Sen ,Bu Sevgiyi Kaldırabilir Misin...?
Gel desem sana...
hiçbir şey sorma,hiçbir şey konuşma,sadece gel..
gelirmisin? ?
hadi desem yada..
hiç birşey sormadan yine benimle yürür müsün sonu belirsiz...??
bakmasan, görmesen ,duymasan beni günlerce..aylarca belki..
yine beni severmisin??
gözden ırak olan gönülden de uzak olurmuş derler ya...
yanımda olup uzak olanlardansan,uzakta olup içimde olmayı becerebilirmisin..
aylar sonra,yıllar belki..
''seni sevdim .. senden gelen iyi -kötü herşeyi sevdim .ve hep seveceğim '
diyebilirmisin??
yanımda otururken bile zaman zaman deli gibi özleyebilir misin??
her ayrılışımızda sabaha,bir daha görmeme korkusuyla deliril misin
her gelen telefonda'ben diye irkilir misin sebepsiz??
beni her dakikana taşıyıp yaşamayı becerebilir misin??
beni,ben gibi sevebilirmisin..?
delirsem bi gün..' CANIMMMM diye sarılabilir misin....?
kapris yapmak istesem ..yapsam hattaa şımarıp,kalabalıklarda elimi tutabilir misin...?
hayat birgün bana oynarsa,maskeleri yırtıp her yerimde yine beni görebilirmisin..??
ne şart ne konum olursa olsun,gözbebeklerimin hep aynı bakacağını bilebili rmisin..?
yada ben hayatla oynamaya kalkarsam birgün nefesimden sıkılıp
ölsem birgün,yaşadığın her gün için benimle,'bir saniye için bile pişman degilim '
diyebilirmisin...?
Düşlerin Öyle Narin ki ,Sahip Çık
sanırım artık zamanı geldi…
….
Bu kimsesizlik değil… Bunun adı yok.. Tarihsel bir süreç içerisinde çoğalan ve artık çoğalmasına bile izin verilmeyen yanık cümleler.. Bağlar arası bir yolculukta yürekten yüreğe itinayla karalanmış birkaç anlam..
İki yol vardı…
Çok sesli bir müzik…
Amaçlar saptı..
Eşyalardaki dilsizliğin dile geldiği bir anda ve “bir hiçe dönüştürüldüğünü” görünce ayak seslerimin, ilk defa kocaman bir parça kopup gitti…
Anlatmaya çalışmanın nafile olduğu bir geçiş anında fark ettim her şeyi.. Bu öyle bir şeymiş ki; değer verdiklerinizin paylaşmaya yüz verdiğiniz, kimi zaman dokunduğunuz, özen gösterdiğiniz herhangi an’ın gözlerinize aldırmadan damar yolunuzdan kendisini, tüm güç ondaymışçasına çekmesi gibi… Duygular…. savruk ve kırıcı…
Sene hesabı yapmadan ve boşluğun çöplüğüne adım daha fazla karışmadan gidiyorum… Belki böyle bir açıklama gereksiz düşecek, belki sözler, sözlerim, buraya düşen cümlelerim yetmeyecek; yine de olan biten, yitip giden her şeye rağmen “sevgim” önünde eğiliyorum… Sen olmasaydın hala koyu kahverengi gözlerle etrafı bu denli iyimser ve bu denli içten göremeyecektim…
Çok ağladım… Şimdi de ağlıyorum…
En çok incindiğim andan bu yana yaşadığım ve kimsesizliğimde dahi söyleyemediğim, aslında haykıramadığım, yanı başımda…
Şiirlerim vardı…
Her ne olursa olsun bir kavgam vardı….
Ama ben hiç kavga etmeyi sevemedim bu hayatta. Varsa yoksa, sol yanımda duran ben’in, örselenmiş bile olsa yanında durabilmesini istedim… Öyle büyük arzularım da olmadı… Yahut ne bileyim, kişileri birbirine düşürecek düşüncelerim de… Varsa yoksa, bitiş çizgisini geçen bir aşkın karşılıklı saygıyı ortadan kaldırmayacak, her ne olursa olsun sahip çıkılacak bir özel tarafının olmasıydı…
Günler… günler… günlerin ardından…
Kayıtlı bir telefon numarasının, kayıtsız olduğu düşünüldüğü bir zaman aralığında seslenişiyle, bir yudum aldım kahvenin midemi zorlayan sıcakla soğuk arasındaki tadından… Sigara molasındaydım, son hazırlıklarımı yapıyordum… Ruhum çalınmış bir halde adımlarımı zorla****** odaya girdim
Kare ve çember…. İkisi arasındaki benzetmeyi ilk defa düşürdüğümde günlüğüme, ayrılık kokuyordu şehir… Hep bir pencere vardı… bir sonsuzluk… bir mum… bir tutam tütsü kokusu… bir düş… adı konulmuş bir yokluk, her zaman vardı… Kovaladıkça geceyi ilmek ilmek çözüldü özüm… Yazarken salıncağa binmeyi özlediğimi fark ettim. Lunaparkta o oyuncaktan bu oyuncağa koşuşturmayı… Pamuklu şeker alıp yüzüme gözüme bulaştırmayı… Elmalı şekeri yerken dişlerime yapışmasını… Yalnız kaldığımda, o bir hayal bile olsa ve o her kimse, ona sarılmayı…
Yazarken, yazıyorken bütün kesirli aşkları bir tam sayı haline getirebilmeyi…Öpmeyi, okşamayı, koklamayı…
Bu defa parmaklarım titriyor ve ilk defa karar perdesinden sesim yükseklere doğru çıkıyor… Ne seni, ne onu ne de hiçbirinizi üzmeyi istedim…
Ara geçiş:
“”"Az çok içime dokunabilmişsen beni anlayacağını biliyorum…”"”
Eğer bir yükü daha fazla taşıyamayacaksan bırakmalısın, belki de ben çok inatçıydım (inatçıyım evet). Anılardır bir insanın prangası… Sürüklersin, sürüklersin… Ta ki seni kendisinin olduğu yere hapsedene kadar.. Bu yolculuğun sonunda ya ondan kurtulmalısındır ya da onu her koşulda taşıyabilmek adına yaşamından vazgeçmelisindir… Hangisini seçtiğime gelince kesin ve net bir şey var ki bu defa kendime saklıyorum. Yaşandıkça görülsün diye…
***
İsimsiz son sözlerim sizlere…. :
Sana :
Merdivenlere ve uykularında seni ziyarete gelen adama lütfen iyi bak…
sana:
Düşlerin öyle narinki, sahip çık!
sana:
taşıyabildiğin sürece kırmızı bastırılmış duyguları açığa çıkarır, koru ve sarıl ona!
sana:
yanında olacağım…
sana:
eğer bilseydi tüm o yaşanılanları acaba ne derdi hiç düşündün mü? Karşısında dimdik duramayacağın bir sele kapılmak ancak ve ancak ortalığı viran eyler. Zamanında pas…
sana:
Belki yine birgün ansızın çıkıp gelirim, bağırırsın arkamdan…
sana:
verdiğim oyuncağa iyi bak olur mu?
sana:
İyi ki varsın, olacaksın da!
sana:
Nargile kokusunda sohbetlere devam…
sana:
ruhsal devinimlerin hayra çıkar inşaallah..
sana:
biliyorum o gece hissettiklerimi birgün sen de hissedeceksin. Dilerim o an “ne alaka” dediğin bir anda aklına ben gelirim…
sana:
hala o düğümü saklıyorum. Kısa bir zaman sonra göstereceğim..
Bir sana bir de bana…
Bulutların üstünden bıraktım ben kendimi
__________________
alıntı
korunaklı şiirler yaz bana, sevgilim olmayan sevgili
sağanak yağışlı günlerimde sığınacağım bir yer bulunsun
bari, şiirlerde bir ev'cağızım olsun
üç oda bir salon yalnızlığımı kiraya vereceğim
heveslenme, senin için düşlerim başka
aklını başından alıp, gezmeye götüreceğim
ne güzel gülüyorsun, dudaklarında eski İstanbul resimleri
öyle kal lütfen, yüzüme baktığın anın resmini çekeceğim
sana söz veriyorum, sen de bana umut ver
sonra her şeyi unutup, ülkeme geri döneceğim
bende bir hoşum, şarkıların belalı güzelliğine vuruldum
o uzak ayda kaldı onayladığım gülüşler
raks eden sevişmelerin çingene zamanındayım,
'gel' desen, gidemeyecek kadar sarhoştur özlemler
anlayışımı kaybettim, beni anla
karşılığında gözlerimin kahvesinden içireceğim
düşe kalka düşledim, son baharım kaldı
beni şimdi tutmazsan, dudaklarına devrileceğim
oturaklı şiirler yaz bana, sevgilim olmayan sevgili
yorgun günlerimde dinleneceğim bir yer bulunsun
şiirlerde bari, bir nefeslik yerim olsun
Pelin
HÜZÜN ADRES DEÄžİŞTİRİR ZAMANLA
Yakışmıyor cepheyi terk edişin
Mert dayanır namert kaçar sevdiğim
Fazla sürmez hatanı fark edişin
Hasret eken hüsran biçer sevdiğim
Adet ettin aşk dersini asmayı
Hüner sandın sırra kadem basmayı
Yetti artık çok denedim susmayı
İsyan eden bayrak açar sevdiğim
Nice avcı bende silah sınadı
Geri tepti sineleri kanadı
Kırılsa da yüreğimin kanadı
Yine açar yine uçar sevdiğim
Bir resmimiz bile yoksa başbaşa
Reva mıdır ben yanayım sen yaşa
Aşk sunacak saki mi yok sarhoşa
Yine bulur yine içer sevdiğim
Aynaların farkı kalmaz düşmanla
Tanışırsın doğduğuna pişmanla
Hüzün adres değiştirir zamanla
Benden geçer sana göçer sevdiğim
Üzerime yar sevdiğin sahi mi?
Kalp çalmakta senin gibi dahi mi?
Ağlama der dosta Aşık Daimi
Bu da gelir bu da geçer sevdiğim.
Cemal Safiden
Çaresizligimin çaresini
Bazen gülen gözlerde
Bazen aglayan sözlerde aradım
Bazen herşeye karşı direndim
Bazen en ufak bir esintiyle yıkıldım
Ama sonunda gene hep ben
ÇARESİZ KALDIM
BeKLe SeVGiLiM YeniDeN DoğaCak YüReÄžiN
[SIZE=4]Bir gün gelecektir sevdiğin
Bakışı yakacak kirpiklerini
Aşk pırıltısı güneşinde
Uçacaksın pembeliklere
Bekle sevgilim, gülecektir gamzelerin..
Topraktan fışkıracak filizlerin
Kavuracak ateşi ellerinin
Enginlere açılan dualarında
Çağlayacaksın kokusuna sevginin
Bekle sevgilim, bitecektir hasretlerin
Rüyalarında uyanacaksın apansız
Saçlarında sarmaşıkların
Vuslatın nur ışığında
Sevdaya sarılacak bedenin
Bekle sevgilim,olacaktır dileklerin
Nefesin yanacak Kalp atışlarında
Suskun kelimelerin şakıyacak
Günbatımlarında elele
Şaşkın telaşın ürpertisinde
Bekle sevgilim, kavuşacaktır gözlerin.
Maviliklerde bulacaksın tenini
Uçsuz bucaksız sevgiye
Kucak açmışlığın gölgesinde
Berrak sularda bulacaksın kendini
Bekle sevgilim, yeşerecektir ümitlerin..
Ömür boyunca, sızlatan özlemi
Sona erecek..gelecek sevgili
Bir tatlı düş saracak benliğini
O gün gelecek…şimdi kapat gözlerini
[/SIZE]
[b]Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç..
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna ne kadar
yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün..[/b]
BENİM HİÇ SENİM OLMAMIŞ GİBİ!
Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık,
sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak
aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç
satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak,
boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim.
Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin,
haykırabilir miyim şimdi korkaklığını.
Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı,
artık sahiplenilmeyecek olmanın
burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin,
susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa ...?
Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin,
dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı.
Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim.
Var olduğum her yer aşkın şehri olmalı artık,
yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer,
zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için.
Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni
yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan
her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına.
Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı,
yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım.
Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim.
Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı
hatta sana hak verebilmeliyim.
Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni
ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için.
Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış,
sanki bizi hiç yaşamamışız,
sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış
ve sonra yarım bırakmışız gibi.
Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti,
Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan,
Sanki benim hiç senim olmamış gibi...
Ben Yokum- Kayığım YOk
Eğer türkümü kesmemi diliyorsan
Yüreğin kanatlanıyorsa eğer
Yüzüne bir daha bakmam
Bir yana çekilir yolumu değiştiririm
Senin olsun bunca geçtiğin yollar
Bir başına mutlu kal bahçende
Çiçeklerini ayıkla, örgünü ör
Ben yokum.
Eğer sularını köpürtüp delirtiyorsa kayığım
Ben yokum kayığım yok...
iki yalnızlık
Suskunuz… hem de çığlık çığlığa bir suskunluk
Evet ama bu konuşacak bir şey olmadığından değil..
Konuşmaya çalıştığımız şeylerin bizi alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında korktuğumuz…
İkimizde cesaret edemiyoruz...
Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza...
Seviyoruz onu...
Bekli de...
Yaşandığında yok olacağı korkusu,Bizi tereddütte düşüren
Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı…
Sen...
Yapamadığın hamlenin,Hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep…
Ben ise yılların verdiği bir alışkanlık çerçevesi içinde var ettiğim varlığa daha fazla acı vermemek için tek yıkım çalışmasından sonra, susmayı tercih ettim…
İçimden çığlık atarak susuyorum…
Susuyorum…
İçimde o kadar güzelsin ki…
Sana susuyorum …
Demiştim ya yüreğim susmayı öğreniyor..
Aslı yok ..
Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor… O hiç susmayacak…
Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak , parçalayacak içimi,benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar…
ona her şey yolundaymış gülücüğü atmaya devam edeceğim…
"Sadece bundan sonra kimse onun sesini duymayacak ve bundan sonra kimse, onun tarafından sevildiğini öğrenemeyecek…"
Her soğuk üşütemediği gibi ,her ateş de ısıtamazmış insanı…üşüyorum…alev alev üşüyorum…
hani saatlerce sessiz,tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya..
Gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir şey değil…
Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler…
Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam…