa sevgi paylasmaktır..ben onu bıle basaramıyorum..gözlerimden başka dilim yok benim..
Yüregim öyle buyukki bir görebilsen! sanırım korkuyorsun kaybolmaktan o büyüklükte..ama ben yanında olacagım kaybolmayacaksın ki..
Korku dedimde kelimelere dökemediğim onca sey yoksa korkumu?ıste bunun cevabını bilemiyorum..
Bir şunu biliyor ve dile getirebiliyorum..keşke yüregimi görebilsen..
Bir deli yürek acısındayım,
Bak yine kara odalardayım,
Bir gece gibi yakınındayım,
En büyük aşkım sensin..
En büyük sevdam sensin..
Sevmek...
"Sevmek" dedim.
"Yoluna ölmek" dedi.
"Yol" dedim.
"Alip basini gitmek" dedi.
"Gitmek" dedim.
Bir "Ahh" çekip, "Dostlardan ayrilmak" dedi.
"Dost" dedim.
Durdu. Bana bakti. "Dost" diye mirildandi.
"Yüregime nasil koysam bilemedigim" dedi.
"Yürek" dedim.
"Dünyalari içine sigdiramadigim" dedi.
"Dünya" dedim.
"Hayatin bir yüzü" dedi.
"Yüz" dedim.
"Ardinda ne gizli bilemedigim" dedi.
"Giz" dedim.
"Hep çözmeye çalistigim" dedi.
"Çalismak" dedim.
"Bitmeyecek öykü" dedi.
"Öykü" dedim.
"Binlercesini içimde gizliyorum" dedi.
"Gizlemek" dedim.
"Iste, her seyin bitimi" dedi.
"Sey" dedim.
"Sevda" dedi.
"Sevda" dedim.
"Pesinden kostugum" dedi.
"Kosmak" dedim.
"Hayat, bir maraton" dedi.
"Hayat" dedim.
"Öyle kisa ki!" dedi.
"Niçin kisa?" diye sordum.
"Yasanacak çok sey var, zaman yok" dedi.
"Yasanmasi gereken ne var? " diye sordum.
"Ask" dedi.
"Kaç kere?" diye sordum.
"Bin kere" dedi, "Milyon kere"
"Neden bir kere degil?" diye sordum.
"Bütün asklarin toplami, en yüce ve tek ask" dedi.
"Önce ona varsan olmaz mi?" diye sordum.
"Keske olsa" dedi, "Ama önce yogrulmak gerek"
"Aci çekmek mi?" diye sordum.
"Evet, ask acisinda yok olmak" dedi.
"Yok olunca!" dedim.
"Iste gerçek askta o zaman yasamaya baslarsin" dedi.
"Gerçek ask!" dedim.
"Büyük o!" dedi.
Durdum. Durdum. Ve sustum!
"Neden sustun?" diye sordu.
"Yüregim titredi sanki" dedim.
"Neden?" diye sordu.
"Bilmiyorum" dedim. "Büyük O!"
"Evet" dedi, "Büyük O!"
"Nerede?" diye sordum.
"Her yerde" dedi.
"Nasil?" diye sordum.
"Yüregini aç" dedi.
"Yüregimi açmak!" dedim.
"Bir tebessümle bak her seye" dedi.
"Tebessüm" dedim.
"Her kapinin anahtari" dedi.
"Kapi" dedim.
"Girmeden bilemezsin" dedi.
"Ya korku!" dedim.
"Bilinmeyenden korkar insan" dedi.
"Ben bilmiyorum" dedim.
"Neyi?" diye sordu.
"Ben''i" dedim.
"Sen kimsin?" diye sordu.
"Ben kimim?" diye sordum.
"Sevgiyle beslenensin" dedi.
"Kimin sevgisiyle?" diye sordum.
"Büyük O''nun" dedi.
Durdum. Durdum. Yine sustum.
"Kimsin?" diye sordum.
"SEN''im" dedi.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
[b]Sen bir kitap kapagi gibi kapamisken adimi, ben her sozcukte seni okuyorum harf harf…
Tumcelerimin boyun bukuslerine aldirma yar!
Gozu yasli satirlarimin k©an dokuslerinde buyutuyorum keskelerimi…
Harflerimin ayagi kayiyor uçurumlarindan.
Oysa sen bir liman sakinligiydin yuregime…
bir gun batimi huzuru…
uçsuz bucaksiz bir ozgurluktun mavilerime…
atese verdin kiyilarimi apansiz, sinsice…
zuleyha’nin kaderine raziydim Yusuf(um)sun diye…
pesinden kosmaya, kinanmaya, dile dusmeye…
nerden bilirdim dil(in)den dusecegimi?
Bir sozunle atese verdin ugruna odenen bedelleri…
Gitme demem, git simdi!
Bir metalin içine bindirip vedalarini, son bir kez kokunu çekmeden tiryakiligim, son bir kez dusmeden kollarinin girdabina, bir buseyi çok gorup alnima, en kara yazgilari sur de git!..
Son fethedilen miyim meçhul ama, sen son Fatih’im…
Bilsen, kaç varliga hiçlikti fetihlerin…
Ama dur, gitme!...
Şu topraklarimda dalgalanan sancagini indir, oyle git!
Yuregimden sevdani, dilimden adini sok de git!
Cigerlerimden kokunu, gonlumden gozlerinin okunu çek de git!
Sozlerimi esaretten kurtar, dilimi çoz de git!
Kaç kez ugurladim seni bu kentten? Kaç kez boynu bukuk biraktin ardindan el sallayislarimi garlarda?
Donusunun umuduyla gidisine dayanamazken, bu muebbet vedaya nasil dayanirim soyle?
Ah yar…
en yakinimken uzagimdin. Şimdi benden ote bensin ki, ben bana t-uzagim…
Kin tutmaz kalemim, bilirsin.
Sen kapatsanda c-ismimin ustune son sayfani, bu masalin devamini bir omur bekler yuregim…
Sana git diyebilmek için kaç alfabe satin aldim z-amansiz pazarliklarla bilsen.
Tum kirginliklarimi çikarip kumbaramdan saydim, bir “git” etmedi.
Yaninda “me”si olmayan bir git yakistirilmadi sevdama…
Ama çok istiyorsan, iste orda; alfabemin kiyisinda bir “git”…
Eksik, mahzun, çaresiz…
İster al git, istersen k-al git-me Yar!...
Yar demisim sana… yoklugun dipsiz bir yar! İste, diz çokuyor sevdana yuregim, gitme!...
Gitme, sensiz issiz bu diyar…
ALINTI[/b]
[SIZE=4]Vuslatın uzağında bir sahildesin. Yıldızlı düşler serilmemiş geceye… An, mutluluk kadar uzak. Sağlam kederlere sarılıp yanıyorsun nazende bir ayazda… Yapma diyorum sevinçlerimi utandırma… Dinlemiyorsun. Unut diyorum gecelerce denizde yakamozlanan sevdanı. Nefes almak istiyorum ne olur, kendine gel bırak bu sancılı çarpıntıları.
Meltem rüzgarıyla sahile vurduğunda, doğuda güneş daha erken doğar biliyorsun. Gölgem ne zaman bir sevdanın üzerine düşse en uzun gece yaşanır. Günler kısalmaya başladığında ayrılık açıları küçülmeye başlar. Unutma, “biz” olan yürekleri tüketemez sonbahar ile eşitlenen mevsimler.
Düşler kalabalık bir fırtınanın ardında mahzun kalır hep… Rıhtımda beklenen sevda uzaktır artık hayat kadar. Ayrılık kadar yakındır gün batımında ufuklar. Yüzündeki sıcağı bıraksan da şehrin soğuk kaldırımlarına, vuslat uzaktır. Korkular içinde solar gül yapraklarında takvimler. Kalbine varamadığın yolların eskiyen umutları; çileli, yorgun, çelimsiz birer damla oluverir gözlerinde. Sevdanın tılsımıyla ıslak gül yaprakları serpilir gamzelerine…
Ah zaman yok, ah mekan yok aramızda. Gitmelerle yaşayan bir nefes olsa da sevda, sen orada ben burada değiliz. Hep aynı yerde biz’deyiz. Suskun bir zaman içindeyiz ve aşka konuşur tek gözlerimiz. Oysa eksiğiz tutunurken ıslak kirpiklerin kıvrımlarında… Yanağımızdan akan her damla güneşte; amansız, anlamsız, yarım kalan bir şarkı gibiyiz…
Ey kanayan kalbim, sanadır bu sözlerim... Söyle kim düşünür senin biçare kırıklarını, yeşermiş kaybolmuşluklarını… Lime lime edilmiş gönül topraklarında bütün başlangıçların cam kırıklarını yalınayak geçerken; sönüktür yıldızlar. Kırık bir rüzgar dolaşırken umuda düğümlü saçlarımı; söz pansumanı ile daha bir kanamalıdır gece yarıları… Ölümdür “yokluk”, avuçlarıma bırakılır… Bastığın yerden kayar yaralı şiirlerim. Günlerden kıyamettir ve açılmayacaktır kapılar.
Akşama dönüşürken gün; hüznüne sokulan karanlık azdırır yaralarını. Gece kıyıları yalarken deniz; deli dolu hallerini, boyuna çiçek açan dallarını toparla ve gidelim buralardan. Lakin ölüm kamplarına yol alsan da bir lokma umutla sev, zalimin zulmüne boyun borcundur sevdalı yarınlar.
Sessizliğin gamlı kıyısında
Bir cumartesiye vururken dalgalar
Yaralısın kalbim,
Gitmeyi becerebilirsen
Dönme geri…
Bak ıssız ada
Ilık rüzgar
Soğuk ellerim
Kapı önünde
Güleç bir veda
Yüreğim,
Hadi şimdi yalnız kal…
Ayşegül TEZCAN[/SIZE]
De get gayrı
Tuz basaram yarama
Ağular içerem men
De get
Bakma bile ardına
Yüzünü de düşmesin düşlerime
Bir deli hoyrat çığırıram
Öfkelenir
İsyan eder
Kendime bağırıram
De get gayrı
Mahpus edilsin voltalarım
Ellerimde erisin tesbih
Bir cigara yakaram
Dünyayı çekerem cigerlerime
Yanaram men
Kanaram men
Aldırış etme sen
De get gayrı
Gök yarılsın
Yer delinsin ne gam
Bıçaklansın umutlar
Kabuslara sarılıram
Karabasana tebessüm eder
Kaldırımda yataram
Zehir ederem seni
Göz yaşı eder
İçimden ataram
De get gayrı
Bir asi şair oluram
Böyle öksüz
Böyle yarım kalıram
Bu hayın dünyayı zindan bilirem
Men vefasız men
Men hayırsız men
Böyle kafa tutup zamana
Ölürem
Ölürem
Ölürem men
De get gayrı
Aldırış etme sen...
(ALINTI)