09-10-2008, Saat: 06:39 AM
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41
09-10-2008, Saat: 06:42 AM
Yıldızlar bizim için parlardı ......ay ışıgı vücuduna yansırdı gözlerim yollarında kalırdın yaşanan o güzel geceler şimdi bana şimdi düşman kesildilerr......
Yaşanan o güzel günler şimdi düşman oldu banaa.....
Gözlerim hep yollarında kalıyo gözlerim hep seni arıyoo gecelerde ....gelceksen çık gel artık hep hayallerdeydin artık hayallerde kalmıyalım gel artık hadi..
Geceler bana zindan gecelr zifiri karanlık geceler seni anlatıyor bana senin yoklugunda karanlıklarla avunuyorum geceler seni anlatıyoo düşman olmuş geceler....
Gözlerim yollarda hadii gel artık.....O yıldızlar bizim parlardı şimdi yeniden parlasın gel artık yaşanann o güzel gecelere yeniden yeniden parlasın yıldızlarımız...
Geceler beni beni benden ediyolar Geceler beni çıldırdıyorr Geceler seni bana anlatıyorrr çık gel artık...
ÇiLeK
09-10-2008, Saat: 09:42 AM
GECELERİ BEN HEP SENİ YAŞIYORUM...
Kaç zaman, kaç ay ve mevsim oldu bilmem ki...
Ya bir gün, bir saat, bir dakika geçmiş gibi...
ya da yılları peşpeşe ipe dizmişiz gibi...
Bunca zamanı ben hep yıldızlarla visal kurdum,
yıldızların kay kay oyunlarına dalıp gitmişim...
Ay doğmuş, ay batmış, hilale dolunay olmuş..
gecelerimi zifir karanlıklar basmış farketmemişim
ta ki yıldızların yol verip sır verdikleri ana kadar...
hilalin ilk aydınlığını o gün ve gecede gördüm.
Ve kalakaldım bir çilek bahçesinin mağrur güzelliği içinde...
Hep mavice sevmişim,
mavice düşler kurmuşum hilalle hayal arasında
Sonra yasaklım demişim,
pırangaları yüreğimin kapılarına vurmuşum..
Heyhat yürek bu, söz dinlemez ki...
Düşmüşüm ardınca ak bir güvercinin
Yasaklı sevdamı kanatlarına kondurmuşum...
Yitirmek korkusuydu
sana varan yollarımı bağlayan mezamir
Yitirmek korkusu
Yitirmek korkusu nedir bilirmisin
Seni her bulduğumda yitirmişim
Dost demişim, can dostum kabullenmişim
Yar demişim her keresinde
Yarlara, uçurumlara çıkmıştır yolum
Anla beni
Seni yasaklı bilmişim
Sana gelen yollarda kaç kez ölüşler yaşamışım...
Seni yasaklı
Seni kendime yasaklı bilmişim...
Kimileyin yasaklar da delinir
Sızar ucun ucun sevdanın ipek tülleri gönül denizine
şimdi ben hep gecelerin yasaksız düşlerinde
Seni yaşıyorum
KÖMEN
Kaç zaman, kaç ay ve mevsim oldu bilmem ki...
Ya bir gün, bir saat, bir dakika geçmiş gibi...
ya da yılları peşpeşe ipe dizmişiz gibi...
Bunca zamanı ben hep yıldızlarla visal kurdum,
yıldızların kay kay oyunlarına dalıp gitmişim...
Ay doğmuş, ay batmış, hilale dolunay olmuş..
gecelerimi zifir karanlıklar basmış farketmemişim
ta ki yıldızların yol verip sır verdikleri ana kadar...
hilalin ilk aydınlığını o gün ve gecede gördüm.
Ve kalakaldım bir çilek bahçesinin mağrur güzelliği içinde...
Hep mavice sevmişim,
mavice düşler kurmuşum hilalle hayal arasında
Sonra yasaklım demişim,
pırangaları yüreğimin kapılarına vurmuşum..
Heyhat yürek bu, söz dinlemez ki...
Düşmüşüm ardınca ak bir güvercinin
Yasaklı sevdamı kanatlarına kondurmuşum...
Yitirmek korkusuydu
sana varan yollarımı bağlayan mezamir
Yitirmek korkusu
Yitirmek korkusu nedir bilirmisin
Seni her bulduğumda yitirmişim
Dost demişim, can dostum kabullenmişim
Yar demişim her keresinde
Yarlara, uçurumlara çıkmıştır yolum
Anla beni
Seni yasaklı bilmişim
Sana gelen yollarda kaç kez ölüşler yaşamışım...
Seni yasaklı
Seni kendime yasaklı bilmişim...
Kimileyin yasaklar da delinir
Sızar ucun ucun sevdanın ipek tülleri gönül denizine
şimdi ben hep gecelerin yasaksız düşlerinde
Seni yaşıyorum
KÖMEN
09-10-2008, Saat: 09:47 AM
Gül Tuttum Kan Soludum
Bir çığ gibi büyüyor içimde özlemin
Bekleyişlerde duruyor akreple yelkovan
Kıdım kıdım eritirken beni zaman
Kan ağıtlı yüreğimde şölen var
Öyle yalnız ki gecelerde ellerim
Seni düşlerimle çoğaltırım
Ve sana uyarlayıp yaşadıkça seni
Gül tutarım, kan solurum
KÖMEN
Bir çığ gibi büyüyor içimde özlemin
Bekleyişlerde duruyor akreple yelkovan
Kıdım kıdım eritirken beni zaman
Kan ağıtlı yüreğimde şölen var
Öyle yalnız ki gecelerde ellerim
Seni düşlerimle çoğaltırım
Ve sana uyarlayıp yaşadıkça seni
Gül tutarım, kan solurum
KÖMEN
09-10-2008, Saat: 09:50 AM
Gülerek Sarılalım Aşkımıza
Hüzün mü konuşalım...
İstersen hüznü bir yana iteleyelim. Şu en güzel visal anlarımıza hüzün libası giydirmeyelim diyorum.
Yeterince gözyaşı dökmedik mi, yeterince yanarak tükenmedik mi?
Bu bir düş bile olsa, şu visal anının güzellikleri ile mesrur olalım, mutluluğunu paylaşalım.
Sevdanın kırk basamaklı bir merdiven olduğunu biliyormuydun... Biz hangi basamaktayız, buna cevap verecek olan kırkıncı basamaktır...
Ah yar, aşık tırmandığı basamakları sayamaz ki... Sabır, sadakat, acısıyla, tatlısıyla aşk hayatının bütün güzelliklerini paylaşmak... sevmek, sadece sevmek ve sevgiliyi bir beş değil, milyonlarca kez çokaltarak yüreğinde ve düşlerinde hayatın her anını sevgiliye hasretmektir aşk..Kırk basamaklıdır denilen aşk budur.
Evimizin balkonuna her sabah ve her akşam üzeri bir çift kumru gelir. Ekmek kırıntılarını, bayatlamış ekmek parçalarını yemeleri için ufalayarak geceden ve akşama doğru bir tabak içinde balkona koyarım...
Zamanla birbirimize öyle alıştık ki... Kendilerini güvenli hissetmeye başladıklarında balkon demirlerine değil pencere önüne konup cama vurarak benden yem istediklerin bile yaşadım.
Onbeş gün öcesine kadar bu balkona çift gelirken kumrular, onbeş gündür diğer kumrunun gelmediğini gördüm. Bu gün, yarın gelir diye beklerken onbeş gün geçti aradan. Sanırım ya bir sokak kedisine yem oldu, yada bir biçimde ölmüştür diye düşünmeye başladım...
Tek kalan kumru öteki kumrulara karışmıyor, karışsa bile kumru sürüsü bu yalnız kumruyu aralarına almıyor... Onun balkon demiri üzerinde tek başına, mahzun ve hüzünlü duruşu beni öyle etkiliyor ki... Belliki eşinin yokluğu onu da öldürecek.
Balkona yem koyuyorum yemiyor. Su koyuyorum içmiyor... Eski gücünü gittikçe yitirmeye başlayan kumru yalnızlığını taşıyamıyor, kahroluyor, kıdım kıdım kendini ölümün kucağına itiyor...
Bence aşk budur işte... Ölenle ölünmez derler ama bana göre ölenle ölmek aşkın kendisidir belkide...
Hayvan, hayvan olmasına karşın eşine ve eşinin hatırasına gösterdiği bu sadakati insan olarak kendi sevdiğimize, sevgilimize, aşkımıza gösteremiyorsak hangi sevgiden, hangi aşktan söz edebiliriz ki...
Hüzünden mi söz edelim yoksa şu tatlı visal güzelliğini mi yaşayalım?
Hayır hayır! hayat hep ağıt, hep hüzünden oluşmuyor...Kıvancı, sevinci, işvesi ve coşkusu da vardır hayatın... Sil bütün hüzünleri yüreğinden, gözlerin tebesüme boğulsun, dudağından gülücükler eksik olmasın yar...
Çünkü şu an seni yaşıyor milyonlarca kez seni çoğaltıyorum yüreğimde ve senli bir sevda şölenini yaşıyorum seninle.
Aşka nasıl bakarsan, aşk da sana öyle bakacaktır. Gülersen gülecek ve güldürecek, ağlarsan ağlayacak ve ağlatacaktır. Bu gün olsun hüzünden söz etmeyelim...Gülerek sarılalım aşkımıza, gülerek bakalım şu visal anımıza ve hayata...
İnan ki her şeyin değiştiğini görecek hayata ve aşka bir başka sarılacaksın.
KÖMEN
Hüzün mü konuşalım...
İstersen hüznü bir yana iteleyelim. Şu en güzel visal anlarımıza hüzün libası giydirmeyelim diyorum.
Yeterince gözyaşı dökmedik mi, yeterince yanarak tükenmedik mi?
Bu bir düş bile olsa, şu visal anının güzellikleri ile mesrur olalım, mutluluğunu paylaşalım.
Sevdanın kırk basamaklı bir merdiven olduğunu biliyormuydun... Biz hangi basamaktayız, buna cevap verecek olan kırkıncı basamaktır...
Ah yar, aşık tırmandığı basamakları sayamaz ki... Sabır, sadakat, acısıyla, tatlısıyla aşk hayatının bütün güzelliklerini paylaşmak... sevmek, sadece sevmek ve sevgiliyi bir beş değil, milyonlarca kez çokaltarak yüreğinde ve düşlerinde hayatın her anını sevgiliye hasretmektir aşk..Kırk basamaklıdır denilen aşk budur.
Evimizin balkonuna her sabah ve her akşam üzeri bir çift kumru gelir. Ekmek kırıntılarını, bayatlamış ekmek parçalarını yemeleri için ufalayarak geceden ve akşama doğru bir tabak içinde balkona koyarım...
Zamanla birbirimize öyle alıştık ki... Kendilerini güvenli hissetmeye başladıklarında balkon demirlerine değil pencere önüne konup cama vurarak benden yem istediklerin bile yaşadım.
Onbeş gün öcesine kadar bu balkona çift gelirken kumrular, onbeş gündür diğer kumrunun gelmediğini gördüm. Bu gün, yarın gelir diye beklerken onbeş gün geçti aradan. Sanırım ya bir sokak kedisine yem oldu, yada bir biçimde ölmüştür diye düşünmeye başladım...
Tek kalan kumru öteki kumrulara karışmıyor, karışsa bile kumru sürüsü bu yalnız kumruyu aralarına almıyor... Onun balkon demiri üzerinde tek başına, mahzun ve hüzünlü duruşu beni öyle etkiliyor ki... Belliki eşinin yokluğu onu da öldürecek.
Balkona yem koyuyorum yemiyor. Su koyuyorum içmiyor... Eski gücünü gittikçe yitirmeye başlayan kumru yalnızlığını taşıyamıyor, kahroluyor, kıdım kıdım kendini ölümün kucağına itiyor...
Bence aşk budur işte... Ölenle ölünmez derler ama bana göre ölenle ölmek aşkın kendisidir belkide...
Hayvan, hayvan olmasına karşın eşine ve eşinin hatırasına gösterdiği bu sadakati insan olarak kendi sevdiğimize, sevgilimize, aşkımıza gösteremiyorsak hangi sevgiden, hangi aşktan söz edebiliriz ki...
Hüzünden mi söz edelim yoksa şu tatlı visal güzelliğini mi yaşayalım?
Hayır hayır! hayat hep ağıt, hep hüzünden oluşmuyor...Kıvancı, sevinci, işvesi ve coşkusu da vardır hayatın... Sil bütün hüzünleri yüreğinden, gözlerin tebesüme boğulsun, dudağından gülücükler eksik olmasın yar...
Çünkü şu an seni yaşıyor milyonlarca kez seni çoğaltıyorum yüreğimde ve senli bir sevda şölenini yaşıyorum seninle.
Aşka nasıl bakarsan, aşk da sana öyle bakacaktır. Gülersen gülecek ve güldürecek, ağlarsan ağlayacak ve ağlatacaktır. Bu gün olsun hüzünden söz etmeyelim...Gülerek sarılalım aşkımıza, gülerek bakalım şu visal anımıza ve hayata...
İnan ki her şeyin değiştiğini görecek hayata ve aşka bir başka sarılacaksın.
KÖMEN
09-10-2008, Saat: 10:02 PM
Sen yoksun gecelerim ve yıldızlar var..
Birde senden habersiz ektigim umutlarım var
Çilekbahçeme ektigim umutlarım
Sen gidiyosun uzaklaşıyorsun benden tıpkı kayıp giden yıldızlar gibi
Oysa can yoldaşlıgı yaptık birbirimize aylarca,günlerce
Duygu selinde çoşturduk yüreklerimizi
Kayıp gidiyosun ellerimden kayıp gidiyosun gözlerimden
Sen yoksun gecelerim ve yıldızlar var
Yasaklanmışın bana..ben sana yasaklanmışım
Sözlerine kilitlenmişsin
Yazmaz,konuşmaz oldun benimle
Her suskunlugun derbeder eder yüregimi
Sende kayıp giden yıldızlar gibisin
Yoksun kayıp gidiyorsun gözlerimden,ellerimden,dudaklarımdan
Gecelerim ve ben varız sen yoksun susmuşsun gidiyorsun benden
Yasaklasın bana kayıp giden yıldızım..
ÇiLeK
Birde senden habersiz ektigim umutlarım var
Çilekbahçeme ektigim umutlarım
Sen gidiyosun uzaklaşıyorsun benden tıpkı kayıp giden yıldızlar gibi
Oysa can yoldaşlıgı yaptık birbirimize aylarca,günlerce
Duygu selinde çoşturduk yüreklerimizi
Kayıp gidiyosun ellerimden kayıp gidiyosun gözlerimden
Sen yoksun gecelerim ve yıldızlar var
Yasaklanmışın bana..ben sana yasaklanmışım
Sözlerine kilitlenmişsin
Yazmaz,konuşmaz oldun benimle
Her suskunlugun derbeder eder yüregimi
Sende kayıp giden yıldızlar gibisin
Yoksun kayıp gidiyorsun gözlerimden,ellerimden,dudaklarımdan
Gecelerim ve ben varız sen yoksun susmuşsun gidiyorsun benden
Yasaklasın bana kayıp giden yıldızım..
ÇiLeK
09-10-2008, Saat: 10:34 PM
SENİ BEKLİYORUM..
Sevdigim uzak durma artık gel
Yüregim senin yanı başındayken neden uzak duruyosun bana
Beni dörtduvar arasında yapayalnız nasıl bırakıyorsun
Bak bahçemiz kurumaya başladı sensizlikten
Bende sensizligin eşigindeyim
Umutları kaybetmeden seni bekliyorum
Gel yarim gel yüregim yanı başında gel seni bekliyorum
Uzak durma ne olursun
Bak bahçemizde kuruyor gel renklendirelim
Gel kayan yıldızım uzak sevdalım gel
Seni Bekliyorum...
Seni Bekliyorum tut yüregimi,ellerimi tut gel
ÇiLeK
09-11-2008, Saat: 12:23 AM
Güller de Sustu
Yamaçtan yamaca nice çağrılar yükseldi
Yankılanarak dalga dalga...
Ses verdi de dereler çaylar nehirlar...
Soluk vermedi yağmur bulutları güllere...
Güller gecelerin karanlıklarına süzüldü
Ovarak yüreğini...
Sustu... sustu...
Sustu da, ses vermedi
Yamactan yamaca vuran çağrılara...
Belki de ses vermemekti en güzeli
Bilinmeyen uzaklardan...
Belki huzur ve sevgi oradaydı...
Belki de duymamaktı hiç bir şeyi...
Bilemem ki...
Kişi, bir mum ışığına koşar da karanlığından
Güneşten neden kaçar, bilinemez ki...
KÖMEN
Yamaçtan yamaca nice çağrılar yükseldi
Yankılanarak dalga dalga...
Ses verdi de dereler çaylar nehirlar...
Soluk vermedi yağmur bulutları güllere...
Güller gecelerin karanlıklarına süzüldü
Ovarak yüreğini...
Sustu... sustu...
Sustu da, ses vermedi
Yamactan yamaca vuran çağrılara...
Belki de ses vermemekti en güzeli
Bilinmeyen uzaklardan...
Belki huzur ve sevgi oradaydı...
Belki de duymamaktı hiç bir şeyi...
Bilemem ki...
Kişi, bir mum ışığına koşar da karanlığından
Güneşten neden kaçar, bilinemez ki...
KÖMEN
09-11-2008, Saat: 12:26 AM
Gündüzlere İtirazım Var
Biliyor musun,
Sen hep gecelerin çoğalan yanındasın
Yalnızlıklarımı hep bu anlarda imha ederim
Ve bu anlarda artarım kendimden
Seninle tüm güzellikleri
Seviyi, sevdayı seninle
Düşlerin en tatlısını ve özlemin en dayanılmazını
Gecelerin hep bu anlarında yaşarım
Sanma ki yorgun ve argınım
Gündüzlerin evecen heyemolasında
Nice akşamların gelişini biçerim
Eğer ki sevda şiirdir
Eğer ki sevgili ezgilerin en güzeli...
Akşamın alacalı tüm güzelliklerini
Ulakçı güvercin kanatlarında, sana gönderirim
Gecelere yaslanırım, bir de senli düşlere
Seni yaşamak
Ve sana yaşamak adına, senden güç alarak...
Tan ağartısı vurur camlara
Karanlığım asıl o zaman başlar
Ve sen o zaman yitersin, akşamlara kadar
Olmasın istiyorum, olmasın sabahlar
Gündüzlere ileniyorum ve gündüzlere itirazım var.
gecelerimin bitmeyen şarkısıdır bu
Hüzzam tınılarda saklı sevdamı
Derleyip düşünür baştan alırım
Tütsülenen gece karanlığında
Düşlerim can bulur aydınlanırım
gecelerimin bitmeyen şarkısıdır bu
KÖMEN
Biliyor musun,
Sen hep gecelerin çoğalan yanındasın
Yalnızlıklarımı hep bu anlarda imha ederim
Ve bu anlarda artarım kendimden
Seninle tüm güzellikleri
Seviyi, sevdayı seninle
Düşlerin en tatlısını ve özlemin en dayanılmazını
Gecelerin hep bu anlarında yaşarım
Sanma ki yorgun ve argınım
Gündüzlerin evecen heyemolasında
Nice akşamların gelişini biçerim
Eğer ki sevda şiirdir
Eğer ki sevgili ezgilerin en güzeli...
Akşamın alacalı tüm güzelliklerini
Ulakçı güvercin kanatlarında, sana gönderirim
Gecelere yaslanırım, bir de senli düşlere
Seni yaşamak
Ve sana yaşamak adına, senden güç alarak...
Tan ağartısı vurur camlara
Karanlığım asıl o zaman başlar
Ve sen o zaman yitersin, akşamlara kadar
Olmasın istiyorum, olmasın sabahlar
Gündüzlere ileniyorum ve gündüzlere itirazım var.
gecelerimin bitmeyen şarkısıdır bu
Hüzzam tınılarda saklı sevdamı
Derleyip düşünür baştan alırım
Tütsülenen gece karanlığında
Düşlerim can bulur aydınlanırım
gecelerimin bitmeyen şarkısıdır bu
KÖMEN
09-11-2008, Saat: 12:31 AM
Güz Vurgunu Sevda Seranadı
Güz vurgunu duygusal kararsızlığın sarnıcında çırpınan gönül nedir bilirmisiniz?
Hayır, hayır! Bilemezsiniz. Nasıl bileceksiniz?
Güz duygulara yabancısınız...Yaşamadınız ki! nereden bileceksiniz. İşte bu çırpınışın, bu duygusal çekincenin ipi takılıyor boynuma.
. Donuklaşan sözcüklerim, çekingen duygularım bilinmezlikleri koyarken düşlerimin önüne... yolunu bulamayan düşünceler güz vadisinde ki nehirleri damıtıyor...
Gönül ocağımdaki dumansız alevler içimdeki buzullara çarpar da, belki değişir huyum, belki konuşurum diye, takvimleri çözüyorum... adını okuyarak yaşamın...
Tenha zamanlarda karalara boyanıyorum... Nemli yaz-bahar gecelerinin sabahlarında kırağı düşüyor düşlerime...Titrerken şiir yüklü yüreğimin sızlayışları, sevilmeyişin hüzün duvarlarını örüyor duygularıma...
Mevsimler karışıyor...Şimşekler... Ve yakamozları şaşırıyor aktığım denizlerin... Zamanı kül basıyor... Çıngılar derinliklerimde bir kor yığını... Ve yaşamın yapraklarını ucun ucun yakıyor...
Güz vurgunu düşlerde yangınlara yenik düşüyor sevdalar... Ve sizler... Sizler; güz düşlerinin kararsızlığının ve umutsuzluğunun ne denli olduğunu bilirmisiniz... Yada güz vurgunu bir gönlün sevmek sevilmek adına çırpınışlarını...?
Nereden bileceksiniz, yaşamadınız ki bileceksiniz...
Güz düşlerinde mavi boncuk terlemez...Zaman bir hasım gibi vurur da geçiverir apansız... Suskunluk ve bekleyiş ölümcül bir sükuttur onda... Dayanamaz... Nice olumsuzlukların, anıların başkaldırıları ile doludur yüreği... Ve zaman acımasız... bitirir yaşamı kıdım kıdım...
Güz çiçekleri yanıltmasın sizleri. Onlar ilkbaharını yaşayamanların, ilkbaharın unuttuğu çiçeklerdir...
Baharına sitemli güzün sararan ve savrulan sarı yapraklarına bakınız...
Eskiyen günlerin sonrasında
Bir ağaç nasıl da tükeniyor ucun ucun....
Zaman nasıl da acımasız....
-II-
Hep özlem içinde yaşayış...
Hep kudüm kudüm özleyiş...
Bu, yalın zamanlardan nota nota dökülüş...
Hiç olmaktan sonsuz oluşa giden altın yol...
Elbette en asil, en uzak ve en gerçek yol Yüce yare çıkar.
Ama: bir şairimizin,
''ACI GEREÇEK O Kİ DERMAN UYUR DERT UYANIK
AÄžARAN TANYERİ HALA YÜCE BİR BAÄžRI YANIK...''
deyişince, bakarsınız AŞK BERRAK BİR SU GİBİ akadurur önünüzde..
Bir nota düşer ilkin bu berrak suya. Küçümencik daireler oluşturur ereğince genişleyen... Çağrılarınız yoğunlaşır sesinize ses veren nice ozanları taşır duygularınıza....
Bir yarı gecede, nice gecelerde kulak kesilir, umutla beklersiniz o bir sesin çınıltısını telefonda. Duygularınızın en katıksız yanı size kılavuzluk eder.
Belki de bahtınıza düşen düşlerinizin perisi ya da prensi alır götürür, düşlerinizle sizi kendi dünyalarına...
Her başlangıç yeni bir varoluştur doğan yeni umutlara doğru...Her gece ve gündüz yeni bir doğuştur, yeni bir başlangıçtır dünlerin üzerinde...
'AŞKLARIN OLMUŞ DİYELİM TÜRLÜ GÜNAHI
BİR AŞKI İLAHİ KILAR AYRILMANIN AHI'''
diyor bir ozan. Ayrılıklar da yeni bir başlangıçtır... Önemli olan seven yürek ayrılığa ne denli yanarsa yansın; kim der ki, hazan var yangınlı yeşil gözlü gecelerde...
Bir şey var ilahiliğe ait gibi yüreğinde....
Derim ki kapatmayınız yüreklerinizin kapılarını...
Bırakınız görünmez yangınları arşa erişsin yüreğinizin...
''' Sürer de ömre bu hicran
Sefa bir an sürmez
.....
Bu bir ateş ki sürekli
Yakar yakar da öldürmez
O yüzden aşıkların
Göğsü bağrı böyle yanık
Dalıpda düşler denizinde
Düş görendir en uyanık '''
KÖMEN
Güz vurgunu duygusal kararsızlığın sarnıcında çırpınan gönül nedir bilirmisiniz?
Hayır, hayır! Bilemezsiniz. Nasıl bileceksiniz?
Güz duygulara yabancısınız...Yaşamadınız ki! nereden bileceksiniz. İşte bu çırpınışın, bu duygusal çekincenin ipi takılıyor boynuma.
. Donuklaşan sözcüklerim, çekingen duygularım bilinmezlikleri koyarken düşlerimin önüne... yolunu bulamayan düşünceler güz vadisinde ki nehirleri damıtıyor...
Gönül ocağımdaki dumansız alevler içimdeki buzullara çarpar da, belki değişir huyum, belki konuşurum diye, takvimleri çözüyorum... adını okuyarak yaşamın...
Tenha zamanlarda karalara boyanıyorum... Nemli yaz-bahar gecelerinin sabahlarında kırağı düşüyor düşlerime...Titrerken şiir yüklü yüreğimin sızlayışları, sevilmeyişin hüzün duvarlarını örüyor duygularıma...
Mevsimler karışıyor...Şimşekler... Ve yakamozları şaşırıyor aktığım denizlerin... Zamanı kül basıyor... Çıngılar derinliklerimde bir kor yığını... Ve yaşamın yapraklarını ucun ucun yakıyor...
Güz vurgunu düşlerde yangınlara yenik düşüyor sevdalar... Ve sizler... Sizler; güz düşlerinin kararsızlığının ve umutsuzluğunun ne denli olduğunu bilirmisiniz... Yada güz vurgunu bir gönlün sevmek sevilmek adına çırpınışlarını...?
Nereden bileceksiniz, yaşamadınız ki bileceksiniz...
Güz düşlerinde mavi boncuk terlemez...Zaman bir hasım gibi vurur da geçiverir apansız... Suskunluk ve bekleyiş ölümcül bir sükuttur onda... Dayanamaz... Nice olumsuzlukların, anıların başkaldırıları ile doludur yüreği... Ve zaman acımasız... bitirir yaşamı kıdım kıdım...
Güz çiçekleri yanıltmasın sizleri. Onlar ilkbaharını yaşayamanların, ilkbaharın unuttuğu çiçeklerdir...
Baharına sitemli güzün sararan ve savrulan sarı yapraklarına bakınız...
Eskiyen günlerin sonrasında
Bir ağaç nasıl da tükeniyor ucun ucun....
Zaman nasıl da acımasız....
-II-
Hep özlem içinde yaşayış...
Hep kudüm kudüm özleyiş...
Bu, yalın zamanlardan nota nota dökülüş...
Hiç olmaktan sonsuz oluşa giden altın yol...
Elbette en asil, en uzak ve en gerçek yol Yüce yare çıkar.
Ama: bir şairimizin,
''ACI GEREÇEK O Kİ DERMAN UYUR DERT UYANIK
AÄžARAN TANYERİ HALA YÜCE BİR BAÄžRI YANIK...''
deyişince, bakarsınız AŞK BERRAK BİR SU GİBİ akadurur önünüzde..
Bir nota düşer ilkin bu berrak suya. Küçümencik daireler oluşturur ereğince genişleyen... Çağrılarınız yoğunlaşır sesinize ses veren nice ozanları taşır duygularınıza....
Bir yarı gecede, nice gecelerde kulak kesilir, umutla beklersiniz o bir sesin çınıltısını telefonda. Duygularınızın en katıksız yanı size kılavuzluk eder.
Belki de bahtınıza düşen düşlerinizin perisi ya da prensi alır götürür, düşlerinizle sizi kendi dünyalarına...
Her başlangıç yeni bir varoluştur doğan yeni umutlara doğru...Her gece ve gündüz yeni bir doğuştur, yeni bir başlangıçtır dünlerin üzerinde...
'AŞKLARIN OLMUŞ DİYELİM TÜRLÜ GÜNAHI
BİR AŞKI İLAHİ KILAR AYRILMANIN AHI'''
diyor bir ozan. Ayrılıklar da yeni bir başlangıçtır... Önemli olan seven yürek ayrılığa ne denli yanarsa yansın; kim der ki, hazan var yangınlı yeşil gözlü gecelerde...
Bir şey var ilahiliğe ait gibi yüreğinde....
Derim ki kapatmayınız yüreklerinizin kapılarını...
Bırakınız görünmez yangınları arşa erişsin yüreğinizin...
''' Sürer de ömre bu hicran
Sefa bir an sürmez
.....
Bu bir ateş ki sürekli
Yakar yakar da öldürmez
O yüzden aşıkların
Göğsü bağrı böyle yanık
Dalıpda düşler denizinde
Düş görendir en uyanık '''
KÖMEN